Maaş:
[Salary // Gehalt]: Arapça’da “Ayş”
kelimesinden türeyen maaş kelimesi, lafzî olarak “insan
ve hayvanlara mahsus hayat” anlamına gelir....
Maaşat:
[Salaries in Ottoman Empire // Gehaelter im Osmanischen Reich]: Maaşlar. //
Osmanlı döneminde, özellikle memurlara, emeklilere, dul ve
yetimlere verilen aylıklara maaşat denilmekteydi.
Malul:
[Disabled person // Arbeits-Berufs-Erwerbsunfaehige
Person]: Çalışamayacak güçte olan sakat-hasta-özürlü kişi....
Maluliyet:
(Bkz. Malullük).
Malullük (Maluliyet):
[Invalidity; Disability; Unfitness for work;
Incapacity of earning one’s living // Invaliditaet; Arbeitsunfaehigkeit;
Berufs-Erwerbsunfaehigkeit; Erwerbsunfaehigkeit]: Çalışma gücünün, kısmen ya
da tamamen yitirilmesi.
Malullük Aylığı:
[Invalidity pension // Rente wegen Arbeits-Erwerbsunfaehigkeit]:
Sosyal Sigortalar tarafından veya emekli sandığından malulen emekliye
ayrılmak mecburiyetine kalanlara ödenen aylık maaş...
Malullük Sigortası:
[Invalidity insurance // Arbeits-Erwerbsunfaehigkeitsversicherung]: Çalışma
hayatında malullükten mütevellit iş göremezlikten dolayı ortaya çıkan maddî
gelir kaybını telâfi etmek maksadıyla, Sosyal Sigortalar Sisteminde
oluşturulan bir sigorta dalı....
Mânâ Psikolojisi:
[Understanding-cognition Psychology //
Erkenntnis-Intuitionspsychologie]: Psikolojik süreçlerin tasvir etme
(betimleme) yolu ile değil, tahaddüsî (sezme-seziş-sezgisel) ve insiyakî
biçimde anlaşılması gerektiğini savunan Alman psikoloji okulu.
Mânâsızlık (Anlamsızlık):
[Meaninglesness // Bedeutungslos; Ohne Bedeutung]: Karmaşık toplulukların
günlük hayatında, ferdin neden ve hangi gaye için böyle bir toplulukta
yaşadığını kendi kendine sormaya başlamasıyla ortaya çıkan bir tür psiko-sosyal
‘yabancılaşma’ sendromudur.
Manav (Anadolu Türkü; Türkmen):
[Original Turkish people in Turkey //
Eigentliche Türkische Bevölkerungsgruppe Türkei): Her ne kadar manav
kelimesi, “taze yemiş satan esnaf” anlamında ise de,
sosyal tarih
itibariyle Anadolu topraklarında asırlardan beri yaşamakta olan Türkmen
insanını
ifade etmektedir. // Batı Anadolu’ya dışardan gelen
göçmen-muhacir ve
göçebelikten yerleşmiş (Yörük)...
Mânevî Eğitim:
[Spritual education // Geistige Erziehung]: İnsanın ruh ve
karakter gelişimini hedefleyen, milli ve mânevî değerleri esas alan,
inanç ve düşünce ağırlıklı bir eğitim modeli.....
Mânevî Kültür:
(Bkz. Kültür).
Mâni:
[Turkish poem // Volkstümliches-Türkisches Gedicht in Vierzeilern zu je 7
Silben, mit dem Reimschema a,a,b,a ]: Türk Halk Edebiyatının bir
parçası olan mâni, genelde dörtlükten oluşan bir şiir türüdür. Mânilerin
yazarlarının bir çoğu bilinmediği için, adsız veya anonim şiirler
kategorisine girmektedir.
Mantık:
[Logic;
Good judgement // Logik; Vernünftige Handlung]:
Akıllı
(rasyonel) ve doğru muhakeme (iyi düşünerek karar verme) ve akıllı
davranış
örneğidir...
Mantıkî Hata:
[Logical mistake // Logischer Fehler]: Akıllı Herhangi bir sosyal
hadisede veya kişide kesin olarak belirlenen bir özellikten-unsurdan,
mantıkî yollarla değişik-başka özellikler-unsurlar çıkarmak sûretiyle,
yanlış veya eksik bir hükme (yargıya)-neticeye (sonuca) varmaktır.
