aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

Türkçe-İngilize-Almanca Açıklamalı
<<<SOSYAL SÖZLÜK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kabadayı: [Braggart; Boaster // Prahlhans; Renommist; Aufschneider]: Osmanlının son dönemlerinde ortaya çıkan, genelde dürüst ve mert insanlardan oluşan ve yaşadıkları muhitin koruyucu meleği rolüne giren insan...

Kabile: [Tribe // Stamm]: Birden fazla aşiretin veya çeşitli boyların bir araya gelmesi...

Kabiliyet (Beceri) Değişkenliği: [Skill variety // Geschicklichkeitsaenderung]: Farklı veya alternatif yetenek ve bilgi kullanarak, değişik vazifeler ve beceriler yapabilme derecesi.

Kabiliyet (Beceri): [Scill // Geschicklichkeit; Fertigkeit]: Psiko-motor davranışların doğru, birbirleriyle koordineli hızlı ve otomatik olarak yapılmış şekli....

Kadın (Hanım; Hatun; Karı; Avrât; Bayan): [Woman; Wife // Frau; Weib]: Ergin dişi insan (yaşa bağlı olarak tanım). // Kızlığını kaybetmiş veya evli dişi insan (cinsel ilişkide bulunup bulunmadığına bağlı tanım)...

Kadın Misafirhanesi (Kadın Sığınma Evi): [Place of refuge for women; Women’s shelter // Frauenherberge; Frauenzufluchtshaus]: Ülkemizde sosyal, ekonomik ve psikolojik problemleri olan kadınlar için SHÇEK tarafından açılan merkezler..

Kadın Sığınma Evi: (Bkz. Kadın Misafirhane).

Kadın Ticareti: (Bkz. Modern Kadın Ticareti).

Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığı: [Office for women’s social problems // Amt für sozial Fragen der Frauen]: Kadın ve aile problemleriyle ilgilenmek bu kesime yönelik sosyal hizmetler sunmak maksadıyla Başbakanlığa bağlı olarak 13.09.1993 tarihinde faaliyete geçen kuruluş...

Kadınlık: [Womanhood; Womanliness // Femininitiaet // Frauentum; Frauenwürde]: Bir toplumda kadınlardan beklenen farklı tutum ve davranış biçimleri. // Kadınsılıkla irtibatlandırılan cinsiyet hususiyetleri ve rolleri...

Kadınsılık: [Femininity // Femininitiaet]: Kelimenin geçmişi 14. yüzyıl İngiliz şairi Geoffrey Chaucer’in “feminine”i, dişi insan ve hayvanları belirtmek için bir sıfat olarak kullandığı eserlerine kadar gitmektedir...

Kahramanlar Teorisi: [Heroes theory // Heldentheorie]: Tarihte yaşanan önemli sosyal hadiselerin ve insanlığın ileriye doğru hamlelerinin perde arkasında başta peygamberler olmak üzere daima çeşitli (halk) kahramanlarının bulunduğunu ileri süren bir teori.

Kaht-i Ricâl: [Deficiency of statesmen skilled persons // Mangel an faehigen Staatsmaennern und Fachraeften]: Anadolu'nun bazı yörelerinde "kahat" şeklinde telaffuz edilen "kaht" kelimesi, kıtlık, yokluk anlamına gelir. "Ricâl" (Tekil: Recül) ise erkekler, büyükler, ileri gelenler, ehil, becerikli, elinden gelen kişiler anlamlarına gelir....

Kahvehâne (Kıraathâne): [Coffee house // Kaffeehaus]: Kahvenin içildiği, kitapların okunduğu ve sohbetlerin yapıldığı umuma açık bir mekân...

Kaide: (Norm; Kural; Düstur): [Norm // Norm]: Belirli bir grupta veya toplumda standartlaşmış, yol gösterici ve idare edici davranış şekillerinin bütünü....

Kalabalık (İnsan Kalabalığı): [Crowd // Menschenmasse; Menschenmenge; Haufen]: Fertlerin, tesadüfen bir araya gelmiş olsalar dahî, psikolojik güçlerin tesiri altında kalarak, "tek bir varlık" halinde ve tek vücut olarak düşünmeleri ve davranmaları sonucunda meydana gelen topluluk..

Kalabalık Davranışı: [Behaviour of crowds // Verhalten von Menschenmassen]: Belirli bir yer veya bölgede çoğu zaman tesadüfî olarak biraraya gelmiş olan çok sayıdaki insanın, toplu eylemde, yani belirli hedeflere ulaşmak veya elde ettikleri menfaati korumak için müşterek harekette bulunması...

Kalfa: [Journeyman // Geselle; Gehilfe]: Çırak ile usta arasında bir meslekî derece...

Kalfalık Eğitimi: (Bkz. Çıraklık Eğitimi).

