T.C.
Başbakanlık
Başbakanlık
Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Özürlülük Eğitimi - Cinsel Eğitim
Zihinsel Özürlüler
ve Cinsellik
Katkıda Bulunanlar
Ahmet ERBAĞCI - Ali SEYYAR Ayten UYSAL - Ayten YAKUT - Binnaz
ESEN KIRAN - Burcu ÇAKALOZ - Emine AHMETOĞLU - Ferhunde ÖKTEM - Gönül
ERKAN - Hasan Can OKTAYLAR - İsmihan ARTAN - Meltem ERDEMLİ - Mesut BAŞ
- Nalan YILMAZ - Nilgün KÜÇÜKKARACA - Özlem ERSOY - S. Sunay YILDIRIM
DOĞRU - Şerife YÜCESOY - Tümer TÜRKBAY - Z.Gül ERCAN
İÇİNDEKİLER
Sunuş
Zihinsel Özürlü
Gelişim Dönemleri v e Özellikleri
1. Çocukluk Dönemi Gelişim Özellikleri
·
Bebeklik Dönemi
·
İlk Çocukluk Dönemi
·
Son Çocukluk Dönemi
2. Ergenlik dönemi gelişim özellikleri
Ergenlik Nedir ?
Ergenlik Çağı Ne Zaman Başlar?
Ergenlik Döneminin Özellikleri Nelerdir?
1.Bedensel Özellikler
a. Erkeklerde
b. Kızlarda
2.Zihinsel Özellikler
3.Duygusal Özellikler
4. Sosyal Özellikler
3. Yetişkinlik dönemi gelişim özellikleri
a. Gençlik Dönemi
b. Yetişkinlik Dönemi
c. Yaşlılık Dönemi
Cinsel Gelişim ve Özellikleri
1. Çocukluk Dönemi Cinsel Gelişim
a. Bebeklik Dönemi
b. İlk Çocukluk Dönemi
c. Son Çocukluk Dönemi
2. Ergenlik Dönemi Cinsel Gelişim
a. Erkeklerde Cinsel Gelişimin Belirtileri
b. Kızlarda Cinsel Gelişimin Belirtileri
3.Yetişkinlik Dönemi Cinselliği
Cinsellik
Cinsel İstismar
Cinsel İstismar Çocuğu Nasıl Etkiler ?
Cinsel İstismar Nasıl Teşhis Edilir ?
Cinsel İstismar Sonrası Nasıl Uyum Sağlanır ?
Neler Yapılmalı ?
Cinsel Eğitim
Cinsel Eğitim İçin Doğru Zaman
Cinsel Eğitimde Yapılan Hatalar
Cinsel Eğitimde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Aileler İçin
Çalışmaya ve Kitapçığın Oluşumuna Katkıda
Bulunanlar
SUNUŞ
2002 Türkiye Özürlüler Araştırması sonuçlarına göre,
özürlü olan nüfusun toplam nüfus içindeki oranı % 12.29’dur. Bu oranın %
0.48’ini zihinsel özürlüler oluşturmaktadır.
Zihinsel özürlü nüfusun;
§
% 20.54’ü eğitilebilir
§
% 26.49’u öğretilebilir
§
% 18.32’si ağır
§
% 19.66’sı çok ağır olarak dağılım
göstermektedir..
Yoğun olarak 20-29 yaş grubunda görülen zihinsel
özürlü nüfusun % 0.58’i erkek, 0.38’i kadın olup, çoğunluğu kırsal
kesimde yaşamaktadır.
Zihinsel özürlülerin en belirgin özelliği, gelişim
hızlarının yaşıtlarından yavaş olmasıdır. Bununla birlikte, cinsel
gelişim de tüm gelişim alanlarında olduğu gibi, normal gelişim gösteren
bireylerle aynı sırayı izler.
Cinsellik, bireyin kendi cinsel kimliğini kabul
etmesi, cinsinin gereği olarak, karşı cinsle ilgilenmesidir. Genelde
insanlar kimliklerinin önemli bir bölümünü oluşturan cinsellik konusunda
bilgi vermekten, bilgi almaktan kaçınırlar ve ifade etmekte zorlanırlar.
Oysa bireylerin cinsel bilgilere de ihtiyaçları vardır. İlk cinsel
ilgiler, sadece cinsel içerikli değil tüm çevreyi kapsayan geniş bir
merakın bir kısmıdır. Çocuğun cinsel konulardaki merakı dünyayı tanıma
ihtiyacından doğar. Bu merak, çocuğun diğer merakları gibi yerinde ve
sağlıklıdır.
Çocuklara cinsellikle ilgili bilgiler verilmediğinde
gerçekleri kendileri bulmaya çalışırlar. Bu durumda, anne babanın
istemediği kişilerden bilgi edinebilirler. Gözetleme, takip etme gibi
yollara başvurabilirler. Yaşıtlarından bilgi alabilirler veya kendi
başlarına denemeler yapabilirler. Tüm bu durumlarda yanlış sonuçlara
bilgilere ulaşma olasılıkları çok yüksektir. Bu da, ileride
geliştirecekleri cinsel davranışlarda çekingenlik, suçluluk, korku,
utanç, kızgınlık ve tutukluğa yol açabilir.
Toplumdaki cinsel tabular nedeniyle bireyin yeterince
bilgilendirilmemesi, bu konudaki soruların geçiştirilmesi ve “ayıp”
konular olarak kabul edilmesi önemli bir sorunlardan biridir. (İster geç
gelişim gösteren, ister normal gelişim gösteren çocuklar olsun) Normal
gelişim gösteren veya geç gelişim gösteren tüm çocuklar, bu konuda
bilgilenme hakkına sahiptirler.
Cinselliğin karmaşıklığını anlamakta ve bunu
yaşamlarına geçirmekte yardıma gereksinimleri olan zihinsel özürlülere,
tüm bireylerde olduğu gibi cinselliği keşfetmeleri, kendi
cinselliklerini olumlu şekilde ifade etmeleri ve cinselliği sağlıklı
biçimde yaşamaları için fırsat verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, yeterli cinsel bilgiye sahip olmayan zihinsel
özürlülerin, cinsel istismarı da içeren tüm istismar biçimlerine diğer
bireylere göre daha fazla maruz kaldığı ve aynı zamanda cinsel yolla
bulaşan hastalıklara yakalanma ya da gebe kalma riskinin arttığı
bilinmektedir.
Genellikle toplumdan soyutlanan, sosyal ortamların
dışında kalan ve yaşamları birine bağımlı olan z Zihinsel özürlülerin
bireylerin, cinsel bilgi ve deneyimlerini diğer bireyler gibi aileleri,
yaşıtları ve okulun yardımı ile paylaşma ve sosyalleşme içinde
bilgilerini geliştirme şansları bulunmamaktadır. Bu nedenle, zihinsel
gelişim düzeyine uygun olarak verilen cinsel bilgilere daha çok
ihtiyaçları gereksinimleri vardır.
Anne-baba, zihinsel özürlü olsun olmasın tüm çocuklar
ı için en uygun danışma kaynağıdır. Her çocuğun kendi cinselliğiyle
ilgili bir takım soruları ve sorunları olacaktır. Değişik kaynaklardan
çelişkili değişik çeşitli mesajların verildiği bu konuda, en doğru
bilgilendirmenin öncelikle aileler tarafından yapılması gerekir.
§
Aileleri zorlayan durumlardan biri de büyüyen
ve gelişen çocuğunun kendi cinselliğiyle ilgili merakları ya da yaşadığı
sıkıntılardır. Cinsellikle ilgili sorular karşısında kimi zaman
hazırlıksız yakalanan aileler; kaygıya kapılabilir, neyi, nereye kadar
ve nasıl aktarabileceğini şaşırabilirler. Ancak, hazırlıklı olmak, çocuk
ve aile açısından zor olan bu dönemin daha rahat atlatılmasına yardımcı
olacaktır.
Bununla birlikte cinsellikle ilgili en doğru bilgi
paylaşımının; aile, okul ve bireyler arasında kurulacak iyi bir
iletişimle etkili ve verimli olabileceği dikkate alındığında, zihinsel
özürlülere yönelik olarak hazırlanacak eğitim programlarının da örgün
veya yaygın eğitim sisteminde uygulamaya geçirilmesi başlatılması
gerekmektedir.
Aileleri zorlayan durumlardan biri de büyüyen ve
gelişen çocuğunun kendi cinselliğiyle ilgili merakları ya da yaşadığı
sıkıntılardır. Cinsellikle ilgili sorular karşısında zaman zaman
hazırlıksız yakalanan aileler; kaygıya kapılabilir, neyi, nereye kadar
ve nasıl aktarabileceğini şaşırabilirler. Ancak, hazırlıklı olmak, çocuk
ve aile açısından zor olan bu dönemin daha rahat atlatılmasına yardımcı
olacaktır.
Bu kitapçığın amacı, okuyucuya, cinselliğin
biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal boyutlarına, bireyin gelişim
dönemlerine, cinsel gelişimine ve bunların zihinsel özürlülerdeki
farklılıklarına ilişkin gerekli temel bilgileri sunmak, ihtiyaç
hissettikleri noktalarda bu bilgileri kullanmalarını sağlayacak temeli
oluşturmaktır.
Bu alanda bir başlangıç olan kitapçığın
hazırlanmasına katkı verenlere teşekkür eder, aileleri bilgilendirerek
yol göstermesini ve kullanıcıları yeni çalışmalara yöneltmesini dileriz.
Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı
Zihinsel Özürlü
Zihinsel özürlüler; gelişim süreci içerisinde genel
zihinsel işlevlerde normallere göre önemli derecede gerilik ve uyumsal
davranışlarda yetersizlik gösterirler. Zihinsel işlevlerin in önemli
derecede ortalamanın altında olması; onların iletişim, öz bakım, ev
hayatı, sosyal beceriler, toplumsal hayata katılım, inisiyatif kullanma,
sağlık ve güvenlik, işlevsel akademik beceri, boş zamanı değerlendirme
ve iş alanlarının iki ya da daha fazlasında sınırlılık göstermesine
neden olur.
Zihinsel özürlülerin zeka yetenekleri, takvim
yaşlarının altındadır. Zihinsel özürlülerde genellikle dikkat ve bellek
sorunları, sosyal yetersizlik, olgunlaşmanın gecikmesi ve gelişim
dönemlerinde duraklamalar görülür.
Zihinsel özürlüler, aynı özelliklere sahip bireyler
değildir. Kendi içlerinde önemli bireysel farklılıklar gösterirler. Bu
farklılık nedeniyle, sınıflandırılmasına ihtiyaç duyulmuş ve bilimsel
çalışmalar sonucunda zeka düzeyine, öğrenme yetersizliğine ve zihinsel
işlevlere göre çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Bu kitapçıkta en
yaygın sınıflamalar olan, zeka düzeyine göre yapılan sınıflama ile
eğitsel sınıflamaya yer verilmiştir.
1. Zeka Düzeyine Göre Yapılan Sınıflama: Bu
sınıflamada, zihinsel özürlüler zeka bölümlerine göre dört grupta ele
alınmaktadır.
§
Hafif Derecede Zihinsel Özürlüler (Zeka Bölümü
75-55 ya da 70-50)
§
Orta Derecede Zihinsel Özürlüler (Zeka Bölümü
55-40 ya da 50-35)
§
Ağır Derecede Zihinsel Özürlüler (Zeka Bölümü
40-25 ya da 35-25)
§
Çok Ağır Derecede Zihinsel Özürlüler ( Zeka
Bölümü 25-5 ya da 25-0)
2.Eğitsel
Sınıflama: Bu sınıflamada, zihinsel özürlüler zeka
bölümleri dikkate alınarak genellikle üç grupta ele alınmaktadır.
§
Eğitilebilir Zihinsel Özürlüler : Zeka bölümü, çeşitli
ölçeklerde sürekli olarak 45 ile 75 arasında olup temel okuma, yazma, ve
sayma becerilerini öğrenebilecek olan zihinsel özürlüleri kapsamaktadır.
Bu çocukların dikkat süreleri sınırlı, motor gelişimleri normal gelişim
gösteren yaşıtlarına yakındır. Sözel yönlendirmeleri anlarlar ve sosyal
uyumda fazla güçlük yaşamazlar.
§
Öğretilebilir Zihinsel Özürlüler : Zeka bölümü çeşitli
ölçeklerde sürekli olarak 25 ile 45 arasında olup temel okuma, yazma, ve
sayma becerilerini öğrenmede sorun yaşayan zihinsel özürlüleri
kapsamaktadır. Özel eğitime ve rehabilitasyona ihtiyaçları vardır. Eğer
eğitim alırlarsa, günlük yaşam aktivitelerini, öz bakım becerilerini ve
sosyal davranışları öğrenebilirler. Motor gelişimlerinde gerilikler
görülebilir.
§
Ağır
ve Çok Ağır Zihinsel Özürlüler (Klinik Bakıma Muhtaç) (Zeka Bölümü 25-5)
: Zeka bölümü çeşitli ölçeklerde sürekli olarak 0 ile 25
arasında olup sosyal yaşama kesinlikle uyum sağlayamayan, başkalarına
tamamen bağımlı olan ve sürekli bakıma muhtaç zihinsel özürlüleri
kapsamaktadır.
Zihinsel özürlüleri normal gelişim gösteren
bireylerden ayıran en belirgin özellik öğrenme yeteneklerindeki
geriliktir. Zihinsel özürlüler, genellikle konuları algılamada ve akılda
tutmada güçlük yaşarlar. Öğrendikleri bir bilgiyi yaşamlarında
karşılaştıkları her duruma aktarmada güçlük çektikleri için özel yardıma
ihtiyaç duyarlar. Bir durumdan, diğerine kolayca genelleme yapamazlar.
Bu nedenle her konunun ayrı ayrı öğretilmesi gereklidir. Zihinsel özrün
derecesi arttıkça, öğrenmede bir başkasının yardımına daha da fazla
gereksinim duyulur.
Öğrendiği bilgiyi bir diğer duruma aktarabilmesi için
özel yardıma ihtiyaç duyarlar.
Dikkat ve ilgi süreleri kısa ve dağınık olduğu için,
öğrenmeleri ağır ve uzun sürelidir. Zaman gibi soyut kavramları geç ve
güç anlarlar öğrenirler. Genellemede, kazanılan bilgileri aktarmada,
yeni durumlara uymada zorluk çekerler. Bu nedenle de, okuldaki normal
eğitim programlarından yarar sağlayamazlar.
Zihinsel özürlülerde dil ve konuşma özrüne
bozukluklarına sıklıkla rastlanır.
