aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

Ali Seyyar’ın Makaleleri

 

AB’de SOSYAL HİZMETLER KAPSAMINDA TIBBİ REHABİLİTASYON UYGULAMALARI [1]

Doç. Dr. Ali Seyyar

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ

İİBF-Çalışma Ekonomisi Blm.

Sosyal Siyaset ve Sosyal Güvenlik ABD

ve

ÖZÜRLÜLER İDARESİ BAŞKANLIĞI

Kurum Danışmanı

 

 

1. Avrupa’da Sosyal Hizmetlerin Karakteristik Özellikleri ve Görevleri

1.1.          Sorunlu Kişilerin Sosyalizasyonuna Yardımcı Olmak

Sosyal hizmetlerin hedef kitlesi, genelde toplumun asgarî beklentilerine uygun davranışta bulunamayan ve sosyal hayata uyum sağlamakta (muhtemelen) güçlük çekecek veya çekmekte olan kişilerdir. Toplumun yapısı nasıl şekillenirse şekillensin, hangi özelliklere sahip olursa olsun, belirli sayıda insan, her zaman arzu edilen tutum ve davranışı sergilemekte zorluk çekecektir. Sosyal çevre ve(ya) biyolojik-psikolojik-sosyal yapısına göre, belirli bir derecede sosyal sapma emareleri gösteren kişilerin halleri, şahsî kusur veya beceriksizlik, ahlâkî zafiyet veya sosyal sorumsuzluğun bir neticesi, toplumun duyarsızlığının bir tezahürü veya kaderin bir cilvesi olarak değerlendirilebilir. Hangi sebepten dolayı olursa olsun, sosyal uyum yönden problemli olan veya şahsî alanda psiko-sosyal sorunları olan kişiler, sosyal hizmetlerin direkt olarak ilgi alanına girmektedir. Sosyal hizmet uzmanları, bu kişilerin psiko-sosyal rehabilitasyonunu sağlamak maksadıyla, kişi ile sosyal hayat arasında bir köprü vazifesi görmektedir.[2]

1.2. Sorunlu Kişilerin Gizli Potansiyellerini Gün Işığına Çıkartmak

Sosyal hizmetler, hangi sosyal alanda veya hangi sosyal gruba yönelik faaliyetlerde bulunursa bulunsun, sorunlu veya ileride sorunlu olabilecek kişilerdeki göz ardı edilmiş potansiyel güç ve imkânlarını ortaya çıkarır. Psiko-sosyal sorunun çeşidi ve boyutu ne olursa olsun, fıtrî kabiliyetlerin bütünüyle kaybolamayacağından yola çıkarak, insanların kabiliyetlerini, maneviyatlarını, motivasyonlarını ve ümitlerini canlı tutmak, sosyal hizmetlerin karakteristik hususiyetlerindendir. Sosyal hizmetlerin başarısı, sosyal hizmetlere bizzat ihtiyaç duyan kişinin gizli potansiyellerinde saklıdır. Bunları gün ışığına çıkartmak, sosyal hizmet uzmanın ihtisas alanıdır.[3]

1.3. Sosyal Sömürü ve İstismarın Önüne Geçmek

Psiko-sosyal yönden tam olarak gelişemeyen her insan, muhtemel olarak başkaları tarafından sömürülmeye ve istismara açıktır. Diğer taraftan, değişik fizikî veya maddî sebeplerden dolayı kendi kendine yeterli olamayan örneğin yoksullar veya özürlüler de, ister istemez, başkaları tarafından kötü maksatlar için kullanılabilir. Değişik sosyal risklere karşı kendi gayretleriyle kendilerini yeterince koruyamayan sosyal gruplar, bundan dolayı sosyal hizmetlerin özel himayesi altındadır. Sosyal hizmetler, olası sosyal risklerin kurbanı olabilecek ve bu şekilde istismar edilebilecek kişilere (homo abusus) yönelik uyguladığı koruyucu sosyal faaliyetleriyle, bir çok sosyal sorunun ortaya çıkmasını önlemektedir. Bazı kişilerin temel psiko-sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılan(a)maması, bu kişilerin sosyal haklarına tecavüz anlamına geleceğinden dolayı, sosyal istismarcılığın önlenmesi, kamusal sosyal yardım programlarının uygulanması ile mümkündür. Dolayısıyla, sosyal hizmetlere ihtiyaç duyan sosyal kesimler, modern sosyal siyaset anlayışına uygun olarak geniş anlamda sosyal koruma (Sosyal Hizmet, Sosyal Pedagoji, Sosyal Danışmanlık ve Sosyal Yardım) kapsamına alınmaktadır.[4]