Kalite (Kontrol) Çemberleri: [Quality (control) circles // Qualitaetszirkel]: Aynı birimde ve sahada çalışan, benzer leri yapan, düzenli aralıklarla toplanan, leri ile ilgili problemleri araştıran, belirleyen, çözüm arayan, çözen, dağılmadan yeni bir konu seçen, çalışmalarını raporlayan, sunan, kalite kontrol faaliyetlerini gerçekleştiren, gönüllülük esasına dayalı en az 5 en fazla 10 kişiden oluşan gruplardır.

Kalite Kontrol: [Quality control // Qualitaetskontrolle]: Mamul ve hizmette, müşteri-tüketici kalite veya sözleşme ihtiyaçlarını sağlamak maksadıyla sistemli bir biçimde yapılan faaliyetlerin bütünü....

Kalite Mühendisliği: [Quality Engineering // Qualitaetstechnik]: Bir mamul veya hizmetin, kalite güvence ve kontrolünün uygulanması ve planlı-sistemli olarak ilkeleri ile uğraşan mühendislik dalıdır.

Kalite: [Qulatiy // Qualitaet]: Üstün nitelik; başarılı insanî hizmet; kusursuz-mükemmel anlayış, fikir, görüş, çalışma, üretim veya hizmet; her türlü hata, eksik, noksan ve kusurdan beri’ (uzak) olma durumu....

Kaliteli Devlet: [State of good quality // Qualitaetsbewusster Staat]: Özel yönetim alanında geliştirilen toplam kalite felsefesini, kamu yönetiminde de etkin bir biçimde uygulayan modern ve elektronik bir devlet tipi...

Kamu İşçileri:  [Workers in state enterprises // Arbeiter in staatlichen Betrieben]: Kamu kesiminde bağımlı olarak çalışanlar...

Kamu Karışımı: (Bkz. Sosyal Müdahale).

Kamulaştırma: [Expropriation; Dispossession // Enteignung; Verstaatlichung]: Özel veya tüzel kişiden alıp devlete mal etme....

Kamuoyu (Kamu; Efkâr-ı Umumiye; Halk Efkârı; Amme Reyi): [Public opinion // Öffentliche Meinung]: Genel mânâda kamuoyu, belirli bir sorun hakkında fikir ve kanaat sahibi olan kişilerden meydana gelmiş bir grup....

Kamusal Gençlik Hizmetleri: [State youth welfare // Öffentliche Jugendarbeit-fürsorge]: Devlet ve kamusal sosyal kurumlar tarafından, genç insanlar için tertiplenen sosyal hizmetler programlarının bütünü...

Kamusal Sosyal Yardım (Kamu Yardımı): [National assistance; Public relief; Social relief // Staatliche Sozialhilfe; Sozialfürsorge ]: Kendi ellerinde olmayan sebeplerden dolayı fakir olarak doğan veya sonradan fakirliğe düşen ve dolayısıyla mutlak mânâda yardıma muhtaç hâle gelen veya yeterli gelire sahip olmadıklarından dolayı kısmen yardıma muhtaç olan kişilere/ailelere, çoğu kez devlet bütçesinden yapılan karşılıksız maddî destekler..

Kan Davası: [Blood revenge; Vendetta // Blutrache]: Akrabalık münasebetlerinin asabiyet derecesine kadar ilerlemiş, daha fazla ilkel toplumlarda görülen ve intikam alma duygusundan kaynaklanan, misilleme biçiminde cereyan eden, karşılıklı cinayetlerle süren aile, aşiret ve kabileler arası kavga-çatışma....

Kanaat: [Modesty; Conviction // Bescheidenheit]: Elinde bulunanla yetinmek, verilen nimetlerden razı olmak, az veya çok rızkı her zaman mübarek saymak, dengeli ve sosyal duyarlı yaşamak, ihtirastan ve israftan kaçınmak....

Kannibalizm (Antropofaj; Yamyamlık): [Cannibalism // Kannibalismus; Anthropophagie]: Etnoloji ve sosyolojide kannibalizm, belirli ilkel toplumların, insan etini yediklerine dair bilimsel yönü ve tarihi gerçekliği açısından çok zayıf olan teorik görüş ve iddialar...

Kapital (Sermaye; Anamal): [Capital // Kapital]: Klâsik ekonomiye göre, zenginliklerin ortaya çıkmasında, ekonomik işlerin görülmesinde kullanılan ve bir üretim birimi ya da işletme için mecburî olan maddî nesneler. (Örn.: Değer elde etmek için kullanılan para ve mal).

Kapitalist Ekonomi: (Bkz. Kapitalizm).

