Modern Dünyada Sosyal Bakım Biliminin Konusu ve Diğer
Bilim Dalları Arasındaki İlişkisi
Sosyal
bakım bilimi, konu
olarak
uygulanmakta olan bakım
hizmetlerinin türünü ve alanını (hasta, yaşlı veya
özürlülere yönelik bakım)
saptadıktan sonra işleyiş yönünü
incelemekte ve değerlendirmektedir.
Bu çalışmalarla birlikte,
hayata geçirilen
bakım hizmetlerinin
bakıma muhtaç kişiye
ve onun sosyal çevresine
ne gibi olumlu-olumsuz
etkiler yaptığı da
araştırılmaktadır.
Bununla ilgili olarak, bakım
görevini üstlenen evdeki amatör
(gönüllü) bakıcıların yanında
özel veya resmî bakım merkezlerinde görevli profesyonel
(uzman) elemanların
hizmet
kalitesini artırabilmek
için,
son yıllarda sosyal bakım bilimi dalında standart ve bireysel
bakım
modellerinin oluşturulmasına
ve geliştirilmesine yönelik proje çalışmaları
yoğunluk kazanmaktadır.
Bireysel ihtiyaçları da
dikkate alan standart
bakım modelleri, bakım
hizmetlerinin yapısını,
niteliğini ve uygulama
biçimini genellikle olumlu yönde etkilemektedir.
Sosyal
bakım biliminin diğer önemli konuları ise, bakım
hizmetlerinin örgütsel yapısı,
sistemi, yönetim işlevi ve multi-disipliner işbirliğidir.
Etkili ve verimli bakım
hizmetlerinin
sağlanmasında bilimler
arası bir ilişkinin varlığı
ile birlikte multi-disipliner bir işbirliğinin öneminin genel
olarak kabul görmesinden
sonra uzman bakıcıların,
sağlık ve sosyal
içerikli meslek dallarından mezun olan
diğer elemanlarla birlikte koordineli
bir çalışmaya gitmeleri önem kazanmaktadır.
Değişik meslek gruplarına
mensup elemanlar arasındaki
koordinasyonu sağlamakla yükümlü olan sosyal bakım
biliminin bir şubesi hâline gelen
'Bakım Yönetimi' (Nursin management - Pflegemanagement),
meslekler arası işbirliğini
organize ederek, bakım ve yardıma muhtaç insanların
farklı yapı ve ihtiyaçlarına göre
en ideal ve en optimal bakım
hizmetlerinin sunulmasına yardımcı olmaktadır.
Sosyal bakım bilimi,
spesifik insanî faaliyetleri açısından farklı hizmet anlayışı ifa etmeyi
hedefliyorsa da, ilmî araştırmalarda, diğer bilim dallarında geçerlilik
kazanmış ve bakım sorunları ile yakın ilgisi olan nazariyeler ve metotlardan
da istifade etmekte ve kendi alanında gelişmektedir. Batı Dünyasında sosyal
bakım bilimi, kendine has olarak oluşturduğu ve geliştirdiği teorik, metodik
ve spesifik meslek ağırlıklı modelleri ve uygulamalarıyla sosyal bilimler
arasında artık önemli yer almaktadır.
Bakıma muhtaç kişilerin
bazen karmaşık, bazen de özel ihtiyaçlarının bir gereği olarak, sosyal bakım
bilimi, sosyal içerikli bir çok bilim dalı ve bunlara bağlı olarak bir o
kadar meslek grupları ile de kesişmektedir. Bakıma muhtaç kişilere sağlanan,
tıbbî, psiko-sosyal ve bakım hizmetlerini ayırmak, bazen bu yüzden hayli güç
olmaktadır.