1.4. Rehabilitasyona ve(ya) Bakıma Muhtaç Olan Kişileri Özel Koruma Kapsamına Almak

İnsanlar, bütün koruyucu sosyal politikalara ve akıl-ruh sağlığı hizmetlerine rağmen, yine de amansız hastalıklara yakalanabilir, kaza sonucu sakatlanabilir veya ileri yaşlılıktan dolayı yatalak duruma düşebilir. Böyle durumda olan kişiler, eski sağlıklarına veya performanslarına yeniden kavuşabilmeleri için, durumlarına göre, tıbbî tedavi hizmetlerinin yanında tıbbî, meslekî ve(ya) psiko-sosyal rehabilitasyon hizmetlerine ihtiyaç duyarlar. Sosyal hizmetler, kişiye uygun olarak dizayn edilen rehabilitasyon programlarının etkinliğini sağlayabilmek için, özellikle psiko-sosyal rehabilitasyon alanında aktif olarak katkıda bulunmaktadır. Diğer taraftan, rehabilitasyon programlarına rağmen örneğin yaşlı hastalar, bakıma muhtaç duruma düşmelerinden ötürü sürekli olarak başkalarının bakımına ihtiyaç duyabilirler. Bu durumda, özellikle sosyal destekli bakım hizmetlerine ihtiyaç duyulacağından, sosyal hizmetlere de yeni görevler düşmektedir.

2. AB’de Sosyal Hizmetlerin Kurumsal Yapısı

AB ülkelerinde sosyal hizmetler uygulamalarının kurumsal ve organizasyonel yapının özellikleri, birbirinden çok farklıdır.

AB’ye üye olan ülkelerin her birisi, bir diğerinden farklı olarak kendi siyasî, kültürel, sosyal, tarihî ve dinî parametrelerine bağlı olarak millî sosyal politika ve bu çerçevede sosyal hizmetler sistemlerini düzenleyip, geliştirmişlerdir.

Bir başka ifadeyle, tarihî süreç içinde oluşan kendine has bir sosyo-kültürel yapının etkisiyle ülkelerin sosyal hizmet anlayışındaki farklılıklardan dolayı da AB ülkelerinde farklı sosyal sistemler oluşmuştur. Örneğin bazı AB ülkelerinde sosyal hizmetler, kamusal kurumlar tarafından sunulurken, bazılarında ise tamamen Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) ‘ne bırakılmıştır. Bazı ülkelerde ise orta yol tercih edilerek, sosyal hizmetler sunumunda karmaşık sistemler meydana gelmiştir. Ancak, STÖ ve ticarî maksatlı sosyal kuruluşlara yer verildiği sosyal hizmet sistemlerinde devlet himayesinin yanında denetim de sosyal sistemin önemli bir parçasıdır.

AB’nin sosyal hizmetler sistemini tahlil ederken, birbirinden farklı üç oluşumun veya modelinin ortaya çıkmış olduğunu tespit edebiliriz:[5]

a)    İskandinav Modeli (Kuzeydeki Oluşum)

Bu ülkelerde sosyal hizmetler, daha çok devlet ve mahallî idareler tarafından yürütülmektedir. STÖ, bu çerçevede lobi faaliyetlerinin yanında sisteme destekler ve savunan bir rol üstlenmektedirler.

b)    Anglo-Sakson Modeli

Sosyal hizmetler alanında profesyonel katkılarda bulunabilen ve amme menfaatine uygun hizmetlerde bulunan STÖ, sosyal sistem içinde yer alırlar ve özellikle sistem içindeki boşlukları ve eksikleri tamamlama açısından önemli bir fonksiyon icra ederler.

c) Korporatif Model (Almanya, Avusturya, Benelüks Ülkeleri, İtalya Oluşumu)

STÖ, plânlı ve sistemli bir şekilde kamusal refah politikaları ve sosyal hizmetler uygulamalarına sürekli olarak dâhil edilmektedir. Bunun neticesi olarak, STÖ ve özellikle dinî kurumların, sosyal koruma programlarının içindeki payı hayli yüksektir ve sosyal sistemin vazgeçilmez bir parçasıdır. Örneğin Almanya’da Evangelik Kilisesine bağlı olarak faaliyet gösteren “Diakonische Werk”, kendine ait hastane, yaşlı bakım merkezi, huzur evi, rehabilitasyon merkezi, aile danışma merkezi gibi bir çok sosyal kuruluşta 400 bin üzerinde personel çalıştırmaktadır. STÖ, sadece kurumsal sosyal hizmetler sunumunda değil, sosyal hizmetler eğitimi alanında önemli bir yere sahiptir.

AB’de bir çok alanda ortak politikaların oluşturulmasına yönelik başarılar elde edilmiş ise de, bu durum sosyal politikalar ve özellikle sosyal hizmet sistemleri için pek söylenemez.