Kapitalizasyon Yöntemi (Fon Biriktirme Yöntemi; Fon Sistemi): [Capital accumulations // Kapitalansammlung; Fondssystem]: Beklenir sosyal risklerle ilgili olarak ileride yapılacak ödemeleri karşılamak maksadıyla, ödenen sosyal sigortalar primlerle bir fon oluşturmaya dayanan bir sistemdir. Burada, her nesil, kendi sosyal güvenlik harcamalarını karşılamak üzere tasarruf yapar....

Kapitalizm (Anamalcılık; Sermayecilik; Kapitalist Ekonomi): [Capitalism // Kapitalismus]: Servetin v sermayenin, belli ellerde toplanarak, sermayedar (patron, kapitalist) ile sermayeyi üretken hâle getiren işçilerin ayrı olduğu ve dolayısıyla işçinin haddinden fazla ezildiği, sınaî, ticarî ve malî merkezleşmeyi esas kabul eden iktisadî ve sosyal doktrin...

Karakter: [Character // Charakter]: Kişiliğin, sosyal çevrenin değer yargılarıyla ve eğitimle oluşan veya kazanılan yönüdür. // Karakterin oturmasında, insanın içinde yaşadığı sosyal çevrenin millî ve mânevî değerleri ve ahlâk kaideleri rol oynar. Karakterin değerlendirilmesi de bu ölçülere-kaidelere göre yapılır...

Kardeşlik (Uhuvvet): [Brotherhood; Friendship // Brüderlichkeit; Freundschaft]: Aynı anne ve babadan doğan insanlar (soy-sop veya kan kardeşliği)....

Kariyer (Plânlama ve) Geliştirme: [Planning and developping of career // Planung und Entwicklung von Karriere]: İşyerinde/işletmede çalışanların geliştirilmesini ve sahip oldukları bilgi, beceri, tecrübe ve kabiliyetlerini, kurumun sunduğu gelişme imkanları ile uyumunu sağlayan kurum içi ilerleme plan ve yönlendirme programlarının bütünü...

Kariyer Geliştirmede Ahenk: [Harmony during the development of career  // Harmonie im Ablauf der Karirerenentwicklung]: Kariyer geliştirme stratejileri çerçevesinde insan kaynakları planlamasından ve kariyer geliştirmede ferdî değerlendirmeden sonra çalışanlara yönelik ferdî kariyer geliştirme stratejilerinin hazırlanması...

Kariyer Geliştirmede Ferdî Değerlendirme: [Individual valuation during the development of career // Individuelle Bewertung im Ablauf der Karirerenentwicklung]: Kariyer geliştirme stratejileri çerçevesinde insan kaynakları planlamasından sonra kariyer yapmak isteyen çalışanların bilgi, beceri, yetenek, tutum ve beklentileri üzerinde yapılan bir değerlendirme...

Kariyer: [Career // Karirere]: Çalışma hayatında belirli bir zaman diliminde sürekli olarak başarı elde etme keyfiyetidir. // İlerlemeye ve yönetim hiyerarşisinde yukarıya yükselme...

Karizma: [Charisma // Charisma]: İslam öncesi dinlerin terminolojisinden sosyal bilimlere aktarılan karizma terimi, bir insanın, olağanüstü meziyetlere ve etkileme gücüne sahip olması anlamındadır....

Karşılıklar: [Equivalents // Ausgesetzte Gegenwerte; Reservegelder]: Uygulanan Sosyal Güvenlik Finansman Yöntemine göre, elde edilen gelirlerden, genelde carî giderleri karşılamak ve aküeryal dengeyi sağlamak için ayrılan karşılıklardır.

Karz: [Loan; Credit // Darlehen; Kredit]: Ödünç olarak verilen para (borç) veya maldır. // İkrâz ise ödünç vermek-borç vermek anlamındadır.// Ödünç almaya-borçlanmaya ise istikrâz adı verilir.

Karz-ı Hasen: [Loan in İslam // Zinsloses Darlehen im İslam]: Lafzen güzel borç” anlamına gelen “karz-ı hasen”, menfaat düşünmeden, imkanı olan bir hayırsever kişinin, darda kalmış ve ihtiyaç içinde olanlara borç vermesidir.

Kast: [Caste // Kaste]: Katı kalıtımsal ve ruhî soyluluk temeli olan, kuvvetli kültürel-geleneksel tasviplerle ve tabularla desteklenen bir sınıftır. // Bir ferdin, sosyal konumunun, doğuştan belirlendiği ve değiştirilemediği bir sosyal tabakalaşma sistemi...