§
Kaslarının gelişiminde belirli derecede
gerilik görülür. Büyük ve küçük kaslarını kullanma becerisinde
yetersizlikleri, el-göz koordinasyonu sağlamada zorlukları olabilir.
Sosyal olgunluk ve beceride geri oldukları için bu
alandaki gelişimin yavaş olduğu görülür. Genelde kendilerinden yaşça
küçük olan çocuklarla arkadaşlık etmekten ve onlarla oynamaktan
hoşlanırlar. Oyun ve toplum kurallarına uymakta zorlanırlar. Kuralları
zor ve karmaşık olan oyunlara katılmak istemezler. İçinde yaşadıkları
toplumun geleneklerine uymakta ve kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak
karşılamakta güçlük çekerler. Bazı duygusal sorunlar ve kişilik
bozuklukları görülür. Kendilerine güvenleri azdır. Bağımsız
davranamazlar. Geç ve güç dostluk kurarlar ve dostluk süreleri kısa
olabilir. Sorumluluk almaktan kaçınırlar. Birilerine bağımlı olmayı
tercih ederler. Genelde kendilerinden yaşça küçük olan çocuklarla
arkadaşlık etmekten ve onlarla oynamaktan hoşlanırlar. Oyun ve toplum
kurallarına uymakta zorlanabilirler . Kuralları zor ve karmaşık olan
oyunlara katılmak istemezler. Genellikle içinde yaşadıkları toplumun
geleneklerine uymakta ve kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak
karşılamakta güçlük çekerler. Bazı duygusal sorunlar ve kişilik
bozuklukları görülebilir.
Eş davranış ve düşüncede bulunurlar. Her çocuğun
bireysel farklılıkları olduğu gibi, zihinsel özürlü çocukların da
bireysel farklılıkları vardır.
Zihinsel özürlü birey doğum yaşının değil, zeka
yaşının ihtiyaçlarını yaşar. Temel düşünce sistemini bu çerçevede
olgunlaştırır. Ancak, en temel ihtiyaçlar onun için de her zaman
vazgeçilmezdir. Toplum içinde, katılımcı bir birey olarak yaşamlarını
sürdürmek için özel bakıma ve desteğe gereksinim duyarlar.
Zihinsel özürlüler, de, normal gelişim gösteren
çocukların geçtiği gelişim süreçlerinden aynı sırayla geçerler. Örneğin
tüm çocuklar önce oturur, son ra emekler, daha sonra yürürler. Zihnisel
özürlülerin ise bu süreçlerden geçiş hızları, yaşıtlarına göre daha
yavaştır. Bu nedenle yaşıtlarının
Zihinsel özürlüler, yaptığı her şeyi
yapamayabilirler. Ancak, zeka yaşı kendileri ile aynı olanlarla
gelişimsel olarak benzer özellikler gösterirler. Anne- baba normal
bireylerin gelişim dönemlerini ve özelliklerini bilirlerse; zihinsel
özürlü çocuğunun gelişim düzeyini belirleyebilir.
Zihinsel özürlüler, her gelişim dönemine ait
başarılması gereken gelişim görevlerini ya yerine getiremezler ya da geç
getirirler. Anne babalar normal gelişim dönemlerini ve özelliklerini
bilirlerse; zihinsel özürlülerin gelişim düzeyini belirleyebilirler.
Bu nedenle kitapçıkta, normal gelişim dönemleri
verilmiş ve gerekli yerlerde zihinsel özürlülere yönelik bilgilere
dikkat çekilmiştir.
Gelişim Dönemleri ve Özellikleri
Gelişim;
öğrenme, yaşantı ve olgunlaşma sonucunda bireyde görülen düzenli ve
sürekli değişikliklerdir.
Gelişim dönemi ise belirli yaşlarda ayırıcı özellikleri
olan aşamalardır. Gelişim dönemlerinin temel ilkeleri şunlardır:
§
Her dönem, kendine ait genel nitelikleri ve
sorunları kapsar.
§
Dönemler, değişmez bir sıra içinde birbirini
izler.
§
Dönemler, farklı özelliklerine karşın tüm
kültürler için geçerlidir.
§
Gelişim baştan ayağa, içten dışa doğru bir
sıra izler.
§
Gelişim hem biyolojik faktörlerden hem
çevreden etkilenir.
§
Gelişimde kalıtsal özellikler ve bireyin
yaşadığı çevresel özellikler farklı olduğu için bireysel farklılıklar
söz konusudur.
§
Gelişimin hızı her yaşta aynı değildir.
En yaygın gelişim dönemleri sınıflaması, yaşa göre
yapılan sınıflamadır. Gelişim üç dönem içerisinde ele alınmaktadır.
Bunlar;
1.Çocukluk
dönemi
a.Bebeklik
b.İlk
Çocukluk
c.Son
çocukluk
2.Ergenlik
dönemi
a.Ön
ergenlik
b.Erinlik
3.Yetişkinlik dönemi
a.Gençlik
b.Yetişkinlik
c.Yaşlılık
Her gelişim dönemi, kendisinden sonra gelen döneme
bir zemin hazırlar. Daha sonra gelen dönem ise de önceki dönemlerden
etkilenir. Bu dönemlerin birinden diğerine geçişte sadece fizyolojik
değil, psikolojik, sosyal ve ekonomik etkenler de rol oynar. Ergenlik ve
yetişkinlik dönemlerine geçişte temel kriterin yaş değil, davranışlar
olduğu söylenebilir.
Bireylerin,
her gelişim dönemine ait başarması gereken görevleri vardır. Bireyler,
bu görevleri başardıklarında o dönemi tamamlamış sayılırlar.
Bazı
çocuklar, kendi yaşlarının gelişimsel görevlerini yerine getiremez ve
bir ya da birkaç gelişim alanında yaşıtlarından daha geç gelişirler.
Zihinsel
özürlü çocukların en temel / belirgin özelliği, gelişim hızlarının
yaşıtlarından yavaş olmasıdır. Bu gecikme, gelişimin tüm alanları için
geçerlidir.
1. Çocukluk Dönemi Gelişim Özellikleri
a. Bebeklik
Dönemi: ( 0-2 yaş Genelde 0-24 ay olarak kabul
edilmektedir)
Bebeklik döneminde kazanılan temel beceriler;
Ø Yürümeyi öğrenme,
Ø Katı yiyecekleri yemeyi öğrenme,
Ø Tuvalet eğitimi yoluyla dışkısını kontrol edebilme,
Ø Vücudunun çeşitli organları arasında koordinasyon
sağlayabilme,
Ø Nesne devamlılığının (gözünün önünden alınan
nesnelerin yok olmadığını bilebilme) kazanılmasıdır.
b. İlk
Çocukluk Dönemi: ( Genelde 25-72 ay olarak kabul
edilmektedir 3-6 yaş)
İlk çocukluk döneminde kazanılan temel beceriler;
§
Ø Y ürüme ve konuşmayı öğrenme,
§
Ø El- göz uyumunu sağlama,
§
Ø Tuvalet eğitimini kazanma,
§
Ø Cinsiyet farklılıklarını öğrenme ve cinsel
kimliğini kazanmaya başlama,
§
Ø C insel gösterişsizliği (cinsiyetini teşhir
etmemeyi) Mahremiyet kavramını öğrenme,
§
Ø Kişisel Öz bakım ve günlük temizlik
alışkanlığı kazanma, ( yemek yeme, el- yüz yıkama, giyinme v.b),
§
Ø Sosyal ve fiziksel gerçekliği tanımlamak
için kavramlar oluşturma ve dili öğrenme,
§
Ø Başkalarıyla ilişki kurmayı öğrenme ve
onlara yönelik duygularının farkında olmaya başlama,
§
Ø Okumaya hazır hale gelme,
§
Ø Doğru ile yanlışı ayırma ve vicdan
gelişiminin başlaması,
§
Ø Toplumsal kuralları ve rolleri öğrenmeye
başlamadır.
c. Son
Çocukluk Dönemi: ( Genelde 7 6-12 yaş olarak kabul
edilmektedir)
Bu dönem ergenliğe geçişte “kapalı-örtülü dönem”
olarak bilinir. Ergenlik dönemi öncesinde “fırtına öncesi sessizlik”
olarak nitelendirilir.
Son çocukluk döneminde kazanılan temel beceriler;
§
Ø Gündelik oyunlar için gerekli fiziksel
becerileri öğrenme,
§
Ø Kendine karşı tutumlar oluşturma (k Kendini
tanıma ) ve benlik yapısını geliştirme,
§
Ø Yaşıtlarıyla işbirliği sağlamayı ve
paylaşmayı geçinmeyi öğrenme,
§
Ø Uygun erkeksi veya kadınsı sosyal rolleri
öğrenme,
§
Ø Okuma, yazma ve aritme etikle ilgili temel
becerileri geliştirme,
§
Ø Günd elik yaşam için gerekli kavramları
geliştirme,
§
Ø Vicdan, ahlak ve değerler sistemi
geliştirme,
§
Ø Kişisel bağımsızlığını kazanmaya başlama,
§
Ø Sosyal grup ve kurumlara karşı tutum
geliştirmedir.
2.Ergenlik Dönemi Gelişim Özellikleri
Ergenlik Nedir ?
En önemli gelişim aşamalarından birini oluşturan
ergenlik dönemi, çocuklukla yetişkinlik arasında yer alır. Kendine özgü
özellikleri ve sorunları olan bu dönemde ergen, yetişkinin yönetiminden
kurtulmak ister. Kendini yönetme ve kararlarını verme yeteneği kazanır.
Halk arasında “delikanlılık” diye bilinen, yaşamın zor ve karmaşık bir
dönemidir.
Bu dönemde
oluşan, olumsuz nitelikteki ruhsal ya da bedensel deneyimlerin
etkilerinin yaşam boyu süreceği unutulmamalıdır.
Bu dönemde ergende;
§
Ø Cinsel rolünü kabullenme ve bu role uygun
davranışlar ortaya koyma,
§
Ø Duygusal bağımsızlık kazanma ve kendisiyle
ilgili önemli kararlar verme,
§
Ø Akranları arasında kabul görme ve
arkadaşlık, işbirliği ve liderlik gibi yetenekler geliştirme,
§
Ø Kendi yaşına özgü bir yaşam felsefesi
oluşturma,
§
Ø Bir meslek için hazırlanma,
§
Ø Özkimliğine ulaşma ve kabullenme,
§
Ø Evlilik ve aile hayatına hazırlanma önem
kazanır.
Ergenlik
Çağı Ne Zaman Başlar?
Ergenlik belirtileri kızlarda 8-13 yaş (ortalama
11-11,5 yaş), erkeklerde 9-14 yaş (ortalama 11,5-12 yaş) arasında
başlar. Kızlar ergenlik dönemine erkeklerden daha erken girer ve cinsel
olgunluğa da daha önce ulaşır. Ülkemizde ergenlik dönemi kızlarda 10-12,
erkeklerde 12-14 yaşlar arasında başlayıp, 20 yaşlarına kadar devam
eder. Bu yaşlar kızlar için
ortalama 11-13, erkekler için ise 13-15 ‘tir.
Ergenlik
Döneminin Özellikleri Nelerdir?
Ergenin düşüncelerini, tutum, duygu ve davranışlarını
3 temel faktör etkiler.
Bunlar;
(1) T emel kişilik yapısı,
§
Ergenlik çağına özgü psiko-sosyal özellikler ,
§
Ergenin yaşadığı çevrenin sosyal, kültürel,
ekonomik özellikleridir.
Bu üç faktörün etkisiyle oluşan kişilik yapısı
içinde, yerini arama çabasında olan ergen; özdeşleşme, sorumluluk,
özerklik sorunları ile karşılaşır ve bunları çözm eye çalışı r.
Ergenlik
döneminin en önemli sorunu,
kimlik
arayışıdır. E rgenliğe, “benlik kimliğinin” kesin olarak şekil aldığı
dönem olarak bakılır. Kimlik gelişimi ömür boyu sürer, ancak en önemli
dönüm noktası, ergenliktir.
Ergenlikten önceki dönemlere ait gelişmeler, ergenin
kimliğini şekillendirir.
Ergenlerde ortaya çıkan bedensel, zihinsel, duygusal
ve sosyal özellikler şunlardır:
1. Bedensel
Özellikler:
a.
Erkeklerde;
§
Ø Büyüme hormonları salgılanı r,
§
Ø Boy uzar, ağırlık artar,
§
Ø Kemikler ve kaslar gelişir,
§
Ø Cinsiyet hormonları salgılanır,
§
Ø Sperm üretimi başlar,
§
Ø Seste kalınlaşma olur,
§
Ø Kıllanma oluşur,
§
Ø Cinsel organda büyüme olur,
§
Ø Göğüs düğümcükleri görülür,
§
Ø Yağlanmaya bağlı kilo alma ve sivilceler
olur.
b.
Kızlarda;
§
Ø Büyüme hormonları salgılanır,
§
Ø Boy uzar, ağırlık artar,
§
Ø Kemikler ve kaslar gelişir,
§
Ø Cinsiyet hormonları salgılanır,
§
Ø Yumurtalıklar üretime başla r,
§
Ø Ses değişikliği olur,
§
Ø Kıllanma oluşur,
§
Ø Göğüslerde büyüme olur,
§
Ø Kalçalarda büyüme ve yağlanma başlar,
§
Ø Yağlanmaya bağlı kilo artışı ve sivilceler
görülür,
§
Ø Adet kanaması başlar.
2. Zihinsel
Özellikler:
§
Ø K ararlarında atak davranır,
§
Ø Elindekiyle yetinemez, mutlu olmaz,
§
Ø Eleştirmeye başlar,
§
Ø Hayatta farklı seçeneklerin olduğunun
farkına varır,
§
Ø Düşünme yeteneği artar,
§
Ø Sosyal düşünce biçimi gelişir, düşünceyi
sorgulamasında, yönlendirmesinde artış görülür.
§
3.
Duygusal Özellikler:
§
Ø Duyguları değişiklik gösterir,
§
Ø Kendi öz kimliğini arayış içindedir , “ Ben
kimim?” sorusuna cevap arar,
§
Ø Bocalama, çelişki ve bunalımlar içindedir ;
tepkilerinde iniş-çıkışlar vardır,
§
Ø Bağımsızlık isteği vardır , anne - babasını
eleştirmeye başlar,
§
Ø Çevre sine başkaldırır, başına buyruk olmak
ister,
§
Ø Kaygı hali oldukça fazladır , ve
§
Ø İçe kapanabilir.
§
4.
Sosyal Özellikler:
§
Ø Aileden kopar, dış çevreye yönelir,
§
Ø Arkadaş çevresi oldukça önemlidir,
§
Ø Toplumsal olaylara ve politikaya ilgi artar,
§
Ø Aileye ve kurallara karşı baş kaldıran
davranışlarda bulunur,
§
Ø Argo konuşmalar başlayabilir,
§
Ø İlgilerde çeşitlenme görülür.
