aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

<<<Sosyal İslam Makaleleri

YETİŞTİRME YURTLARINDA DİN HİZMETLERİ VE REHBERLİK (DİYARBAKIR ÖRNEĞİ)

Müberra AKTÜRK*

Giriş

 

İnsanın doğduğu zaman zayıf ve yardıma muhtaç oluşundan bahseden “Allah sizi güçsüz olarak yarattı” mealindeki ayet, (Rum 30/54) bugünün pedagoji ve psikoloji ilimlerince de kabul edilen, “insan yavrusunun bakılmaya ve korunmaya muhtaç oluşuna” işaret etmektedir. Ona bu bakım ve koruma ile şefkati sunacak olan en değerli müessese ise aile ocağıdır [1].

İnsan doğduğu  ilk andan itibaren anne ve babasını taklit etmeye başlar. Çocuğun ilk öğrenme yöntemi taklittir.[2] Çocuk sahip olduğu taklit özelliği ile anne ve babasını kopya etmeye çalışır.[3] Pedagojik araştırmalar, çocuğun kişiliğinin %60 oranında okul öncesi döneme karşılık gelen 0-6 yaş aralığında aile ortamında oluştuğunu ortaya koymaktadır. 0-6 yaş arası, çocuk gelişiminin hızla yönlendiği kritik yıllardır. Bu erken gelişim yıllarında temeli atılan beden gelişimi, psiko-sosyal gelişim ve kişilik yapısının, ileri yaşlarda yön değiştirmekten çok aynı yönde gelişme şansı daha yüksektir.[4]

Anne ve babanın müspet davranışlarının çocuğa yansıması, çocuğun dini yaşantısının temellerini oluşturmaktadır.[5] Çocuk ilk dini tecrübeyi aile ortamında edinir. Psikologlar, çocuk dindarlığının gelişmesinde yetişkinlerin önemli etkilerini tespit ederek, neticede dini uyanışı yetişkinlerin teşvik, destek ve etkilerine bağlamaktadırlar.[6] Çocukların dini bilgilerinin oluşması aşamasında en önemli faktörü ailenin oluşturduğu yapılan anket sonucunda da ortaya çıkmıştır.[7] Aile içinde tam olarak onaylanan dini davranış ve tutumlar, çocuk da yer edecek, o da benzer tutum ve davranış geliştirecektir. 9-13 yaş grubunun gelişiminde sırasıyla aile, okul ve çocuğun kişisel düşüncesinin gelişmiş olması etki yapar.[8]

 

 

Yetiştirme  Yurtları

Aile çocuğun dini eğitiminde temel etkendir. Ancak aile ortamından mahrum olan “Korunmaya Muhtaç Çocuk” olarak ifade edilen anne-babasız veya ihmal ya da istismar edilen çocuklar dini eğitimden de yoksun kalmaktadırlar. Her çocuk anne ve babaya sahip olma ve yaşanılabilir bir ev ortamında yetişme hakkına sahiptir. Ancak çeşitli sebeplerle çocuk bu haklarından mahrum olduğunda ve yakın akrabalar tarafından sahiplenilmemesi durumunda bakımını ve en iyi şekilde yetiştirilmesinin koşullarını devlet yerine getirir ve kanunlarla bu ilişkiler düzenlenir. 2828 Sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununa dayanarak yapılandırılan ve teşkilatlanan çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtlarında, 0-18 yaş grubunda olan korunmaya muhtaç çocuklar bulunmaktadır. Öğrenim görmeleri halinde, bu çocuklar 25 yaşına kadar kurum hizmetlerinden faydalanmaktadırlar. Ülkemizde korunmaya muhtaç çocuklara hizmet veren toplam 202 yetiştirme yurdu ve çocuk yuvası bulunmaktadır.[9]

Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’nün 2004 yılı sonu verilerine göre, ülkemizde halen 0-12 yaşları arasındaki 9.000 çocuk yuvalarda ve 13-18 yaşları arasındaki yaklaşık 10.000 çocuk  yetiştirme yurtlarında olmak üzere toplam 19.000 çocuğa kurum bakımı altında hizmet verilmektedir. Gelişmiş toplumlarda korunmaya muhtaç çocukların %75’i koruyucu aile yanında yaşamaktadır. Ülkemizde ise bu oran %2’lere bile ulaşamamaktadır. Yapılan araştırmalar,  kurum bakımı altında büyüyen çocukların aile yanında büyüyen çocuklara göre daha fazla  fiziksel ve davranışsal sorunlar yaşadıklarını göstermekte ve aile ortamına benzer ilişkilerin kurulup geliştirildiği kurumlarda bu sorunların biraz olsun azaldığını göstermektedir.[10]