Katılım (Katılımcılık): [Participation // Partizipation; Teilnahme]: Bir kararın hazırlanması, olgunlaştırılması, alınması ve uygulanması aşamalarından birine, bir kaçına veya bütününe o karardan doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenecek kişilerin güçleri oranında katkıda bulunması

Kavim (Budun): [Race; Tribe; Clan // Volksstamm]: Geniş mânâda günümüzde yaşayan ve geçmişte yaşamış olan medenî, yari medenî ve ilkel biçimde kendisini gösteren, çoğu zaman aralarında dil, âdet, örf ve kültür birliği olan cemâat, topluluk, millet. // Bir peygambere tâbi ve bağlı olan insan topluluğu...

Kayıt Dışı Ekonomi: [Shadow-black-cash-dual-hidden-informel-irrugular-parallel-subterranean-underground economy // Schatten-Parallel-Dualwirtschaft]: Kayıt altına alınamayan iktisadî faaliyetlerin bütünü ve bunun yanında kayıtlı ekonomi içinde yapılan usulsüzlükler-kayıtsızlıklar..

Kayıt Dışı İstihdam (Kaçak Çalışma; Kaçak İşçilik): [Illicit work; Informel employment // Schwarzarbeit]: Kaçak faaliyetler ve kanunî olmayan yollarla işçilerin çalıştırılması...

Kaylule (Öğle Uykusu): [After-dinner nap; Siesta // Mittagsschlaefchen]: Uyku ihtiyacını biraz gidermek ve uykusunu almak maksadıyla bir ağaç gölgesinde, bir sedire uzanarak veya herhangi bir yerde uyumak..

Kaynaklar: [Resources // Ressourcen]: Engellerle başa çıkabilmek için gerekli zenginlik, bilgi veya tecrübeyi destekleyecek yollar ve kullanıcının refahını artıracak şeyler. // Bir ülkenin güncel potansiyel zenginliği ve imkanları....

Kaza Türleri: [Types of accidents // Unfallarten]: Sosyal hayatın değişik alanlarında insanın başına gayri ihtiyari olarak gelen değişik kazalar. Örn.: İş Kazası; Ev Kazası; Trafik Kazası; Spor Kazası.

Kaza: [Accident // Unfall]: Beklenmedik zamanda, anî olarak karşımıza çıkan ve yaralanma, hastalık, sakatlık, can veya mal kaybı biçiminde neticelenen riskli bir hadisedir...

Kazanç: [Gain; Earnings; Income // Verdienst; Ertrag; Erwerb]: Bir iktisadî faaliyet neticesinde elde edilen değerin getirisidir. (Bkz. Gelir; Kâr; Menfaat).

Kesenek İadesi: [Refund-restitution of social insurance contributions; Lump-sum-payment-benefit; One-time payment; Commutation payment // Einmalige Rückerstattung von Sozialbeitraegen-Praemienleistungen]: Memurluktan istifa etme, açıkta kalma, cezaî ve benzeri sebeplerle vazifelerinden ayrılan ve hizmet süresi 5-10 yıl arası olan memurlara, emekli sandığında birikmiş emekli keseneklerinin iadesi...

Keşf: [Invention; Inspiration // Inspiration; Erleuchtung]: Kapalı, örtük olan bir şeyi açık hâle getirmek, gizli bir şeyi bulmak, ortaya çıkarmak anlamlarına gelen keşf, tasavvuf terminolojisinde akıl ve duyularla ulaşılmayan bazı bilgileri, kalp gözü (gönül) ile görmek, sezgi vasıtasıyla kavramaktır...

Ketumiyet: [Discretion // Verschwiegenheit; Diskretion]: Başkalarının ve kendi sırlarını saklayabilme meziyeti. // Kimseye söylenmemesi gerekenleri, kimseye söylememek...

Kıdem Tazminatı: [Compensating payment by discharge in Turkey // Abfindung; Entschaedigunszahlung bei Entlassung eines Arbeiters in der Türkei]: Bir işyerinde belirli bir süre çalışan işçinin, belirli sebeplerden dolayı hizmet akdinin sona ermesi durumunda, işveren tarafından kendisine ya da mirasçılarına yapılan bir ödemedir. // Kıdem tazminatı, İş Kanunu, Deniz İş Kanunu ve Basın İş Kanununa bağlı olarak herhangi bir işte işçi niteliği ile en az bir tam yıl çalışmış olanların yararlanabileceği bir tazminat...

Kısa Çalışma: [Short-time working // Kurzarbeit]: İktisadî yönden olumsuz konjonktürel değişiklerden, talepteki dalgalanmalar ve(ya) azalmalardan dolayı, işçinin isteği ve tercihinde olmayan, yapılması geçici olarak yani belirli bir süre için plânlanan ve normal çalışma sürelerinin önemli derecede altında olan zorunlu bir çalışma biçimi...