AB’nin kendi içinde farklı sosyal politikalar ve sosyal hizmetler uygulaması, aslında sosyal dayanışma, sosyal yardımlaşma, sosyal sorumluluk, sosyal ahlâk, sosyal pedagoji (halk eğitimi ve(ya) insan terbiyesi) gibi sosyal konu ve alanların millî bir nitelik taşıdığının bir işaretidir. Tanımlama ve ifade ediliş biçimlerinin yanında psiko-sosyal ihtiyaçların, ülkelere göre değişiklik arz etmesi, AB’deki sosyal hizmet uygulamalarının monolitik ve yekpare anlayışından uzak bir şekilde gelişmesine sebebiyet vermiş olduğunu söyleyebiliriz.

Bu çizginin bir devamı olarak da, AB ülkelerinde sosyal sistemlerin, tek bir çatı altında şekillenmesine yönelik genel bir eğilim ortaya çıkmamaktadır. Buna ihtiyaç duyulmadığı gibi, böyle bir teşebbüsün de pek faydalı ve rasyonel olacağı da şüphe ile bakılmaktadır. Diğer taraftan sosyal hizmetlerin kurumsal yapı ve organizasyonunu bütünüyle değiştirmek de, zannedildiği gibi o kadar da kolay değildir.

Sistemlerdeki farklılıklara rağmen, AB ülkelerinin sosyal hizmetler ile ilgili temel stratejik hedef (vizyon), görev (misyon), fonksiyon, kalite anlayışı gibi kriterler noktasında benzerlikler bulunmaktadır. Sosyal hizmetler alanında karşılaştıkları sorunlar da hemen hemen aynıdır. Demografik değişimin bir sonucu olarak toplum içinde artan yaşlı nüfus, sosyal yapının ve özellikle aile yapısının değişmesi, buna paralel olarak evlenme oranlarının azalması, “single” hayatını tercih edenlerin sayısındaki artış, artan boşanmalar, madde bağımlılığı, işsizlik ve gizli yoksulluk gibi sorunlar, sosyal hizmetlerin üzerinden gelmesi gereken ortak konulardır.

Diğer taraftan amme menfaatine uygun olarak sosyal hizmetler üreten STÖ ve ticarî işletmeler, artan rekabet ortamında hem tasarruf etmek, hem de kapsamı genişleyen yeni sosyal sorunların çözümünde kaliteden feragat etmeden hizmet etmek mecburiyetindedirler.

3. AB’de Sosyal Hizmetler Eğitimi ve Ortak Arayışlar

Sosyal hizmetler alanında bir çok alt mesleğin ortaya çıkmasının yanında bunların eğitimine yönelik değişik ülkelerde farklı uygulamaların ortaya çıkması, sosyal hizmet mesleklerinin hem mukayesesini, hem de AB çatısı altında uyumunu zorlaştırmaktadır.

AB’de sosyal hizmet mesleklerinin eğitimi ile ilgilenen meslek liselerinde, meslek yüksek okullarında ve(ya) üniversitelerde toplumun özel ihtiyaçları doğrultusunda verilen dersler birbirinden çok farklıdır. Her bir eğitim kurumunun sosyal hizmetler uzmanlarından bekledikleri kalite profiline yönelik sosyal standartları da buna binaen farklıdır. Diğer taraftan, sosyal-refah hizmetlerindeki geleneksel yaklaşımlar, millî sosyal politikaya ve sosyal hizmetlere de yansımaktadır. Dolayısıyla, bu da farklı kurumlaşma ve meslekî eğitim programlarının uygulanmasına yol açmaktadır.[6]

Avrupa Sosyal Politika ve Sosyal Hizmetlerin oluşması, değişik sosyal alanlara yönelik hedeflerin tespiti ve ortak bir meslek anlayışının geliştirilmesi ile mümkündür. Ayrıca sosyal bilimlerle iştigal eden eğitim kurumları arasında, gerek teorik, gerekse pratik işbirliğinin yanında sosyal nitelikli uluslar arası projelerin ve araştırma çalışmalarının ortaklaşa düzenlenmesi gerekmektedir.

Sosyal mesleklerin eğitiminde uluslararası tecrübeyi ve işbirliğini ön plânda tutan birkaç kuruluş, bu hedef doğrultusunda hizmet vermektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse:

a)      European Association of  Schools of  Social Work [EASSW].[7]

b)      International Association of  Social Work [IASSW].[8]

c)      International Federation of Social Workers [IFSW].[9]

STÖ niteliğinde bu akademik kuruluşlar, sosyal hizmetler alanında her yıl kongreler düzenlemekte ve sosyal çalışma ve sosyal pedagoji (social work education) alanında teorik ve uygulamaya yönelik bilgiler içeren yayın faaliyetlerinde bulunmaktadır. EASSW, daha çok Avrupa üniversiteleri ve sosyal kurumlar arasında karşılıklı öğrenci ziyaretlerini ve müşterek eğitim programlarını organize ederken, IASSW, lobi, bilgilendirme ve halkla ilişkiler alanında ve IFSW de daha çok sosyal çalışmacıların sosyal hak ve görevleri ile ilgili faaliyetlerde bulunmaktadır.