Marjinal Gruplar (Toplumdışı Gruplar):
[Marginal groups // Marginale
Gruppen]: Sosyal davranış
kalıplarının ne tam dışında, ne de tam içinde olan gruplar...
Marjinal Kişi (Marjinal-Duraksamalı İnsan):
[Marginal person // Marginale
Person]: Sosyolojik
olarak marjinal kişi, içinde yaşadığı sosyo-kültürel normlar
tarafından tümüyle özümsenememiş veya uyarlanmamış kişi....
Marjinallik:
[Marginality // Marginalitaet]: Sosyo-kültürel normların dışında
olmanın ve sosyal sapmanın özel bir şekli...
Materyalizm (Maddecilik):
[Materialism // Materialismus]: Maddeyi,
kainatın temel prensibi kabul eden, maddî veya ruhî bütün varlıkların
esasını madde olarak benimseyen görüş....
Maunet:
[Special help of God // Besondere Hilfe Gottes]: Sözlükte "yardım"
anlamına gelen, ancak, insanlar arası bir sosyal yardımlaşma
biçimi olmaktan ziyâde, Yaratanın, özellikle çok zor durumda olan ve aşırı
derecede muhtaç hâle gelen kullarına bir lütuf, ihsan ve
inayetin (yardımın) çok hususî bir tecellisidir.....
Mavi Yakalılar:
[Blue collars; Labourer // Blauer Kragen; Arbeiter]: Beyaz yakalıların
tersi olarak, batı ülkelerinde 19. asırda sanayileşme döneminde görülen ve
daha çok kol ve beden gücüyle fabrikalarda çalışan vasıfsız işçilere
verilen addır.
Mazeret:
[Excuse // Entschuldigung; Hinderungsgrund]:
Yenilgileri, yanlışları ve
başarısızlıkları örtbas edebilmek veya yükselen elektrikli havayı-tansiyonu
düşürmek, kendini veya başkalarını rahatlatmak maksadıyla, güya mantıkî ve
akılcı bir takım fikir ve görüşler öne sürme, yani bahaneler
uydurma ve böylece hakikatleri gizleme durumu.
Mazlum:
[Wronged-oppressed person // Unterdrückte-verfolgte-ungerecht
behandelte Person]: Her çeşit zulme
ve haksızlığa uğrayan, acımasızca hakkı gasp edilen, hakkını
arayamayan, eziyete uğrayan, her türlü işkence gören aciz, masum ve
suçsuz insan.
Mazohist (Mazoşist):
[Masochist // Masochist]: Kendine eziyet
etmekten hoşlanan insan.
Mazoşizm:
[Masochism // Masochismus]: Kendine eziyet
ettirilmesinden veya işkence edilmesinden hoşlanma hali.
Mazulin Maaşı:
[Unemployment compensation-benefit for
public servants-officials in Ottoman Empire // Arbeitslosenunterstützung für
vom Amt ausgeschiedene Osmanische Beamte]:
Osmanlı Devletinde,.....
Mecelle (Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye):
[Ottoman code of civil law //
Osmanisches Bürgerliches Gesetzbuch]: 1868’de Ahmet Cevdet Paşa’ nın
riyaseti altında alimlerden oluşan bir komisyon tarafından hazırlanmış,
1926’ya kadar uygulanmış akitler ve borçlar hukuku ile sivil muhakeme
usulünü, Batı tarzı bir kanunlaşma anlayışı ile tedvin eden (derleyip
düzenleyen), dağınık meseleleri konu başlılarına göre tasnif eden,
İcare bölümü de olmak üzere, 16 kitaptan meydana gelen, İslâm
(Hanefî) fıkhı ve fıkıh usulüne göre hazırlanmış Osmanlı medenî kanunudur.
// Eksik olan kısımlar, Aile ve Miras hukuklarıdır...
Meddâhlık:
(Bkz. Ortaoyunu).
Medeniyet (Uygarlık):
[Civilisation // Zivilisation]: Arapça "Medine" kelimesinden türemiş bir kelime olarak, "şehirlilik,
şehre has hayat tarzı" anlamlarına gelir. //
Medeniyetler Çatışması (Savaşı):
[The clash of civilisations //
Zivilisationskampf-krieg]: Çatışmaların ve savaşların temelinde birbirinden
farklı medeniyet, kültür
ve
dinlerin olduğunu ileri
süren bir görüş....