Bu gelişim özellikleri, her ergende tümüyle aynı
zamanda görülmemekle birlikte, aşağıdaki davranışların her ergende
görülme olasılığı yüksektir:
Ø Aşırı hassasiyet ve alınganlık,
Ø Asabi davranışlar, çabuk sinirlenme,
Ø Topluma , özellikle yetişkinlere baş kaldırma
isteği,
Ø Aldırmazlık, boş vermişlik, dağınıklık, unutkanlık,
Ø Çabuk değişen kritik tutumlar,
Ø Uç noktalarda gidip gelen duygusal dalgalanmalar,
Ø Güvensizlik ve yetersizlik duyguları,
Ø Kararsızlık, huzursuzluk,
Ø İnatçılık,
Ø Sabırsızlık,
Ø Sık sık yalnız kalma isteği, amaçsız ve başıboş
zaman geçirme,
Ø Hayal kurma, gündüz rüyaları,
Ø Cinsel yönden uyanma, karşı cinse yönelme,
Ø Derslere ilgi azlığı, ç alışma düzeninde bozulma,
Ø Bencilleşme.
Birey, ergenlik döneminin sonlarına doğru,
anne-babasından ve diğer yetişkinlerden duygusal anlamda bağımsızlaşır.
Her iki cinsten yaşıtlarıyla yeni ve daha olgun ilişkiler kurmaya
hazırdır. Cinselliğe daha ciddiyetle yaklaşır, gizlilik arar.
Anne-babalar, normal gelişim basamaklarını bilirlerse, zihinsel özürlü
çocuklarının da düzeyini saptayabilirler. Tabii ki anne babalardan,
profesyonel düzeyde saptamalar yapmaları beklenmez. Ama, gelişim
dönemlerini bilmek, çocuklarına daha bilinçli yaklaşmalarında önemli bir
rol oynayacaktır.
Zihinsel
özürlü bireyin gelişimini değerlendirirken, onun takvim yaşını değil
gelişim düzeyini göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin “A” 17 yaşında,
ancak zihinsel gelişim düzeyi 6 yaşında bir bireydir. O halde; “A”ya
bazı şeyler öğretirken, onunla konuşurken, anlatır ve ona açıklama
yaparken onun anlayabileceği bir düzeyin esas alınması gerekir. Bu da
“A” için 6 yaş düzeyidir.
Bunun için
anne babaların yapması gereken şey, öncelikle çocuklarının gelişim
düzeyini doğru bilmek ve buna göre davranmaktır. Bu, cinsel eğitimle
ilgili konularda da böyle olmalıdır. Örneğin “A” 17 yaşında olduğuna
göre vücudu gelişmiştir ve hormonları yaşına uygun faaliyet
göstermektedir. Bu durumda “A”ya cinsellikle ilgili bilgileri
anlayabileceği 6 yaş düzeyinde vermek gerekir.
3.Yetişkinlik Dönemi Gelişim Özellikleri
Yetişkinlik; insan yaşamının en uzun süren aşamasıdır.
Kişinin tam olgun ve gelişmiş olduğu durumdur. Kendini gerçekleştirme
potansiyelinin en yüksek olduğu dönemdir.
Her insanda farklı olmakla birlikte yetişkinlik,
genellikle kabul gören üç d öneme ayrılır;
§
Gençlik Dönemi ya da erken erişkinlik ( 20-40
yaş arası),
§
Yetişkinlik Dönemi
§
Yaşlılık Dönemi
Özellikle gençlik ve orta erişkinlik yetişkinlik
dönemlerinde evlilik, çocuk sahibi olma, çalışılacak mesleği belirleme
gibi önemli ve belirleyici değişiklikler yaşanır.
a.Gençlik
Yetişkinlik Dönemi:
Aileden
ayrılma: Bu dönem, aile odaklı ergen yaşamı ile yetişkin
dünyasına girme arasındaki geçiş dönemidir. Yani, aileden ayrılma
dönemidir. Bu dönem yeni roller edinmeyi, yaşam düzenlemeleri yapmayı,
daha özerk ve sorumlu olmayı gerektirir ve yaklaşık olarak 3-5 yıl
sürer.
Bu dönemde gerçekleşmesi gerekenler şunlardır:
Ø Eş seçme,
Ø Aile kurma, eşiyle yaşamayı öğrenme,
Ø E v idaresi,
Ø Çocuk yetiştirme,
Ø Bir işe başlama,
Ø Vatandaşlık sorumluluklarını öğrenme,
Ø Topluma uyumlu bir sosyal grup bulma.
b.Yetişkinlik Dönemi:
Yetişkinlik
dünyasına katılma: Aile, bireyin yaşamında odak noktası
olmaktan çıkmaya başlar. Bu dönemde birey, yetişkin arkadaşlar, cinsel
ilişkiler ve çalışma yaşamıyla kendini bir yetişkin olarak tanımlar.
Yetişkin rollerini, sorumluluklarını keşfeder ve üstlenir.
Yetişkin bu dönemde;
Ø Ekonomik bir yaşam standardı
kurma ve sürdürme,
Ø Boş zaman etkinlikleri geliştirme,
Ø Orta yaşın fizyolojik değişikliklerini kabul etme,
Ø Çocuklarının sorumlu yetişkin olmasına yardım etme
süreçlerini yaşar.
c.Yaşlılık Dönemi:
Durulma:
Kişi, toplum içindeki yerini almıştır. Bir yuva
kurmuştur. Uzun süreli planlar yapmış ve bunların peşine düşmüştür.
Geleceğine ilişkin bir görüş geliştirmiştir.
Bu dönemde;
Ø Azalan fiziksel güç ve sağlığına uyum sağlama,
Ø Emeklilik ve azalan gelire uyum sağlama,
Ø Yaş grubu ile yakınlık kurma,
Ø Yaşamı kolaylaştıracak şekilde ortamı düzenleme
önem kazanır.
Cinsel Gelişim ve
Özellikleri
Büyüme ve gelişme genellikle bir bütün olarak
değerlendirilse de, aslında organ sistemlerinin bu süreçteki ritim ve
işlevleri değişkendir. Hem de birbirinden farklıdır. Pek çok kişi,
cinsel gelişimin sadece cinsel organların gelişimi ve üreme yeteneğinin
kazanılması anlamına geldiğini düşünür. Bu nedenle de, cinsel gelişimin
ergenlik çağında başladığına ve yetişkinlikten yaşlılığa geçiş t le
birlikte, yani üreme yeteneğinin yitirilmesiyle sona erdiğine inanır.
Ancak, daha ilk oluşum anında biyolojik cinsiyetimizin belirlenmesiyle
başlayan bu süreç yaşamımızın sonuna kadar devam eder.
Cinsel gelişmenin bedensel, toplumsal, duygusal ve
zihinsel boyutları vardır. Bu boyutlardaki özellikler, ergenlik
döneminde çarpıcı biçimde gözlenir.
Bedensel
boyut;
§
Üreme organlarının büyüme ve gelişmesi,
§
Koltuk altı ve cinsel bölge kıllanması,
§
Erkeklerde ses kalınlaşması,
§
Kızlarda göğüslerin, erkeklerde cinsel
organların büyümesi ve diğer bedensel değişikliklerle belirginleşir.
Toplumsal
boyut;
§
Kız ve erkek çocukların, kadın ve erkek olarak
nasıl davranacaklarına ve rollerini nasıl belirleyeceklerine ilişkin
deneyimleri kapsar. Bu rolleri, toplumun kültürel beklentileri belirler.
Duygusal
boyut;
§
Kişinin kendi bedenini nasıl hissettiğini,
cinsel kişiliğine ilişkin duygularını, kadın-erkek arasında çekicilik ve
bağlılığı içerir.
Zihinsel
boyut ;
§
Bu sürece ilişkin bilgilerin kazanılmasıyla
tamamlanır. Beden yapısı, cinsiyet farkları, kültürel çerçeve içinde
cinsel rollerin öğrenilmesidir.
Anne ve
babalar, çocuklarının cinsel gelişim dönemlerini ve dönemsel
ihtiyaçlarını bilir ve buna göre davranırlarsa, çocuklarının sağlıklı
birer yetişkin olarak topluma kazandırılmasını sağlayabilirler.
Çocukların gelişimi bir sırayı takip eder, ama takip süresi aynı
değildir. Her çocuğun bireysel farklılıkları vardır. Zihinsel
özürlülerin cinsel gelişimi de, normal gelişim gösteren çocuklarla aynı
sırayı izler. Her zihinsel özürlünün de kendine özgü farklılıkları
vardır.
Zihinsel
özürlü çocuk ve gençlerde cinsel gelişim incelenirken, takvim yaşları
değil gelişim düzeyleri dikkate alınmalıdır. Bu şekilde
değerlendirildiğinde, anne-babaya sorun gibi görünen pek çok durumun,
gerçekte sorun olmadığı görülecektir.
Örneğin;
takvim yaşı 15, ancak zihinsel düzeyi 6 yaş olan bir genç; cinsel
organlar, göğüsler, bebeklerin nasıl doğduğu ile ilgili sorular
sorabilir. Bu sorular, 6 yaş zihinsel düzeyi için beklenen normal
sorulardandır. Bu durumda bireyin gelişimsel düzeyine uygun eğitim ve
tepkiler verilmelidir.
1.Çocukluk Dönemi Cinsel Gelişim
a.Bebeklik Dönemi: (Genelde 0-24 ay olara k kabul
edilmektedir)
Daha anne karnındayken parmak emme ile zevk duygusunu
keşfeden bebekler in için yiyecek ve ağızla ilgili hazlarının
karşılanması çok önemlidir. Beslenme çok büyük bir haz kaynağıdır ve
aynı zamanda anneyle bebek arasında ilişkinin kurulmasını sağlar.
İstemli hareketlerin başladığı üç aydan sonra ise ağız bölgesi dünyayı
tanıma aracı dır. Önceleri emer ve yutarken, dişlerinin çıkmasıyla
beraber ısırma, çiğneme de önem kazanır. Bebekler, ilk karşılaştıkları
haz ortamı anne memesidir. Üç aydan sonra ise başparmağı emmektir.
Ardından dokunulmaktan ve kucaklanmaktan hoşlanırlar. dönemi başlar.
Daha yaşamlarının ilk yılında, yıkanma veya alt değiştirme sırasında
tesadüfen keşfettikleri zevk duygusunu tekrarlayabilmek için cinsel
organlarıyla oynayabilirler.
Bu dönemde henüz kız erkek farklılığının tam
anlamıyla bilincinde olunmaz. Cinsel organlarıyla oynama, gösterme gibi
davranışlar henüz ayıp değildir. Dil gelişimindeki ilerlemelerle cinsel
organların ve diğer vücut kısımlarının adları öğrenilir. Çocuk, bedenini
tanımasıyla mastürbasyona başlayabilir. Ancak, mastürbasyon için bilinen
yaşlar genellikle üç yaş civarıdır.
b.İlk
Çocukluk Dönemi: (Genelde 25-72 ay olarak kabul
edilmektedir )
Çocuklar, genellikle iki yaşlarından itibaren
cinsiyet farklarıyla ilgili sorular sormaya başlarlar. Bunları doğumla
ilgili olanlar izler. Çocuklar, aynı soruları tekrar tekrar
sorabilirler. Çocuğun, aynı yanıtı üç yaşında algılayışı ile beş
yaşındaki algılayışı farklıdır.
İki yaşından sonra çocuklar, kız-erkek ayrılığını
sezmeye başlarlar. Bu, onların hem kendi hem de çevresindekilerin
vücutlarını incelemek istemelerine yol açar. Bu, son derece doğal ve
sağlıklı bir meraktır.
Bazen çocuklar meraklarını gidermek için daha
doğrudan yollara başvururlar. Bir kızın eteklerini kaldırıp bakmak ya da
bir oğlanın pantolonunu indirmek gibi.
Bu çağlarda doktorculuk ve evcilik gibi oyunları çok
sık oynarlar. Oyunlarda defalarca soyunup giyinmekten veya bebeklerinin
giysilerini giydirip çıkarmaktan bıkmazlar.
b.İlk
Çocukluk Dönemi
Yaklaşık üç, dört yaşlarında; “Bazı kadınların karnı
neden büyük olur?”, “Bebekler nereden gelir ?” veya “Bebekler nasıl
doğar ?” gibi doğumla ilgili sorular başlar.
Oyunlarda eşleşmeye, yemeklerde yan yana oturmaya
özen gösterirler. El ele tutuşup gezinmek, hatta yetişkinlere özenerek
aşk ya da evlilik hayalleri kurmak gibi davranışlar görülebilir.
Bu yaş çocuklarının bir başka kişiye cinsel
yaklaşımları olabilir. Cinsel duygu ve zevkleri, hem kendilerine hem de
karşı cinse yönelebilir. Ancak, bu durum yetişkin cinselliği ile bir
tutulmamalıdır.
§
Ayrıca bu dönemde, kız çocuğun annesine ya da
bir başka kadın yetişkine, erkek çocuğun babasına ya da bir başka erkek
yetişkine benzemeyi istemesi de önem kazanır. Ancak, bu süreç tam
anlamıyla işlemeyebilir. Yani, kız çocuk anneyi, erkek çocuk babayı
kıskanmayabilir. Ya da kız çocuk babayı, erkek çocuk anneyi çekici
bulmayabilir.
Okul öncesi dönemdeki çocuklar ın cinselliğe ilişkin
en sık karşılaşılan davranışlarını üç grupta ele alabiliriz:
Doğal ve beklendik davranışlar, İlgi gerektiren
davranışlar, Profesyonel yardım alınması gerekli davranışlardır .
Doğal ve Beklendik Davranışlar
§
Ø Erkekler ve kadınlar, kızlar ve oğlanlar
arasındaki farkları araştırmak ,
§
Ø Yakın yetişkinlerin ve çocukların cinsel
organların a ı ve göğüslerin e i ellemek mera k duymak,
§
Ø Çıplak insanlara bakma fırsatını
değerlendirmek,
§
Ø Cinsel organlar, göğüsler, cinsel ilişki ve
bebekler konusunda soru sormak,
§
Ø Çıplak olmaktan hoşlanmak. Başkalarına kendi
organlarını göstermek,
§
Ø Banyodaki insanları izlemeyi istemek,
§
Ø Banyo ve cinsel işlevler hakkında 'ayıp'
laflar söylemek,
§
Ø Kendi kakasıyla ilgilenmek,
§
Ø Başkalarının bedenini inceleyerek
doktorculuk oynamak,
§
Ø Evcilik oynamak, anne baba rollerine girmek
Bazı çocuklar, bu davranışların bir kısmını
gösterirken bazıları daha fazlasını gösterirler. Bu farklılık;
çocukların bireysel özelliklerinden kaynaklanabileceği gibi, aile
içindeki cinsellik, televizyon, video, internet, resimler gibi
faktörlerden etkilenmeleri sonucunda da ortaya çıkabilir.