Bakıma muhtaç kişilerin,
bakıma muhtaçlık türüne ve bakıma muhtaç kişinin ihtiyacına göre değişik
boyutlarda dolaylı veya dolaysız olarak ilgi alanına giren bazı önemli bilim
dallarını (meslek gruplarını) ve hizmetlerini şu şekilde tasnif edebiliriz:
·
TIP ve SAĞLIK
BİLİMLERİ: (Hekim; Pratisyen; Fizik Tedavi Uzmanı; Plastik Cerrah; Diş
Hekimi; Ortez-Protez Teknisyeni; Göz Hekimi; Kulak-Burun-Boğaz Uzmanı;
Ürolog; Geriatrist; Pediatrik Nörolog; Psikiyatrist // Fizyoterapist;
Rehabilitasyon Hemşiresi; Konuşma Terapisti; Odyolog; Klinik Psikolog; Hasta
Bakıcısı): TIBBÎ TEDAVİ VE TIBBÎ REHABİLİTASYON HİZMETLERİ
·
SOSYAL HİZMETLER:
(Sosyal Hizmet Uzmanı; Sosyal Danışman; Aile Danışmanı; Sosyal
Pedagog; Sosyal Gerontolog; Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı; Özel Eğitmen;
Sosyal Çalışmacı; İş ve Uğraşı Terapisti): SOSYAL KORUMA-DESTEK VE
SOSYAL REHABİLİTASYON HİZMETLERİ.
·
İLAHİYAT:
(Papaz, Ruhban; Moral Hocası; İmam; Vaiz; Din Psikologu;; Sosyal
İlahiyatçı): DİNİ DESTEK VE MANEVİ REHABİLİTASYON HİZMETLERİ.
·
PSİKOLOJİ:
(Psikolog; Sosyal Psikolog; Psikoloji Danışmanı; Logoped: Konuşma
Terapisti): PSİKOLOJİK DESTEK VE REHABİLİTASYON HİZMETLERİ.
·
EV İDARESİ:
(Öko-Tropolog: Ev İdaresi ve Beslenme Uzmanı; Diyetisyen) EV İDARESİNE
YÖNELİK BİLGİ, DANIŞMNALIK VE DESTEK HİZMETLERİ.
·
SOSYAL GÜVENLİK:
(Sosyal Güvenlik Uzmanı; Sosyal Siyasetçi; Sosyal Araştırmacı;
Sosyal Bürokrat): SOSYAL SİGORTALAR VE(YA) KAMUSAL SOSYAL YARDIM
(İVAZ) HİZMETLERİ.
Tıp-Tıbbî Rehabilitasyon
İle Sosyal Bakım Arasındaki İlişki
Tıp ile
bakım hizmetleri arasında tarihî bir süreçten gelen hiyerarşik ve
inter-disipliner (bilimler arası) bir bağ mevcuttur. Sağlık sistemini
kapsayan kanunî düzenlemelerde olduğu gibi, uygulama sahasında da daima tıp
bilimi lehine bir hiyerarşik yapı tespit edilebilir.
Bununla
birlikte temel bakım hizmetlerine ait bilgilerin tıp fakülteleri çatısı
altında verilmesi gerektiği görüş, son zamanlara kadar geçerli idi. Nitekim,
Almanya'da tıp tahsili gören öğrenciler, geçmiş yıllarda uygulamalı olarak
iki aylık hasta bakıcılığı dersi almak mecburiyetindeydi.
Bugün,
hasta bakıcılığı gibi bakıcılık dersleri, tıp fakültelerinden ziyâde sosyal
bakım yüksek okullarında okutulmaktadır. Ancak, şu da bir gerçek ki, sosyal
bakım hizmetlerinin etkili ve verimli olarak yürütülebilmesi maksadıyla,
sosyal bakım müfredatına, farklı boyut ve yoğunlulukta bile olsa, sosyal
bilimlerin yanında Anatomi, Sosyal Psikoloji, Sağlık Psikolojisi, Patoloji,
Fizyoloji, Gerontoloji, Geriatri gibi tıbbî ve psikolojik ağırlıklı derslere
de eklenmiştir. Sosyal bakım bilimi,
bakım hizmetlerinde üstün verimlilik ve etkinlik sağlayabilmek için, tıp ile
bağlantısı olan diğer bilim dallarını veya tıbbın alt dallarını kendisi için
tamamlayıcı ve(ya) bütünleştirici bir araç-basamak olarak görmektedir.
Şu bir
gerçek ki, tıp ve sosyal bakım bilimi
arasında gayri-ihtiyari olarak girift bir ilişki veya etkileşim ağı da
mevcuttur. Aşağıdaki misal, bu karmaşık ilişkiyi ortaya sermektedir.
