Yabancı:
[Foreigner // Auslaender]: Bir yabancı ülkede bulunan ve o ülkenin
vatandaşlığına geçmemiş bulunan bir kişi...
Yabancılaşma (Aliyenasyon; Yabancı Emek):
[Alienation // Entfremdung]: Lâtince “alienus” (yabancı, başkası)
kelimesinden türeyen aliyenasyon, hukukî mânâda bir mülkiyetin, bir
malın başka birisine geçmesi...
Yağmur Duası:
[Rain prayer // Gottesbitte um Regen]:
Yağmurların kesildiği ve özellikle
kıtlığın hâkim olduğu dönemlerde, yağmurun yağması ve rahmetin-bereketin
artması için, Müslüman toplulukların-islamî cemaatlerin
tertiplediği bir dinî merasim...
Yakîn:
[Knowledge // Wissen]:
Aksine ihtimal olmayan, kesinlik derecesinde
yerleşmiş sağlam bilgi....
Yalan:
[Lie // Lüge]: Bir işin doğrusunu bildiği halde, yanlış söylemek, saptırarak
söylemek veya susmak suretiyle hakikatleri örtbas etmeyi hedefleyen
kötü bir insanî haslet ve davranış biçimi...
Yalnızlık:
[Loneliness // Einsamkeit]: Kişinin, tek başına yaşaması sonucunda veya
toplumla-sosyal çevre ile birlikte yaşamasına rağmen psikolojik
olarak kendisini yalnız hissetmesi...
Yaltakçılık (Yaltaklık; Tabasbus):
[Flattery; Flawning // Unterwürfigkeit;
Kriecherisches Benehmen]: Yaltaklanma; Yaltaklık. // Kendini mânen
küçülterek, riyakarlıkla kendini beğendirmeye çalışmak...
Yanılsama (İllüzyon):
[Illusion // Illusion; Trugbild; Einbildung]: Uyarıcıların yanlış
yorumlanması biçimde ortaya çıkan idrak (algı) yanılması.
Yanlılık (Taraflılık):
[Bias // Parteilichkeit; Vorurteil]: Bir şeye, bir kimseye eğilim;
etki, nüfuz; önyargı, peşin hüküm. // Bu terim genellikle belli bir
kişi ya da topluluğun leh veya aleyhindeki tutum, tavır ve
faaliyetlere atfen kullanılmaktadır.
Yansıtma (İzdüşüm; İrtisam; Gösterim):
[Projection // Projektion]:
Kendimizde olan ve-fakat farkına varmak istemediğimiz hususiyetleri,
başkalarında görmek ve böylece kendimizde olduğunu görmeme hasletidir.
Yapısal Uyum Programları:
[Structural adjustment programmes //
Strukturelle Anpassungsprogramme]: Bütçe açıkları gibi iktisadî sorunları
olan devletlerin yeniden yapılanması için, bütçe harcamalarını ve
kamunun, iktisadî ve sosyal hayata direkt müdahale seviyesini aşağıya
doğru çekmeyi hedefleyen makro-ekonomik politika ve programların bütünü...
Yardım (Yardımlaşma):
[Help; Helping each other // Gegenseitige Hilfe]: Başkalarına, özellikle
muhtaçlara iyilikte bulunma. // Kardeşliğin, dostluğun, geleneğin,
örfün, dinin veya şahsî-kolektif bir ihtiyacın karşılanmasının
bir simgesi-gereği olan karşılıklı dayanışma...
Yardıma Muhtaç İnsan:
[Needy-indigent person // Hilfsbedürftige
Person]: Mal varlığı
bulunmayan veya temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde menkul,
gayrimenkul veya bunun dışında her hangi bir yerden gelir temin etmeyen ve
bundan dolayı da başkalarının maddî yardımına ihtiyaç duyan kişi...
Yardımcı Aile Efradı:
(Bkz. Ücretsiz Aile İşçileri).
Yardımlaşma (Hediyeleşme) Türleri:
[Types of helping each other // Arten
gegenseitiger Hilfleleistungen]:
Yardımlaşma, hediyeleşme ve dayanışmanın, tarihî boyutuyla bir çok türü
vardır. Türk sosyal tarih açısından ortaya çıkan yardımlaşma
biçimleri...