İlgi
Gerektiren Davranışlar
§
Ø Bütün soruları yanıtlanmasına rağmen cinsel
farklara ilişkin sürekli soru sormak,
§
Ø Aileden olmayan yetişkinlerin cinsel
organlarını, göğüslerini ellemek, kendisini ellemelerini istemek,
§
Ø İnsanları çıplak gördükten sonra bile
çıplaklara bakıp kalmak,
§
Ø Anne-baba, yaşına uygun bir şekilde
soruları yanıtlamasına rağmen insanlara sürekli soru sormak,
§
Ø Anne baba “hayır” dedikten sonra,
başkalarının yanında çıplak olmak istemek,
§
Ø Sürekli olarak banyoda olup bitenleri
izlemeye ilgiyi sürdürmek,
§
Ø Anne baba “hayır” dedikten sonra evde
'ayıp' laflar söylemeye devam etmek,
§
Ø Birden fazla kez kakasını duvarlara ya da
yere sürmek,
§
Ø ” Hayır” dendikten sonra sık sık doktorculuk
oynamak. Diğer oyunlara ilgi göstermemek,
§
Ø Üstünde giysiler varken başka çocukları
ellemek istemek sıkıştırmak.
§
Bu davranışlar çocukların yeterli denetimden yoksun
olduklarını düşündürebilir.
Profesyonel Yardım Gerektiren Davranışlar
§
Ø Erkek ve kadın rollerini; kızgın, üzgün ya
da saldırgan bir tarzda oynamak. Kendi cinsiyetinden ya da karşı cinsten
nefret etmek,
§
Ø Sessizce yetişkinlere dokunmak. Başkalarını
ellemek için izin istemek, kendini ellemelerini istemek,
§
Ø Başkalarının soyunmalarını istemek,
insanları soyunmaya zorlamak,
§
Ø Anne-baba yanıtladıktan sonra aynı soruları
yabancılara sormak. Yaşı için çok fazla cinsel bilgi sahibi olmak,
§
Ø Giyinmeyi reddetmek, pek çok ikazdan sonra
kendini gizlice başkalarına göstermek,
§
Ø Banyoda insanları yalnız bırakmayı
reddetmek, zorla banyoya girmek,
§
Ø Pek çok ikazdan sonra başkalarının yanında
ve evde ‘ayıp’ laflar söylemek,
§
Ø İkazdan sonra sürekli kaka ile oynamak,
§
Ø Başkalarını doktorculuk oynamaya,
giysilerini çıkarmaya zorlamak,
§
Ø Giysiler olmaksızın cinsel ilişki taklidi
yapmak ya da ilişkiye girmek.
Bu davranışlarda profesyonel bir yardım gerekli
olabilir. Çocuk dikkatlice gözlenmeli ve gereken yardım alınmalıdır.
Bir cinsel
davranışı sorun olarak tanımlarken, öncelikle neyin normal, neyin sorun
olduğu iyice ayırt edilmelidir. Bu, kişilerin ve toplumların bakış
açısına, cinselliği algılayışına göre değişebilmektedir.
Herhangi
bir davranışı sorun olarak tanımlamadan önce bazı noktalara dikkat
edilmelidir.
Bunlar;
* Zeka
düzeyine uygunluk,
* Şiddet,
* Sıklık ve
sürekliliktir.
İçeriği her ne olursa olsun, çocukların soruları
yanıtsız bırakılmamalı, ayıplanmamalıdır. Yaşlarına ve zihinsel gelişim
düzeyine uygun açıklamalar yapılmalıdır. Bu dönemde çocuğa doğru
yaklaşımla uygun yanıtlar vermek, çocuğun daha sonraki yıllarda da
başvurabileceği bir iletişimin temelini oluşturacağından çok önemlidir.
Çocuklar genellikle yanıtlarını duymaya hazır
olmadıkları soruları sormazlar ve böyle soruların yanıtlarına ilgi
göstermezler.
c.Son
Çocukluk Dönemi: (Genelde 6 -12 yaş olarak kabul
edilmektedir )
(7-12 yaş)
Bu dönemde, cinsel dürtüler durgunluk kazanmaktadır.
Okul öncesi dönemin tersine, bu dönemde kız ve erkek çocuklar,
hemcinslerine yakınlık göstermeye başlarlar. Oyuna oldukça fazla önem
verilir. Öğrenme, merak, araştırma, insanlarla iyi ilişkiler kurma önem
kazanır görülür. Ayrıca bu dönemde, kız çocuğun annesine ya da bir başka
kadın yetişkine, erkek çocuğun babasına ya da bir başka erkek yetişkine
benzemeyi istemesi (özdeşleşme) de önem kazanır. Ancak, özdeşleşme
süreci tam anlamıyla işlemeyebilir. Yani, kız çocuk anneyi, erkek çocuk
babayı kıskanmayabilir. Ya da kız çocuk babayı, erkek çocuk anneyi
çekici bulmayabilir.
Bu dönem sağlıklı bir şekilde geçirilmezse, çocuk
içsel dürtülerinin denetimini sağlayamaz. Enerjisini yanlış yönlendirir
ya da dürtülerini aşırı denetim altına alarak kişiliğinin gelişimini
engeller.
Genel olarak çocuğun okula başlamasıyla birlikte,
çocukta akademik ilgiler ve kaygılar başlar. Sosyal çevresi genişler. Bu
nedenle, cinsel ilgi ve merak azalmış gibi görülür. Ancak, yakın zamanda
yapılan bazı araştırmalar, çocuğun cinsel ilgi ve merakı ile cinsel
gelişiminin kesintisiz olarak devam ettiğini, ergenliğin başlangıcıyla
birlikte daha da belirginleştiğini ortaya koymaktadır. s Son çocukluk
döneminde, çocukların daha çok kendi cinsinden çocuklarla arkadaş
grupları oluşturdukları, kız ve erkek oyunlarının iyice farklılaştığı
görülmektedir.
Okul yaşı çocukları, memelere göğüslere dokunmanın
veya cinsel organlarını göstermenin yanlış olduğunu artık
öğrenmişlerdir. Fakat resim çizimlerinde, insan figürleri üzerine meme
veya cinsel organ çizme, kendi cinsel organlarına dokunma ve cinsel
organlarını arkadaşlarıyla kıyas etme, cinsel fıkralar anlatma ve
hayvanların yavrulamalarını seyretme gibi cinsel aktiviteler
gösterirler.
Ergenliğe yaklaşırken kızların ilk adet görme,
erkeklerin ise gece boşalmaları (şeytan aldatması, ıslak rüyalar)
konusunda bilgilendirilmesi unutulmamalıdır. Eğer bir çocuk, bunların ne
olduğunu bilmezse, karmaşık duygular içine girer. Şaşkınlık, utanma,
korku, suçluluk duyar. Hatta belki de hastalandığını zannedebilir. Oysa;
bunlar her kız ve erkeğin yaşadığı fizyolojik gelişmenin bir parçası
olan doğal, ama özel anılardır.
2. Ergenlik Dönemi Cinsel Gelişim
Ergenlik, cinsiyet hormonlarının salgılanması ile
başlar. Kızlarda ilk adet görme, erkeklerde ise ilk cinsel boşalma bu
dönemin en belirleyicileridir. Bu dönemde oluşan değişiklikler sonucunda
insan bedeni, üreme yeteneği kazanır. Ergenlik; hızlı biyolojik,
psikolojik ve toplumsal gelişim süreçlerini içerir. Vücut bir yandan
fiziksel olarak yetişkin boyutlarına ulaşmaya çalışırken, diğer yandan
cinsellik özellikleri gelişir. Bu dönemde düşünce, davranış ve toplumsal
ilişkilerde de köklü değişiklikler yaşanır. Her alanda iç ve dış
çatışmalar, değişim ve uyum çabaları ergenlik çağına damgasını vurur.
Ergenin vücudunu tanıması ve üreme organlarının işlevlerini bilmesi;
ergenliğe ve beraberinde oluşan değişikliklere uyumunu
kolaylaştıracaktır.
Birdenbire artan cinsel hormonların da etkisiyle bu
dönemde cinsel içgüdüler ağırlık kazanır. Ergenliğin ilk yıllarında
ergen, cinselliğini mastürbasyon yaparak yaşayabilir. Ergenlik çağının
ortalarında, değişik cinsel rollerle, cinsel davranış ve deneyimler
yaşar. Aynı yaştan ya da daha yaşlı karşı cinsten birisine, genellikle
de ulaşılmaz birisine platonik bir aşkla tutulma sıklıkla yaşanabilir.
Anne- babayı reddetme ve aileyle çatışma belirginleşir.
Ergen, birbiriyle çelişen duygular da yaşayabilir.
Çünkü, artık çocukluktan çıkıp büyümek ona yeterlilik duygusu, sevinç ve
haz verebilir. Aynı zamanda bazı korkulara yol açabilir. Bu korku ve
kaygı, gerginlik yaratır.
Ergenin vücudundaki hızlı değişikliklere uyum
sağlaması zaman alabilir. Ergen; herkesin, ondaki cinse özgü değişimleri
fark edeceğini, bu nedenle de kendisiyle alay edileceğini sanabilir.
Utanç, korku, gizlenme duyguları onu diğer insanların arasına
karışmaktan alıkoyabilir.
Ergenin bu dönemdeki en belirgin gereksinimlerinden
biri de, uygun kaynaklardan doğru cinsel bilgiler edinmektir. Bazen
yalan-yanlış edinilmiş bir bilgi, bireyi etkisini kısa ya da uzun zaman
sürdürebilecek olumsuzluklara yöneltebilir.
Yapılan bilimsel çalışmalar da, zihinsel özürlü
ergenlerin, normal gelişim gösteren ergenlerle aynı cinsel güdüler ve
ihtiyaçlara sahip olduklarını göstermiştir belirtilmiştir. Zihinsel
özürlüler de, nasıl acıkıyor ve sonuçta besleniyorlarsa; ya da
acıktıklarını ifade edemeseler de yaşamak için beslenmeye ihtiyaçları
varsa, aynı şekilde, normal düzeninde çalışan hormonları nedeniyle
cinsel aktiviteleri (ifade etmekte güçlükleri olsa da) olmaktadır.
Zihinsel özürlülerde fiziksel gelişim normal olduğunda, cinsel gelişimde
normal sırayı izlemektedir.
Gelişim alanlarının çoğunda, yavaş ve geç gelişim
gösteren çocuklardaki cinsel gelişimin; normal gelişim gösteren
çocuklardan farklılık göstermemesi, anne-babalar için şaşırtıcı
olabilir.
Hafif derecedeki zihinsel özürlülükte; cinsel
davranışlar, normal zihinsel gelişim gösteren bireylerin cinsel
davranışlarına benzer. Aynı şekilde Bununla birlikte cinsel dürtülerini
kontrol edebilirler.
Orta derecedeki zihinsel özürlülükte; bir miktar
yardıma ihtiyaç duyulabilir. Cinsel gelişim gecikmiş olabilir.
Ağır derecedeki zihinsel özürlülükte; cinsel gelişim
eksik kalabilir. Toplumsal kuralları kavramakta ve uygun davranışlar
geliştirmekte sıkıntı çek ilebilirler. Cinsel dürtüler ini genellikle
çok az kontrol edebilirler.
Zihinsel
özürlülerin genelde yaşıtlarından daha fazla cinsel ilgilerinin olduğu,
daha fazla cinsel içerikli davranışlar sergilediği düşünülür. Oysa
zihinsel özürlüler, cinsel içerikli davranışların nerede, ne zaman,
hangi durumlarda uygun olup olmadığını bilemedikleri için, yani bir
anlamda cinsel içerikli davranışlarını kontrol edemedikleri için böyle
algılanmaktadırlar.
Yapılan araştırmalar, zihinsel özürlülerde cinselliğe
olan ilginin cinsiyete göre farklılık gösterdiğini ortaya koymuştur.
Erkeklerde, cinselliğe olan ilginin daha fazla olduğu, bu ilginin her
iki cinste de zeka düzeyi yükseldikçe arttığı görülmektedir.
Normal kişilerde olduğu gibi zihinsel özürlü
kişilerde de, kendini tatmin (mastürbasyon) sıklıkla görülmektedir.
Yapılan araştırmalarda, bu kişilerde cinsel tatmin ihtiyacının, aileler
tarafından farklı şekillerde giderildiği ortaya çıkmıştır:
§
Mastürbasyon olayını doğru yönlendirmek,
§
Mastürbasyon olayını görmezlikten gelmek,
yapmıyor saymak,
§
Karşı cins ile zaman zaman ilişkiye sokmak,
§
Cinsel isteklerini ortadan kaldırmayı denemek,
§
Ameliyat
§
İlaç
§
Evlendirmek.
Bu çözümlerin her birey için ayrı ayrı tartışılması
gerekmektedir. Bunları sadece fizyolojik gereksinim olarak görmek
hatalıdır. Çünkü, çözümlerin tıbbi, ahlaki, sosyal ve , hukuki boyutları
vardır. Çözümler; bütün boyutları ile ele alınarak, kişinin durumuna
göre, kişiye özel üretilmelidir.
Ergenlik döneminde cinsel gelişim belirtileri
cinsiyetlere göre şöyledir:
a.Erkeklerde Cinsel Gelişimin Belirtileri
Ergenlik döneminde erkeklerin, hem bedenlerinde hem
de cinsel organ ve işlevlerinde önemli değişiklikler olmaktadır.
Ergenlikte, erkeklerde meydana gelen ilk değişiklik, erbezlerinin
(testislerin) büyümeye başlamasıdır. Erbezlerinin büyümeye başlamasından
yaklaşık 1-2 yıl sonra ergenliğin bir belirtisi olarak boşalma meydana
gelir. Değişiklikler kademeli olarak birkaç yıl devam eder.
Bu dönemde erkeklik hormonu
( testosteron)
salgılanır. Erkeklik hormonu ergenin vücut yapısını, iç ve dış cinsel
organlarının gelişimini de sağlar.
Aynı zamanda ergenlikte ve sonrasında kadına karşı
cinsel hislerin oluşmasında ve erkek üreme hücresi
(sperm) üretiminde de
rol oynar.
