Radikalizm (Köktencilik):
[Radicalism // Radikalismus]: Latince bir kelime olup, "Kök" anlamını
gelir. Bu akımı temsil edenlere de, radikal denmektedir.
Rahatlama:
(Bkz.
Gevşeme)
Rant:
[Rent; Income // Einkünfte; Mietseinnahmen;
Rente]:
Kendisinden yararlanma karşılığında herhangi
bir üretim faktörüne; maddî ya da mânevî, menkul veya gayrimenkul bir değere
ödenen bedel.
Rantibilite:
[Rantability // Rentabilitaet]: Bir firma
veya bir plasman konusunun, yatırılmış sermayeye gelir sağlayabilme olanağı.
Belirli bir süre içinde kullanılan sermaye ile aynı süre içinde elde edilen
net kar arasındaki oran.
Rantiye:
(Bkz. Rant).
Rantiyeci (Rant Oluşturan) Devlet:
[State that produces profit-advantage // Staat, der Gewinn-Vorteile
verursacht]: Ekonomiye ya yoğun müdahalelerde bulunduğu, ya da
iktisadî hayatta bizzat aktif rol aldığı için, bazı menfaat
gruplarına rant sağlayan bir devlet tipidir.
Rasyonalizm (Akılcılık):
[Rationality // Rationalitaet]: Bilgilerin
doğruluğunu sadece akıl ölçüsüyle kabul eden doktrin. //
Bilgilerin genellikle akla dayalı olduğunu savunan felsefi görüş. //
İnsanın kendisini mantığa uygun fakat tamamıyla doğru olmayan sebeplerle
savunması.
Realizm (Gerçekçilik):
[Realism // Realismus]: Gerçeğin-hakikatin,
akıl ve idrakten bağımsız olarak var olduğunu savunan
felsefi-teorik görüş.
Reâyâ:
[Be subject to a person or a state //
Untertanen; Dem Staat ergebenes Volk]: Bir kimsenin (Hükümdar-Padişah) emri
altında bulunan veya bir devlet
idaresinin gözetimi ve sorumluluğu altında bulunan
halk.
Reel Gelir:
[Real income // Reallohn]: Nominal
gelirin enflasyondan arındırılmış şekli. // Gelirin belirli bir
dönemdeki satın alma gücü.
Reel Ücret:
(Bkz. Ücret Türleri).
Refah (Ekonomisi) İktisadı:
[Welfare economics // Wohlfahrtsökonomie]:
İktisat politikalarının toplum refahı üzerindeki olumlu-olumsuz
tesirlerini inceleyen ve sosyal refahın artırılmasının yol ve
tekniklerini inceleyen iktisat dalıdır.
Refah (Gönenç):
[Welfare // Wohlfahrt; Wohlstand]:
Bolluk ve maddî zenginlik. // Sosyal
devlet ve refah devletlerin, asgarî seviyede de olsa, toplumun
her kesimine götürmek istedikleri ve âdil bir biçimde sürekli olarak
artırılmasını arzu ettikleri maddî güvence.
Refah Devleti (Sosyal Refah Devleti):
[(Social) Welfare state // (Sozialer)
Wohlfahrtsstaat]: Sosyal refahın ve sosyal adaletin
optimizasyonu elde etmek maksadıyla, iktisadî ve sosyal hayata aktif
ve kapsamlı bir biçimde müdahale eden sosyal devlet modelidir.
Refah Hizmetleri:
(Bkz. Sosyal Refah Hizmetleri).
Refah Kriterleri:
Bkz. Refah Ölçütleri).
Refah Ölçütleri
(Sosyal Refah Ölçütleri-Kriterleri): [Welfare criteria //
Wohlfahrtskriterien]: Bir iktisat politikasının uygulanmasının
neticesinde sosyal refahı artırıp artırmadığının nasıl anlaşılabileceğine
yönelik olarak geliştirilmiş olan kriterler.
Refah Politikası:
(Bkz. Sosyal Siyaset).
Refah Toplumu:
[Welfare society // Wohlfahrtsgesellschaft]: GSMH'nin yüksek olduğu ve hemen
hemen herkesin, asgarî seviyede de olsa, sosyal güvence ve maddî
zenginlik içinde yaşadığı, bir başka ifadeyle asgarî geçim düzeyini ve
hayat kalitesini yakalamış sanayi toplumu. // Hayat standardı yüksek
olan bir toplum.
