Faal Nüfus:
(Bkz. İşgücü).
Faaliyet
(Eylem) Araştırması: [Activity research // Taetigkeitsstudien]:
Sosyal yapı ve münasebetlerin özelliklerini anlamak, ilmî çalışmalara
katkıda bulunmak gibi hedeflerden ziyâde, pratik, uygulanabilir, somut
çözümler getirecek neticeler elde etmeye yönelik olarak yapılan veya
yaptırılan sosyal araştırmalar.
Faaliyet:
(Bkz. Etkinlik).
Fabianizm:
Romalı devlet adamı F. Maksime’den esinlenerek, 19. yüzyıl
ortalarında İngiltere’de Fabian Derneği olarak ortaya çıkan, sosyalizmi
mümkün olan en iyi şekilde adalet ve mutluluğu sağlamak olarak
algılayan, özünde reformist sosyalizmin teorik sorunlarıyla fazla
ilgilenmeyen ve İngiliz İşçi Partisi’nin çekirdeğini oluşturan
devrim karşıtı bir akım.
Fak-Fuk-Fon
(Fakir Fukara Fonu): (Bkz. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik
Kanunu).
Fakirlik
(Açlık; Yoksulluk; Mahrumluk; Haybet): [Poverty // Armut]: Arapça
bir isim olan “fakr” kelimesine, Türkçe isim yapma eki (lik)
eklenerek ortaya çıkan fakirlik terimi, zenginliğin zıddı olarak
muhtaçlık, temel ve zorunlu ihtiyaçları yeterince karşılayamama, yani
açlık ve çaresizlik, yokluk-yoksulluk, miskinlik, yeterli varlığa
sahip olamama, kazançtan ve gelirden mahrum olma anlamlarına gelmektedir. //
Sosyal siyaset açısından fakirlik, insan haysiyetine ve
şahsiyetine yaraşır bir hayat düzeyinin altında, maddi yönden tam anlamıyla
veya nispi olarak yetersiz olma durumudur...
Fakirlik
Belgesi: [Poverty certificate // Armutsschein]: Türkiye Cumhuriyetinde
muhtarlık tarafından menkul ve gayri menkul malı olmayan, her hangi bir
sosyal güvenlik kurumundan maaş almayan ve ancak başkalarının yardımı ile
geçinebilen yardıma muhtaç kişilere verilen belge...
Fakru-Zaruret:
[Poverty and need // Armut und Not]: Geçici veya beklenilmeyen
maddî zorluklardan dolayı ortaya çıkan zaruret (çaresizlik,
sıkıntı, fakirlik).....
FAO:
(Bkz. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü).
Farklılaşma:
[Differentation // Differenzierung; Unterscheidungsprozess]: İktisadî ve
sosyal yönden gelişmiş karmaşık bir
toplumda her bir ferdin,
diğerlerinden farklı sosyal tecrübelere sahip olması sebebiyle, toplumda
meydana gelen ferdî ayrılma, uzmanlaşma, vazife
veya fonksiyon ihtisaslaşması...
Fason İmalat:
[Sub-production //
Fassonproduktion]: Bir mal ya da
hizmetin tümünün
ya da bir bölümünün bir ana firma tarafından bağlantıda bulunduğu yan
firmaya sipariş edilmesi ve malın
bu firma tarafından verilen ölçülere uygun şekilde üretilmesi.
Faşist
Devlet: (Bkz. Kutsal Devlet).
Fatalizm
(Kadercilik): [Fatalism // Fatalismus]: Bütün hadiselerin, bozulmaz ve
değişmez bir şekilde tabiatın ve(ya) kâinatın üstünde mevcut olan yegâne bir
(ilahî) güç tarafından önceden tespit edilmiş olduğuna inanan kaderci (panteist
veya teist) doktrin.
Faydacılık
(Nef’iyyet; Menfaatçılık; Utilitarizm): [Utilitarianism // Utilitarismus]:
Üstün değerlerinin yanında hareket düzeninde olduğu gibi bilgi
düzenindeki bütün değerleri menfaate bağlayan felsefî doktrin. // Sadece
fayda ve menfaat sağlayan şeylerin peşinde koşma hâli.
Fazilet (Erdem):
[Virtue // Tugend]: İnsanın
başkalarından üstün ve meziyetli olmasını sağlayan ahlâkî
yapı.