Melânkoli:
[Melancholia // Melancholie; Schwermut]: Kişide durgunluk, sosyal çevre
ile ilgisizlik, üzüntü, hüzün ve eleme meyil (eğilim) ile belirgin,
sebebi tam olarak bilinmeyen, bazen intihar etme duygularına
da yol açan bir psikolojik rahatsızlık....
Memur:
[Government officer; Civil servants;
Official // Beamte]: Kamu kurum ve kuruluşlarında devlet hizmeti
görenler....
Mendil Açmak:
[To beg // Betteln]:
Dilenmek, dilencilik yapmak,
dilenecek duruma gelmek veya dilenciliği âdet hâline getirmek....
Menfaat (Çıkar): [Advantage; Benefit; Interest // Nutzen; Vorteil; Interesse]: Maddî
kazanç sağlayan imkanların ve fırsatların bütünüdür..
Menfaat Grevleri:
(Bkz. Grev Türleri).
Menfaat Grupları (Çıkar Grupları):
[Interest groups // Interessensgruppen]: Belirli çıkarlar elde edebilmek
için bir araya gelen ve örgütlenen
sosyal gruplar...
Merhamet:
[Compassion; Charity // Mitleid; Barmherzigkeit; Naechstenliebe]: Kalben
acıma, esirgeme, koruma, sevgi gösterme, yardım etme, bağışta
bulunma, affetme, koruma ve kurtarma gibi iyi huy ve sosyal ahlâk
esaslarına uygun tutum ve davranışların bütünüdür....
Meritokrasi:
[Meritocracy // Meritokratie]: Liyakata dayalı bir yönetim anlayışı. //
Beceri, bilgi, azim, çalışkanlık, verimlilik, dürüstlük
ve ehliyet bakımından başarılı ve(ya) en ileri seviyede olanların, en yüksek
sosyal statülere ve en güçlü makamlara gelmelerine imkan tanıyan ve
işe, en uygun kişinin seçilmesini benimseyen bir sosyal sistem....
Merkantilizm:
[Mercantilism // Merkantilismus]: 16. ve 17.
yüzyıllarda ....
Merkezî Kurum:
(Bkz. Mihver Kurum).
Mesire (Teferrüçgah):
[Excursion spot; Park // Ausflugs-Erholungsort;
Parkanlage]: Seyredilecek,
eğlenilecek, gezilecek, dolaşılacak, gezintiye çıkıp gam dağıtılacak ve
ferahlanılacak yer anlamına gelir. //
Mesleğe Yöneltme (Meslek
Danışmanlığı-Rehberliği): [Vocational counseling-guidance // Berufsberatung]: Kişilere,
kendilerine uygun meslek bulmalarında, meslek uzmanının katkılarıyla
yardımcı olmak ve bununla ilgili olarak danışmanlık hizmetleri vermek.
Meslek Hastalıkları:
[Occupational-vocational dieseases //
Berufskrankheiten]: Belirli mesleklerde
ve belirli çalışma
alanlarında bir işin
yapılması esnasında, meslekî faktörlerin (kimyevî, fizikî, biyolojik)
sonucu ortaya çıkan hastalıklar.
Meslek İçi Eğitim:
[Intensive-additional vocational training
courses // Berufsintensivierende-ergaenzende Kurse]:
Bir işte yeteri derecede ...
Meslek İfa Edememe (Meslekte Kazanma Gücü
Kaybı): [The loss of the earning
capacity in the profession; Vocational incapacity-inability //
Berufsunfaehigkeit]: Mesleğini, değişik sebeplerden ötürü (hastalık,
kaza, sakatlık, malullük) yerine getiremeyen ve bundan dolayı da kısmen
malul sayılan sigortalı işçinin durumu....
Meslek Kursları:
[Vocational assistance courses; Training
courses // Berufsvorbereitungskurse; Kurse zur beruflichen Förderung]:
Yeni ve(ya) ilk defa bir meslek
öğrenmek veya mevcut meslekî bilgiyi artırmak maksadıyla devlet veya
işletmeler tarafından tertiplenen kurslar....