Millî kaynaklı ve kendine has özellikler taşıyan sosyal hizmetlerin, Avrupa çapında belirli bir işbirliği çerçevesinde gelişmesi için, sosyal meslek uzmanı yetiştiren bir çok eğitim kurumunun öğretim elemanlarının ortak çabaları da mevcuttur. Bu maksada uygun olarak örneğin  RES NOVA ismi altında oluşturulan bir kuruluş,[10] sosyal mesleklere yönelik Avrupa çapında ortak araştırma, geliştirme ve eğitim programları çerçevesinde çalışmalar yapmaktadır. Daha önceki yıllarda Avrupa çapında düzenlenen uluslar arası kongre ve sempozyumlardan elde edilen tecrübe birikimi, sosyal mesleklerin eğitimi, ilgi alanları, standartları, sorunları ve geleceği ile ilgili yapısal çerçevenin belirlenmesini kolaylaştırmaktadır.[11]

Sosyal hizmetler eğitimi ve uygulaması alanında Avrupa çapında ortak stratejilerin geliştirilmesinin önünde üç önemli engel bulunmaktadır:[12]

a)                Sosyal hizmetler biliminin mahiyeti ve teorik-pratik çerçevesi hakkında farklı akademik görüşlerin ortaya çıkması, sosyal hizmetler alanında farklı mesleklerin ve ders programlarının ortaya çıkması, müfredatın ve uygulamaların millî emek piyasasının ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi, diplomaların uluslararası geçerliliğini zorlaştırmaktadır.

b)               Sosyal hizmetler çalışmalarında millî alanda aşırı ihtisaslaşma ve kurumlaşma sebebiyle, Avrupa çapında inter-disipliner bir anlayışla müşterek çalışma alanlarına yönelik ortak faaliyetlerin hayata geçirilememesi sonucunda, sosyal hizmetler meslekleri birbirinden uzaklaşmıştır.

c)                Avrupa ülkelerinde uygulanmakta olan sosyal hizmetler politikalarının, gerek sosyal alan, gerek hedef kitle, gerek kurumsal yapılanma, gerek finansman kaynakları, gerekse sosyal politika içindeki yeri, önemi ve ağırlığı açısından birbirinden çok farklı olması.

 

4. AB’de Tıbbî Rehabilitasyon Uygulamalarının Sosyal Hizmetler İçindeki Yeri ve Önemi

AB’de rehabilitasyondan, genel anlamda kişinin şahsî, sosyal, meslekî, sağlık ve(ya) eğitim hayatında ortaya çıkabilecek engelleri önlemeye veya bunları en azından gidermeye yönelik tedbir ve müdahaleler bütünü olarak tanımlanmaktadır.[13]

Tıbbî anlamda ise rehabilitasyon, kişinin sağlığını şu veya bu şekilde tehdit etmiş örneğin özürlülük durumunu, fizyolojik, anatomik ve çevresel kısıtlamaların elverdiği ölçüde azaltmaya, mümkünse ortadan kaldırmaya yönelik tedavi uygulamalarını içeren ve özürlü kişinin fiziksel kapasitesini maksimumu dereceye çıkartarak günlük yaşamda mümkün olabilen en üst fonksiyonel bağımsızlık seviyesine ulaşmasını sağlamayı amaçlayan hizmetler bütününüdür.[14] Bu şekilde kişinin psiko-sosyal ve meslekî fonksiyonlarının yeniden kazandırılmasına yardımcı olunmaktadır. 

Tıbbî rehabilitasyon hizmetleri, tıbbî ve cerrahî tedavi yöntemlerinin yetersiz kalması, kişinin rehabilite edilebilirliği söz konusu olması ve uygulanacak rehabilitasyon programlarından olumlu sonuçların elde edilmesi mümkün görünmesi durumlarında uygulanmaktadır.

Tıbbî rehabilitasyon kapsamına, genelde kişinin çalışabilirliğini (iş görebilirliğini) engelleyen ve sosyal hayata katılımını zorlaştıran bütün hastalık, sakatlık veya yaşlılıktan kaynaklanan rahatsızlıklar girmektedir. Bunun yanında, madde bağımlısı veya psikolojik-depressif rahatsızlıklar içinde olanlar da tıbbî rehabilitasyon kapsamında yer almaktadır.[15]

4.1. Tıbbî Rehabilitasyon Modeli Olarak ICF

Tıbbî rehabilitasyon hizmetlerini etkin bir sistem içinde yürütebilmek için, Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) tarafından ICF (International Classification of Functioning, Disability and Health) kodlama modeli geliştirilmiştir. Çok maksatlı bir kodlama ve tanımlama sistemine sahip olan ICF, kişinin sağlığını tehdit etmiş olan özürlülük veya kronik (süreğen) hastalıkların etkilerini bir bütünlük içinde ele almaktadır.