Fazla Mesai Ücreti:
(Bkz.
Ücret Dışı Ödemeler).
Fazla Mesai:
[Overtime //
Überstunden]: İşçinin
günlük veya haftalık normal iş süresinin üzerinde yaptığı çalışmadır.
Fedakâr (Fedakârane;
Özverici): [Self-sacrificing // Opferbereit]: Sosyal fedakârlık
gösterebilen bir insan.
Fedakârlık
(Cömertlik; Diğergamlık; Sehavet; Sümûhat; Semahat): [Generosity; Self-sacrifice
// Opferbereitschaft; Selbslosigkeit; Freigebiegkeit]: El açıklığı. //
Kendisini, diğer insanlar için feda etmek.
Fehim:
[Comprehension // Verstand; Verstaendnis]: Zihnî kavrayış. // Aklın
bilmesine imkan tanıyan, bütün insanlarda ortak olan ve dile
getirileni anlama ve idrak kabiliyetidir.
Felç
(İnme): [Paralysis // Schlaganfall; Laehmung]: Bedenin sağ veya sol
yarısında, alt veya üst yarısında, genelde beyin veya omuriliği ilgilendiren
hastalıklardan sonra ortaya çıkan hafif-kuvvetli güçsüzlük, kuvvet kaybı.
Felsefe (İlm-i
Hikmet): [Philosophy // Philosophie]: Felsefe = Filyo + Sofia = Bilgi
(Hikmet) sevgisi. // Varlık, bilim, olgu ve
hadiselerin, deney, müşahede, akıl, düşünce ve tefekkür
yoluyla araştırılmasına gâye edinen disiplin.
Felsefe
Doktrinleri: [Philosophy doctrines // Philosophische Doktrine]: Değişik
felsefe ekollerinin, düşünce ve görüşleri etrafında ortaya
çıkardıkları ve geliştirdikleri temel esaslar.
Feminist
Hareket: (Bkz. Feminizm).
Feminizm
(Kadın Hareketi; Feminist Hareket): [Feminism // Feminismus]: Latince
“femina” (kadın) kökünden gelen feminizm terimi, ilk kez 1851’de
Fransızca’da “kadınsılık”a atfen kullanılmıştır. // Terim olarak
feminizm, kadınların öncülüğünde veya kadınların katılımı ile ortaya çıkan
ve kadınların haklarını savunmayı, cinsiyet ayrımından doğan
sorunları aşmayı ve bu ayrıma karşı çıkmayı hedefleyen örgütlü faaliyet ve
hareketlerin bütünü....
Fenomenizm
(Hadisecilik): [Phenomenonism // Phaenomenismus]: Her türlü metafizik
olgu ve varlığı (ruh, şeytan, melek vb.) inkar eden, bilgiyi,
olaylara, yani idrak edilenebilene bağlayan materyalist bir felsefî
doktrin....
Feodalizm
(Derebeylik; Servaj Rejimi): [Feudalism; Servage regime // Feudalismus;
Lehnswesen; Lehnsherrschaft]: Tarihte ve özellikle Ortaçağda görülen
sosyal örgütlenme biçimlerinden olan feodalizm, tabakalaşmaya
dayanan bir sosyal yapıdır.
Feraiz
(Miras İlmi): [Science of islamic inheritance // İslamische
Erbschaftslehre]: İslâm miras hukuku terimi olarak feraiz, belirli miras
hisseleri anlamını ifade eder. Ölenin geride bıraktığı mal ve
hakların belli ölçülerde, şer'i vârislere (mirasçılara) bölünmesinden söz
eden fıkıh ağırlıklı bir ilim dalıdır.
Feraset:
[Hellsehen; Hellsichtigkeit]: Sözlükte “görüş, zan ve idrakte,
tecrübe ve deliller vasıtasıyla dikkatle bakıp isabet etmek”, “Zihnen
uyanık olmak” ve “bir şeyi çabukça anlama kabiliyeti göstermek”
anlamlarına gelen feraset, sosyal psikolojide bir kimsenin,
ahlak, iç dünyası ve istidadını, yüzünden anlama becerisine-gücüne sahip
olmaktır. // Sebebi tam olarak bilinmemekle beraber, bir nevi 6. his
ve(ya) bir ilham eseri olarak, insanın içine doğan
seziş-duygu....