Küçük yaşlarda yetiştirme yurtlarına yerleştirilen çocuklar fiziksel, sosyal, zihinsel ve  duygusal gelişimlerini tamamlayamazlar, diğer çocuklara göre geri kalırlar. ABD’de çeşitli kurumlarda yetişmiş 1-4 yaş arasındaki bir grup çocukla, uygun olmayan aile koşulları içerisinde yetişen ve anneleri çalışan bir grup çocuk karşılaştırılmıştır. Çocuklar yetişkin oluncaya kadar izlenmiş ve topluma uyumları incelenmiştir. İnceleme sonucunda, uygun olmayan aile koşulları içerisinde yetişen çocukların %18’inin uyumsuzluk gösterdiği ortaya konurken, uyumsuzluk oranının kurumlarda yetişen çocuklarda %34.5 gibi çok daha yüksek bir düzeyde olduğu saptanmıştır.[11]

Yetiştirme yurtlarında kalan öğrencilerin kendilerini toplumdan soyutlamamaları ve gelecekte karşılaşabilecekleri sorunların üstesinden gelebilme becerilerini geliştirebilmeleri adına, 6-14 yaş grubu için Harran Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesinin ortaklaşa yürüttükleri “Kendini Keşfet Projesi” çocuklar üzerinde olumlu etkiler bırakmıştır.

Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyinin Toplumsal Duyarlılık Projeleri kapsamında yürütmüş olduğu Yetiştirme Yurtları Projesi de bu alanda yapılan çalışmalardandır. Yapılan bu çalışmalarda düzenli olarak her hafta sonu çocuklarla etkinlikler düzenlenmekte ve onlarla vakit geçirip çeşitli sosyal aktiviteler yapılmaktadır. Projeye katılan öğrenciler yaşadıklarından son derece memnun olduklarını ve daha fazla neler yapılabileceği hakkında ki görüşlerini dile getirmişlerdir.

            Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile Milli Eğitim Bakanlığı Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü arasında imzalanan protokol dahilinde sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumlarının çalışma alanları ve referansları genişletilmiştir. Sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumunda yetişmiş kız meslek lisesi mezunu olan kızların yetiştirme yurtlarında istihdam edilmesini öngören protokol, bu alanda yapılan en iç açıcı çalışmalardandır. Aynı ortamdan gelen “Eğitimli  Bakıcı  Anneler” iş ve istihdam ortamı bularak hayata kazandırılmış, annelik yaptıkları çocukları da bildiklerinden uyum sorunları yaşamamışlardır.[12]

 Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü arasında imzalanan 26.02.2007 tarihli İşbirliği Protokolü; Kurum tarafından  verilen hizmetlerin ve koruyucu önleyici sosyal hizmetlerin etkin kılınarak halkın bilinçlendirilmesinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın toplum üzerindeki etkinliğinden yararlanmak, Kurum tarafından bakılan kadın, çocuk, genç, yaşlı, özürlü vb. kişilerin "Türk örf, adet, inanç ve milli ahlakına sahip kendine güvenen, insan sevgi ve saygısıyla dolu, Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun olarak yetiştirilmelerine" yardımcı olmak, Diyanet İşleri Başkanlığı personelini Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun vermiş olduğu hizmetler hakkında bilgilendirmek amacıyla hazırlanmıştır.

Protokolde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yükümlülükleri;

- Kurum tarafından bakılan kadın, çocuk, genç, yaşlı, özürlü vb. kişilerin “Türk örf, adet, inanç ve milli ahlakına sahip, kendine güvenen, insan sevgi ve saygısıyla dolu, Atatürkçü düşünce, Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun olarak yetiştirilmeleri" amacıyla bilgilendirilmelerinde İlahiyat eğitimi almış, konusunda uzman personel görevlendirmek suretiyle yardımcı olmak,

-Toplumun bilinçlenmesinde; çocuk ihmal ve istismarının önlenebilmesi için, ailelerin bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmaları, çocukları küçük yaşta evlendirmemeleri, sokakta çalıştırılmaması, suça yöneltilmemesi ile töre cinayetleri, koruyucu aile, ailelerin çocukları ile sağlıklı ilişki kurması ve sokakta bekleyen tehlikeler gibi  konularda toplumda bilinç ve duyarlılığın arttırılması,

- Başkanlığın din görevlilerine yönelik hizmet içi eğitim programlarında, Kurumun vermiş olduğu hizmetlerin tanıtımına yer vermesi,

- Konu ile ilgili verilerin Başkanlığın web sayfasında yayınlanarak halka ulaşmasını sağlaması,