·
Alt kalçada
kompleksli bir kırılmanın ortaya çıkardığı tedavi yönteminde anatomi,
fizyoloji ve pata fizyoloji bilgilerine ihtiyaç vardır. Hastanın bacağında
tüm tıbbî tedavi metotları denendiği hâlde, hastanın buna rağmen
yürüyememesi hâlinde, ayrıca psikoloji ve psiko-somatik bilgilere de ihtiyaç
vardır. Tedavinin tıbbî rehabilitasyon merkezinde devam etmesinin gerekli
görülmesi hâlinde, finansman meselesi ortaya çıkacağından, hastanın
sosyo-ekonomik şartlarının da göz önünde bulundurulması zorunludur. Tıbbî
rehabilitasyon hizmetlerinden de bir iyileşme sağlanamaması durumunda
kişinin malullük ve(ya) bakıma muhtaçlık durumu söz konusu olacaktır.
Uzman bakıcılar, tıbbî
tedavi ve rehabilitasyon süreçlerinde de çoğu zaman yer aldıkları için,
tıbbî alanda da temel bilgilere sahip olmaları önemlidir. Diğer taraftan,
şunu da kabul etmek gerekir ki, sağlık alanında meydana gelen hastalıkların
birçoğu, bakıma muhtaçlık ile direkt ilgisi yoktur. Özellikle basit olarak
değerlendirilen hastalıklar, kısa zamanda ve alışılmış ilaçlarla
giderildiğinden, bu gibi hastalıklara yakalananlar, genelde ya hiç, ya da
çok kısa bir süre için bakım hizmetlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Bakım
ihtiyacının yükü de genelde en alt derecelerdedir.
Ancak, ilerleyen yaşla
beraber bazı hastalık risklerinin yanında bakıma muhtaçlık da artan bir
olasılıkla kaçınılmaz bir hâl almaktadır. Meydana gelen çeşitli
hastalıkların tedavisinin güç veya imkânsız olması hâlinde, ortaya çıkan
olumsuz gelişmeler sonucunda yaşlı insanlar, hastalığın türü ve şiddetine
göre, çoğu zaman sürekli olarak bakım hizmetlerine ihtiyaç duymaktadırlar.
Bazen, uzun süren bir
tıbbî rehabilitasyon döneminden sonra
belirli derecede bir iyileşme
sağlanabiliyorsa da,
hastalıkların bir çoğunda geçmeyen
bir rahatsızlık
veya
sakatlık
kalabilmektedir. Hastada azamî hareket kabiliyeti elde edilebilmek için,
fizyoterapi programları çerçevesinde
fizik tedavisinin yanında aktif-pasif egzersizlerin yapılması gerekmektedir.
Bütün bu uygulamalar, bir iyileşmeyi
birlikte getirememiş ise, hastalığın kalıcı olmasına kesin gözle bakılabilir.
İşte asıl bu durumdan sonra, uzman bakıcılara önemli görev düşmektedir.
Çünkü kronik hastalıklardan kurtulamayan hasta, hastalığın türü ve
derecesine göre, değişik yoğunlukla bakım hizmetlerine ihtiyaç duyacaktır.
Tıbbî
rehabilitasyon ile sosyal bakım arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için,
rehabilitasyonun kavramsal içeriği ve özelliklerinin bilinmesinde fayda
vardır. Rehabilitasyondan, genel anlamda kişinin şahsî, sosyal, meslekî,
sağlık ve(ya) eğitim hayatında ortaya çıkabilecek engelleri önlemeye veya
bunları en azından gidermeye yönelik tedbir ve müdahaleler bütünü olarak
tanımlanmaktadır.
Tıbbî
anlamda ise rehabilitasyon, kişinin sağlığını, herhangi bir sebepten dolayı
tehdit etmiş engellilik durumunu, fizyolojik, anatomik ve çevresel
kısıtlamaların elverdiği ölçüde azaltmaya, mümkünse ortadan kaldırmaya
yönelik tedavi uygulamalarını içeren ve özürlü kişinin fiziksel kapasitesini
maksimum dereceye çıkartarak, günlük yaşamda mümkün olabilen en üst
fonksiyonel bağımsızlık seviyesine gelmesini sağlamayı amaçlayan hizmetler
bütününüdür. Bu şekilde kişinin psiko-sosyal ve meslekî fonksiyonlarının
yeniden kazandırılmasına yardımcı olunmaktadır.