Meslek Seçme Hürriyeti (Hakkı):
[Freedom of vocational choice // Berufsfreiheit; Recht auf freie
Berufsauswahl]: Herkesin,
yeteneklerine ve yapmak istediği işe uygun şekilde mesleki eğitim
görme, serbestçe meslek ve bununla ilgili olarak işyeri seçme
hürriyeti ve söz konusu meslekle serbestçe uğraşma hürriyeti ve
hakkı.
Meslek Sendikaları: (Bkz. İşçi Sendikası Örgütlenme Biçimi).
Meslek:
[Profession; Vocation // Beruf; Berufliche Taetigkeit; Laufbahn]: Belirli
düzeyde kabiliyet, tecrübe, teorik-pratik-teknik bilgi, eğitim
ve icazet (diploma) gerektiren, niteliği toplumdan topluma değişmekle
beraber, yüksek statü, prestij ve gelir kazandıran iş...
Meslekî Eğitim Sistemleri:
[Systems of vocational training //
Berufsbildungssysteme]: Bir ülkede
meslekî eğitimin yapısı, modeli ve işeyiş biçimi....
Meslekî Eğitim Türleri:
[Types of vocational trainings // Berufsbildungstypen]: Meslekî eğitim
alanında uygulanan farklı modeller....
Meslekî Eğitim:
[Vocational training-education // Berufslehre; Berufsbildung]: Fertlere,
emek piyasasında geçerliliği olan bir işi yapabilmeleri için, gerekli
meslekî bilgi ve davranışları kazandırarak, çok yönlü geliştirilen bir
eğitim modeli-süreci...
Meslekî Kariyer:
[Vocational career // Berufskarriere]: Çalışma hayatında, mesleklerinde
başarılı olan kişilere, objektif kriterler çerçevesinde mesleklerinde üstün
mevkilere yükselme imkanının verilmesi...
Meslekî Rehabilitasyon:
[Vocational rehabilitation // Berufliche
Rehabilitation]: Doğuştan ya da
sonradan hastalık, kaza vb. sebeplerle, bedenî veya ruhî
sağlığı geçici veya devamlı olarak bozulmuş, kendi kendini idare,
davranış ve çalışma yeteneklerini kaybetmiş bir insanın,
tıbbî, psiko-sosyal ve çalışma hayatına yönelik fonksiyonel
yeteneklerini kullanılabilmesi yönünde koordineli olarak alınan tedbirlerin
bütünüdür.
Meslekî Riskler:
[Vocational risks // Berufsrisiken]: Yapılan iş ve ....
Meslekî Sosyalleşme:
[Vocational socialization // Berufliche Sozialisation]: Aile ve
okuldan sonra, özellikle yetişkin insanların çalışma hayatlarına
dönük olarak sosyal uyumun üçüncü sıradaki alanı...
Meslekî ve Teknik Eğitim:
[Vocational and technical training in
Turkey // Berufliche-und technische Ausbildung in der Türkei]:
Ülkemizde...
Meşgale (Meşguliyet) Terapisi:
[Occupation therapy // Beschaeftigungstherapie]: Sakat-özürlü insana,
ince ve kaba motor fonksiyonlarını-bedenî hareket kabiliyetini geliştirici,
destekleyici, psiko-sosyal ve duygusal uyumunu sağlayıcı
faaliyetlerin bütünün öğretilmesidir.
Meşruiyet:
(Bkz. Meşruluk).
Meşruluk (Meşruiyet):
[Legality; legitimacy // Legalitaet; Legitimitaet]: Sosyolojik
anlamda ve Maw Webere’e göre meşruluk, sosyal gerçeklikte var
olan ve hâkimiyetini elinde tutan otorite sahiplerine,
otorite altında bulunanlar (yönetilenler) tarafından beslenen hakiki bir
inanç ve güvendir.
Metafizik İdrak:
(Bkz.
Duyum Ötesi Algı; Feraset; Basiret; İlham).
Metafizik:
[Metaphysics // Methaphysik]: “Fizik ötesi” anlamına gelen metafizik,
aslında felsefenin öze, mâhiyetlere ve sebeplere ait olan bölümü...
Metakognisyon (Bilişüstü):
[Metakognition // Metakognition]: Nasıl bileceğini veya bilemeyeceğinin
yanında ne bildiğini veya bilmediğini anlama-bilme-idrak etme keyfiyeti....