- İlgili kurum ile işbirliği içerisinde bulunarak çalışmalarla ilgili gerekli koordinasyonun sağlanması,

-Başkanlığın süreli ve diğer yayınlarının imkanlar ölçüsünde, bağlı kuruluşlarda bulunan kütüphanelere ücretsiz olarak verilmesine yardımcı olunması  şeklindedir.[13]

            Bilimsel olarak çocuğun en iyi yetişebileceği ortamın aile ortamı olduğu, çocuğun kimliğini ve kişiliğini ailesinin belirlediği ve yön verdiği bilinmektedir. Şayet çocuk aile ortamında bakılamıyorsa ve kurum bakımında ise çocuğun günlük aktivitelerini yerine getirebilecek imkanların yanında temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek koşulların hazırlanarak sunulması ile birlikte kişilik gelişimine katkı verebilecek, onun sağlıklı ve kendine güvenen birey olmasını sağlayacak uygulamalara ihtiyaç vardır. Bu süreçte görev alacak personelin kimlerden ve nasıl olacağı, öncelikle konu ile ilgili meslek elemanlarının bu tür kuruluşlarda istihdamı çok önemlidir. Kuruluşlarda  istihdam edilen sosyal hizmet uzmanı, psikolog, çocuk gelişim uzmanı ile birlikte dini danışman da  mutlaka istihdam edilmelidir.

Yetiştirme Yurdunda kalan çocukların dini rehbere ihtiyaçlarının olduğu açıktır. Rehber ya da Dini danışman terimlerinin anlamlarına baktığımız da; Rehberlik bir insandan diğer bir insana; problemler karşısında seçenekler sunmak, o problemleri tanımasını sağlamak ve çözüm önerileri sunarak yardım etmek demektir. Rehberlikte, özellikle bireyin kendini tanımasına ve gerçekleştirmesine ağırlık verilmektedir. Rehberin görevi ise, varılacak olan nokta ve oraya giden yolları ve her birinin özelliklerini belirtmek, yolda durulacak, görülecek noktaları işaret etmek, yanlış yollara sapılmamasına yardımcı olmaktır. Verilen bilgilerin ışığında yollardan birini seçmek, gidiş şeklini tayin etmek, rehberlik edilenin vereceği kararlardır.

Dini danışmanlık ise; daha çok ahlak ve ahiret problemlerinden ortaya çıkan değer sorunlarıyla ilgilenen bir yardım mesleğidir. Dini danışman, kendisine getirilen probleme, danışanın kendisi için belirlediği yardım kaynağı açısından yaklaşır ve danışana yardım eder. Dini danışmanlık teori ve pratikle birlikte oluşur. [14]

İslam dini yetimlere özellikle ilgi göstermiş, Peygamberimiz ise onlara verdiği değeri gerek fiilleri, gerekse sözleri ile bizzat göstermiştir. Kendisi de bir yetim olarak büyümüş olan Peygamber Efendimiz (S.A.V), bazı hadislerinde "yetimin başını okşayan kişinin eli altındaki saçlar kadar günahının affolacağını"[15] "yetimin âhını almaktan ve onu ağlatmaktan sakınılması gerektiğini"[16]söylemiştir. Kur’ân-ı Kerim'de Yüce Allah, yetimlere iyi davranılmasını (Nisa 4/36), onların isteklerini kendi isteklerinden önde tutmayı (İnsan 76/8), onları doyurmayı (Beled 90/15), onlar için harcama yapmayı (Bakara 2/177, 215), mallarının idaresinde en güzel tutumu göstermeyi (En’am 6/152, İsra 17/34), rüşdlerine erince mallarını en güzel şekilde onlara vermeyi, haksızlık etmemeyi (Nisa 4/2, 6, 9), onlara kötü muamele yapmamayı (Duha suresi 93/9) emretmiş; yetimlere ikram edilmemesini (Fecr 89/17) ve onların ezilmesini (Maun 107/2) yermiş ve onların mallarını haksızlıkla yiyenleri karınlarına ateş doldurmuş olanlara benzetmiştir (Nisa 4/10).

 

Sonuç ve Öneriler

 

İslâm inancının insanlığa getirdiği ilkelerden biri olan yetimleri koruma ilkesi tek başına, İslâm dininin yetimlere verdiği önemi ve bizlerin onlarla dinimizin emri olduğu için ilgilenmemiz gerektiğini gösterir. Yetiştirme yurtlarında kalan çocukların maddi her türlü ihtiyaçları en iyi şekilde temin edilmeye çalışılırken, en fazla ihtiyaçları olan dini ve ahlaki gelişimleri geri planda kalmıştır. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bu alan da en etkin desteği Din Görevlilerinin vermesi gerekmektedir.