Yardımlaşma (Muavenet):
[Helping each other // Gegenseitige Hilfeleistungen]: Kardeşliğin,
dostluğun, geleneğin, örfün, dinin, vicdanın, insanlığın,
millî ve mânevî değerlerin bir gereği olarak başta yardıma muhtaç insanlara
(fakirlere), özürlülere, yaşlılara, yetimlere, hastalara,
miskinlere, işsizlere olmak üzere sevdiğimiz-sevindirmek istediğimiz
bütün insanlara maddi ve mânevi destekte bulunma keyfiyetidir. // Toplumun,
birbirleriyle sosyal dayanışma içinde olması...
Yaş:
[Age // Alter]: Ferdin, doğum gününden itibaren belli bir güne kadar
geçirdiği zaman. // İnsanın,
yaşamış olduğu yılların, ayların ve günlerin sayısı...
Yaşlanma Türleri (Yaşlılık Hâlleri):
[Types of old age // Typen des hohen Alters]: Yaşlanmanın değişik
tezahürleri. // Yaşlılığın, kronolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal
boyutu...
Yaşlı (Yaşlanan) Nüfus:
[Old age population // Alte Bevölkerung]: Bir ülkenin
nüfusunun
yaşlanmasıdır. // 65 yaş ve üzeri yaştaki
nüfus
oranının, genel nüfus içindeki payının
artması...
Yaşlı Apartmanları: [Flat for old persons //
Etagenwohnung für alte Personen]:
Yalnız yaşayan ve
huzurevlerinde yaşamak istemeyen yaşlıların, toplum içinde
ve korumalı bir ortamda hayatlarını sürdürmelerini sağlamak maksadıyla, Batı
dünyasında uygulanan, Türkiye’de ise SHÇEK tarafından yapılması
düşünülen ve kısmen uygulanan bir proje...
Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Kurumu (Yaşlı Bakım Yurdu):
[Nursing and rehabilitation center for old
persons // Pflege-und Rehabilitationszentrum für alte Personen]:
Tek başına
ihtiyaçlarını gideremeyen, bir başkasının fizikî bakımına ve yardımına
ihtiyacı olan bakıma muhtaç yaşlılara, gerek aktif sosyal bakım
hizmetleri açısından, gerekse psiko-sosyal ve tıbbî rehabilitasyon
programları açısından geniş kapsamlı bakım-tedavi hizmetleri sunan
sosyal-bakım kurumlar...
Yaşlı Danışma Merkezleri: [Information-center
for old persons // Informationszentrum für alte Personen]:
Evlerinde yalnız yaşayan ya da aileleri ile
birlikte yaşayan 60 yaş ve üstündeki yaşlı insanların sosyal ve
psikolojik ihtiyaçlarını gidermede destek hizmetleri sunan
gündüzlü kuruluşlardır...
Yaşlı Hasta Bakımı:
[Nursing of old and ill persons // Alten-
und Krankenpflege]: Yaşlılıktan
dolayı değişik hastalıklara (özellikle Alzheimer ve Demans)
yakalanan kişilerin, evde veya her hangi bir sosyal kuruluşta (Örn.:
Yaşlılar (bakım) yurdu veya Huzurevi) bakımı...
Yaşlı Hizmetleri:
[Social contribution for old persons //
Sozialleistungen für alte Menschen]:
Sosyal hizmetler
kapsamında yaşlı insanların
saadeti
ve huzuru için, gerek kurumsal, gerek eve yönelik olarak yapılan sistemli ve
örgütlü çalışmaların bütünü...
Yaşlılar Politikası:
[Policy for old persons // Altenpolitik]: Sosyal siyaset uygulamaları
çerçevesinde, özel şartlarını dikkate alacak bir biçimde yaşlılara dönük
hayata geçirilen sosyal politikalar, sosyal hizmetler, bakım
hizmetleri, sosyal yardımlar ve psiko-sosyal danışmanlık ve rehberlik
hizmetleri.
Yaşlılar Yurdu:
(Bkz. Huzurevi).
Yaşlılar:
[Old persons // Alte Menschen]:
65 yaş ve üstünde olan veya
fizyolojik-bedenî-zihnî-ruhî açıdan belirli derecede fonksiyonel kayba
uğramış insanlar....