Metanet (Salâbet):
[Firmness; Fortitude // Haltbarkeit; Festigkeit; Widerstandskraft]: Katılık,
peklik, dayanma, sağlamlık anlamlarına gelen salâbet ve metanet kavramları,
sosyal hayatta engelleri aşarak, doğruları savunabilme ve mukaddesatı
korumak hususunda cesaret ve sebât göstermektir.
Metapsikoloji:
(Bkz.
Para Psikoloji).
Meth:
[Praise // Lob]: Bir kimsenin veya bir şeyin meziyetlerini yüceltmek. Örn.:
Övgü , tebrik, takdir, alkış, tezahürat.
Metot:
[Method // Methode; Verfahren]: Belli bir neticeyi elde etmek veya bir
hedefe ulaşmak için, harekete geçirilen vasıtaların veya tâkip edilen
yolların bütünü.....
Metres Hayatı:
[Mistress life // Leben mit einer Maetresse]: Evli veya bekâr bir erkeğin,
bekâr olan bir kadınla nikahsız ve çoğu zaman da gizli olarak
birlikte yaşaması ve o kişi ile gönül eğlendirmesi...
Mezomorf:
[Mesomorphe // Mesomorphe]: Kuvvetli, kasları gelişmiş beden yapısı olan,
kaba, gürültücü, ağır beden faaliyetlerine ilgi duyan şahsiyet tipi....
Millet:
[Nation // Nation]:
Sözlük olarak "gidilen yol" anlamına
gelir....
Millî Devlet:
(Bkz. Ulus Devlet).
Millî Gelir (Millî Hasıla):
[National income // Sozialprodukt]:
GSMH’den
amortismanlar ve dolaylı vergiler çıkarıldıktan sonra geriye kalan
parasal değer....
Millî Hasıla:
(Bkz. Millî Gelir).
Millî Hesap Sistemi:
[National accounting system // Volkswirtschaftliches Gesamtrechnungssytem]:
...
Millî Koruma Kanunu:
[Turkish “National Security Law” from 1940 // Von der türkischen Regierung
im Jahre 1940 erlassenes “Gesetz zur Nationalen Sicherheit “]: ...
Millî Kültür:
(Bkz. Kültür).
Millîleştirme (Devletleştirme):
[Nationalization; Etatisation //
Nationalisierung; Verstaatlichung]: Özel ellerde bulunan herhangi bir
iktisadî kuruluşun kamulaştırarak devletçe yürütülmesi....
Milliyetçilik (Ulusçuluk; Nasyonalizm;
Kavmiyetçilik): [Nationalism // Nationalismus]: Kök itibariyle,...
Mira:
[Denial-refusal answer-attitude //
Abschlaegige Antwort-Haltung]: Her ne şekilde olursa olsun, başkasının
sözlerine, gerek telaffuz, gerek
mânâ, gerekse niyet ve maksat
açısından inatçı
bir şekilde itiraz ve inkardır....
Mirî Sistem (İkta Sistem):
[Feudalism in Ottoman Empire // Lehnswesen
im Osmanischen Reich]: Ortak-Devlet
mülkiyetine dayanan bir toprak sistemi anlamına gelir. // Mirî, Osmanlı
Devletinde tarım arazilerine verilen bir isim...
Misafir Hakları:
[The rights of a guest // Gastrechte]
Misafire, yolculuk esnasında veya
kendisine ev sahipliği yapıldığında verilen haklar, bir başka ifadeyle ev
sahibinin misafirine karşı mükellefiyetleri....
Misafir:
[Guest; Visitor // Gast; Besucher]: Arapça'dan gelen bu kelime,
aslında "seferde bulunan", "yolcu", "seyyah", "yolcu"
mânâlarına gelmektedir...
Misafirperverlik:
[Hospitality // Gastfreundschaftlichkeit]: Sosyal dayanışmanın en yaygın
biçimlerinden olan misafirperverlik, misafir haklarını yerine
getirmek anlamına gelir.
Misantropi:
(Bkz. Nefret).
Miskin:
[A poor and/or helpless person // Arme und/oder
hilfslose Person; Aussaaetzige; Faulpelz]: Arapça'da "hareket edemeyen"
anlamına gelir....
Miskinlik:
[Helplessness; Neediness // Bedürftigkeit; Hilfslosigkeit]: Halk
arasında genelde “tembellik” şeklinde algılanan miskinlik, gerçekte ....