Tıbbî
rehabilitasyon hizmetleri, tıbbî ve cerrahî tedavi yöntemlerinin yetersiz
kalması, kişinin rehabilite edilebilirliği söz konusu olması ve uygulanacak
rehabilitasyon programlarından olumlu sonuçların elde edilmesi mümkün
görünmesi durumlarda uygulanmaktadır.
Tıbbî
rehabilitasyon kapsamına, genelde kişinin çalışabilirliğini (iş
görebilirliğini) engelleyen ve sosyal hayata katılımını zorlaştıran bütün
hastalık, sakatlık veya yaşlılıktan kaynaklanan rahatsızlıklar girmektedir.
Bunun yanında, madde bağımlısı veya psikolojik-depressif rahatsızlıklar
içinde olanlar da tıbbî rehabilitasyon kapsamında yer almaktadır.
Tıbbî rehabilitasyon
hizmetlerini etkin bir sistem içinde yürütebilmek için, Dünya Sağlık
Teşkilatı (WHO) tarafından ICF (International Classification of Functioning,
Disability and Health) kodlama modeli geliştirilmiştir. Çok maksatlı bir
kodlama ve tanımlama sistemine sahip olan ICF, kişinin sağlığını tehdit
etmiş olan özürlülük veya kronik (süreğen) hastalıkların etkilerini bir
bütünlük içinde ele almakta ve değerlendirmektedir.
ICF, rehabilitasyon
programlarının optimal bir şekilde uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Bundan
dolayı da ICF, sağlık , sosyal hizmetler ve bakım sektörlerinde çalışan bir
çok uzmanın ortak başvuru kaynağıdır.
Kavramsal zenginliği ve
bütünlüğü açısından tıbbî rehabilitasyon hizmetlerine ortak bir dil sunan
ICF’nin kodlama ve tanımlama sistemi, çok teferruatlı olması hasebiyle, bu
çalışmada sosyal bakım hizmetleri açısından önem arz eden bazı özelliklerine
vurgu yapılacaktır.
1980 yılında WHO
tarafından ilk defa REHA kodlama sistemi olarak geliştirilen ICIDH-10
(International Classification of Impairments, Disabilities and Handicaps)
yerini alan ICF, ana tasnif boyutuyla beş (5) ana unsuruna sahiptir:
1.)
Beden Yapısı
2.)
Beden Fonksiyonu
3.)
Aktivite (Hareket)
4.)
Sosyal Katılım
5.)
Karmaşık Faktörler (Çevre, Aile, Kişi)
Kodlamaya tâbi tutulan bu
beş kavramın tezahürü veya boyutu şu şekildedir:
1.)
Beden yapısı ve bundan doğan sakatlıklar.
2.)
Beden fonksiyonu ve bundan doğan rahatsızlıklar
veya bozukluklar.
3.)
Kişinin aktivite durumu ve bundan doğan
rahatsızlıklar.
4.)
Kişinin topluma katılım sorunu ve bundan doğan
engeller.
5.)
Karmaşık faktörlerden doğan kişisel, sosyal ve
çevresel sorunlar.
Haddizatında bütün bu
kavramlar (faktörler), kişinin toplumsal hayata uyumunu kolaylaştıran veya
zorlaştıran (engelleyen) unsurlardır.
ICF’nin belki de en
belirgin hususiyetlerinden birisi, tıbbî rehabilitasyona muhtaç olan kişinin
(hastanın-özürlünün) eksik yönlerini belirlemekten ziyâde mevcut
potansiyellerini (güç kaynaklarını) ve bu potansiyellerin sosyal boyutunu
ortaya çıkarmasıdır. ICIDH-10 kodlama sisteminden farklı olarak ICF
sisteminde,
a)
Sakatlanma (Impairment) yerine “Beden Yapısı ve
Fonksiyonu” (Fonksiyonluluk)
b)
Yetenek Bozukluğu veya Fonksiyonel Engellilik
(Disability) yerine “Aktivite”
c)
Çevresel Engelleme (Handicap) yerine “ Sosyal
Katılım” kavramları tercih edilmektedir.