Refleks:
[Reflex // Reflex]: Hariçten gelen bir
uyarım neticesinde irade
dışı olarak ortaya çıkan bir sinir etkinliği.
Reform:
[Reform // Reform]:
Sosyal değişim
için pratik, ancak alan ve etkinlik itibariyle, bir başka ifadeyle
devrime
kıyasla daha sınırlı bir sosyal program uygulaması.
Reformcu (Yenilikçi) Devlet:
[Reformist state // Reformstaat]: Sosyal şartların değişmesi ile
birlikte ortaya çıkan yeni sorunları, demokratik yollardan çözebilmek ve dış
dünyadaki gelişmelere (küreselleşme, iktisadî bütünleşme vb) ayak
uydurabilmek için yeni atılımları, sürekli gelişmeyi, değişimi ve reformları
savunan modern bir devlet.
Reformcu Sosyalizm: (Bkz. Sosyalizm Türleri).
Rehabilitasyon Merkezi:
[Rehabilitation center //
Rehabilitationszentrum]: Bedenî, zihnî ve ruhî özürlü sebebiyle
normal hayatın gereklerine uyamama durumunda olan kişilerin, fonksiyon
kayıplarını gidermek ve toplum içinde kendi kendilerine yeterli
olmalarını sağlayan beceriler kazandırmak veya bu becerileri kazanamayanlara
devamlı bakmak üzere kurulan sosyal hizmet kuruluşudur..
Rehabilitasyon:
[Rehabilitation // Rehabilitation]: Latince kökünden gelen
“Rehabilitasyon” kelimesi “Re” (yeniden) ön takısından ve “Habilitasyon”
(muktedirlik, kabiliyet, beceri) sözcüğünden ibarettir. Lâfzı olarak, Türkçe
karşılığı “yeniden kabiliyet kazanma” veya “yeniden (eski) güce erişme”
olabilir. Türk literatüründe, bunun tam Türkçe karşılığı verilmemekle
birlikte bazen “Yeniden Yetenek ve Beceri Kazanma”, “Hayata Dönüş”
gibi değişik tabirler kullanılmaktadır. // Bedenen, aklen veya
ruhen
sağlıklı olmayan kişilere yönelik yapılan tıbbî, meslekî ve psiko-sosyal
hizmetlerdir. Hedef, en uygun araçlarla ve değişik yöntemlerle belirli
işlevleri sınırlanan kişilere, bu işlevlerin yeniden kazandırılmasını ya da
kişilerin bu işlevsel sınırlanma sebebiyle uğradıkları kayıpların
giderilmesini sağlamaktır.
Rehberlik:
[Guidance // Geleit; Führung]:
Sosyal psikolojide rehberlik,
problemli bir kişiye psikolojik danışma ve
yardımda bulunmaktır. Buna göre rehberlik,
toplum
içinde yaşayış, evlilik
ve aile
hayatı, kişisel
uyum
gibi ferdin bütün hayat alanlarını kapsayan psiko-sosyal danışmanlık
hizmetleridir.
Rejim:
[Regime // Regime; Regierungsform]: Siyaset biliminde rejim, daimîlik
arz eden idarî ve bürokratik düzenlemeler seti veya oyunun kurallarıdır. //
Faaliyetleri idare eden sosyal kurumlar.
Rekabet Geliştirici (Destekleyici) Devlet:
[State that supports competition // Wettbewerbsunterstüzender Staat]: Tekel
(monopol) piyasasından ve iktisadî hayattan mümkün mertebe uzak kalmak
isteyen, serbest piyasa şartlarını oluşturan, rekabet hukukunu
geliştiren ve rekabetin etkin işlerliğini sağlayan devlet modelidir.
Rekabet Kurulu:
[Competition watchdogs; Cartel Office; Anti-trust Division in Turkey //
Wettbewerbskomission in der Türkei]:
Serbest piyasanın sağlıklı bir biçimde işlemesini temin etmek ve tam
rekabeti sınırlayıcı faaliyetleri izlemek maksadıyla devlet tarafından
oluşturulan bir kuruldur.