Ferdiyetçilik (Bireycilik; Endividüalizm; Hodbînlik): [Individualism //
Individualismus]: İnsanların fayda ve maddî menfaatlerini,
sosyal (topluma ait) faydalardan daha üstün veya daha mühim olduğunu
ileri süren görüş....
Ferdiyetçilik Teorileri: [Theories of individualism //
Individualismustheorien]: Ferdin ve ferdi olanın dışında kalan hiçbir şeye
üstünlük tanımayan; son tahlilde bütün sosyo-ekonomik faaliyetleri, hatta
gelmiş geçmiş bütün medeniyetleri sadece insan unsuruna
indirgeyen teoriler.
Fert
(Birey): [Individual // Individium]: Toplumu meydana getiren,
benzer yanlarını kendinde taşımakla birlikte, mizaç, huy, fikrî ve hissî
vasıfları bakımından kendine has bazı farklı özellikleri olan insan.
Fetişizm:
[Fetichism // Fetischismus]: Etnolojide
fetişizm, cansız bir nesneye (yani fetişe’ye) tapma, onu
tapınacak bir put (ilah) haline getirme ve ona olağanüstü bir güç
atfetme anlamlarına gelir.
Fırsat
Eşitliği: [Equality of oppinions-chances // Chancengleichheit]:
Toplumda sosyal, ticarî, meslekî ve eğitime yönelik
imkanlardan yararlanma konusunda, fertlere, mümkün mertebe adil ve eşit
haklar verilmesi gerektiğini öne süren görüş.
Fıtrat
(Cibilliyet; Hilkat):
[Creation; Disposition // Schöpfung;
Naturanlage]: Bir şeyi başlangıcında yarmak, kazmak anlamına gelen “fatr”
kökünden türemiş olan fıtrat, kelimesi, “ilk yaratılış” manasına gelir.
Yani, mutlak yokluğun yarılarak, içinden varlığın çıkmasıdır. Bu yarma
sonucu ortaya çıkan ilk varlık hali.....
Fıtrî (Hılkî;
Cibillî): [Natural; Innate; Inborn // Natürlich; Angeboren]: Fıtrata,
yani yaradılış maksadına uygun olan.
Fıtri
Sosyal Dayanışma: [Innate social solidarity // Angeborene soziale
Solidaritaet]: Yakın (aile fertleri, akraba ve komşu)
ve geniş sosyal çevreye kadar yayılmasına imkan tanıyan ve genelde
fıtratın temellerine dayanan (Örn.: Sevgi ve saygı,
şefkat, merhamet vb.) gönüllü sosyal dayanışma örneği...
Fıtrî
Sosyal Siyaset: [Innate social policy; Social policy in according to
creation of people // Sozialpolitik gemaess natürliche Veranlagung der
Menschen]: Geniş mânâda toplumun, dar mânâda belirli bir sosyal
grubun veya kesimin (kadın; çocuk; yaşlı; özürlü gibi) sosyal
sorunların çözümünde, genel olarak bio-psiko-sosyal bir varlık
olan insanların ontolojik altyapısının, yani fıtrat, ruh
ve biyoritm gibi temel hususiyetlerin, dikkate alınarak çözüme
kavuşturulması...
Fikir: [Idea // Idee]: Yunanca “İdein”, yani “görmek”
fiilinden türeyen bir kavramdır. Orijinal anlamıyla, “bir nesnenin
görülebilir şekli-yapısı” veya “optik görüntüsü”dür. // Terim olarak fikir,
tefekkür etmek, düşünmek demektir. // Aklın yolunu aydınlatan, ona
yeni ufuklar açan bir zihnî meşale...
Fikircilik:
(Bkz. İdealizm).
Fiksiyon (Muhayyelât):
[Fiction // Fiktion; Erdichtung; Annahme]: Hayal edilen şeyler. //
Gerçeklikle hiçbir karşılığı bulunmayan muhayyel (tahayyül olunmuş, hayal
kurulmuş) düşünceler veya zihnî tasavvur.
Filoloji
(Dil Bilim; Lisaniyat): [Philology // Philologie; Sprach- und
Literaturwissenschaft]: Kendine mahsus kanunları (grameri) olan ve bu
kanunlar çerçevesinde gelişen canlı konuşma ve yazı dilini inceleyen
bir bilim dalıdır.