Bu bildiri; Diyarbakır’da Yetiştirme Yurdunda kalan çocuklara yönelik yapılan din eğitimi çalışmalarının sistemli hale getirilmesi ve uygulamanın diğer illerdeki yurtlarda da yaygınlaştırılması için konuya dikkatleri çekmek üzere hazırlanmıştır.

Diyarbakır Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kalan kız öğrencilerle ve yurt yöneticileriyle yapılan birebir görüşmelerde, öğrencilerin dini bilgilerinin seviyesinin tespitine yönelik sorulan sorularda, öğrencilerin kendi emsallerine nazaran yetersiz dini bilgiye sahip oldukları görülmüştür. İlgili kurumda kalan öğrencilere ilişkin bu araştırmada gözlem, katılımcı gözlem ve açık uçlu görüşme yöntemleri uygulanmıştır. Gözlemler sonucunda  öğrencilerin dini bilgileri edinebilecekleri bir ortam olması halinde memnun kalacakları sonucuna varılmıştır. Yetiştirme Yurtlarında “Gönüllü Ablalık” projesi gibi varolan çalışmaların benzerlerinin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından da uygulamaya geçirilmesi dini bilgileri severek öğrenebilmeleri açısından olumlu olacaktır.

Diyarbakır İl Müftülüğüne bağlı Toplu Konut Kur’an Kursunun öğrencileri ile birlikte bu alanda bir takım çalışmalarımız olmuştur. Öğrencilerle beraber yetiştirme yurdu ziyaretlerinde bulunup, ev ortamından mahrum olan çocukları evlere davet edip, ramazan ayında ve önemli günlerde bir araya gelerek güzel vakitler geçirilmiştir. Ziyaretlerin sonunda, öğrencilerin yapılan bu ziyaretten çok memnun oldukları gözlenmiş, ilk fırsatta tekrar ziyaret etmek istediklerini belirtmişlerdir. Çocukların ziyaretlerimize verdikleri tepkiler ise hep olumlu olmuştur. İlk ziyaretimizde Kutlu Doğum Haftası olması münasebetiyle çocuklara çeşitli ikramlar ve Diyanet İşleri Başkanlığının yayınlarından kitaplar hediye edilmiştir. Gelenek haline getirmeyi hedeflediğimiz bu ziyaretlerin hem Kur’an Kursu’nda öğrenim gören öğrenciler, hem de yetiştirme yurtlarında kalan çocuklar için faydalı olacağını düşünüyoruz.

Resmi ziyaretlerden hoşlanmadıklarını söyleyen çocuklar, daha sıcak ve samimi ortamlarda daha rahat hareket etmektedirler. Bu açıdan ziyaretlerimizde onların hoşlarına gidecek uygulamalara yer vererek duygusal yakınlık sağlanmıştır.

Cezaevlerine yönelik din hizmetleri konusunu özel olarak ele alan Diyanet İşleri Başkanlığının, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumlarında ki gençlere yönelik vaaz programlarını da organize ederek, yurtlarda gerekli uzman  personeli istihdam etmesi gerekmektedir. Burada hizmet verecek Diyanet personelinin pedagojik formasyona sahip, insan ilişkilerinde başarılı, hepsinden önemlisi din hizmetlerinde olduğu gibi, bu iş için gönüllü olması esastır.

Kur’an Kurslarımızda Yaz Kursları adıyla yaz mevsiminde ilköğretim çağında ki çocuklara verdiğimiz eğitimin benzerinin, yetiştirme yurtlarındaki çocuklara yönelik olarak da gerçekleştirilmesi, dini terbiye alma konusunda  aile eğitiminden yoksun olan çocuklara bir nebze yol gösterici olacaktır. Ayrıca kandil gecelerinde Kur’an Kurslarında ve Camilerde yapılan programların çocuklara hitap eder tarzda, slayt gösterileri, piyesler, ilahiler gibi çeşitli etkinliklerle  buralarda da gerçekleştirilmesi, çocukların dini günler ve gecelerden mahrum kalmamaları adına atılabilecek adımlardandır.

            Gençlerle yapılan görüşmelerde ilmihal bilgilerinin yetersizliği dikkat çekicidir. 12-18 yaş grubunda bulunan gençlerin temizlik, abdest, gusül gibi konularda bilgilendirilmeye ihtiyaçları vardır. Bu alan da istihdam edilecek olan personelin öğrencilerle samimi bağlar kurması, haftanın belli günlerinde, yönetici ve öğretici personelce tespit edilen dini konularda veya öğrencilerin merak ettikleri konular üzerinde konuşmaları için gerekli ortamın sağlanması faydalı olacaktır.