Rekabet:
[Competition // Wettbewerb]: "Rakaba"
kökünden mastar ve isimdir. // Murâkabe, gözetme, bekleme, sansür, kontrol
anlamlarına gelir....
Rekabetin Korunması:
[Watch the competition // Wettbewerbshütung]:
Türkiye'de anti-tröst ve anti-kartel
hukuk düzeni olarak 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun,
07.12.1994'de yürürlüğe girmiştir. Kanunun hedefi,...
Reklam Heyetidir: (Bkz. Tüketicinin Korunmasına Yönelik Organlar).
Reklam:
[Advertising // Werbung]:
Bir mamulü veya hizmeti müşteriye
daha kolay satabilmek için, düşünüp geliştirilen bütün ikna edici mesajlar
ve tanıtımlar.
Rençber:
[Countryman // Bauer]: Osmanlı toplumunda "tarlada çalışan gündelikçi",
"ırgat" veya bazen de "amele" yerine "niteliksiz (vasıfsız)
işgücü" olarak kullanılmaktaydı. Halk dilinde bugün bile "çiftçi"
için de kullanılır.
Resmî Araç (Makam Aracı):
[Official car // Dienstwagen]:
Devlet hizmetlerinde yüksek mevkilerde
ve(ya) önemli görevlerde bulunan kişilere tahsis edilen makam veya ulaştırma
aracı.
Resmî İdeoloji:
[Official ideology // Offizielle Ideologie]:
Devletin
kabul ettiği herhangi bir ideolojik görüş.
Resmî İşsizlik:
(Bkz. Kurumsal İşsizlik.).
Rıfk:
[Softness; Gentleness; Indulgence //
Sanftheit; Güte; Milde; Nachsicht]:
Şiddet,
kabalık ve sertliğin zıddı olan bu kelime, yumuşaklık, mülayimlik, yumuşak
başlılık, nezâket ve yumuşak huyluluk mânâlarına gelen bir sosyal ahlâk
terimidir. // Sosyal dayanışmanın bir ön şartı olan rıfk sâyesinde,
insanlar, birbirlerine karşı yumuşak ve nazik davranır, kabalık ve
sertlikten de kaçındıkları için, düşmanlığın yerine hoşgörü, dostluk ve
kardeşlik tesis edilir.
Rızık:
[One’s daily bread; Livelihood // Taegliches Brot; Lebensunterhalt]: "Rezaka"
fiilinden türemiş bir isimdir. Çoğulu "erzak" (rızklar) dır...
Risk (Tehlike):
[Risk; Danger // Risiko; Gefahr]: Genellikle, bilmediğimiz bir zamanda
şahsımızı veya mal
varlığımızı maddi yönden tehdit eden, değişik derecelerde zarara yol açan
bir hadisedir.
Risk Toplumu:
[Risk society // Risikogesellschaft]:
Sanayileşmenin
ve teknolojinin
yaygınlaşmasıyla birlikte, iş kazaları, meslek hastalıkları,
küresel ısınma ve nükleer tehdit gibi bir çok yeni
riskin,
sosyal hayatımızı
ve tabiî çevremizi kuşattığını ileri
süren bir görüş.
Ritualizm:
[Ritualism // Ritualismus]:
Dinî,
millî veya mukaddes (kutsal) kabul edilen merasim, tören,
âdet
ve geleneklere
aşırı derecede önem verme ve bunları vazgeçilmez kabul etme durumu.
Rituel (Kut Tören):
[Ritual // Ritual; Ritus]:
Dinî,
ideolojik
veya sosyal
maksatlar için, her zaman ayni minval üzere ve benzer bir şekilde periyodik
olarak veya belirli dönemlerde tertiplenen
törenler-merasimler-ayinler-toplantılar-kutlamalar.
Riya (İki Yüzlülük):
[Hypocrisy; Two facedness // Heuchelei; Scheinheiligkeit; Hinterhaeltigkeit]:
Fazilet ve ahlâk dışı bir davranış biçimi olan riya, iş,
söz ve davranışlarda, genelde insanların beğenisini, takdirini
kazanmak veya dünyevî-maddî bir şeyler elde etmek maksadıyla yapılan
sahtelik veya sunî (yapay) gösteriştir.