Finalizm
(Gâyecilik): [Finalism // Finalismus]: Kâinatta her hadisenin, belli bir
plân dairesinde belirli bir gâyeye doğru geliştiğini, canlı-cansız her
varlığın bir maksada göre yaratıldığını, hiçbir hadisenin boş yere ve gelişi
güzel meydana gelmediğini ileri süren anti-determinist bir felsefî
doktrin.
Fitne:
[Riot; Instigation; Disturbances; Unrest // Aufruhr; Unruhe; Tumult; Krawall]:
İnsanlar arası sosyal münasebetin gevşemesi, sosyal
yardımlaşma ve dayanışmanın bozulması ve bunun yerine toplumda ihtilaf,
kargaşa, karışıklık, anarşizm ve çekişmenin hâkim olması sonucunda
sosyal bozulma, parçalanma ve huzursuzluğun baş göstermesidir.
Fitre (Fııtır
Sadakası; Sadaka-i Fıtır): [Special form of islamic alms-charity //
Besondere form von Almosenleistung im İslam ]: İslam dininin fakirlere
yardım olmak üzere getirmiş olduğu bir sosyal uygulama türüdür. //
Ramazan bayramını geçirmemek üzere verilecek olan bir sadakadır.
Fiyat
Politikası: Sosyal siyasetin araçlarından olan fiyat politikası
sâyesinde, tüketicilerin haklarını korumak maksadıyla özellikle dar ve sabit
gelirlilerin alım gücü korunur. Bir başka ifadeyle, toplumdaki geniş
kesimlerin tükettiği temel ihtiyaç mallarının fiyatlarında istikrar
sağlanması açısından, bu malların dolaylı-dolaysız yollarla sübvanse
edilmesine gidilir
Fizibilite:
[Feasibility //
Durchführbarkeit]: Bir projenin gerçekleştirilebilir ya da uygulanabilir
olup olmadığının belirlenmesi maksadıyla yapılan teknik, malî, hukukî ve
idarî incelemeler ile piyasa ve kuruluş yeri araştırılması gibi çalışmaların
tümüdür.
Fizik
Hakikati: [Physical reality // Physikalische Realitaet]: Sinir
sistemimizin ve hislerimizin idrak ettiği maddi dünya veya
fiziki çevre. (Bkz. Hakikat).
Fizyokrasi:
[Physiocracy // Physiokratismus]: Toprağın yegâne zenginlik
kaynağı, dolayısı ile gerçek üretken faaliyetin de tarımla uğraşmak
olduğunu; diğer mesleklerin varlıklarını tarıma bağlı olarak
sürdürmeleri sebebiyle bunların net hasıla üretmeyen kısır meslekler
olduğunu savunan 18. yüzyıl iktisat ekolü.
Fizyoloji:
[Physiology // Physiologie]: Yaşayan varlıkların beden yapısı ve
fonksiyonel işleyişi ile uğraşan bilim dalı...
Fizyolojik
Güdüler: (Bkz. Güdü Türleri).
Fizyolojik
İhtiyaçlar (Temel İhtiyaçlar): Bkz. İhtiyaç).
Fizyolojik
Psikoloji:
[Physiological psychology // Physiologische
Psychologie]: Davranışın altında yatan fizyolojik süreçleri araştıran
psikolojinin bir dalıdır.
Fizyolojik
Riskler (Fizikî Riskler): [Physiological risks // Physiologische Risiken]:
Bedenin yıpranması ve organların fonksiyonel bozukluğa uğraması, kişinin
kendinde, kendi bünyesinde meydana gelen ve toplumsal sonuçları
itibariyle sosyal boyutu olan tehlikelerdir.
Fizyoterapi
(Fizik Tedavi): [Physiotherapy // Physiotheraphie]: Fizikî yönden darbe
yemiş, sakatlanmış, eklem, kas ve (ya) kemiklerinde her hangi bir hastalığa
yakalanmış kişilere, egzersiz, masaj ve diğer bazı cihazların yardımıyla,
uygulanan bir tedavi yöntemidir.
Fizyoterapist: [Physiotherapist // Physiotherapeut]: Fizik tedavi
cihazlarının kullanılması konusunda eğitim almış, fizik tedavi
uzmanlarının tavsiyeleri doğrultusunda hastaların tedavisinde ve eski fizikî
güçlerine kavuşmada yardımcı olan sağlık elemanı.