Ergenlikte meydana gelen ikinci değişiklik, cinsel
organın (penis)
büyümeye başlamasıdır. Cinsiyet hormonlarının etkisi ile penis daha sık
dikleşir. Bazen nedensiz penis dikleşmesi
(ereksiyon ) olabilir
ve bu durum normaldir. Bu dönemde, erkeklerin çoğu penis boyutlarıyla
ilgilidir. Bazıları kendi penisini arkadaşlarının penis boyutlarıyla
karşılaştırırlar. Penis boyutunun cinsel işlevde farklılık yaratmadığı
unutulmamalıdır.
Ergenlik döneminde, sperm üretiminin baş lamasıyla
bağlantılı olarak ereksiyon sonrasında “boşalma” ola bilmektedir. Bu
durum bazen uykuda olur ve ergen sabah uyandığında çamaşırlarının
ıslandığını görebilir. Buna
“gece boşalması” adı verilir. Bu durum normaldir ve
büyüdükçe sıklığı azalacaktır.
Bu dönemde dudakların üzerinde, daha sonra da yüzde
ve vücutta kıllanma başlar. Ayaklar büyür, bacaklar ve kollar uzar.
13-15 yaş arasında boy hızla uzar. Deri ve saçlar yağlanır. Yüzde
sivilceler ve siyah noktalar oluşabilir. Ergen kasları geliştiği için
kendisini daha güçlü hisseder.
Bütün bu değişimler, üreme organlarının geliştiğini
ve ergenin erişkin bir erkek olmaya başladığını gösteren belirtilerdir.
Bu gelişme, genellikle 18-20 yaşlarına kadar belirginleşerek devam eder.
Ergenliğin başlama yaşı, kızlarda olduğu gibi, erkeklerde de çok
değişkendir. Ergenliğin gecikmesine erkeklerde oldukça sık rastlanır.
Erkek çocuklar, uykudayken boşaldıklarında, ilk kez
ıslak rüya gördüklerinde, cinsel hayaller kurmaya başladıklarında,
mastürbasyonla ilgili kararsızlıklar yaşadıklarında; bilgiden öte, bir
yetişkinin rehberliğine gereksinim duyarlar. Bir yetişkinin onlara
bedenlerindeki değişiklikleri açıklaması, kız-erkek ilişkilerini
anlatması, yeni hissetmeye başladıkları cinsel dürtülerle nasıl başa
çıkabileceklerini öğretmesi gerekir. Bu bilgiler kaygıyı azaltacaktır.
b. Kızlarda Cinsel Gelişimin Belirtileri
Ergenlik döneminde kızların, hem bedenlerinde hem de
cinsel organlarında ve işlevlerinde önemli değişiklikler olmaktadır.
Ergenlikte, kızlarda meydana gelen ilk değişiklik, kadı nlık hormonunun
(östrojen)
salgıla nmasının etkisiyle memelerin büyümeye başlamasıdır. Bundan sonra
cinsel organ bölgesinde ve koltuk altlarında kıllanma görülür. Sonraki
bir-iki yıl içinde, ritmik olarak her ay tekrarlanacak olan adet
kanaması başlar. Adet kanaması, genellikle ilk yıllarda düzensiz
olabilir. Ergenlik belirtileri başladıktan sonraki bir yıl içinde hızlı
boy uzaması olur. Buna “büyüme patlaması” denir.
Genel olarak adet görme başladıktan sonra kızların b
oyu 5- 6 cm kadar uzar. Değişiklikler kademeli olarak birkaç yıl devam
eder.
Ergenlik , kızlar açısından vücutlarının, küçük bir
kız çocuğundan kadın olmaya doğru değiştiği zamandır. Bunun yanında,
kızların vücutları, ergenlik dönemi sonunda bebek doğurabilecek
özelliklere sahip olur. Genel olarak kızlar 9-13 yaş arasında ve
erkeklerden daha önce ergenliğe girerler. Bu nedenle, yaşamın bu
döneminde kızlar, birkaç yıl ( erkekler kendilerini yakalayıncaya kadar
) erkeklerden fiziksel olarak daha gelişmişlerdir.
Kızların çoğunda 9-16 yaş arasında adet görme
periyodu (menstürasyon)
başlar. Bir genç kızın adet görmeye başlaması, artık hamile de
kalabileceği anlamına gelir. Adet görme periyodu sırasında, öncesinde
veya sonrasında aşağıdaki yakınmalar görülebilir : Kramplar , karında
gaz birikmesi , göğüslerde hassasiyet veya şişkinlik, baş ağrısı ,
kendini kötü hissetme ve huzursuzluk gibi ani duygusal değişiklikler ,
depresyon, vb.
Kızlar, ilk kez adet gördüklerinde ve bedenlerindeki
değişiklikleri fark ettiklerinde, bilgi ve rehberliğe gereksinim
duyarlar. Erkeklerde olduğu gibi bir yetişkinin onlara bedenlerindeki
değişiklikleri açıklaması, kız-erkek ilişkilerini anlatması, yeni
hissetmeye başladıkları cinsel dürtülerle nasıl başa çıkabileceklerini
öğretmesi gerekir. Bilgilenme, kendine saygı ve güven duymayı sağlar.
3. Yetişkinlik Dönemi Cinselliği
20’li yaşlar yeni iş ve meslek olanaklarının, evlilik
veya alternatif ilişkilerin arandığı, birçok önemli konuda kararların
alındığı, cinsel yaşantının en aktif ve renkli olduğu yaşlardır.
Orta yaşta fizyolojik cinsel tepkilerde bazı
değişiklikler olsa da, kadın ve erkeklerin çoğu aktif cinsel yaşamlarını
sağlıklı biçimde sürdürürler. Orta yaşlarında cinsel yönden aktif olan
insanların, yaşlanmayla birlikte cinsel aktivitelerinde de ki azalma da
yavaş olmaktadır.
Yaşlı insanlar da cinsel yaşamlarını sürdürebilirler.
İleriki yaşlarda cinselliğin yaşanması önündeki engeller, özellikle
kadınlar için bedensel olmaktan çok psikolojik kaynaklıdır. Eşin kaybı,
yeni ilişkilere başlamada güçlük çekme ya da uygun bir eş bulamama
cinselliğin yaşanmasını olumsuz yönde etkileyebilmektedir n nedenler
arasındadır.
Cinsellik
Cinsellik"
sözcüğünden çıkarılan "anlam" herkes için aynı değildir. Cinsellik bir
kavram olarak insanlara değişik şeyler ifade eder. Bazıları için
cinsellik sadece üreme , anlamına; bazıları için ise cinsel açıdan
uyarılmış olan bireyde gözlenen davranışlar anlamına gelir.
"Cinsellik" sözcüğü, erkek ve kadınların kendi
cinslerine özgü özelliklerinin bütünü anlamında, bazen de cinsiyet
kelimesinin yerine kullanılmaktadır. Cinsiyet, insanların yapı ve
özellikleri bakımından "erkek" ve "dişi" olmak üzere yaratılışta farklı
iki ayrı varlık olduğunu vurgular.
Cinsellik, bireyin kendi cinsel kimliğini kabul
etmesi; cinsinin gereği olarak, karşı cinsle ilgilenmesi; karşı cinsini
araması; birlikte olmaktan ve cinsel ilişkiden bedensel olduğu kadar
ruhsal bir haz ve doygunluk elde etmesidir.
Cinsiyet ya da
"cinsel kimlik“ ,
kişinin cinselliğinin biyolojik özelliklerini yansıtır.
Cinsel kimlik; bireyin ait olduğu cinsi kabul etmesi,
kendi bedenini ve benliğini bu cinsellik içinde algılaması, duygu ve
davranışlarında buna uygun biçimde davranmasıdır.
Çocukta temel cinsel kimlik, 3 yaşına gelmeden önce
oluşmaktadır. Çocuklar, yaklaşık olarak iki yaşlarında kız ve erkek
olarak farklı iki cinsiyetin bulunduğunu kavrarlar. Kendi cinslerinin de
farkına varırlar. Çocuklarda cinsel kimlik, başlangıçta fiziksel ve
bedensel özellikler ile ilgilidir. Çocuklar, cinsiyetin normal olarak
değişmediğini ancak 5-6 yaşlarında kavrarlar. Cinsel kimlik algısı daha
sonra iki cinse ait inanç ve tutumların gelişmesi ve bunlara ilişkin
davranışların öğrenilmesi ile devam eder.
Cinsel kimliğin gelişiminde aile ve yakın çevre çok
önemli bir rol üstlenmektedir.
Aileler, bebek doğduğu günden itibaren, isim seçmek,
kızlara daha süslü giysiler giydirmek, saçlarını uzatmak ya da süslemek,
erkeklerin saçlarını kısa kesmek, farklı oyuncaklar almak (kızlara
bebek, ev eşyaları; erkeklere araba, tabanca vb), farklı rollere ilişkin
beklentileri ifade etmek ("Kızlar uslu olur", "Erkekler cesur olur"
gibi) ve bu beklentilerine uygun davranışları pekiştirmek, tersi
davranışları görmezden gelmek, ayıplamak, kınamak hatta cezalandırmak
yoluyla cinsel kimliğin oluşmasına yardımcı olurlar.
Cinsel kimliğin oluşmasında, zihinsel özürlü
bireylerin de giyim tarzına dikkat edilmelidir. Bazen takvim yaşı büyük
bireylere çok bebeksi kıyafetler giydirildiği, saçlarının bebeksi bir
modelde tarandığı görülmektedir. Bu da zihinsel özürlü bireylerin çevre
tarafından algılanışlarını etkilemektedir. Aileler bu konuya dikkat
etmelidirler.
Çocuklar, aile içinde kendi cinsiyetlerine uygun
rolleri, ilgileri ve davranışları benimsemeyi öğrenirler. Erkek
çocuklar, sert ve saldırgan oyunları oynadıkları, duygusallık
göstermedikleri ve daha çok mekanik konulara ilgi duydukları zaman,
ana-babaları tarafından ödüllendirilirler. Kız çocukları ise, söz
dinledikleri, "tatlı" ve duygusal olduklarında ödüllendirilirler.
Kendilerine, mekanik ve teknik birtakım ilgiler edinmede cesaret
verilmez. Toplumun kültür ve değerlerinden kaynaklanan bu "ödüllendirme
sistemi," kız ve erkek çocuklar arasında gözlenen cinsiyet ve cinsel
kimlik farklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Cinsel kimlik kazanımındaki diğer önemli bir etken
de; k ız çocuğun kendisini babasına sevdirmek için annesine benzemeye, a
ynı biçimde erkek çocuğun da babasına benzemeye uğraşarak annesinin
beğenisini kazanmaya çalışmasıdır . Çocuk; erkek veya kız davranışlarını
anne ya da babasına özendiği, onlara benzemek istediği için benimser.
Çocuk oturuşundan duruşuna, konuşmasından giyinişine değin, anne ve
babasının birçok özelliğini bilinçsiz olarak yineler, kendi kişiliği
içinde yoğurur. Ayrıca kız çocuk kendisini babasına sevdirmek için
annesine benzemeye çalışır. Aynı biçimde erkek çocuk da babasına
benzemeye uğraşarak annesinin beğenisini kazanmaya çalışacaktır.
Cinsellik, insan davranışlarını belirleyici bir etmen
olarak yaşamın her aşamasında yer almaktadır.
Cinsellik isteği içgüdüseldir. Bireylerde belirli
gelişim dönemlerinde ortaya çıkar. Ergenlik dönemi, cinsel güdülerin en
fazla olduğu bir dönemdir.
Zihinsel özürlülerin de tüm insanlar gibi cinsel
gereksinimleri vardır. Bu gereksinimler çocukluk yaşlarında başlayıp
ileri yaşlara kadar devam eder.
Cinselliğin temel işlevi, biyolojik olarak üremeyi ve
insanların çocuk sahibi olmalarını sağlamaktır. Biyolojik yapı; cinsel
ilişkinin, genlerden, cinsel olgulara kadar olan değişik işlev ve cinsel
davranışların işleyiş ve mekaniğini sağlar. Bireyin cinsel işlevi,
kasların da katkıları ile bedenin dolaşım sistemleri ile sinir sistemi
ve hormonlar tarafından düzenlenmektedir.
Psikolojik olarak cinsellik; cinsel ilişkiden haz
alma, sevgi, sevme ve sevilme gibi bireyin temel ihtiyaçlarının
doyurulmasını amaçlamaktadır. Bunlarla ilgili olarak çeşitli bireysel
davranışları ve karşılıklı insan ilişkilerini kapsamaktadır.
Toplumsal olarak ise cinsellik; insan yaşamının pek
çok yönü ile ilgilidir. Cinsellik; toplumun işleyişi, özelliği, değer
yargıları, yasal kuralları, insanların yaşam biçimi, farklı cinse
verilen roller, üretim biçimi, cinselliğe bakışı, eş seçme ve evlenme
tercihleri ile çok yakından ilişkilidir.
Cinsellik, hayatın ayrılmaz bir parçasıdır.
Cinselliğin bedensel, duygusal, toplumsal ve ahlaki boyutları vardır.
Bireyler, yaşamı renklendiren, daha keyifli ve eğlenceli hale getiren
cinselliği tüm hayatları boyunca sürdürürler.
Cinselliğin bedensel ve ruhsal haz yaşantısına
dönüşebilmesi için, kişinin sevgi ve saygı gösterebilmesi, kendine
gösterilen sevgiyi algılayabilmesi, kendine güvenebilmesi gibi olumlu
duyguların kazanılmış olması gerekir. Bunun yanı sıra cinselliği "kötü",
cinsel organları "pis" gören olumsuz duygular olmamalıdır. Kişi, ancak
bu sayede cinsellikte rahat davranabilecek, cinsel uyarıların haz veren
yönlerini algılayabilecektir. Cinsellikteki olumlu ya da olumsuz
duygular ve davranışlar, çocukken öğrenilen, hissedilen ve
yaşanılanların bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Cinsel İstismar
Bireylerin cinselliğe ilişkin bilgileri öğrenmesinde bir başka önemli
konu da, yakın ya da uzak çevreden gelebilecek istismara karşı
bilinçlenme sidir. Birey, vücudunun kendisine ait ve özel olduğunu
bilmelidir. Çocuk, cinsellikle ilgili sorularının cevaplarını ailesinden
alırsa cinsel istismara uğramada kandırılma ihtimali de azalır.
Cinsel
İstismar; bir yetişkinin cinsel gereksinimlerini ve
isteklerini karşılamak amacı ile hedef aldığı kişide mutsuzluk, üzüntü,
sıkıntı hatta bedensel zarar oluşturan, sözle ya da davranışla yapılan
cinsel içerikli bir sömürü ve saldırganlık biçimidir. Cinsel istismar;
okşama, sözlü taciz, öpme, kucaklama ve cinsel ilişkiye kadar değişen
bir cinsel amaçlı yakınlıktır.