Kızılay: [The Red Crescent in Turkey // Türkischer Halbmond]: Osmanlı Devletinde 1868 yılında "Mecruhin ve Mardayı Askeriye İmdat ve Muavenet Cemiyeti" adıyla kurulmuş, özel hukuk tüzel kişiliği niteliğinde, bağımsız, emsallerinden farklı bir idare yapısına sahip olan bir Türk derneğidir.

Kibir (Tekebbür; Ucb): [Arrogance; Haughtiness // Arroganz; Anmassung]: İnsanın, kendisini büyük görmesidir. // Büyüklenmek; büyüklük taslamak; ululuk iddia etmek; kendini, başkalarından yüksek görmek ve diğer insanları hor görmek, onları aşağılamak...

Kimlik Arayışı: [Idendity seek // Identitaetssuche]: Ferdin, kim olduğunu, ne olduğunu, hayatın neresinde ve nasıl olduğunu, bağımsız bir şahsiyet olduğunu bilmek istemesi ve bu konularda bir arayış içinde olması....

Kimlik Bunalımı (Kimlik Krizi): [Crisis of identity // Identitaetskrise]: Toplumu meydana getiren fertlerin, mensubiyet duygusunu azamî derecede yitirmesi veya yanlış yorumlaması sonucunda kendi kültürüne ters düşmeleridir.

Kimlik Oluşumu: [Identity formation // Identitaetsbildung]: Ferdin özellikleri, yetenekleri, değer yargıları ve ideallerinin belirlenmesi ve somutlaşması sürecinde ortaya çıkan kimlik....

Kin (Hıkd): [Grudge; Rancour; Hatred // Hass; Rachsucht; Groll]: İntikam almak için fırsat beklemek, başkasından nefret etmek, kalbinde ona karşı düşmanlık besleme...

Kinetik Psikoloji (Harekiyat Psikolojisi): [Kinetic psychology // Kinetische Psychologie]: Para Psikolojinin ilgi alanlarından olan Kinetik Psikoloji, bilinen fizikî güç ve enerji yöntemlerini kullanmadan, nesneleri “zihnî konsantrasyon” ve(ya) beş duyunun ötesindeki metafizik güçler aracılığı ile harekete geçirme yeteneği...

Kognisyon (Biliş; Bilişsellik): [Cognition // Kognition; Erkenntnis]: Canlının bir nesne veya hadisenin varlığına yönelik bilgi edinme ya da şuurlu (bilinçli) hâle gelme süreci.....

Kognitif Çelişki (Kognitif Tutarsızlık): [Cognitive inconsistency-contradiction-dissonance // Kognitive Diskrepanz]: Bir mesele, nesne, konu hakkında elde edilen malumatın bilgiye dönüştürülmesinden sonra sergilenen çelişkili-tutarsız davranışı, güya tutarlı hâle dönüştürülmesi.....

Kognitif İnsicam: (Bkz. Kognitif Tutarlılık).

Kognitif Psikoloji: [Cognitive Psychology // Kognitive Psychologie]: Genel psikolojinin bir kolu olan kognitif psikoloji, insanın düşünce sürecinde dünya hakkında elde ettiği kanaatleri ve çevresi ile ilgili idrak boyutunu incelemektedir...

Kognitif Tutarsızlık: (Bkz. Kognitif Çelişki).

Kognitif: [Cognitive // Kognitiv]: Kognisyonla ilgili, yani “düşünme, hatırlama, akıl yürütme ve idrak etme süreçlerine ait” anlamına gelir.

Kolektivizm: [Collectivism // Kollektivismus]: Toplumun düzen ve âhengini temin etmek için, bütün üretim vasıtalarının toplumun menfaatine tahsis edilmesini ve müşterek olarak işletilebilecek bir hâle konulması gerektiğini müdafaa eden iktisadî ve sosyal sistemdir...

Kolhoz: [Colhoz; Collective farm // Kolchose]: Sovyetler Birliğinde, köylülerin müşterek olarak çalışmalarını öngören bir tarım işletmesi veya kooperatif çiftliği....

Kolonializm: [Colonialism // Kolonialismus]: Kendilerine ait olmayan toprakları-bölgeleri-ülkeleri, çoğu zaman güç ve şiddet kullanarak işgal ettikten sonra buralara yerleşmeye ve iktisadî menfaat elde etmeye dayanan politika-ideoloji....

Komşuluk Hakları: [The rights of neighbours // Rechte der Nachbaren]: Komşuluk ilkeleri çerçevesinde, özellikle dinden kaynaklanan ve örfümüze yerleşmek sûretiyle komşulara tanınan haklar....

Komünizm: [Communism // Kommunismus]: Sosyalizmin evrimi ile varılacağı düşünülen bir sosyal örgütlenme biçimi...