Yaşlılara Yardım Evi: [Hospital for
old persons // Sozialheim für alte Menschen]:
SHÇEK tarafından barınacak herhangi bir yeri olmayan,
bedenî, zihnî veya ruhî sorunları sebebiyle herhangi bir sosyal
kurum ve kuruluşun hizmetlerinden yararlanamayan, kendi başına
sokaklarda yaşayan, dilencilik yapan yetişkin ve yaşlı insanların
beslenme ihtiyaçlarını karşılamak ve kısmî barınma imkanı da
sağlamak üzere kurulması plânlanmış proje halinde bir merkezdir....
Yaşlılık Psikolojisi: [Old age
psychology // Psychologie des hohen Alters]:
Yaşlı insanların
içinde bulundukları ruh hâli....
Yaşlılık Psikozu: [Old age psychosis // Psychose
aufgrund des hohen Alters]:
Bazı yaşlı insanlarda
aklî yeteneklerinin zayıflaması (bunama), hafıza kusuru ve genel yönelim
bozukluğu şeklinde ortaya çıkan bir psikotik reaksiyon türü.
Yaşlılık Riskleri:
[Old age risk // Risiken bedingt durch
hohes Alter]: Yaşlanmadan dolayı ortaya çıkan veya yaşlılığın tabiî tezahürü olan
sosyal riskler. Yaşlılıkta özellikle fizikî ve sosyo-ekonomik
riskler önem kazanmaktadır.
Yaşlılık Sorunları: [Old age problems // Problem des hohen Alters]: Yaşlı insanların,
yaşlanma sebebiyle yaşadıkları iktisadi, sosyal, psikolojik
ve(ya) bedeni problemler...
Yaşlılık:
[Old age // Hohes Alter]: İnsan
hayatının son merhalesi ve kişinin yaşlanma devresi olarak
kabul edilen yaşlılık, farklı çevrelerce farklı biçimde tanımlanmaktadır.
Kimilerine göre yaşlanma, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden, tabiî
ve kaçınılmaz bir süreç...
Yayılmacılık (Difüzyonizm):
[Diffusion // Verbreitung]: Genel anlamda
yayılmacılık, herhangi bir dünya görüşünün, bilinçli olarak
başka toplumlara ihraç edilmesi teşebbüsü veya bunun, çaba sarf etmeksizin
kendiliğinden başka toplumlar tarafından benimsenmesidir...
Yazı Dili (Edebi Dil):
(Bkz. Dil).
Yazılı İletişim: (Bkz. İletişim Araçları).
Yeis:
[Hopelessness; Despair //
Hoffnungslosigkeit; Verzweiflung]: Ümitsizlik, karamsarlık...
Yerel Demokrasi:
(Local democracy // Örtliche Demokratie]: Demokratik ülkelerin sadece millî
düzeydeki kararların alınmasında kullanılmasının yeterli görülmeyerek,
mahallî nitelik taşıyan kararların alınmasında da kullanılması, böylece
siyasî katılım, kamu denetimi, eşitlik gibi demokratik değerlerin mahallî
karar alma süreçlerine de hakim kılınmasını öngören demokrasi anlayışı...
Yerel Yönetim (Mahallî idare):
[Local administration // Örtliche Verwaltung]: Devletin temel
fonksiyonlarının bir kısmının, hem kaynakların daha verimli ve denetimli
kullanılması, hem de halkın idareye katılımının sağlanması maksadıyla
kurulan mahallî birimler ve seçimle işbaşına getirilen idarecilerin
başkanlığı aracılığıyla yerine getirilmesi...
Yerinden Yönetim (Adem-i merkeziyet):
[Decentralization // Dezentralisation]: Merkeziyetçiliğin tersi olarak
mahalli idarelerin merkezi yönetim karşısındaki yetki ve özerkliğinin
genişletilmesi; merkezin gücünün kırılması; yetkilerin merkez ile taşra
arasında paylaştırılması; merkezileşmenin önlenmesine yönelik karar ve
uygulamalar.
Yerlileşme:
[Mention of social-folkloristic occurences in literature // Erwaehnung von
sozialen-folkloristischen Ereignissen in literarischen Werken]: Manzum veya
mensur bir edebiyat eserinin, kendi devrinin sosyal hadiselerine daha
fazla yer vermesi ve mahalli-folklorik unsurların eserlere
yansımasıdır.