Model Alma:
[To imitate a model // Ein Modell imitieren]: Başka toplumların hayat
tarzını, siyasî-iktisadî ve sosyal sistemlerini kabul ve taklit etme
eğilimi.....
Model:
[Model // Modell]: Olayların, mâkul bir şekilde hayalî bir çerçeveye uyup
uymadıkları, müşahede ve ölçümlerle araştırılıp, tespit
edilebilen bir keyfiyet...
Modern Emek Piyasası:
(Bkz. Emek Piyasası Türleri).
Modern Kadın Ticareti (Küresel Kadın
Ticareti): [Modern woman trade; Global trafficking of women // Moderner
Frauenhandel]: Uluslar arası boyutuyla kadınların, örn., hizmetçilik,
kağıt üstünde evlilik (“ısmarlama gelin”) ve fuhuş gibi
değişik maksatlarla, çoğu kez kalkınmakta olan ülkelerden kalkınmış ülkelere
ve ülkeler içinde de kırsal alanlardan kentlere alınıp satılması....
Modernizm:.
[Modernism // Modernismus]:Aydınlanma çağı ile gelen zihni dönüşümün ortaya
çıkardığı ideoloji ve hayat tarzı...
Modernleşme (Çağdaşlaşma):
[Modernization // Modernisierung]: Çağın gereklini benimseme, uyma ve
kullanma biçimleri....
Monizm (Bircilik; Birlik Felsefesi):
[Monism // Monismus; Einheitslehre]:
Eşyanın özü itibariyle kâinattaki her şeyi bir tek prensibe-realiteye-hakikate
(madde, enerji, ruh, fikir
vb.) irca eden, eşyanın varlığı itibariyle de tek bir asıldan (prensip,
realite veya Yaratan) çıktığını ileri süren
Birlik Felsefesi....
Monogami (Tek Eşlilik):
(Bkz. Evlilik Türleri).
Monografik inceleme (Monografi):
[Monography // Monographie;
Einzeldarstellung]: Sınırları belirlenmiş dar bir konunun veya belirli bir
sosyal birimin ....
Monoteizm:
(Bkz. Teizm).
Morfo Psikolojisi:
(Bkz.
Tipoloji).
Morfoloji:
[Morphology // Morphologie; Formen-Gestaltlehre]: İnsan beden yapısını,
fizyolojisini ve gelişimini inceleyen bilim dalı...
Muavenet-i Nakdiye:
[Financial support-national
assistance of the Ottoman Empire // Staatliche Sozialhilfe-Sozialfürsorge-Finanzielle
Unterstützung des Osmanischen Staates]: Osmanlı Devletinde "para yardımı", "nakdî
yardım" yerine kullanılan bir terim. Modern bir yaklaşımla, bugünün
kamusal sosyal yardım ile eşanlamlıdır.
Muayede:
(Bkz. Bayramlaşma).
Muayyeniyetçilik:
(Bkz. Determinizm).
Mucize:
[Wonder; Miracle // Wunder]:
Peygamberlerden, âdet-i ilahiye (tabiat kanunları) dışında ve kudret-i
ilahiye içinde, meydan gelen,
insan aklının ve mantığının
izah
edemeyeceği olağanüstü-harika şeyler...
Mudâraba (Mukârada):
[Community of interest; Partnership // Interessensgemeinschaft eines stillen
und eines aktiven Teilhabers]: Mal (sermaye) ve emek
ortaklığına dayanan bir ortaklıktır veya şirket türü..
Mudarabe Akdi: [Contract of community of interest // Interessensgemeinschaftsvertrag]:
Bir taraftan sermaye, diğer taraftan emeğin, herhangi bir iş
üzerinde anlaşılan bir çeşit ortaklığa dayanan iş sözleşmesi....
Muhabbet:
[Friendly conversation; Love; Affection // Freundschaftliche Unterhaltung;
Zuneigung; Liebe]: İnsan ruhunun, kendisinden lezzet duyduğu, tat
aldığı şeye meyletmesi...