Sosyal Hizmetler İle
Sosyal Bakım Arasındaki İlişki
Sosyal hizmetler, “kişi, grup ve
toplulukların yapı ve şartlarından doğan ya da kendi denetimleri dışında
meydana gelen bedenî, zihnî ve ruhî eksikliği, fakirlik ve eşitsizliği
gidermek veya azaltmak, toplumun değişen şartlarından doğan sosyal sorunları
çözümlemek, insan kaynaklarını geliştirmek, hayat standartları iyileştirmek
ve yükseltmek, fertlerin birbirleriyle ve sosyal çevresi ile uyum
sağlamasını kolaylaştırmak maksadıyla insan şeref ve haysiyetine yaraşır
eğitim, danışmanlık, bakım, tıbbî ve psiko-sosyal rehabilitasyon alanlarında
devlet veya gönüllü-özel kuruluşlar tarafından sistemli bir şekilde ifa
edilen hizmet programlarının bütünüdür”.
Sosyal hizmetler, “Kişi ve ailelerin kendi
bünye ve çevre şartlarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddi,
manevi ve sosyal yoksunluklarının giderilmesine ve ihtiyaçlarının
karşılanmasına, sosyal sorunlarının önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı
olunmasını ve hayat standartlarının iyileştirilmesi ve yükseltilmesini
amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler bütünü”dür. Sosyal hizmetler,
herhangi bir sebeple sosyal veya ekonomik muhtaçlıklarla karşılaşan kişilere
ve ailelere fayda sağlamak, destek olmak, insan haysiyetine uygun yaşayış
düzeyinin gerçekleşmesine katkıda bulunmak hedefine yönelmiş hizmetlerdir.
Sosyal Hizmetler, meslekî etik, değer
yargıları (insan haysiyeti, özgürlük, fırsat eşitliği, dayanışma,
bağımsızlık), sosyal hukuk, meslekî bilgi ve tecrübe, sosyal ahlâk gibi
esaslara dayanmaktadır. Değişik sosyal alanlarda faaliyet gösteren sosyal
hizmet uzmanları, değişik sosyal katmanlardan gelen her yaş grubuna yönelik
programlar sunmaktadır. Özellikle şahsî gelişimlerinde refakat ve desteğe
ihtiyaç duyan veya önemli bir sosyal sorunla baş başa kalmış çaresiz
insanlara yardımcı olmak, sosyal hizmet uzmanların görev kapsamına
girmektedir. Hedef, sosyal sorunların ortaya çıkmasının önlenmesi, ortaya
çıkanların da giderilmesidir.
Sosyal Hizmetlerin görev alanına aşağıdaki
faaliyetler girmektedir.
·
Kişilerin, içinde yaşadıkları sosyal
ortamda yeniden aktif olabilmeleri için, maddî ve psiko-sosyal yönden
desteklenmesi.
·
Olumsuz hayat şartlarının ve
engellerin kişilerin kendi gayretleriyle ortadan kaldırabilmeleri ve
inisiyatif sahibi olmaları yönünde örgütsel destekle bulunmak, gruplar
oluşturmak.
·
Sosyal çevreyi daha duyarlı hâle
getirmek ve akrabalık veya komşuluk ilişkilerini geliştirerek ortak sosyal
sorumluluk şuurunu yaygınlaştırmak.
·
Sosyal hizmet alanlarını ve
mesleklerini, ihtiyaca binaen sayıca artırmak, toplam kalite anlayışı
çerçevesinde vatandaşa ve özellikle sosyal hizmetlere ihtiyaç duyanlara
etkili bir şekilde ulaştırmak, denetimin sağlanması ile ilgili kanunî
çerçeve oluşturmak.
·
Sosyal hizmetler alanında yetkili ve
etkili olabilecek kişi, kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğinin temini.
Sivil toplum örgütlerinin ve gönüllülerin sosyal faaliyetlerinin
desteklenmesi yönünde siyasî, kültürel ve kanunî destek.
·
Kişilerin spesifik veya karmaşık
sorunların çözümü, bazen tek bir sosyal hizmet uzmanı tarafından
sağlanamayacağından sosyal çalışmaların bilim ve meslekler arası işbirliği
çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.