ICF, rehabilitasyon programlarının optimal bir şekilde uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. Bundan dolayı da sağlık ve sosyal hizmetler sektörlerinde çalışan bir çok uzmanın ortak başvuru kaynağıdır.

Kavramsal zenginliği ve bütünlüğü açısından tıbbî rehabilitasyon hizmetlerine ortak bir dil sunan ICF’nin kodlama ve tanımlama sistemi, çok teferruatlı olması hasebiyle, bu makalede sosyal hizmetler açısından önem arz eden bazı önemli özelliklerine vurgu yapılacaktır.

1980 yılında WHO tarafından ilk defa REHA kodlama sistemi olarak geliştirilen ICIDH-10 (International Classification of Impairments, Disabilities and Handicaps) yerini alan ICF, ana tasnif boyutuyla beş (5) ana unsuruna sahiptir:[16]

 

1.)             Beden Yapısı

2.)             Beden Fonksiyonu

3.)             Aktivite (Hareket)

4.)             Sosyal Katılım

5.)             Karmaşık Faktörler (Çevre, Aile, Kişi).

 

Kodlamaya tâbi tutulan bu beş kavramın tezahürü veya boyutu şu şekildedir:[17]

 

1.)             Beden yapısı ve bundan doğan sakatlıklar.

2.)             Beden fonksiyonu ve bundan doğan rahatsızlıklar veya bozukluklar.

3.)             Kişinin aktivite durumu ve bundan doğan rahatsızlıklar.

4.)             Kişinin topluma katılım sorunu ve bundan doğan engeller.

5.)             Karmaşık faktörlerden doğan kişisel, sosyal ve çevresel sorunlar.

 

Haddizatında bütün bu kavramlar (faktörler), kişinin toplumsal hayata uyumunu kolaylaştıran veya zorlaştıran (engelleyen) unsurlardır.

ICF’nin belki de en belirgin hususiyetlerinden birisi, tıbbî rehabilitasyona muhtaç olan kişinin (hastanın-özürlünün) eksik yönlerini belirlemekten ziyâde mevcut potansiyelini ve bu potansiyelin sosyal boyutunu ortaya çıkarmasıdır. ICIDH-10 kodlama sisteminden farklı olarak ICF sisteminde, [18]

 

a)                Sakatlanma (Impairment) yerine “Beden Yapısı ve Fonksiyonu” (Fonksiyonluluk)

b)               Yetenek Bozukluğu veya Fonksiyonel Engellilik (Disability) yerine “Aktivite”

c)                Çevresel Engelleme (Handicap) yerine “ Sosyal Katılım” kavramları tercih edilmektedir.

d)                

Tablo 1: ICF Modeline Göre Sağlık Durumunu Etkileyen Unsurlar

 

 

 

Not: Fonksiyonel Yapı = Beden Fonksiyonu + Beden Yapısı

Kaynak: WHO and Classification, Assessment Surveys and Terminology Team: ICIDH-2: International Classification of Functioning, Disability and Health, Final Draft. WHO Assessment, Classification and Epidemiology Group; 2000.

 

4.2. Tıbbî Rehabilitasyon Süreçlerinde Sosyal Hizmet Uzmanlarının Görevi

Modern tıbbî rehabilitasyon, tıbbî-bedensel boyutunun dışında kişisel ve toplumsal unsurları da dikkate alan veya ihtiva eden bir çok yönlü bir rehabilitasyon türüdür. Tablo 1’de de görüleceği gibi, özellikle kişinin sosyal hayata “Katılım”ını, bir başka ifadeyle sosyal rehabilitasyonunu sağlamak açısından, sosyal hizmetler uzmanlarına da büyük görevler düşmektedir.

Beden yapısı ve fonksiyonu (Bedensel ve Fonksiyonel Yapı) boyutu kapsamında veya aşamasında kişiye uygun teşhis yöntemleri ile kişinin yapısal ve fonksiyonel yapısındaki muhtemel müspet değişimler tespit edildikten sonra kişiye uygun tıbbî tedavi ve rehabilitasyon yöntemleri uygulanmaktadır.

Aktivite boyutu alanında veya aşamasında ise kişinin, mevcut şartlar çerçevesinde hedefe (sağlığa) ulaşmasını sağlayabilen karmaşık fizikî beceri ve eylemleri belirlenmekte ve buna göre geliştirilmiş tıbbî rehabilitasyon programları uygulanmaktadır.

Halbuki Katılım aşamasında, kronik hastalıkların ve sakatlıkların kişinin aile, okul, meslek ve toplum hayatına nasıl ve hangi ölçüde etkilediği tespit edilmekte ve buna göre sosyal hizmetler ekseninde psiko-sosyal rehabilitasyon programları uygulanmaktadır. Kişinin sosyal hayata katılımını engelleyen veya kolaylaştıranlar ise Karmaşık Faktörlerdir. Burada da kişinin şahsî-psikolojik özelliklerinden yola çıkarak, içinde bulunduğu hayat şartları ve sosyal çevresinin belirlenmesi gerekmektedir.