Konut Kooperatifleri: [Cooperative dwelling association // Wohnungsgenossenschaft]: İşçilerin, küçük tasarrufçuların ve gelir seviyesi düşük diğer grupların mesken ihtiyacını en ekonomik şartlarda ve düşük maliyetlerle karşılamak, arsa alımında ve büyük ölçeklerde sağlıklı konutlar inşa etmede topluca hareket etmek, bir başka ifadeyle arsa spekülatörlerine ve müteahhitlere giden tekelci ve spekülatif kazançları önlemek maksadıyla oluşturulan kooperatifler..

Konut Kredisi: [Dwelling credit // Wohnungskredit]: Konut inşaatı için, belirli şartları yerine getiren kişi ve ailelere, çoğu zaman uygun şartlarda verilen kredidir.

Konut Politikası: [Dwelling policy // Wohnungspolitik]: Sosyal devletin, özellikle gelir seviyesi düşük çocuklu ailelerin, ucuz ve sosyal konut ihtiyacını karşılamak ve genel olarak konut sorununa çâre bulabilmek için, mesken oluşturma bakımından sistemli bir şekilde uygulamaya koyduğu programların bütünü...

Konut Sorunu: [Dwelling problem // Wohnungsproblem-not]: ...

Konut Yardımı: [State dwelling support // Staatliche Wohnungsbauunterstützung-finanzierung]: Gelir düzeyi düşük kişileri konut sahibi yapabilmek ve gecekondulaşmayı önleyebilmek maksadıyla, konut sahibi olmak isteyenlere devletçe yapılan nakdî yardımlar...

Kooperatif: [Cooperative (society) // Genossenschaft]: Batıda sanayi devrimi şartları içinde ve bu şartlara bir reaksiyon olarak, önce işçi sınıfının kolektif kendi kendine yardım hareketi şeklinde ortaya çıkan ve giderek geniş üretici-tüketici ve güçsüz toplum kesimlerini de içine alan, iktisadî-ticarî-tüketim-üretim-konut gibi alanlarda karşılıklı işbirliği-dayanışma ve yardımlaşmayı esas alan bir sivil toplum örgütü...

Kooperatifçilik İlkeleri: [Principles of cooperative // Genossenschaftsprinzipien]: Kooperatif işletmelerin, diğer kâr maksadı güden sermaye işletmelerinden farklı olarak, oluşturdukları ve benimsedikleri prensipler. Uluslar Arası Kooperatifler Birliği (International Cooperative Alliance) ‘nin 1937’de tespit ettiği ilkeler, 1966’da 23. kongrede 6 ilke olarak belirlenmiş ve daha sonra 1995’de bir madde daha eklenerek 7’ye çıkartılmıştır...

Korporatizm: [Corporatism // Korporatismus]: Toplumu ilgilendiren önemli iktisadî, sosyal ve siyasî kararların alınmasında, sadece devletin denetimindeki kurum ve kuruluşların söz sahibi olduğu, ferdî etkinliğin ve demokratik katılımın olmadığı veya ferdin karar alma sürecine, kısmen de olsa ancak bu kurum ve kuruluşların aracılığıyla katılabildiği sosyal örgütlenme ve yapılanma biçimi....

Korunmaya Muhtaç Aile: [Family in need of protection // Schutzbedürftige Familie]: 2828 sayılı Kanuna göre, hayatlarını en düşük düzeyde dahî sürdürmekte güçlük çeken aile....

Koruyucu Aile: [Foster-parents; Protecting-auxilary family // Pflegefamilie; Ersatzfamilie]: Korumaya muhtaç çocukların bakımını ve yetiştirilmelerini, evlat edinmeden, geçici bir süre için üstlenen gönüllü aile....

Koruyucu Sağlık Politikaları (Koruyucu Hekimlik; Kamu Sağlığı): [Preventive medicine // Praeventivmedizin; Vorbeugende Medizin]: Sağlık alanında doğabilecek tehlikelerin kendilerine karşı verilen bütün mücadele biçimleri...

Köle: [Slave // Sklave]: Hukukî, iktisadî ve sosyal açılardan hür insanlardan farklı ve aşağı statüde kabul edilen insan. // Bu statüde bulunan erkeğe, köle, kadına ise câriye denir....

Kölelik: [Slavery // Sklaverei]: Kuvvetlinin kuvvetsize hükmetmesinden doğan, tarihin en eski devirlerinden beri devam etmiş olan ve neticede insanlardan bir kısmının (güçsüzlerin) diğer bir kısmına (güçlülere), muayyen bazı sebeplerle hizmet etmesi ve onların emri altında esir olarak yaşamaları...

Köy Enstitüleri: [Village institutes // Dorfinstitute]: 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı “Köy Enstitüleri Kanunu”yla, Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in döneminde “köy öğretmeni ve köye yarayan diğer meslek erbabını yetiştirmek” maksadıyla “tarım işlerine elverişli arazisi bulunan yerlerde“ kurulan enstitüler...