Sosyal Hizmetlerin işlev ve çalışma
yöntemlerini de kısaca belirtebiliriz:
·
Etkin iletişim, danışmanlık,
bilgilendirme, yönlendirme ve koordinasyon.
·
Eğitim ve gelişim programları
plânlamak ve uygulamak.
·
Sosyal rehabilitasyon veya terapi.
·
Refakatçilik ve manevî destek.
·
Sosyal Bakım.
·
Sosyal inceleme
·
Sosyal örgütlenme ve yönetim.
Çalışma alanının yanında
hedef kitle, grup ve kişiye göre her bir işlevin ve yöntemin ağırlığı ve
önemi farklı olmaktadır. Çoğu zaman, birkaç fonksiyon ve yöntemin birlikte
ele alınması ve hedeflenmesi gerekmektedir. Çalışma yöntemleri, bu alanda
elde edilen bilgi ve tecrübeler sâyesinde oluşmakta ve hâlen de
geliştirilmeye açık bir konumdadır.
Gelişime tâbi olan
konular özellikle şunlardır:
·
Kişisel
sorunların çözümü, aile içi ilişkiler, eğitim ve uyum amaçlı sosyal grup
faaliyetler, sosyal plânlama, sosyal yönetim ve sosyal pazarlama ile ilgili
çalışma biçimleri ve teknikleri.
·
İletişim kurmada
ve diyalog sürecinde yapısal ve metotlu yaklaşım tarzlarının yanında
bütüncül yaklaşımla durum değerlendirme, sorun tespit ve analizi
(Psiko-sosyal teşhis; Varsayım oluşumu; Gelecek tahmini).
·
Tutum ve
davranışların tespiti ve uygulanış şekli, yardım ve desteğin hayata
geçirilmesi yönünde stratejik plânların oluşturulması.
·
Sağlanan
iletişimin etkinleştirilmesi, gözden geçirilmesi, öğrenme sürecinde
alternatif bağların oluşturulması. Etkinlik ölçümlerinin oluşturulması ve
iletişim etkinliğinin ve sosyal uyum sonuçlarının ve başarı oranının
denetimi, kaydı ve raporlandırılması.
·
Kolektif çalışma, meslekler arası
istişarenin ve dayanışmanın plânlanması, örgütlenmesi ve yürütümü.
Sorunlu
kişilerin sosyal uyumunu temin etmek ve hayata kazandırmak (rehabilitasyon)
isteyen sosyal hizmetler, bu amacını gerçekleştirmek için, bir çok sosyal
mesleğin oluşumuna katkıda bulunmuştur. Sosyal hizmetler alanında oluşan ve
gelişen meslekler, kendi spesifik ilgi alanlarından beklenen katkıları
değişik yöntemler vasıtasıyla sağlamaktadır (Bkz. Tablo 1). Örneğin, Sosyal
Hizmetleri,
a)
Tıbbî-Fizikî-Ergonomik Hizmetler,
b)
Sosyal
Çalışma Hizmetleri,
c)
Sosyal
Pedagoji Hizmetleri
şeklinde
üç ana kola ayıracak olursak,
a)
Tıbbî-Fizikî-Ergonomik Hizmetler kapsamında ortaya çıkan değişik meslek
grupları (Fizyoterapist; Psikoterapist; Uzman Bakıcı vb.), kişinin daha çok
tıbbî-psikolojik tedavi, rehabilitasyonu ve(ya) bakımı,
b)
Sosyal
Çalışma Hizmetleri alanına giren meslek grupları (Sosyal İlahiyatçı; Sosyal
Danışman; Sosyal Psikolog vb.), kişinin aktif olarak sosyal hayata katılımı
(sosyal rehabilitasyon) ve
c)
Sosyal
Pedagoji Hizmetleri anlayışına uygun olarak faaliyet gösteren meslek
grupları (Özel Öğretmen; Meslek Danışmanı; Yaşlılar Eğitmeni vb.) da
kişilerin daha çok (meslekî) eğitim sorunları ile ilgilenmektedir.