            Diyanet İşleri Başkanlığı ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü arasında imzalanan İşbirliği Protokolü çerçevesinde Diyanet İşleri Başkanlığının konunun hassasiyetine dikkatleri çekmesi ve en kısa zamanda burada yapılacak olan hizmetleri organize etmesi gerekmektedir. Diyanet personelinin kendi çabalarıyla yapmaya çalıştığı bu tür hizmetlerin göz ardı edilmemesi en kısa zamanda organize edilerek düzenli hale getirilmesi Diyanet İşleri Başkanlığının en elzem görevi olmalıdır. Çünkü buralarda yetişen çocukların kötü yollara teşvik edilmesi ve zorlanması sonucunda Cezaevlerine düşmesi yaşanan olaylardandır. Cezaevine düşmeden bu çocuklarla ilgilenmek, iyi ve kötüyü ayırt etmelerini sağlamak  elbette daha anlamlı olacaktır.

Google
 

 

Kaynaklar

 

1.  Feriha Baymur, Yeni Doğmuş Çocuk ve Süt Çağında Eğitim, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1952, s.14

2.  Haluk Yavuzer, Ana-Baba ve Çocuk, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1986, s.24

3. Laurence Pernoud, Çocuğumu Büyütüyorum, Çev: K. Denizyaran, 2. Baskı, İstanbul, 1975, s.148

4. Haluk Yavuzer, Çocuğunuzun İlk Altı Yılı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997, s.9

5. Mehmet Emin Ay, Çocuğun Dîn Eğitiminde Ailenin Önemi, I. Aile ve Çocuk Sempozyumu, Bursa, 4-6 Ekim 1991.

6. Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1983, s.46.

7.  Beyza Bilgin, Mualla Selçuk, Din Öğretimi, Gün Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara, 1999, s.217

8.  Talip Atalay, İlköğretim ve Liselerde Dindarlık, Dem Yayınları No: 25, İstanbul, 2005, s.87

9. Şerafettin Sayar http://www.sosyalhizmetuzmani.org.

10. Harran Üniversitesi, Toplumsal Duyarlılık Projeleri.

11. John Bowlby,  Çocukları Anlamak, Gendaş Yayınları, İstanbul, 1998, s.71

12.  Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitimde İşbirliği Protokolü Uygulamaları Genelgesi, 2006/30

13. Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, 2007/1146

14.Mualla Selçuk, Din Hizmetlerinde İletişim ve Halkla İlişkiler, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2003, s.129-136

15. İbn-i Hanbel, Müsned V, 250

16.  İbn-i Mace, II, 1213


 

* Diyarbakır İl Müftülüğü Toplu Konut Kur’an Kursu Öğretmeni

[1] Feriha Baymur, Yeni Doğmuş Çocuk ve Süt Çağında Eğitim, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1952, s. 14

[2] Haluk Yavuzer, Ana-Baba ve Çocuk, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1986, s. 24

[3] Laurence Pernoud, Çocuğumu Büyütüyorum, Çev: K. Denizyaran, 2. Baskı, İstanbul, 1975, s. 148

[4] Haluk Yavuzer, Çocuğunuzun İlk Altı Yılı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1997, s. 9

[5] Mehmet Emin Ay, Çocuğun Dîn Eğitiminde Ailenin Önemi, I. Aile ve Çocuk Sempozyumu, Bursa, 4-6 Ekim 1991.

[6] Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1983, s. 46.

[7] Beyza Bilgin, Mualla Selçuk, Din Öğretimi, Gün Yayıncılık, 4. Baskı, Ankara, 1999, s. 217

[8] Talip Atalay, İlköğretim ve Liselerde Dindarlık, Dem Yayınları No: 25, İstanbul, 2005, s.87

[9] Şerafettin Sayar http://www.sosyalhizmetuzmani.org

[10] Harran Üniversitesi, Toplumsal Duyarlılık Projeleri.

[11] John Bowlby,  Çocukları Anlamak, Gendaş Yayınları, İstanbul, 1998, s.71

 

[12] Milli Eğitim Bakanlığı, Eğitimde İşbirliği Protokolü Uygulamaları Genelgesi, 2006/30.

[13] Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü 2007/ 1146

[14] Mualla Selçuk, Din Hizmetlerinde İletişim ve Halkla İlişkiler, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2003, s.129-136

[15] İbn-i Hanbel, Müsned V, 250.

[16] İbn-i Mace, II, 1213