Bir başka ifadeyle karmaşık faktörler, hastanın hangi sosyal ortamda yaşadığını ve sosyal çevrenin, ortaya çıkan hastalıkların karşısındaki nasıl bir tutum ve davranış sergilediğini göstermektedir. Bu karmaşık ortamda hastalığın gidişatını frenleyen olumlu şahsî veya sosyal faktörler ortaya çıkacağı gibi, hastalığın daha da kötüye gitmesini sağlayan olumsuz faktörler de etkin olabilmektedir.

Bundan dolayıdır ki, sağlık psikolojisi ve sosyal hizmetler alanında tıbbî rehabilitasyona tâbi tutulan kişilere psiko-sosyal nitelikte hizmetlerin de verilmesi gerekmektedir.

Tıbbî rehabilitasyon uygulamalarını ve etkinliklerini destekleyici sosyal hizmetleri,  tıbbî rehabilitasyon süreçleri açısından üç kısma ayırmak mümkündür:

 

a) Tıbbî Rehabilitasyon Öncesinde Sosyal Hizmetler

Tıbbî rehabilitasyon programlarının etkinliği açısından önemli bir konuma sahip olan sosyal hizmetler uzmanları, bu öneme binaen, ICF modeline göre de Rehabilitasyon Ekibinde yer almaktadır.[19] Rehabilitasyon ekibi, rehabilitasyon programlarını, bütüncül, koordineli ve multi inter-disipliner bir anlayışla yürütmekle görevli, genelde değişik tıp, sosyal ve rehabilitasyon alanlarından oluşan uzman bir ekiptir. Bir çok farklı disiplinden oluşan ekip, hastanın-özürlünün tıbbî rehabilitasyonuna yönelik bir karar aldıktan sonra optimal bir sonuç elde edebilmek için, kişiye en uygun bir rehabilitasyon programını uygular.[20]

Ekibin, rehabilitasyon kararında tıbbî anlamda sağlık sorununun tespiti ve inter-disipliner anlamda tıbbî rehabilitasyonun genel objektif kriterler açsından etkili olup olmayacağı konusunda kişinin rehabilite edilebilirliği çok önemli bir faktördür. Ancak kişinin rehabilite edilebilirliği, sadece tıbbî-organik-biyolojik boyutu ile ele alınması, rehabilitasyon hedefleri açısından yeterli değildir. Başta psiko-sosyal boyutuyla kişisel özellikler olmak üzere bütün karmaşık faktörler içinde zikredilen unsurlar, önemli derecede kişinin rehabilite edilebilirliğini etkilemektedir.

Dolayısıyla, tıbbî anlamda kişinin rehabilite edilebilirliği şansını yükseltebilmek için, sosyal hizmetler uzmanlarına özellikle ilk aşamada büyük görevler düşmektedir. Tıbbî rehabilitasyon hizmetlerinin etkili, ekonomik ve başarılı bir şekilde yürütülebilmesi, kişinin rehabilite edilebilirliğine ve rehabilitasyon süreçlerine aktif katılımına bağlı olduğunu unutmamak gerekir. Diğer taraftan, tıbbî boyutuyla kişinin eski sağlığına kavuşması ilk tetkiklerde mümkün görünmemesi durumunda da kişinin psiko-sosyal (manevî) yönden desteklenmesi kaçınılmazdır.

 

b) Tıbbî Rehabilitasyon Esnasında  Sosyal Hizmetler

Bedendeki organik bir sorundan dolayı hastalanan veya sakatlanan kişiye uygulanmakta olan tıbbî rehabilitasyon programları sürecinde kişiye motivasyon sağlayacak manevî telkin (psiko-sosyal rehabilitasyon) hizmetleri sunulması gerekmektedir. Sosyal hizmet uzmanı, bu süreçte tıbbî rehabilitasyon programlarının etkinliklerini artırıcı bir rol üstlenir.

Hasta ile ilgilenen sosyal hizmet uzmanın görevi, kişinin şahsî özelliklerine ve ihtiyaçlarına uygun bir sosyal ortamı hazırlamak ve sağlığına yeniden kavuşmasını hızlandırmaktır. Sosyal hizmet uzmanı, hastanın kişisel, bio-psikolojik (fıtrî) yapısını dikkate almak sûretiyle hastanın, mümkün mertebe beklentilerine paralel bir biçimde hayat kalitesini artıran optimal bir sosyal ortamın ve uyumun sağlanmasına yönelik tedbirleri alır.[21]