d)
Sosyal
hizmetlerin hedef kitlesi, genelde toplumun asgarî beklentilerine uygun
davranışta bulunamayan ve sosyal hayata uyum sağlamakta (muhtemelen) güçlük
çekecek veya çekmekte olan kişilerdir. Toplumun yapısı nasıl şekillenirse
şekillensin, hangi özelliklere sahip olursa olsun, belirli sayıda insan, her
zaman arzu edilen tutum ve davranışı sergilemekte zorluk çekecektir. Sosyal
çevre ve(ya) dünya görüşüne göre, belirli bir derecede sosyal sapma gösteren
kişilerin halleri, şahsî kusur veya beceriksizlik, ahlâkî zafiyet veya
sosyal sorumsuzluğun bir neticesi, toplumun duyarsızlığının bir tezahürü
veya kaderin bir cilvesi olarak değerlendirilebilir. Hangi sebepten dolayı
olursa olsun, sosyal uyum yönden problemli olan veya şahsî alanda
psiko-sosyal sorunları olan kişiler, sosyal hizmetlerin direkt olarak ilgi
alanına girmektedir. Sosyal bakım uzmanları ise bu çerçevede, bakıma muhtaç
kişilerin psiko-sosyal rehabilitasyonunu sağlamak maksadıyla, kişi ile
sosyal hayat arasında bir köprü vazifesi görmektedir.
Sosyal hizmetler, hangi sosyal alanda veya
hangi sosyal gruba yönelik faaliyetlerde bulunursa bulunsun, sorunlu veya
ileride sorunlu olabilecek kişilerdeki göz ardı edilmiş potansiyel güç ve
imkânlarını ortaya çıkarmaktadır. Psiko-sosyal sorunun çeşidi ve boyutu ne
olursa olsun, fıtrî kabiliyetlerin bütünüyle kaybolamayacağından yola
çıkarak, insanların kabiliyetlerini, maneviyatlarını ve ümitlerini canlı
tutmak, sosyal hizmetlerin karakteristik hususiyetlerindendir. Sosyal
hizmetlerin başarısı, sosyal hizmetlere bizzat ihtiyaç duyan kişinin gizli
potansiyellerinde saklıdır. Bunları gün ışığına çıkartmak, sosyal bakım
uzmanın da ihtisas alanıdır.
Avrupa’da sosyal hizmetler bilim ve mesleğinin, ana hatlarıyla üç özelliği
vardır:
·
Sosyal hizmetler
uzmanı (sosyal çalışmacı veya sosyal pedagog) psikolojik ve sosyo-ekonomik
sorunlarla karşı karşıya gelmiş olan kişilere danışmanlık hizmetleri
çerçevesinde bilgiler sunar, sosyal hayata ait değişik alternatifler
göstermekte ve kişilerin gelecekleri için sağlıklı bir şekilde karar
almalarına destekçi olmaktadır. Sosyal çalışmacı bunun yanında özellikle
psiko-sosyal yardıma ihtiyaç duyan kişilerin günlük hayattaki sorunlarını
başarı ile çözebilmeleri için, özellikle bunalım ve kriz anlarında
müdahalede, inisiyatif sahibi olmaları yönde motive edici telkinlerde ve
netice itibariyle kişinin psiko-sosyal rehabilitasyonuna katkıda
bulunmaktadır.
·
Kişilerin özel
sorun, konum ve ihtiyaçlarına göre, mevcut kanunî düzenlemeler ekseninde
gerekli girişimlerde bulunulmaktadır. Duruma göre kişiye aynî ve nakdî
yardım yapılmakta ve gerektiğinde başka kurumlardan profesyonel anlamda
psiko-sosyal destek almaları için yönlendirilmektedir.
·
Hizmetlerin etkin,
rasyonel ve plânlı bir şekilde yürütülebilmesi için, kurumlar arasında
işbirliği sağlanmaktadır. Sosyal hizmetler uzmanı, bu görevi yerine
getirirken, organizasyonel tecrübesiyle koordinatör olarak aktif rol almakta
ve sosyal hizmetlere muhtaç kişi ile sosyal kurumlar arasında köprü
vazifesini görmektedir. Sosyal çalışmacının, bu görevi layıkıyla yerine
getirebilmesi için, “Sosyal Yönetim” bilgileri ile donatılması
gerekmektedir.