Muhtâcîn Maaşatı Hakkında Nizamnâme:
[Monthly support for needy persons from
(Ottoman Regulations from 1910) // Osmanische Verordnung (1910) zur
monatlichen Leistung für Bedürftige]:
2. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden
sonra, sosyal güvenlik maksatları doğrultusunda kullanılan Ceyb-i
Hümayun, Sadaka-i Seniyye ve Hazine-i Hassa gibi teşkilâtların
etkisinin azaltılması sonucunda, bunları telâfi etmek maksadıyla 27 Haziran
1910 tarihinde Osmanlı İttihat ve Terakki hükümeti tarafından çıkarılan ve
uygulamasından Maliye Nezaretinin sorumlu tutulduğu bir yönetmeliktir.
Muhtaç Asker Ailelerine Yardım:
[National assistance for needy soldier
families in Turkey // Soziale Fürsorge für hilfsbedürftige Soldatenfamilien
in der Türkei]: 1941 tarih ve 4109
sayılı ...
Muhtaçlar (Muhtacîn):
[Persons in need of help; Needy persons //
Hilfsbedürftige Personen]: Yardıma,
bakıma ve(ya) diğer sosyal hizmetlere ihtiyaç duyan insanlar...
Muhtaçlık Kriterleri:
[Criteria of neediness-poverty // Hilfsbedürftigkeitskriterien;
Armutskriterien]: Bir kişinin, yardıma ve(ya) bakıma muhtaç olup
olmadığını tespit edebilmek için, kişide aranan iktisadî, sosyo-kültürel
ve sağlık şartları....
Muhtaçlık:
[Indigence;
Neediness // Bedürftigkeit]: Ülkemizde muhtaçlık, "kendisi, eşini ve
bakmakla yükümlü olduğu çocuklarını, anne ve babasını bulunduğu mahallin
hayat şartlarına göre asgarî seviyede geçindirmeye yetecek geliri, malı veya
kazancı bulunmama" hâli olarak tanımlanmaktadır
Muhtesib (İhtisab Emini):
[Ottoman constabulary-official for public order // Stadtpolizist-Beamte für
öffentliche Ordnung im Osmanischen Reich]: İslâm toplumlarında
hisbe müessesesinin başında bulunan ve genelde kadı’nın yardımcısı
olarak pratik kamu-beledî görevi yapan polis-zabıta-memur.
Muid:
[Assistan to a professor in an islamic
university // Assistent in einer islamischen Hochschule]: Medreselerde
görevli-ücretli müderris yardımcısı-asistan.
Musabîn:
[Victims because of a natural disaster //
Opfer-Geschaedigte einer Naturkatastrophe]:
Osmanlı toplumunda felaketzedeler
için kullanılan terim. // Deprem, yangın ve sel gibi bir takım âfetlere
maruz kalan ve bundan dolayı da yardıma muhtaç hâle gelen kişiler.
Musibet:
[Disaster; Calamity // Unglück; Katastrophe]:
Başa gelen felâket, belâ, âfet,
sıkıntı, işkence, tehdit ve(ya) ceza gibi, kişiyi rahatsız ve
huzursuz eden olumsuz hadiseler ve gelişmeler.
Muska:
[Good-luck charm; Mascot // Amulett; Talisman; Aufgeschriebener Zauber-Religionsspruch]:
Folk Tıp’ta dinî inanca dayalı olarak tedavi maksadıyla dua yazılı
kağıt...
Muşaraka:
[Special form of partnership // Besondere Form einer Interessensgemeinschaft]:
Sermayedarın ve emek sahibinin bir işi gerçekleştirmek üzere birlikte
emek ve sermayelerini koymalarıyla girdikleri ortaklık şekli...
Mutâbakat (Görüş Birliği; Konsensüs; Oydaşma):
[Consensus // Konsens; Konsensus]: Uygunluk, muhalif ve mugayir (aykırı)
olmayıp, uygun ve muvafık olmak anlamlarına
gelir....
Müdara:
[Hypocritical but sometimes a necessary friendship in order to avoid
possible risks // Geheuchelte aber notwendige Freundschaft um eventuelle
Gefahren zu vermeiden]: Yüze gülmek, samimî bir dost gibi davranmak,
insanlara karşı güzel muamelede bulunmak, başkalarının fikirlerine
uyarcasına hareket etmek,..
Müessesevî (Kurumsal) Emek Piyasası:
(Bkz. Emek Piyasası Türleri).
Müeyyide (Yaptırım):
[Sanction // Sanktion]: Sosyal bilimlerde, bir sosyal grup
içinde belirli davranış ölçülerine-kalıplarına riayet edilmesini
sağlamaya müessir (etkili) olan tepki veya tepki tehditlerin bütünü....