Flört:
[Flirt // Flirt]: Evlilik öncesi çiftlerin birbirlerini daha iyi
tanımalarına imkan veren yakın ilişki. // Evlilik öncesi veya evlilik
dışı aileye benzer bir beraberlik veya arkadaşlık seviyesinde bir
yakınlık. (Bkz. Metres Hayatı).
Fobi: [Phobia
// Phobie]: Kişinin, gayri ihtiyarî olarak, izahı bazen mümkün olmayan,
elinde olmayan sebeplerden dolayı bazı şeylere, durumlara veya varlıklara
karşı duyduğu mantık dışı şiddetli korku veya ısrarlı bir
saplantı.
Folk Sosyolojisi: [Sociology of folk // Volkssoziologie]: Doğumdan
ölüme kadar sosyal hayatın hemen hemen bütün yönlerinin, insanın
ve toplumun üzerideki etkilerini araştıran bir bilim dalıdır.
Folklor (Halkıyat; Halk Bilim; Halk Bilgisi): [Folklore // Folklore;
Folkloristik; Volkskunde]: İngilizce “”Folk”, Almanca “Volk”
kelimesi “Halk” anlamına gelir. İngilizce “Lore” ise “Bilgi”
veya “Bilim” anlamlarına geldiğine göre, “Folklor”, “Halk
Bilim” veya “Halk Bilgisi” mânâlarına gelir.
Fonksiyonalizm:
[Functionalism // Funktionalismus]: Sosyolojide
Fonksiyonalizm, toplumu,
kültürel ve sosyal
bir bütünlük içinde ele alan, kültürel ve
sosyal unsurların işlevlerini, vazifelerini
ve gâyelerini araştıran bir bilim
dalıdır.
Form
Psikolojisi: (Bkz. Gestalt Psikolojisi).
Formel
Eğitim: [Formal education // Formelle Erziehung]: Önceden hazırlanmış
bir program çerçevesinde, plânlı olarak yapılan ve öğretmen aracılığıyla
gerçekleştirilen bir eğitim biçimidir.
Fransız
Devrimi (İhtilâli): [French Revolution // Französische Revolution]:
1789’da Fransa’da, yükselen burjuva sınıfının sosyal dengelerde
yeni ve üstün bir yer elde etmek maksadıyla harekete geçmesiyle başlayan,
konjonktürel toplumsal faktörlerin de yardımıyla gerçekleşerek, sonuçta
topyekün sosyal yapının değişmesine yol açan devrim.
Frenk
Mukallitliği: (Bkz. Batılılaşma).
Frenoloji:
[Phrenology // Phrenologie]: “Kafatası bilimi” anlamına gelen
frenoloji, şahsiyet hususiyetlerini ve ferdin akli-zihni
becerilerini, yüz biçimine ve hatlarına ve özellikle kafatasının yapısına
göre açıklamaya çalışan, bilimsel yönü tartışmalı olan bir disiplin.
Fuhuş
(Fahişelik): [Prostitution // Prostitution; Gewerbsmaessige Unzucht]:
Evlilik dışı cinsel ilişkiler. // Cinsel hizmetlerin, para karşılığı
sunulması. // Geniş anlamda fuhuş, gayri meşru cinsel ilişkilerin ve
cinsel sapmaların bütünüdür. Buna göre, kadının, evlilik dışı
cinsel ilişkilerde bulunması fuhuş olduğu gibi, kadının kadınla ve erkeğin
erkekle, erkeğin na-mahrem bir kadınla olan cinsî münasebeti ve(ya)
hayvanlarla cinsel ilişki de fuhuştur.
Fukaraperver: [Someone who helps poor people // Jemand, der arme
Menschen unterstützt]: Fakirleri besleyen; Yoksulları gözeten; Muhtaçları
koruyan ve onlara maddî yardım yapan kişi. (Bkz. Sosyal Dayanışma).
Fütüroloji:
(Bkz. Gelecek Bilim).
Fütüvvetnâme: [Rules and regulations of Turkish-Islamic guild // Satzung
der Türkisch-Islamischen Zunft]: Ahi Birliklerine giriş, çalışma
ve terfi şartlarını, bekar gençlerin (çırakların) dikkat etmeleri
gereken ahlaki kaideleri ve törenleri tanzim eden ahi
yönetmeliği.
|