Köy Sosyolojisi (Kırsal Sosyoloji): [Rural-village sociology // Land-Dorfsoziologie]: Köyinsanların köy hayatını, sosyal yapısını, iktisadî faaliyetlerini, değerlerini, kültürlerini, eğitimlerini ve şehre göç akımını inceleyen bir bilim dalıdır.

Köy Topluluğu (Kırsal Topluluk; Kır Toplumları): [Rural population // Laendliche-Land Bevölkerung]: Kırsal topluluğun kendi müşterek faaliyetlerini yürütecek şekilde bir köyde veya mezrada, dağınık çiftliklerde yaşayan insanlar...

Köy: [Village // Dorf; Landgemeinde]: 1924 tarih ve 442 sayılı "Köy Kanunu"na göre bir tüzel kişiliğe sahip olan köy, nüfusu 2 binden aşağı olan yerleşim bölgeleri...

Kreş ve Gündüz Bakımevleri: [Day nursery; Daily children’s home // Kindertagespflegeanstalten; Kindergarten für Kinder biz zu 6 Jahren]: 0-6 yaş arası çocukların bakımlarını gerçekleştirmek, bedenî ve ruhî sağlıklarını korumak ve geliştirmek, bu çocuklara temel değer ve alışkanlıkları kazandırmak maksadıyla tesis edilen aile dışı ve/fakat kısmen de olsa aileyi ikame eden, sunduğu hizmetler karşılığında ücret alan ve yatılı olmayan okul öncesi gündüz bakım ve eğitim yuvaları..

Kriz (Buhran; Bunalım): [Crisis // Krise]: Fransızca kökenli bir kavram olan kriz, iktisadî, malî, siyasî, psiko-sosyal hayatımızda, arzu edilmediği halde birden tezahür eden ve sosyal hayatımızın bir çok alanını âdeta felç eden, sosyal münasebetlerimizi ciddî mânâda sarsan, alternatif çözüm yollarını tıkayan, idarecileri ve halkı maddî ve mânevî sıkıntılara iten bir gerilim durumu

Kronobiyoloji: [Chronobiology // Chronobiologie]: Kainatta, insanlarda ve diğer bütün canlılarda gözlenen periyodik ve ritmik dinamizmi inceleyen bir bilim dalıdır. // Çevrenin periyodik ve ritmik bir dinamizme sahip olduğunu (Örn.: Geceyi gündüzün, kışı ilkbaharın takip etmesi gibi) bu ritmik çevrede gelişip yaşayan organizmaların yanında, bir bio-psiko-sosyal varlık olan insanın da çevresine uyum gösterebilmek maksadıyla, fizyoloji, tutum ve davranış ritimleri geliştirdiğini ortaya koyan bir bilim dalı...

Kurum Ahlâkı (Örgüt Ahlâkı; İşletme Ahlâkı): [Ethics of a institution-enterprise-organization // Organisations-Institutions-Betriebs-Unternehmensethik]: Bir kurumun (örgütün; işletmenin), faaliyetlerini etkili ve sağlıklı bir biçimde veya huzurlu bir ortamda yürütebilmesi için, tespit ettiği ve hayata geçirmek istediği bütün etik kaide ve değerlerdir. // Bir kurumun, idarî ve moral değerlerinin standartları ve genel ahlâkî kaidelerin kurum davranışına uygulanması...

Kurum Kültürü (Örgüt Kültürü; İşletme Kültürü): [Culture of a institution-enterprise-organization // Organisations-Institutions-Betriebs-Unternehmenskultur]: Bir kuruluştaki çalışanların iş performansını ideal bir seviyeye çıkartmak maksadıyla, üst yönetim tarafından tanımlanan ve uygulanması istenilen davranışların, inançların ve kuruma/örgüte ait spesifik değerlerin toplamı....

Kurum Türleri (Kurumların Sınıflandırılması): [Types of institutions // Institutionsformen]: Kurumlar, belirlenebilecek farklı ilke ve hedefler açısından, çeşitli sınıflandırmalara tâbi tutulmaktadır....

Kurumlar Sosyolojisi: [Sociology of Institutions-Associations // Soziologie der Institutionen-Vereinigungen]: Genel sosyolojinin ana dalları mahiyetinde olan alt sosyal birimlerini ele alan bilim dalıdır...

Külhanbeyi: [Tramp; Bum; Good-for-nothing // Junger Vagabund; Taugenichts; Strolch]: Osmanlının son döneminde ortaya çıkan ve en azılı kabadayılardan sayılan bir gruptur. Külhan, hamamların ateş yakılan bölmesinin adıdır.