Psiko-sosyal yönden tam olarak gelişemeyen
her insan, muhtemel olarak başkaları tarafından sömürülmeye ve istismara
açıktır. Diğer taraftan, değişik fizikî veya maddî sebeplerden dolayı kendi
kendine yeterli olamayan örneğin yoksullar veya özürlüler de, ister istemez,
başkaları tarafından kötü maksatlar için kullanılabilmektedir. Değişik
sosyal risklere karşı kendi gayretleriyle kendilerini yeterince koruyamayan
sosyal gruplar, bundan dolayı sosyal hizmetlerin özel himayesi altındadır.
Sosyal hizmetler, olası sosyal risklerin kurbanı olabilecek ve bu şekilde
istismar edilebilecek kişilere (homo abusus) yönelik uyguladığı koruyucu
sosyal faaliyetleriyle, bir çok sosyal sorunun ortaya çıkmasını
önlemektedir. Bazı kişilerin temel psiko-sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının
karşılan(a)maması, bu kişilerin sosyal haklarına tecavüz anlamına
geleceğinden dolayı, sosyal istismarcılığın önlenmesi, kamusal sosyal yardım
programlarının uygulanması ile mümkündür. Dolayısıyla, sosyal hizmetlere
ihtiyaç duyan sosyal kesimler, modern sosyal siyaset anlayışına uygun olarak
geniş anlamda sosyal koruma (Sosyal Hizmet, Sosyal Pedagoji, Sosyal
Danışmanlık ve Sosyal Yardım) kapsamına alınmaktadır.
İnsanlar, bütün koruyucu sosyal
politikalara rağmen, yine de amansız hastalıklara yakalanabilir, kaza sonucu
sakatlanabilir veya ileri yaşlılıktan dolayı yatalak duruma düşebilmektedir.
Böyle durumda olan kişiler eski sağlıklarına veya performanslarına yeniden
kavuşabilmeleri için, durumlarına göre, tıbbî, meslekî ve(ya) psiko-sosyal
rehabilitasyon hizmetlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Sosyal hizmetler, kişiye
uygun olarak dizayn edilen rehabilitasyon programlarının etkinliğini
sağlayabilmek için, özellikle psiko-sosyal rehabilitasyon alanında aktif
olarak katkıda bulunmaktadır. Diğer taraftan, rehabilitasyon programlarına
rağmen örneğin hasta yaşlılar, bakıma muhtaç duruma düşmelerinden ötürü
sürekli olarak başkalarının bakımına ihtiyaç duyabilmektedir. Bu durumda,
özellikle sosyal destekli bakım hizmetlerine ihtiyaç duyulacağından, sosyal
hizmetlere de yeni görevler düşmektedir.
Kısacası, sosyal hizmetler kapsamında bir
çok fonksiyonel özellik, aynı zamanda bakım hizmetlerinin hedefleri içinde
de yer almaktadır. Bunları bazı örneklerle kısaca hatırlamakta fayda vardır:
·
Bakıma muhtaçlıktan kaynaklanan
psiko-sosyal sorunlu kişileri, sosyal hayata yeniden kazandırmak.
·
Bakıma muhtaç kişilerin fizikî güç
kaynaklarını ve gizli potansiyellerini gün ışığına çıkartmak.
·
Bakıma muhtaç kişileri, sosyal bakım
güvencesi altına almak sûretiyle, her türlü sosyal sömürü ve istismardan
korumak.
·
Sosyal çevreleriyle birlikte mutlu
olmalarını sağlamak.
Bundan dolayıdır ki, bakım hizmetleri, sosyal hizmetler
şemsiyesi altında ancak etkili bir şekilde uygulanabilmektedir. Buna binaen,
bakım hizmetleri, sosyal hizmetlerin spesifik bir alanı olması hasebiyle,
hem “sosyal” bir nitelik taşımakta,
hem de bunun ötesinde tıp, geriatri, gerontoloji, sağlık psikolojisi gibi
dallarla teorik ve pratik olarak sıkı bir dirsek temasında olduğu için,
sosyal hizmetler sınırını aşan multi-disipliner bir konuma da
yükselmektedir.
Kaynaklar:
|