Mühendislik Psikolojisi (Teknoloji
Psikolojisi): [Engineering
psychology // Technologiepsychologie]:
Çalışma Psikolojisi,
daha somut bir ifade ile Sanayi ve Örgüt Psikolojisi çerçevesinde
çalışma hayatında yapılması gereken işlerin, en az insan hatası
ile gerçekleştirilmesi hedefi ile ortaya çıkan bu bilim dalı....
Mükabere (İnat):
[Stubborness; Obstinacy // Eigensinn; Hartnaeckigkeit; Halsstarrigkeit]:
Kibir
kökünden türeyen bu terim, kendi sözünün
haksızlığını
ve karşısındakinin doğruluğunu bildiği halde, kabul etmemek ve gereksiz yere
kavga çıkartmak anlamına gelir....
Mümaşat:
[To live without any objection in order to
keep the social peace // Geschehenlassen; Keine Einwaende erheben um den
sozialen Frieden zu bewahren]: Başkalarının zarar vermeyen
fikirlerine
uyarcasına hareket etmek, başkalarının şahsî kusurlarını görmemek, millî
birlik içinde başkalarıyla hoş geçinmek ve
sosyal barışı
temin eden tutum ve davranışlarda
bulunmak.
Mümeyyiz:
[Child above 7 but not of full age // Kind,
über 7 Jahre und unter der Volljaehrigkeitsgrenze]:
Yedi yaş ile bulûğ çağı arasında
bulunan çocuk....
Müstekbir:
[Person putting on airs; Tyrant // Person,
die dem Grössenwahn unterworfen sind; Tyrann]:
Büyüklük taslayan, toplumu maddî ve
manevî yönden ezen, zayıfları sömüren, muhtaç insanlara yardım
etmeyen, hak-hukuk tanımayan, gücüne güç katmak isteyen ve
başkalarını ezen insan...
Müterakki Vergi Sistemi (Artan Oranlı Vergi
Sistemi): [Progressive
tax system // Progressives Besteuerungsystem]: Gelir ve servet
dağılımını düzenlemek için, belli bir sınırın üstünde bulunan gelirlerden,
gelirin artışına göre artan oranlarla alınan ek vergidir.
Müterakki Vergi:
(Bkz. Artan Oranlı Vergi).
Müteşebbis (Girişimci):
[Entrepreneur // Unternehmer]: Temelde kâr
elde etmek olmak üzere, değişik maksatlarla, muhtemel riskleri de göze
alarak, toprak, emek veya sermaye gibi üretim faktörlerini bir araya
getiren, mal veya hizmet üretimi için gerekli ortamı
hazırlayan ve yatırım yapan kişi.
Müteşebbis Devlet: [Enterprising state // Unternehmerstaat]: Kamu iktisadî teşebbüsleri
(KİT) vasıtasıyla serbest piyasa ekonomisine giren, değişik sektörlerde
mal ve hizmetler üreten ve sunan bir devlet tipi...
Müzakere (Söylem):
[Discourse // Diskurs; Gedankenaustausch; Erörterung]: Latince bir kelime
olan “discursus”, konuşma, müzakere, fikir teatisi,
münakaşa, muhavere ve münazaa anlamlarına gelmektedir...
Müzakere Tahlili (Söylem Analizi):
[Discourse Analysis // Diskursanalyse]: Tarihî olarak geçmiş
dönemlere ait söylenmiş sözleri, müzakerelerde kullanılan dili ve
belgelere aktarılan kavramları ve deyimleri kültürel, siyasî ve
sosyal bağlam içinde ele alan bir analiz-inceleme biçimidir. // Mânâların
nasıl yapılandırıldığını, tümevarım ve tümdengelim usûlleri
ile ortaya koyan, bilgi, tefekkür ve değerlendirme metotlarıyla
desteklenen bir analiz biçimidir.
Müzik Tedavisi:
[Music therapy // Musiktherapie]:
Bazı hastalıkların, özellikle psikolojik
kökenli rahatsızlıkların (Örn.: Üzüntü, keder, depresyon, spazma,
psikosomatik ağrılar, içedönük şahsiyetlerde görülen sosyal
çevreye kapanıklık) , müzik yoluyla giderilmesine yönelik terapi
yöntemleri....
|