aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

Türkçe-İngilize-Almanca Açıklamalı
<<<SOSYAL SÖZLÜK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zalim: [Oppressor // Unterdrücker; Tyrann]: Başkalarının hakkını gasp eden, sınırlayan ve masum insanlara eziyet eden ve acımasızca davranan kişi.

Zaman İsrafı: [Dissipation of time; Time wasting // Zeitvergeudung]: Sosyal hayatımızda zamanımızı yerli yerinde ve layık vechi ile kullan(a)mamızdır.

Zanaat (Zanaatçılık): [Artisanship; Trade; Occupation // Handwerk; Gewerbe; Kunst]: Küçük el sanatları. // İnsanların maddî ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla yapılan, meslekî eğitim, tecrübe ve ustalık gerektiren , meslek veya sanat.

Zanaatçılık: (Bkz. Zanaat).

Zanaatkâr: [Craftsman; Artisan // Handwerker; Gewerbetreibender]: Zanaatla uğraşan kişi, zanaat sahibi, meslek sahibi.

Zarâfet: [A special form of politeness // Besondere Form der Höflichkeit]: İncelik; Kibarlık; Nezâket; Naziklik; Hoş sözlü; Tatlı dilli ve kaba olmama anlamlarına gelen sosyal ahlak terimidir.

Zarar: (Bkz. Kâr).

Zaruret: [Distress // Notlage]: Toplumu veya ferdi rahatsız eden, sıkıntıya sokan, zayıflatan, normal seyrinden alıkoyan haldır.

Zaviye: [A small islamic monastery // Kleines islamisches Derwischkloster]: Ekseriye şehir ve kasabaların ücra köşelerinde kurulan ve tekkelere göre daha küçük olan tarikat şubeleridir.

Zeâmet: [Fief; Fee // Lehen]: Arapça "zaim" kelimesinden türemiş ve "kefil yerler" anlamına gelir. // Osmanlı Devleti'nin bazı asker görevlilerine, hizmetlerine karşılık olarak ve(ya) geçimlerini sağlamak üzere, belli bölgelerden devlet adına verilen toprak dirliğidir.

Zekâ (Anlak): [Intelligence // Intelligenz]: Bilgiye yönelik olgularının yanında zihin, dikkat, yargılama, akıl yürütme ve soyutlama gibi düşünce ve fikir ürünlerinin bütünüdür.

Zekâ Bölümleri (Düzeyleri): [Level of intelligence // Intelligenzstufen]: Zekâ testi sonucu, teste tâbi tutulan kişilerin verdikleri cevaplara göre zihin veya zekâ yaşı hesaplanmakta ve takvim yaşının zihin yaşına bölünerek 100’le çarpılmasıyla elde edilen sayı, söz konusu kişilerin zekâ düzeyleridir. Zekâ düzeyleri, zekâ bölümleri olarak da kabul edilmektedir.

Zekâ Geriliği (Zihnî Yetersizlik): [Underdeveloped intelligence // Unterentwickeltes Intelligenz; Geistige Unterentwicklung]: Zekânın, normal kişilere göre, az gelişmiş olmasıdır. // Geri zekâlılık.

Zekâ Testi (IQ Testi): [Intelligence test // Intelligenztest]: İnsanın zekâ seviyesinin ölçülmesi maksadıyla ve normal bir insanın belirli merhalelerde göstermesi beklenen zihnî gelişim referans alınarak hazırlanan bir dizi sorudan oluşan test.

Zekâ Türleri: [Types of intelligence // Intelligenzarten]: Zekanın değişik tezahürleri.

Zekât: [Alms; Islamic poor tax // Almosen; Armensteuer im İslam]: Sözlükte "artma", "bereket", "temizlik" ve "arınma" mânâlarına gelmektedir. Zenginin malından ve gelirinden fakirin hakkı belirlenmesi, bu haktan muhtaçların yararlandırılması anlamına gelen zekat, zenginin malını, “cimrilik kirinden” arındırmakta, malda bereketin artmasına vesile olmakta ve varlıklı Müslümanları bu yolla mânen temizlemektedir.

Zenginlik: [Riches; Wealth; Richness // Reichtum]: Fakir olmama, ihtiyaçtan fazla mala ve servete sahip olma durumu.

Zevkçilik: (Bkz. Hedonizm).

Zikr-i Cemil: [Praise // Belobigung]: Osmanlı döneminde, mekteplerde derslerinde başarı göstermiş talebelere (öğrencilere) verilen bir çeşit takdirnâme.

Zimmet Ehli: (Bkz. Zimmî).

Zimmî (Zimmet Ehli): [Non-Muslim subject in the Ottoman Empire // Nicht-Muslimischer Untertan im Osmanischen Reich]: Zimmet kelimesinden türemiştir. Söz, garanti, güvence, teminat, hak, saygı, kefâlet ve mükellefiyet (yükümlülük) mânâlarına gelmektedir.

Ziyafet: [Meal for guests; Banquet // Gastmahl; Festmahl; Ein Bankett veranstalten]: Misafir olarak gelen veya davetli olanların ağırlanmasını sağlamak, onları yedirip içirmek ve karşılıksız olarak değişik ikramlarda bulunmak.

Ziyaret: [Visit // Besuch]: İnsanlar arasında sosyal münasebetin ve sosyal dayanışmanın gelişmesine yardımcı olan, menfaate dayanmayan karşılıklı görüşmelerdir.

Zorbalık: [Violence // Gewalttaetigkeit; Anwendung von Gewalt]: Kaba kuvvet, baskı, tehdit, sindirme, sinsî ve gizli yöntemlerle başkalarının hakkını ve hukukunu gasp etme usulüdür.

Zorunlu Göç: (Bkz. Göç Türleri).

Zorunlu Tasarruf (Çalışanların Tasarrufa Teşvik Edilmesi): [Enforced save // Staatlich erzwungenes Sparen]: Kamu tarafından idare edilip gözetilen ve çalışanları tasarrufa zorlayan uygulamalardır.

Zulüm: [Suppression; Oppression // Unterdrückung; Grausamkeit; Ungerechtigkeit]: Arapça'dan gelen bu kelime, azgınlık, karanlık, azap ve ezâ mânâlarına gelmektedir. // Bir şeyi layık olduğu yere koymamak.

Zühdiye (Asetizm; Çilecilik): [Ascetism // Askese]: Züht hayatı yaşama. // Yüksek bir ahlâka kavuşabilmek, dinî ideallere ve(ya) insan-i kâmil seviyesine ulaşabilmek için, rahatlıktan-konfordan-lüksten-israftan-menfaatperestlikten aşırı ölçüde uzak durmaya dayalı mütevazi, sosyal duyarlı, sosyal dayanışmacı ve fedakârane bir hayat tarzı.

Züht: [Piety // Frömmigkeit]: Dünyaya, maddî menfaate değer vermemek, çıkarcı, menfaatperest ve egoist (bencil) olmamak, kanaatkâr (aza kanaat etmek) olmak, kalpte dünya ve menfaat kaygısı taşımama.

Zümre: [Group; Status; Rank // Gruppe; Stand]: Grup kavramı ile eşanlamlı olmakla beraber, bazı sosyologlara göre zümreler, geçmişte feodal toplumlarda görülen ve 18. asra kadar hâkim olan gruplardır.

Google

İnternetten Online Sipariş Vermek İçin Tıklayın