Ensest;
aile içinde, aile bireylerinden herhangi birinin, çocuğa kendi vücudunu
ve cinsel organını göstermesi, onu soyunmaya zorlaması ve onu çıplak
izlemesi, ona dokunma isteği, genital organa uyarıcı müdahalede
bulunması ya da cinsel ilişkiye girmesi olayıdır.
Bunların birçoğu, temel insan haklarına aykırı
olmaları nedeniyle yasalarla yasaklanmıştır. Ancak yasalar, cinsel
istismara uğrayanların psikolojik ve bedensel bütünlüğüne,
kişiliklerine verilen zararı tam olarak karşılayamazlar. İstismar edilen
kişilerin çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturur.
Yetişkinlerin cinsel isteklerine hedef olanlar
genellikle kız çocuklardır; ancak erkek çocuklar da aynı durumla
karşılaşabilmektedirler. Genellikle de istismar eden taraf, çocuğun
tanıdığı ve yanına yaklaşmasına izin verdiği bir yakını, yetişkin bir
erkek veya kadındır.
Zihinsel
özürlülerde görülen istismar türlerinden biri ve en önemlisi, cinsel
istismardır. Zihinsel özürlüler, kendilerine sunulan ilgi ve sevgiye
olumlu cevaplar verirler. Ancak, yargılama ve değerlendirme yetersizliği
nedeniyle, cinsel ilişki için yapılacak bir teklifi ya da bir cinsel
yakınlaşmayı, cinsel olarak sömürülebileceklerini bilmeden, sessizce
kabul edebilirler.
Yetişkinlerin maruz kaldıkları cinsel istismardan
farklı olarak çocuklara yönelik istismar; cinsel olmayan kucaklaşma,
sıkıştırma ve okşama gibi davranışlarla kademeli olarak başlayabilir.
Çocuklar, bu davranışlara eğlenceli geldiği ve şiddet içermediği için
genellikle karşı çıkmazlar. Masum dokunuşlar bir süre sonra yerini
cinsel dokunuşlara bırakabilir. İstismarda bulunan birey, çocuğa bu
ilişkinin bir sır olarak kalmasını söyleyebilir. Çocuk, hediyeler ya da
şekerlemelerle kandırılabilir ya da istismarda bulunan birey tarafından
tehdit edildiği için susmaya zorlanabilir .
Çocuk, içinde bulunduğu ilişkide bir şeylerin yanlış
yürüdüğünün farkına varır. Bu farkında oluş beraberinde suçluluk ve
utanç getirir. İstismarın acı ya da zevk veriyor olmasının bu sonuçla
bir ilgisi yoktur. Cinsel istismarın çocuk üzerindeki uzun süreli
etkisi, güven duygusunun sarsılmasıdır.
§
Zihinsel özürlülerde görülen istismar türlerinden biri ve en önemlisi,
cinsel istismardır. Zihinsel özürlüler, kendilerine sunulan ilgi ve
sevgiye olumlu cevaplar verirler. Ancak, yargılama ve değerlendirme
yetersizliği nedeniyle, cinsel ilişki için yapılacak bir teklifi ya da
bir cinsel yakınlaşmayı, cinsel olarak sömürülebileceklerini bilmeden,
sessizce kabul edebilirler.
Yapılan araştırmalar, özürlü çocukların normal
çocuklardan daha çok istismar edildiklerini göstermektedir. Özürlü
çocuklar içinde de zihinsel özürlü çocuklar, diğerlerinden çok daha
fazla cinsel, fiziksel ve duygusal istismara uğramaktadır . Bunun
çeşitli nedenleri vardır :
§
Zihinsel özürlü çocukların dezavantajlı
konumlarından yararlanma isteği,
§
Zihinsel özürlü bireyin kendini ifade etmede
güçlük çekmesi,
§
Toplumun zihinsel özürlü çocuğu tanımaması ve
davranışlarını toplumsal açıdan aykırı bulması.
§
Zihinsel özürlü bireylerin cinsel açıdan
istismar edilmesi ya da bir başkasını istismar etmesi toplumumuzda
gizlenmektedir. Aileler, cinsel gelişimin farkında olmadıkları için
cinsel yaşam sorunları ile birden bire karşılaşmakta ve büyük bir
gizlilikle bu sorunu yaşamaktadırlar.
Cinsel İstismar Çocuğu Nasıl Etkiler ?
Cinsel istismar gören çocuklar üzerinde yapılan
araştırmalarda, kız çocukların erkek çocuklara oranla daha fazla
istismara maruz kaldıkları tespit edilmiştir. Cinsel istismar; çocuğun,
kız ise kadın kimliğinin, erkek ise erkek kimliğinin özelliklerini
benimsemesini güçleştirebilmekte ve çocukta istenmeyen cinsel tercihler
ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca, cinsel tacizin çocuklarda ciddi ruhsal
sorunlar yarattığı gözlenmiştir.
Yapılan araştırmalar, özürlü çocukların normal
çocuklardan daha çok istismar edildiklerini göstermektedir. Özürlü
çocuklar içinde de zihinsel özürlü çocuklar, diğerlerinden çok daha
fazla cinsel, fiziksel ve duygusal istismara uğramaktadır . Bunun
çeşitli nedenleri vardır :
§
Toplumun zihinsel özürlü çocuğu tanımaması ve
davranışlarını toplumsal açıdan aykırı bulması,
§
Zihinsel özürlü çocukların dezavantajlı
konumlarından yararlanma isteği,
§
Zihinsel özürlü bireyin kendini ifade etmede
güçlük çekmesi.
Zihinsel özürlü bireylerin cinsel açıdan istismar
edilmesi ya da bir başkasını istismar etmesi toplumumuzda
gizlenmektedir. Aileler, cinsel gelişimin farkında olmadıkları için
cinsel yaşam sorunları ile birden bire karşılaşmakta ve büyük bir
gizlilikle bu sorunu yaşamaktadırlar.
Cinsel tacize uğrayanlarda,
§
Güvensizlik,
§
Benlik saygısının düşük olması,
§
Kolayca hüsrana uğrama,
§
Fiziksel ve zihinsel aktivitelerde gerilik,
§
Öğrenme güçlüğü, dikkat dağınıklığı,
§
Saldırgan davranışlar ya da tam tersi içine
kapanıklık,
§
Toplumdan kendini uzak tutma olayları
görülmektedir.
§
Ayrıca, uyku bozuklukları, gece korkuları,
altını ıslatma ve ayrılık kaygısı, bebeksi
davranışlar görülebilir. Bu durum zihinsel özürlü
olsun olmasın, tüm bireylerde benzer özellikler gösterir.
Ancak bazı
durumlarda zihinsel özürlü çocuk durumdan haz alabilir ve bu hazzı
tekrar elde etmek isteyebilir. Çünkü, cinsellik isteği içgüdüsel
olduğundan, kontrol etmekte zorlanabilir.
Cinsel İstismar Nasıl
Teşhis Edilir ?
Çocuklar genelde cinsel tacize uğradıklarını
davranışlarıyla belli ederler. Ancak bunu açıklamaktan çekinirler ya da
korkarlar. Bunun nedenleri:
§
Bu olaya çevresindeki insanların
inanmayacağını düşünebilir.
§
Olay duyulduğunda cezalandırılacağını
düşünebilir.
§
Sosyal çevresinin ya da akranlarının onu
istemeyeceğini ve onunla alay edebileceklerini düşünebilir.
§
Bu durumu çevresine nasıl anlatacağını
bilemeyebilir ya da istismarcının tehditlerinden korkabilir.
Cinsel istismara uğrayan çocuklarda belirtilen
psikolojik sıkıntıların yanı sıra; vücudunda darp izleri, genital
bölgede ağrı veya kanama, idrar ya da dışkısını tutamama görülebilir.
Cinsel istismar sonrasında çocuklarda, fizik muayene
ve cinsel istismar tanı görüşmeleri yapılır. Fizik muayenede taciz
sonrası çocuğun genel sağlık durumu ile ilgili bilgi almak ve fiziksel
sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik tedaviler temel alınır. Genel
fizik muayenesinden sonra çocuğun başına gelen olaylarla ilgili bilgi
almak amacıyla çocukla görüşme yapılır. Bu görüşme uzman kişiler
tarafından, çocuğun yaş ve gelişim özelliklerine (zihinsel ve dil
gelişimi) uygun sorular sorularak yapılır.
Cinsel İstismar Sonrası Nasıl Uyum Sağlanır ?
Cinsel istismar sonrası çocuğun tekrar normal
yaşantısına dönebilmesi ve sağlıklı bir şekilde yaşamına devam
edebilmesi için, ebeveynin ve çocuğun yakın sosyal çevresinin çok
dikkatli olması gerekmektedir. Tacize uğramış çocuklar bu durum
karşısında farklı tepkiler geliştirebilirler. Bunun nedeni çocuğun
cinsellikle ilgili fazla bilgiye sahip olmaması, cinselliği tanımaması
olabilir.
Cinsel istismar sonrası zihinsel özürlü çocuğa sahip
ebeveynin yapması gerekenler şunlardır:
§
Çocuğa zaman ayırın ve çocuk konuşmak
istediğinde onunla rahat konuşulabilecek bir ortam yaratın. Konuşmak
istemeyen çocuğu , zorlamayın.
§
Çocuk, istismar hakkında konuşurken,
soğukkanlı, anlayışlı ve sevecen olmaya özen gösterin; çocuğu suçlayıcı
ve yargılayıcı tutumlardan sakının.
§
İstismar sonrası içe dönük davranışlar
sergileyen çocuğun duygularını ifade etmesine yardımcı olacak etkinlik
ortamları hazırlayın. Onunla birlikte, onun hoşlandığı etkinlikleri
yapın. (Oyun oynamak, sinemaya gitmek, parka gitmek vb.)
§
Şartlar ne olursa olsun onu sevdiğinizi ve her
zaman ona destek olacağınızı ifade edin ve çocuğun kaybettiği güveni
kazandırmaya çalışın.
§
Çocuğu, yaşadığı olayları hatırlatacak ortam
dan ve eşyalardan, konulardan uzak tutmaya çalışın.
§
Çocuğun istismarıyla ilgili olayı başkalarıyla
konuşmaktan kaçının. Zira çocuk bunu duyabilir ve kendisini daha da kötü
hissedebilir. Ya da bunun iyi bir davranış olduğunu düşünebilir.
Cinsel istismar konusunda halk arasında,
istismarcının genellikle yabancı, sosyoekonomik ve kültürel açıdan zayıf
kişilik özelliği gösteren, yaşlı insanlar olduğu, ayrıca istismarın
genellikle ıssız yerlerde yapılacağına ilişkin yanlış kanılar mevcuttur.
Bu alanda yapılan çalışmalar; istismarcının % 80-95 oranında 20-45 yaş
arası, evli ve çocuklu erkekler tarafından yapıldığı, olayın genellikle
ev, okul ve ev ile okul arasındaki bölgede gerçekleştiğini
göstermektedir.
Çocuğu cinsel istismara uğramış ebeveynler,
genellikle olayı gizleme eğilimi içerisine girebilirler. Anne-babanın
birbirlerini suçlama ya da çocuğa karşı anlamsız bir öfke geliştirmeleri
de söz konusu olabilir. Bu durumda aileler, konudan haberdar
olduklarında soğukkanlı olmalı ve çocuğu en az hasarla bu durumdan nasıl
kurtaracağını, ona nasıl yardımcı olacağını değerlendirmeye
çalışmalıdır. Bu nedenle; zihinsel özürlü çocuğun ebeveyninin daha
dikkatli ve duyarlı olması, çocuğuyla ilgilenmesi ve onu takip etmesi
izlemesi gerekmektedir.
Ebeveynlerin çoğunluğu, zihinsel özürlülerin cinsel ilgisinden
rahatsızlık duymakta ve bu durum karşısında kendilerini çaresiz
hissedebilmektedirler. Bazı aileler, bir yandan zihinsel özürlü
çocuklarının kendi cinsel dürtülerini kontrol edemeyeceklerinden ve
böylece başlarını derde sokacaklarından veya cinsel sömürüye maruz
kalacaklarından; bir yandan da bu dürtüleri bastırmanın çocukta
gerginlik (sinirlilik) ve davranış problemleri yaratmasından
korkmaktadırlar. Bu sorunu azaltmak için öncelikle çocuğa kendi vücudu
ve diğer insanların vücudu öğretilmeli, “Vücudumuza yakınlık konusunda
nelere izin verilebilir ? İyi niyetli ve kötü niyetli davranışlar neler
olabilir ?” sorularına cevap verilmelidir.
Neler Yapılmalı ?
Zihinsel özürlü olsun olmasın tüm bireylere;
§
Herkesin bedeninin özel olduğu,
§
Muayene sırasında doktorun dışında ya da
herhangi bir acı duyduğunda ailesi dışında , kimsenin bedenine
dokunmasına izin vermemesi gerektiği,
§
Dokunan kişi kim olursa olsun, rahatsızlık
veriyorsa dokunmamasını söylemesi gerektiği öğretilmelidir.
Böylece, cinselliğin doğal, ama kişiye özel bir
davranış olduğunu algılaması da sağlanabilir.
Aileler , zihinsel özürlü bireye, sevildiğini
hissettirmeli ve güven duygusunun gelişmesini sağlamalıdır. Zihinsel
özürlü birey, karşılaştığı davranışları ailesine anlatabilmeli,
gizlememelidir.
Çocuklara, cinsel istismara kalkışanlara karşı
koyabilme yöntemleri öğretilmelidir. Bu yolla birçok istismar olayı
önlenebilir. Kendisine yapılan davranışın kötü olduğunu anlayabilecek
yaşa geldiğinde çocuk, yapılanlara direnme konusunda desteklenmelidir.
Çocuk, bağırabilir, saldırabilir, elinden ne geliyorsa yapabilir. Böyle
bir durumda çocuğa “uslu çocuk” olmaması gerektiği anlatılmalıdır.
Cinsel
istismarda bulunan kişiler yasal makamlara bildirilmelidir.
Cinsel Eğitim
“Cinsel eğitim” denince kişilerin aklına ilk gelen
vücut kısımlarının isimleri, fonksiyonları, üreme ve bununla ilgili
konular olmaktadır. Gerçekte cinsel eğitim bundan çok daha kapsamlı ve
anlamlı dır olmalıdır. Cinsel eğitim bireyin fiziksel, duygusal,
zihinsel ve cinsel gelişimini anlaması, olumlu bir kişilik geliştirmesi,
başkalarının haklarına, görüş ve davranışlarına saygılı bir bakış açısı
edinmesi ve olumlu davranış biçimleri ve değer yargıları geliştirmesi
eğitimidir.