Külliye: [Islamic-Ottoman social complex // Islamischer-Osmanischer Sozialkomplex]: Neredeyse bir şehir veya kasabanın nüvesini teşkil eden bir külliye, genelde câmi, medrese, bimarhâne, kervansaray, kütüphâne ve hamam gibi insanlara faydalı olan sosyal tesislerden meydana gelen bir kompleks...

Kült (Putperestlik): [Cult // Kult]: Latince “Cultus” kelimesinden türeyen kült terimi, akli bir delil ve gerekçe olmadığı halde herhangi bir nesneyi, insanı veya hayvanı ilah-put edinme ve buna (bunlara) ihtiram (saygı) gösterme veya tapma anlamına gelir...

Kültür (Hars): [Culture // Kultur]: Bir toplumun, maddî-mânevî hayat imkanlarının toplamıdır. // Sosyal hayat süreci içinde ortaya çıkan ve bir millete niteliklerini veren ve başka millet veya toplumlarda farklılık gösteren maddî ve mânevî değerlerin bütünüdür.

Kültür Sosyolojisi: [Sociology of culture // Kultursoziologie]: Belli bir toplumda sosyo-ekonomik kalkınmada kültürün katkısını inceleyen, kültürel değerlerin neler olduğunu, kültür değişmesi ve sosyal yapı arasındaki karşılıklı münasebetleri araştıran bir disiplin...

Kültürel Faaliyetler: [Cultural activities // Kulturelle Aktivitaeten]: Kültür hayatımıza yönelik faaliyetlerin bütünüdür. // İnsanların, kendilerine kültürel meşguliyetler edinmeleri...

Kültürel Gecikme (Kültürel Boşluk): [Cultural lag // Kulturelle Lücke]: Sosyal değişim veya çarpık kentleşme-anomik kentleşme sürecinde maddî kültür unsurları ile manevî kültür unsurları arasında meydana gelen boşluktur

Kültürel İhtiyaçlar: [Cultural needs // Kulturelle Bedürfnisse]: İnsanların ve çalışanların kültür ve sosyal hayatları ile ilgili ihtiyaçları....

Kültürel Kaynaşma (Akkültürasyon): [Cultural amalgamation; Social adaptation on cultural facts // Akkulturation; Soziale Anpassung an kulturelle Gegebenheiten]: Kişi, grup veya toplumların, diğerleriyle sosyal münasebete geçmesi ve onlardan belirli kültürel unsurları temellük (kendine mal etme) edip veya ödünç alıp, kendi kültürüyle birleştirmesi....

Kültürel Profil: [Cultural pattern-profile // Kulturelles Profil]: Bir kuruluşun, sosyal grubun veya insanın yaşama tarzı ve hayata bakışı hakkında bilgi veren değerlerdir. Bu değerler, şahsî inanç, ahlâk yapısı, alışkanlık, gelenek, eğitim seviyesi, deneyim ve uygulamaya yönelik hâl ve hareketlerdir. Kuruluşlarda ise kurum kültürü ve ahlâkıdır.

Kültürün Yeniden Üretimi: [Reproduction of cultur // Kulturreproduktion]: Kültürel değerlerin korunması ve yaşatılması maksadıyla, bunların bilinçli olarak nesilden nesile aktarılması...

Kür: (Bkz. Sağlık Turizmi).

Küresel Haklar: [Global rights // Globalrechte]: Küreselleşmenin ortaya çıkardığı sosyal, iktisadî ve teknolojik değişim ile birlikte, özellikle küresel boyutta faaliyet gösteren kişi, grup, kurum ve kuruluşlara verilen-verilmesi gereken haklar....

Küresel İmaj (Global İmaj): [Global image // Globalimage]: Dünya çapında meydana gelen imajların bütünü...

Küresel Köy: [Global village // Globaldorf]: Bilhassa elektronik iletişim sistemlerinin hızla yaygınlaşmasıyla birlikte, dünyanın ve dünya ülkelerinin, küçük bir topluluk gibi, fizikî ve coğrafî olarak olmasa da, birbirlerine çok yakın ve birbirlerinden hemen hemen her hususta haberdar olacağını ileri süren görüş.

Küresel Reformcular: (Bkz. Küresel Gruplar).

Küresel Riskler (Global Riskler): [Global risks // Globalrisiken]: Küreselleşme, yani küresel bir takım faaliyetlerden dolayı değişik alanlarda ortaya çıkan yeni tehlikeler.

Küresel Yayımcılar: (Bkz. Küresel Gruplar).

Küresel Yeşil Muhalefet: (Bkz. Küresel Gruplar).

Küreselleşme (Globalleşme): [Globalization // Globalisierung]: Kelime olarak, “bütünün kuşatılması, sarılması, bütünleştirilmesi” anlamına gelir....

Google

İnternetten Online Sipariş Vermek İçin Tıklayın