Riyakâr (İki Yüzlü):
[Hypocrite // Heuchler; Scheinheiliger]:
Tutum ve davranışlarında bilinçli olarak gösterişe yer veren kişi.
Riyazet:
[Ascetism // Askese]: İçimizdeki nefsanî-kötü duyguları, Ego'yu
bastırmak, çirkin emellere karşı koymak, gelip geçici, faydası olamayan
dünyevî zevklerden kaçınmak ve doğru yolu bulabilmek, saadet içinde
yaşayabilmek için, yapılan mânevî-ahlâkî mücadele.
Rohrschach Test:
(Bkz. Şahsiyet Testlerinin Çeşitleri).
Rol Alma:
[Taking a role // Rollenübernahme]: Kendini, başka birisinin konumunda
olduğunu düşünerek-zannederek-kabul ederek, buna göre tavır koyması ve bu
çizgide hareket etmesidir.
Rol Beklentileri:
[Role expectation // Rollenerwartung]: Toplumun, bir insandan
beklentileri. // Ferdin ideal rol davranışıdır.
Rol Çatışması:
[Role conflict // Rollenkonflikt]:
Üzerinde farklı statüler (örn. okulda
öğretmen, evde baba veya anne, toplumda vatandaş, mahallede komşu, bakkalda
müşteri) taşımak durumunda olan bir insanın, statü gereği
davranışlarını birbirine karıştırması veya bir rolden diğerine
geçişte güçlüklerle karşılaşmasıdır.
Rol Esnekliği:
[Role flexibility // Rollenflexibilitaet]: Kişinin, gerektiğinde ve ihtiyaç
duyulduğunda bir rolden, başka bir role geçiş yapmasında gösterdiği
kabiliyet.
Rol Gerginliği:
[Role tension // Rollenstress]: Kişinin, kendinden beklenen bir rolü yerine
getirme esnasında, karşılaştığı dahilî (psikolojik) ve haricî
(engelleyici-sosyal) güçlükler.
Rol Teorisi: [Role theory // Rollentheorie]:
“Sosyal
Hayattan Kopma Teorisi”
ve “Aktivite Teorisi”nin temelini oluşturan rol teorisi,
Cottrel tarafından 1940’lı yıllarda formüle edilmiştir. Cottrel,
yaşlanan insanın toplum içinde varlığını uyumlu bir şekilde
sürdürebilmesini, hayatı boyunca insanların farklı ortamlarda farklı
sosyal roller üstlenmesi ile açıklamaktadır.
Rol:
[Role // Rolle]: Sinema filmleri ve tiyatro sahnelerinde, artistlerin
senaryo gereği oynadığı oyun.
Röportaj:
(Bkz.
Görüşme).
Ruh (Can; Öz; Nefes):
[Soul; mind // Seele; Geist]: İnsana hayat veren, insanı, düşünen, anlayan,
idrak eden bir şahıs haline getiren, maddî olamayan, ezelî ve
ebedî yönü olan, ölümsüz nuranî bir varlık, latif bir cisim veya cevherdir.
Rüşt Yaşı:
[Full age; Majority // Volljaehrigkeitsalter]: Çocuğun reşit olduğu, yani
doğuşundan itibaren sahip olup da kullanmadığı medenî haklarını
kullanabileceği yaş haddi.
Rüştiye:
[Ottoman middle (junior high) school //
Osmanische Mittelschule]: Osmanlı
Devletinde 1839'dan sonra kurulan, ilk öğretimden daha üst düzeyde eğitim
veren okul.
Rüşvet:
[Bribery ; Corruption // Bestechung; Schmiergeld; Verdorbenheit]: Kelime
anlamıyla rüşvet, "hakka batıl, batıla hak dedirtmek"; "haklıyı
haksız, haksızı haklı çıkartmak için verilen para veya para yerine geçecek
başka şeyler"; "görevlerinin, elindeki imkânlarla para veya mal
karşılığında kötüye kullanılması" mânâlarına gelmektedir.
Rüya Tâbiri (Düş Analizi):
[Dream analysis // Traumanalyse]: Kişinin hissî-ruhî
problemlerinin şuur altı kaynaklarını anlamak için, bir psikolog veya
rüya tâbircisi aracılığı ile özellikle karışık rüyaların muhtevasının izahı
ve yorumudur.
|