Cinsellikle
ilgili bilgilerin verilmesi ne çok erken, ne de çok geç olmalıdır.
Çocuğun gelişim ve zeka düzeyine uymayan bilgi, güçlük yaratır. Bu
nedenle çocuğa istediği anda basit, kısa, gerçek ve endişesiz cevap
vermek gerekir.
§
Zihinsel özürlü bireylerde yargılamanın
yetersiz oluşu, gerçek ve gerçek olmayanı ayırt etmedeki güçlükleri ve
kolaylıkla istismara açık olmaları nedeni ile de cinsel eğitimin
verilmesi gereklidir.
Zihinsel özrü olan bireyin, duygusal olarak da özürlü
olduğu düşünülmemelidir. Herkes gibi bu bireyler de karşı cinse ilgi
duyabilir, sevebilir ve cinsellik yaşayabilir. Ne kadar engellenmeye
çalışılsa da, ergenliğin getirdiği fiziksel ve psikolojik değişiklikler
mutlaka yaşanacaktır. Bu yüzden cinselliklerinin farkına varmaları
engellenemez. Bu, normal bir süreçtir. Pek çok zihinsel özürlü, cinsel
davranışların bir yerinin ve zamanın olduğunu öğrenebilecek kapasiteye
sahiptir.
Zihinsel özürlüler, zihinsel özürlü olmayan
bireylerle aynı cinsel duygu ve isteklere sahip olmalarına karşın;
düşünce, tutum ve etkinliklerde farklılıklar gösterebilmektedirler.
Bazen cinselliğin karmaşıklığını anlamakta ve bunu yaşamlarına
geçirmekte yardıma gereksinim duymaktadırlar.
Zihinsel özürlü bireylerin cinselliği, sıklıkla sorun
olarak görülmektedir. Oysa, tüm bireylerde olduğu gibi zihinsel özürlü
bireylere de cinselliği keşfetmeleri, kendi cinselliklerini olumlu
şekilde ifade etmeleri ve cinselliği sağlıklı biçimde yaşamaları için
fırsat verilmesi gerekmektedir.
Cinsel tabular nedeniyle çocuğun ve gencin yeterince
bilgilendirilmemesi, bu konudaki sorularının geçiştirilmesi ve “ayıp”
konular olarak tanımlanması önemli sorunlardan biri sidir. İster geç,
ister normal gelişim göster sin en tüm çocuklar, bu konuda bilgilenme
hakkına sahiptirler.
Zihinsel
özürlüler, akranlarıyla aynı basamaklardan geçerek cinsel gelişimlerini
sürdürürler. Bu konuda yapılan çalışmalar, ileri ve ağır derecedeki
zihinsel özürlülerin cinsel gelişimini, hafif derecede olanlardan daha
geç tamamladıklarını, cinselliklerini olumlu biçimde ifade edebilmeleri
için ilave eğitim ve desteğe ihtiyaçları olduklarını göstermektedir.
Zihinsel
özürlülerin, cinsel gelişimleri normal olmasına ve diğer bireylere
oranla daha yüksek düzeyde cinsel istismara maruz kalmalarına rağmen,
cinsel eğitimleri göz ardı edilmektedir.
Bunun nedenleri şu şekilde sıralanabilir;
§
Zihinsel özürlü bireylerin daima çocuk olarak
kalacakları ve cinsel gereksinimleri olmayacağı için cinsel eğitime de
gereksinimleri olmadığı konusunda yanlış inanışlar vardır.
§
Bazı anne-babalar cinsel bilgiye sahip olan
çocukların, bunları denemeye meyilli olacakları ve bu nedenle zarar
görecekleri konusunda korku yaşarlar. Aileler, çocukları cinsel bilgiye
sahip olmadıklarında, cinselliklerini ifade etmek için bir istekte
bulunmayacakları ümidini taşırlar.
§
Bazı anne-babalar, çocuklarıyla cinselliği
tartışırken güçlük çekerler. Özellikle de çocuklar zihinsel özürlüyse ve
kavramları anlamakta zorlanıyorsa bu daha da güçleşir.
§
Bazı anne-babalar ise, çocuklarıyla cinselliği
konuşma girişiminde bulunur , ; fakat bilgileri çocuğun anlayabileceği
biçimde ifade edemedikleri için sorun yaşarlar. Bu başarısızlıklar ise,
anne-babaların bu girişimleri bırakmasına neden olur.
Zihinsel özürlü bireylerde yargılamanın yetersiz
oluşu, gerçek ve gerçek olmayanı ayırt etmedeki güçlükleri ve kolaylıkla
istismara açık olmaları nedeni ile de cinsel eğitimin verilmesi
gereklidir.
Pek çok araştırmacı, yaptıkları çalışmalarda, özürlü
bireylere cinsel konularda yeterli bilgi verilmediğini bulmuşlardır.
Normal çocukların arkadaş ve anne-babadan bilgi alma şanslarının özürlü
çocuklardan daha yüksek olduğu bilinmektedir. Gerçekten de özürlü
çocukların yeterli arkadaşı yoktur. Pek çoğu özel bir eğitim programı
içindedir ve ayrıca bilgiyi ve olayları anlama ve değerlendirmede
sınırlılıkları vardır. Anne-babasından da bilgi alamayan özürlüler için
ise bilgi alma kaynağı olarak medya görülmektedir. Oysa çocuk ve
gençlerin medyadan bilgi almasının bazı tehlikeleri vardır. Medyada ki
sunulan tüm modellerin doğru olduğu söylenemez. Ayrıca çocuğun bu
durumda soru sorma ve , merak ettiklerini tartışma şansı yoktur. Bu
nedenle de anne-babalar, zihinsel özürlü bireylerin cinsel eğitimine
gereken önemi vermelidirler.
Zihinsel özürlü bireylere cinsel eğitim verilmesinin
yararları;
§
Sosyal becerileri arttırmak,
§
Haklarını koruma/savunma becerilerini
geliştirmek,
§
Daha fazla bağımsızlık sağlamak,
§
Vücut bakımı ve hijyeni sağlamak,
§
Kendi cinselliği ile ilgili daha fazla
sorumluluk alma yeterliğini kazandırmak,
§
Cinsel istismara maruz kalma, cinsel yolla
bulaşan hastalıklara yakalanma ya da hamile kalma riskini en aza
indirmek,
§
Cinselliğini ifade etmek üzere daha kabul
edilebilir davranış geliştirme ve uygun olmayan davranışları
azaltmaktır.
Yeterli
cinsel bilgiye sahip olmayan zihinsel özürlü bireyler, istismara daha
fazla maruz kalmakta ve aynı zamanda cinsel yolla bulaşan hastalıklara
yakalanma ya da gebe kalma riski de artmaktadır.
Bu risklerin artış göstermesindeki başlıca nedenler;
§
Cinsel konularla ilgili bilgi yetersizliği,
§
Cinsellikle ilgili bilgilerin kitap ya da
diğer kaynaklar yerine yanlış bilgiye sahip akranlardan edinilmesi,
§
Zihinsel gelişim düzeyi,
§
Başkalarına fazlaca güvenme,
§
Kendini ifade etme becerilerindeki
yetersizliktir.
Çocukların
cinsel eğitiminde anne babanın yeri çok önemlidir. Çocuk cinsel
kimliğine, cinselliğe ilk adımı anne-baba-çocuk üçlüsünün içinde atar.
Anne ve babanın çocuklarının cinsel gelişim dönemlerini ve dönemsel
ihtiyaçlarını bilmelerini ve buna göre davranmaları, çocuklarının
sağlıklı birer yetişkin olarak topluma kazandırılması açısından
önemlidir.
Anne-babalar kendilerini bu konuda bilgi vermede
yetersiz bulur ve soruları geçiştirmeye çalışırlarsa, çocuklar yaşları
ilerledikçe sorularına başka yerlerden cevap aramaya çalışırlar
girişirler. Böylece anne babalar, çocuğun bu konuda sağlıklı bilgiye
ulaşıp ulaşmadığını öğrenme şansını kaybederler. Bu nedenle, öncelikle
anne-babaların eğitimi hedeflenmelidir. Çocuğa ilk bilgileri vermek,
çocuğu konuya yaklaştırmak, diğer bilgi kaynaklarından öğrendiklerini
kontrol altında tutmak anne-babanın sorumluluğudur. Bu nedenle
anne-babalar çocuğun cinsel gelişimi hakkında bilgi sahibi olmalı; bunun
yanında çocuğun gelişim ve gereksinimlerine uygun tutum ve davranışları
benimsemelidirler. Bununla birlikte cinsel eğitim ancak aile, okul ve
bireyler arasında kurulacak iyi bir iletişimle etkili ve verimli
olabilir.
Zihinsel
özürlülere cinsel eğitim verirken bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır.
Örneğin bazı çocuklarla göz teması kurmada güçlük çekilebilir; bazıları
konuşma problemi nedeni ile soru soramaz veya sorulan soruları
cevaplayamazlar. Ayrıca, özrün tipi ve derecesine göre çok tekrar
gerekebilir.
Zihinsel
özürlülere cinsel konularda eğitim verirken üstü kapalı bir anlatım,
gizli kelimeler, yapmacık benzetmeler kullanılmamalıdır. Somut, açık,
net ve onların yanlış yorumlamasına izin vermeyecek bir anlatım tercih
edilmelidir.
Çocuklara cinsel bilgilerin aktarılması dışında bir
başka önemli konu da, çocukların yakın ya da uzak çevreden gelebilecek
istismara karşı bilinçlendirilmesidir. Çocuk vücudunun kendisine ait
olduğunu bilmelidir. Zihinsel özürlü bir gence, istemediği durumlar
karşısında “hayır” diyebileceği öğretilmelidir. Çocuklar, sorularının
cevaplarını ailesinden alırsa cinsellik konularında kandırılma ihtimali
çok zayıflar.
Normal gelişim gösteren çocuklar, cinsel bilgi ve
deneyimlerini, aileleri, yaşıtları ve okulun yardımı ile paylaşırlar ve
sosyalleşme içinde olurlar. Zihinsel özürlü bireyde ise durum farklıdır.
Toplumdan soyutlanma, yaşamlarının birilerine bağımlı hale gelmesi,
sosyal ortamların dışında kalma sorunları vardır. Bu nedenle de cinsel
eğitim, bireyin zihinsel gelişim düzeyine uygun olarak profesyonel bir
yaklaşımla verilmelidir.
Cinsel Eğitim İçin Doğru
Zaman
§
Cinsel eğitim çocuğun soruları ile birlikte
çok küçük yaşlarda başlamalıdır. Örneğin, bir çocuğun cinsel organları
da içeren vücut bölümlerini öğrenmek için sorular sorması, onun bilgiye
ihtiyacı olduğunu göstermektedir hiçbir zaman erken değildir.
§
Anne babalar, çocuğun cinsel ilgilerini ya da
meraklarını ifade ettikleri zamanları kollamalıdırlar. Örneğin, bir
filmde öpüşen iki oyuncu gördüklerinde sorular sorarak konuşmayı
başlatabilirler.
§
Cinsel eğitim durağan değil, devam eden bir
süreçtir ve tek bir dersle öğrenilecek bir konu değildir. Çocuğa
başlangıçta cinsellikle ilgili temel bilgiler verilmeli, daha sonra
çocuğun gelişimine ve zihinsel düzeyine göre bu bilgiler
genişletilmelidir.
Cinsel Eğitimde
Yapılan Hatalar
§
Susmak, sorulara cevap vermemek,
§
“Ayıp” diye tepki göstermek, azarlamak,
§
Hiç anlayamayacağı ya da yanlış
yorumlayabileceği kadar karışık cevaplar vermek,
§
Gerçeğe uygun olmayan, yanlış bilgiler vermek
, .
§
Çocuğun sorularını sürekli ertelemek,
unutturmak, dikkatini başka konuya çekmek.
Cinsel Eğitimde Dikkat Edilmesi Gerekenler
§
Çocukların ve bireylerin cinsellikle ilgili
sorularına cevap vermeyi reddetmemeli, gerekli bilgiler cinsel gelişim
evrelerine, zihinsel gelişim düzeyine uygun olarak ve zamanında
verilmelidir.
§
Cinsellikle ilgili sorular yalın, doğru ve
yeterli olarak cevaplanmalıdır.
§
Bireyin anlayabileceği düzeyde eğitim
verilmeli, her şey öğretilmeye çalışılmamalıdır.
§
Enerjisini uygun biçimde harcayabileceği oyun
ve spor aktivitelerine yönlendirilmelidir.
§
Ergenlik öncesi dönemdeki çocuğa, yaşayacağı
cinsel ve bedensel gelişimler hakkında bilgi verilmelidir.
§
Öz güvenini pekiştirecek ( el becerileri ,
müzik, resim vb) aktivitelere yönlendirilmelidir.
Cinsel eğitim sırasında çocuğunuza bilgi verirken
uygulanabilecek en geçerli yöntem, basamak basamak ilerlemektir. Bu
basamaklar,
1. Çocuğun uzun neden bu soruyu sormuş olabileceğini
düşünmek,
2. Çocuğunuza hangi konuda bilgi verileceğin ize
karar vermek ve konuyu net olarak belirlemek,
3. Çocuğun yaşı ve zihinsel gelişim düzeyi dikkate
alınarak, uygun yanıtı gerektiği kadar vermek, çocuğun uzun ne kadar
bilgiye ihtiyacı olduğunu belirlemek,
4. Çocuğun uza, ihtiyacı doğrultusunda konuşarak,
doğru bilgileri öğren ip erek bilgi vermektir.
Aileler bu
basamakları, zihinsel özürlü bireyin ihtiyaçlarını , özelliklerini,
gelişim düzeyini göz önünde tutarak uygulamalıdır. Aktaracağı bilgileri,
bireyin zeka yaşını dikkate alarak tasarlamalıdır.
Aileler İçin ....
§
Zihinsel özürlü, yaşıtlarının yaptıklarını
yapamaz. Ancak zeka yaşı aynı olanlarla eş davranış ve düşüncede
bulunur.
§
Zihinsel özürlülerin cinsel gelişimi, normal
bireylerle aynı sırayı izler. Ancak, zihinsel gelişim düzeyine bağlı
olarak daha yavaş ve geriden takip eder.
§
Zihinsel özürlüler cinsel olarak aktiftirler.
Takip ve eğitimle, hem zihinsel hem de sosyal olarak gelişim
gösterebilirler.
§
Zihinsel özürlü çocukların, aşırı derecede
cinsel içerikli davranışları görüldüğünde telaşa kapılmamak ve çocuğu
suçlamamak gerekir yın. Çünkü o, bu davranışlarını kontrol
edememektedir.