c) Tıbbî Rehabilitasyon Sonunda Sosyal Hizmetler

Başarısız veya kısmen başarılı bir tıbbî rehabilitasyon programının sonunda kişide görülen hastalık davranışını veya yakınmalarını (şikayetlerini), tıbbî yönden önlemek veya ortadan kaldırmak mümkün görünmese de psiko-sosyal (manevî) yönden teskin ve teselli edici rehabilitasyon hizmetlerinin sunulması gerekmektedir, ta ki kişide sabır ve hatta şükür halleri ortaya çıkabilsin ve hastalığına-sakatlığına rağmen kendisi ve Yaratıcısı ile barışık ve dolayısıyla mutlu olabilsin. Bu görevi genelde (Batı’da) SOSYAL İLAHİYATÇILAR (hem sosyal hizmet uzmanı hem de ilahiyatçı, yani din alimi mesleğini birlikte yürütebilen uzman) üstlenmektedirler.

Rehabilitasyon programlarının kalıcı etkinliğini sağlayabilmek için, özellikle psiko-sosyal rehabilitasyon uygulamalarının mümkün mertebe uzun süre devan etmesi gerekmektedir. Bu çerçevede özellikle yaşlı hastaların sosyal münasebetlerde yeterli seviyeye ulaşabilmesi için, kişinin sosyal-pedagojik eğitimine yardımcı olunmalıdır. Günlük yaşam aktivitelerinde bağımsız hâle gelmenin ötesinde psiko-sosyal yönden yeterli seviyeye ulaşan hasta, rehabilite edilmiş sayılır.[22] Hastanın, psiko-sosyal yönden de yeterli hâle gelebilmesi, sosyal psikolog ve sosyal hizmet uzmanın gayretli çalışmalarına bağlıdır.

 

Sonuç

 

Sosyal hizmet uzmanları, gelecek yıllarda sosyal alanların yanında sağlık alanında ve özellikle tıbbî rehabilitasyon hizmetlerinde de artan oranla yer alacaktır. Sağlık hedeflerine kavuşabilmek açısından belki de  bu kaçınılmazdır. AB ülkelerinin bir çoğunda Sosyal Tıp ve Sağlık Psikolojisi alanında da asgarî seviyede de olsa bilgi ve tecrübe sahibi olan sosyal hizmet uzmanları, bütün tıbbî rehabilitasyon süreçlerinde aktif olarak yer almaktadır. Türkiye’de de sosyal hizmet uzmanlarının rehabilitasyon uygulamalarında yer alabilmesi için, gerek sosyal hizmetler eğitiminin, gerekse sağlık kuruluşlarında sunulan tıbbî rehabilitasyon hizmetlerinin nitelik ve nicelik boyutlarıyla yeniden yapılandırılması gerekmektedir. 

 

Google

 

 

Kaynaklar

 

 

·                  Aktaş, Süleyman; “Geriyatrik Rehabilitasyon”; in: Oğuz, Hasan; Tıbbî Rehabilitasyon; Nobel Kitabevi; Ankara; 1995.

·                  Bundesanstalt für Angestellte; Information: Reha im Überblick; 2. Aufl.; Nr. 7; Berlin; 2000.

·                  Bundesarbeitsgemeinschaft für Rehabilitation; Rehabilitation Behinderter - Wegweiser für Ärzte und weitere Fachkräfte der Rehabilitation; Deutscher Ärzte-Verlag, 1994.

·                  Çeliker, Reyhan ve Gökçe Kutsal, Yeşim; “Kanser Rehabilitasyonu”; in: Oğuz, Hasan; Tıbbî Rehabilitasyon; Nobel Kitabevi; Ankara; 1995.

·                  Engelke, E.; Soziale Arbeit und ihre Bezugswissenschaften in der Ausbildung - Ressourcen und Schwierigkeiten einer spannungsvollen Partnerschaft. In: Merten u.a. (Hrsg.): Sozialarbeitswissenschaft - Kontroversen und Perspektiven. Neuwied, Kriftel, Berlin; 1996.

·                  Europaeisch Forschen, Lehren, Studieren; Fachbereich Sozailwesen; Ausgabe: Nr.: 05/2001;

·                  Fischer, Wolfgang; “Teamorientierte Begriffssyteme; Zentrum für Informatik und wirtschaftliche Medizin; İsviçre; 2001.

·                  http://www.euromodule.com/zine/mitt0501.pdf

·                  Kohlhoff, L.; Sozialpolitische Veraenderungen in Europa; Auswirkungen auf die Studieninhalte des Sozialen Managements; in: Soziale Arbeit; Nr. 3; 1999.

·                  Mühlum, A.; Zur Notwendigkeit und Programmatik einer Sozialarbeitswissenschaft. In: Wendt, W.R. (Hrsg.): Sozial und wissenschaftlich arbeiten. Freiburg i. Br.; 1994.

·                  Özürlüler İdaresi Başkanlığı; ÖZÜRLÜLER KANUN TASARISI ve BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK  YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI TASLAĞI; Ankara; 2003.