Yeşil Kart:
[Health card (Green Card) for not insured
persons in Turkey // Krankenschein (Grüne Karte) für nicht sozialversicherte
Personen in der Türkei]: Hiçbir
sosyal güvenlik kurumunun güvencesi altında olmayan, Türkiye'de ikamet
eden ve fakir durumunda olan Türk vatandaşlarına, talep üzerine
valilik veya kaymakamlık tarafından verilen bir sağlık karnesi...
Yetim (Öksüz):
[Orphan // Waise; Waisenkind]:
Yetim, genelde babası ölmüş olan
çocuk
için kullanılırken, öksüz, daha çok annesi ölmüş ya da hem annesi, hem de
babası ölmüş olan çocuk için kullanılır...
Yetimhâne:
[Home for orphans // Heim für Waisenkinder]:
Yetim ve öksüzlerin barındığı
yurt.
Yetiştirme Yurtları:
[Youth hostel; Home for youth in Turkey //
Türkisches Jugendheim]: 13-18 yaş
arası korunmaya muhtaç gençlerin (çocukların) himaye edildiği,
bakıldığı, bir iş veya meslek sahibi edildikleri SHÇEK’ye
bağlı olarak faaliyet gösteren yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır (1983
tarih ve 2828 sayılı Kanun; m. 24).
Yevmiye:
[Day’s (daily) wages // Tagelohn]:
Gündelik. // Bir günlük çalışmanın karşılığı
olan ücret.
Yevmiyeci:
[Day-labourer // Tagelöhner]:
Gündelikçi. // Günlük çalışan ve bir günlük
çalışmanın karşılığını alan işçi.
Yolsuzluk Türleri:
[Types of embezzlement //
Veruntreuungsarten]: Yolsuzluk ile ilgili akla gelebilecek her türlü yöntem
ve usul.
Yolsuzluk:
[Embezzlement // Veruntreuung;
Unterschlagung; Inkorrektheit]: Dar anlamda yolsuzluk, “kamu gücünün, özel
menfaat sağlamak maksadıyla kötüye kullanmak”tır.
Yöneltme (Yönlendirme):
[Canalize; Guide // Lenken; Führen]: Eldeki
kaynakları, en etkin bir biçimde kullanarak,
örgüt
hedeflerini gerçekleştirme faaliyetidir.
Yönetici (İdareci):
[Administrator;
manager // Verwaltungsbeamter; Lenker; Führer]: Kendisini ve ekibini,
kurum
hedeflerine yönelten, sorunların üzerine giden, en iyi çözümleri üretmek
üzere sürekli düşünen ve düşündüren, çizgisi ve değeri kabul gören, ekibini
ve işlerini iyi tanıyan, seçilerek ilerlemeyi ve ilerletmeyi ilke edinen,
bilgisini
çevre
ile paylaşan, iş
ahlâkına
ve normlarına uyan kimsedir.
Yönetim (İdare):
[Administration ; Management // Verwaltung;
Führung]: Bir veya birkaç kişinin
idareci (idari kadro), diğer kişilerin de idare edilen (yönetilen kesim)
olduğu bir ast, üst ve otorite münasebetinin olduğu bir idari
yapı-sistemdir.
Yönetim Psikolojisi:
[Psychology of management // Verwaltungspsychologie]: İdarenin vazifesini
yapabilmesi için, ihtiyaç duyulan psikolojik bilgilerin (örgütlerde
insan davranışlarına yönelik teoriler gibi) üretimi ve uygulanmaya
dönük biçimde hazırlanması ile yöneticiler de ruhi sorunlara yol açan
alanları, etkileri ve çözüm yollarını araştıran bir bilim dalıdır.
Yörük (Göçebe; Konar-Göçer):
[Turkish nomads in Anatolia // Turkmenische
Nomaden in Anatolien]: Bu kelime,
Anadolu halk ağzında, cesur, muharip, iyi yürüyen, eli ayağı çabuk
kimse, çok doğurgan hayvan ve iyi mahsul veren tarla vs. gibi mânâları da
ifade etmektedir...
Yüksek Öğretim:
[Study in a high school // Studium an einer
Hochschule]: Orta eğitimden sonra
yüksek okullar veya üniversiteler tarafından verilen eğitimdir.
Yüksek Ücret Politikası:
[High wages policy // Hohe
Lohnpolitik]: Çalışanlar için yüksek ücretin, çalışanların verimliliğini artıracağı ve
bu sebeple sadece çalışanlar için değil, işverenler için de faydalı
neticeler doğuracağını savunan görüş.
|