§
Çocuğunuzun bedenini ve kendisini sevmesi n i
ve kendine güven duyması nı için, onu kucağınıza alın malı, sevilmeli ve
sevildiğini hissettirilmelidir.
§
Zihinsel özürlü çocukların genelde
yaşıtlarından daha fazla cinsel ilgileri ve cinsel içerikli davranışları
olduğu düşünülür. Oysa, bu çocuklar cinsel içerikli davranışların
nerede, ne zaman, hangi durumlarda uygun olup olmadığını bilemedikleri
yani bir anlamda cinsel tipli davranışlarını kontrol edemedikleri için
böyle algılanmaktadırlar.
§
Anne babaların, çocuğun merakını gidermek
adına, cinsel yaşamları hakkında bilgi vermesi sakıncalıdır. Cinsel
yaşamın özel bir konu olduğu ve başkaları ile paylaşılamayacağı
anlatılmalıdır.
§
Gelişimi diğer çocuklara göre daha yavaş ve
düşünme gücü yönünden gerçek yaşın altında olduğu için zihinsel
özürlüler, çocuk gibi görülebilirler. Ama, normal yaşıtları gibi
cinselliklerini yaşadıkları unutulmamalıdır. Ergenlik öncesi fiziksel
bazı belirtiler beklenen yaşta gelişmeye başlar. Kendindeki değişimleri
fark etmeye başlayan ergene, basit de olsa, yaşamakta olduğu dönemi ve
kısmen de cinselliği anlatmak gerekir.
§
Özellikle zihinsel özürlülere nasıl ve nereye
kadar cinsel eğitim verileceği dikkatle planlanmalıdır. Eğitim
sırasında, zeka yaşına uygun olmayan tarzda veya aşırı ayrıntılı bilgi
verilmesinin, çocuğun cinselliğe merakında aşırı artışa neden
olabileceği unutulmamalıdır.
§
Sözel bilgi, çocuğa bir şey saklandığı
izlenimini vermemelidir. Basit, kesin, somut bilgi zihni karıştırmaz.
§
Zihinsel özürlülere cinsel eğitim verirken
bazı zorluklarla karşılaşılmaktadır. Örneğin bazı çocuklarla göz teması
kurmada güçlük çekilebilir; bazıları konuşma problemi nedeni ile soru
soramaz veya sorulan soruları cevaplayamazlar. Ayrıca özrün tipi ve
derecesine göre çok tekrar gerekebilir.
§
Zihinsel özürlülere cinsel konularda eğitim
verirken üstü kapalı bir anlatım, gizli kelimeler, yapmacık benzetmeler
kullanılmamalıdır. Somut, açık, net, onların yanlış yorumlamasına izin
vermeyecek bir anlatım kullanılmalıdır.
§
Cinsel eğitim sonucunda, çocuğunuz kendini
daha iyi ifade edebileceği gibi kendine bakım ve temizlik gibi konuları
ve cinsel istismara maruz kalmamayı da öğrenecektir.
§
Anne-babalar, zihinsel özürlü çocuğuyla
cinselliği konuşurken güçlük çekerler. Bu nedenle Ö öncelikle,
anne-babanın eğitimi önemlidir. Bu durumda anne-babalar konu hakkında
bilgi alınabilecek alabileceğiniz kaynaklara ulaşmalıdır.
§
Anne-babanın bilgi verme görevini
yönlendirecek olan, çocuğun sorularıdır. Çocuk soru sormuyorsa bunun
sebebi, önceki denemelerde reddedilişleri ya da baştan savma cevapların
verilmiş olmasıdır. Bu durumda, kimi çocuklar bu konunun yasak olduğunu,
ilgilenilmemesi gerektiğini; kimileri yetişkinlerin kendilerini ciddiye
almadığını; kimileri de başka kaynaktan alınan bilgilerin aileden
saklanması gerektiğini düşünürler.
§
Tüm yaşlarda sorulan cinsel sorular için en
önemli nokta, anne-babanın soruları cevaplama anındaki tutumlarıdır.
Çocuğu kesinlikle ayıplamamak, azarlamamak, susturmamak gerekir. Bu
şekilde davranıldığında çocuk, bu soruların sorulmaması gerektiği
fikrine kapılır ve cevapları başka kişilerde arayabileceği gibi
gözetleme veya deneyler yapma yollarına da başvurabilir. Bu da cinsel
eğitimin anne babanın kontrolünden çıkması, bir anlamda istenmeyen bir
yöne gitmesi demektir. Oysa her aile çocuklarına kendi aile yapısı ve
kültürü doğrultusunda bir cinsel eğitim vermek ister.
§
Bazı aileler de in, zihinsel özürlü bireyleri
uygun gördükleri biri ile evlendir melerine diklerine ya da çocuk
yapmadan benzer zihinsel özürlü bireylerin birbiriyle evlendirilmesine
sık rastlanmaktadır. Uzmanlar bu konuyla ilgili çalışma ve
araştırmalarını sürdürmektedirler.
§
Çocuğun mastürbasyon yapması cinsel bir
sapkınlık değildir. Ancak ebeveynler, çocukları ev içinde veya okulda
hoşuna gidecek ve aynı zamanda kendisini değerli, mutlu hissedebileceği
spor ve sanat gibi sosyal faaliyetlere yönlendirerek bazı önlemler
almalıdır.
§
Ergen yaştaki özürlü kızlar için en önemli
konu adet görme dönemidir (menstruasyon). Genç kızlar, mutlaka konuyla
ilgili önceden bilgilendirilmeli, psikolojik olarak hazırlanmalıdırlar.
Vücudu büyüyüp olgunlaştığı için bu olayın yaşandığı, artık genç kızlığa
adım attığı anlatılmalı ve bunun yanında bakım ve temizlik konusunda da
rehberlik edilmelidir. Zihinsel özürlü bireye; bakım, temizlik, ped
kullanma ve yerleştirme konusundaki bilgiler adım adım gösterilmelidir.
Cinsel
Bilgileri Aktarırken;
Mümkün
olduğunca çok şey öğren:
Çocuklar anne-babalarından cinsel organlar ve
işlevleri, ergenlik, üreme, sünnet, mastürbasyon, menstruasyon vb.
konularda bilgi edinme ihtiyacı duyarlar. Bu nedenle, önce anne babalar
bu konularda bilgiler edinmelidir. Anne-baba ne kadar çok bilgiye sahip
olursa o kadar faydalı olur.
Bilgi desteği
sağla:
Anne babalar çocuklarının yaş ve zeka düzeyine uygun
cinsel bilgilerle ilgili kendilerine yardım edecek uzman kişi, kitap,
dergi, makale, kaset vb. kaynaklara ulaşmalı ve bunlardan
yararlanmalıdırlar.
Gelişimini
takip et:
Çocuğun gelişimini takip ederken şunlar
unutmamalıdır:
-Gelişim, hem biyolojik faktörlerden hem de çevreden
etkilenmektedir.
-Gelişimde bireysel farklılıklar söz konusudur. Aynı
yaştaki iki çocuğun gelişimleri birbirinden farklı olabilir. Örneğin; 12
aylık çocuklardan biri yürüyebilir ve anlamlı 3 kelime çıkartabilirken,
aynı yaştaki diğer bir çocuğun henüz yürüyemediği ancak bununla beraber
anlamlı 5 kelime çıkardığı görülebilir. Yani, çocukların gelişim süreci
içinde aynı aşamalardan geçtikleri, ama aynı aşamadan aynı anda
geçmedikleri unutulmamalıdır.
-Bir çocuğun tüm gelişim alanlarındaki hızı da aynı
olmayabilir. Örneğin; motor gelişiminde yaşının üzerinde özellikler
gösteren bir çocuk, dil gelişiminde yaşının gerisinde özellikler
gösteriyor olabilir.
Zihinsel özürlü çocuğun da yaşı ve zihinsel düzeyi ne
olursa olsun, gelişimini takip etmek gerekir.
Gelişim
düzeyini belirle:
Anne-babalar ve eğitimciler; gelişimlerini takip
ederek çocuklarının hangi düzeyde olduğunu belirlemelidirler. Aile
çocuğun düzeyini belirlediği zaman çocuğun o anki gelişimsel
gereksinimlerini de belirle miş olacaktır. yebilir. Örneğin; normal
gelişim gösteren bir çocuk 4 üncü veya 5 inci ayda destekle oturu rken,
yor olabilir ama zihinsel özürlü bir çocuk 10 uncu ayda destekle
oturuyor olabilir olabilir. Her ikisi için de sırada desteksiz oturma
becerisi vardır. Bu nedenle, zihinsel özürlü bireylerin aileleri de,
çocuğunu değerlendirirken, onun takvim yaşını değil gelişim düzeyini göz
önünde bulundurmayı unutmamalıdır.
Uygulama yap:
Anne babalar çocuklarıyla ne konuşacakları ve nasıl
konuşacakları konusunda birbirleriyle ya da arkadaşlarıyla denemeler
yapmalıdırlar. Bu uygulamalar, anne babaların çocuklarıyla konuşurken
kendilerini rahat hissedecekleri sözcüklerin ve tarzın ortaya
çıkarılmasını kolaylaştıracaktır. Zihinsel özürlü bireye sahip anne
babalar da, zihinsel özürlü bireyi olan diğer ailelerle iletişim kurarak
bilgi ve deneyimlerini paylaşmalıdırlar.Uygulama yaparken şunlara dikkat
edilmelidir:
* Belli bir konu
üzerinde dur:
Bir seferde çok geniş konulara yönelmek ve çok fazla
şey konuşmak yerine, daha sık ancak daha az konuda konuşmak uygun
olacaktır.
* Önceden
planla:
Anne-babalar cinsellik konusunu çocuklarının gündeme
getirmesini beklememelidirler. Şayet böyle davranılırsa çocuk, anne
babasının kabul edebilirliğini bilemeyeceğinden onlara soru sormaktan
çekinecektir. Bu nedenle, anne-babalar cinsellikle ilgili konuşmaları
başlatmak üzere plan yapmalıdır.
* Arkadaşça bir
yaklaşımı amaçla:
Anne babalar konuşmaları bir ders olarak değil, iki
taraflı bir tartışma olarak görmeli ve çocuklarıyla arkadaşça bir tutum
içinde olmalıdırlar.
Bazen uzman desteği gerekir...
Çocuğunuzun yaptığı;
§
Cinsel organıyla oynama,
§
Sürtünme,
§
Dudaktan öpme isteği,
§
Memeleri veya genital bölgeyi elleme isteği,
§
Karşı cinse sıkarak sarılma isteği,
§
Soyunma ya da giyinme durumunu gözetleme
isteği,
§
Karşı cinse hiç ilgi göstermeme,
§
Sıklıkla ve her ortamda mastürbasyon yapma
isteği,
§
Erkekse kız, kızsa erkek gibi davranma isteği,
§
Cinsel konulara aşırı ilgi gösterme gibi
çeşitli davranışları n, bu kitapçıkta anlatılan gelişim dönemleri ve
özellikleri ile cinsel gelişim bilgilerine bakarak normal olup
olmadığını anlayabilirsiniz. Çocuğun bu davranışlarını sorun olarak
görmek için, davranışın;
§
Zeka düzeyine uygun olup olmadığına
§
Şiddetine,
§
Sıklığına ve sürekliliğine bakılmalıdır.
2 yaşındaki bir çocuğun, başkalarının yanında
külotunu indirerek tuvalete kadar koşması, 2 yaş zeka düzeyi için uygun
olabilir. Ancak aynı davranış 10 yaş zeka düzeyi için uygun değildir. Bu
davranış, takvim yaşı 10, zeka yaşı 2 olan zihinsel özürlü çocukta da
görülebilir. Bu durum, bir davranışın zeka düzeyine uygun olup
olmadığına;
Çocuğun, parmağını emerken bunu hırslı ve kuvvetli
bir hale dönüştürmesi yani şiddetli olarak yapmaya başlaması durumu, bir
davranışın şiddetli olup olmadığına;
Merakı nedeniyle etek giymek isteyen erkek çocuğun,
bunu ısrarla sürdürmek istemesi durumu, bir davranışın sıklığına ve
sürekliliğine; örnek olarak verilebilir. Bu durumlar mevcutsa, konuyla
ilgili bir uzmana başvurulmalıdır.
ÇALIŞMAYA VE KİTAPÇIĞIN OLUŞUMUNA KATKIDA BULUNANLAR
|
ADI
SOYADI ÜNİVERSİTE |
1.) Prof. Dr. İsmihan ARTAN HACETTEPE
ÜNİVERSİTESİ |
2.) Yrd. Doç. Dr. Özlem ERSOY GAZİ
ÜNİVERSİTESİ |
3.) Yrd. Doç. Dr. S. Sunay YILDIRIM DOĞRU
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ |
4.) Yrd. Doç. Dr. Binnaz ESEN KIRAN MERSİN
ÜNİVERSİTESİ |
5.) Yrd.Doç.Tbp. Bnb.Tümer TÜRKBAY GÜLHANE
ASKERİ TIP AKADEMİSİ |
6.) Dr. Emine AHMETOĞLU TRAKYA ÜNİVERSİTESİ
|
7.) Öğr. Gör. Dr. Burcu ÇAKALOZ PAMUKKALE
ÜNİVERSİTESİ |
8.) Öğr. Gör. Şerife YÜCESOY ANADOLU
ÜNİVERSİTESİ |
9.) Z.Gül ERCAN TRAKYA ÜNİVERSİTESİ
|
10.) Prof. Dr. Gönül ERKAN HACETTEPE
ÜNİVERSİTESİ |
11.) Prof. Dr. Ferhunde ÖKTEM HACETTEPE
ÜNİVERSİTESİ |
12.) Prof. Dr. Ayten YAKUT OSMANGAZİ
ÜNİVERSİTESİ |
13.) Doç. Dr Ahmet ERBAĞCI GAZİANTEP
ÜNİVERSİTESİ |
14.) Doç. Dr. Ali SEYYAR SAKARYA
ÜNİVERSİTESİ |
15.) Yrd. Doç. Dr Mesut BAŞ DUMLUPINAR
ÜNİVERSİTESİ |
16.) Yrd. Doç. Dr. Gülriz İMER MERSİN
ÜNİVERSİTESİ |
17.) Yrd. Doç. Dr. Nilgün KÜÇÜKKARACA
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ |
18.) Yrd. Doç. Dr. Ayten UYSAL ANADOLU
ÜNİVERSİTESİ |
19.) Dr. Nalan YILMAZ AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ
|
20) Öğr. Gör. Hasan Can OKTAYLAR ADNAN
MENDERES ÜNİVERSİTESİ |
21.) Öğr. Gör. Meltem ERDEMLİ ONDOKUZ MAYIS
ÜNİVERSİTESİ |
|