·                  Puhl, R. Ve diğerleri; Keine Profession ohne Gegenstand. Was ist der Kern Sozialer Arbeit? In: Puhl, R. (Hrsg.): Sozialarbeitswissenschaft. Weinheim, München; 1996.

·                  Schweizerische Arbeitsgemeinschaft für Pädiatrische Pneumologie (SAPP), “Empfehlungen: Rehabilitation von Kindern und Jugendlichen mit Lungenkrankheiten”;”Jahresversammlung vom 31. Oktober 2002; Jenevre.

·                  Seyyar, A.; Sosyal Siyaset Açısından Özürlülüğe Karşı Mücadele; Türdav Yay.; İstanbul; 2001.

·                  Tillmann, J.; Der Gegenstand der Sozialarbeitswissenschaft. In: Evangelische Fachhochschule Hannover (Hrsg.): Annäherung an eine Sozialarbeitswissenschaft. Hannover; 1993.

·                  World Health Organisation (WHO), Classification ASaTT: ICF: International Classification of Functioning, Disability and Health; Assessment, Classification and Epidemiology Group: WHO: Submitted 2001.

·                  www.eassw.org

·                  www.iassw.soton.ac.uk

·                  www.ifsw.org

·                  www.zhd.ch



[1] T.C. Başbakanlık; SHÇEK-Genel Müdürlüğü; Birinci Sosyal Hizmetler Şurası; Ön Komisyon Raporları ve BİREYSEL ÇALIŞMALAR; Ankara; Nisan 2004”; ss. 4437-448.

[2] Puhl, R. Ve diğerleri; Keine Profession ohne Gegenstand. Was ist der Kern Sozialer Arbeit? In: Puhl, R. (Hrsg.): Sozialarbeitswissenschaft. Weinheim, München; 1996; s. 168-185.

[3] Mühlum, A.; Zur Notwendigkeit und Programmatik einer Sozialarbeitswissenschaft. In: Wendt, W.R. (Hrsg.): Sozial und wissenschaftlich arbeiten. Freiburg i. Br.; 1994; s. 41-52.

[4] Tillmann, J.; Der Gegenstand der Sozialarbeitswissenschaft. In: Evangelische Fachhochschule Hannover (Hrsg.): Annäherung an eine Sozialarbeitswissenschaft; Hannover; 1993; s.  66-75.

[5] Führ, Axel; Europaeische Konferenz der sozialen Dienste; 05.-07.06.2002; Barcelona ve www.socialeurope.com

[10] Europaeisch forschen,Lehren,Studieren; Fachbereich Sozailwesen; Ausgabe: 05/2001;

[11] Kohlhooff, L.; Sozialpolitische Veraenderungen in Europa; Auswirkungen auf die Studieninhalte des Sozialen Managements; in: Soziale Arbeit; Nr. 3; 1999; s. 74-80.

 

 [12] Engelke, E.; Soziale Arbeit und ihre Bezugswissenschaften in der Ausbildung - Ressourcen und Schwierigkeiten einer spannungsvollen Partnerschaft. In: Merten u.a. (Hrsg.): Sozialarbeitswissenschaft - Kontroversen und Perspektiven. Neuwied, Kriftel, Berlin; 1996; s. 161-183.

[13] Bundesarbeitsgemeinschaft für Rehabilitation; Rehabilitation Behinderter - Wegweiser für Ärzte und weitere Fachkräfte der Rehabilitation; Deutscher Ärzte-Verlag, 1994.

[14] Özürlüler İdaresi Başkanlı; ÖZÜRLÜLER KANUN TASARISI ve BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK  YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI TASLAĞI; Ankara; 2003.

[15] Bundesanstalt für Angestellte; Information: Reha im Überblick; 2. Aufl.; Nr. 7; Berlin; 2000.

[16] WHO and Classification, Assessment Surveys and Terminology Team: ICIDH-2: International Classification of Functioning, Disability and Health, Final Draft. WHO Assessment, Classification and Epidemiology Group; 2000.

[17] Fischer, Wolfgang; “Teamorientierte Begriffssyteme; Zentrum für Informatik und wirtschaftliche Medizin”; İsviçre; 2001.

[18] Seyyar, Ali; Sosyal Siyaset Açısından Özürlülüğe Karşı Mücadele; Türdav Yay.; İstanbul; 2001; ss.41-43 ve WHO and Classification, Assessment Surveys and Terminology Team: ICIDH-2: International Classification of Functioning, Disability and Health, Final Draft. WHO Assessment, Classification and Epidemiology Group; 2000.

[19] Uzman hekimlerin yanında rehabilitasyon ekibinin içinde şu elemanların bulunmasında fayda vardır: Bakım uzmanı; Rehabilitasyon hemşiresi; İş uğraşı terapisti; Meslek Danışmanı; Fizyoterapist; Diyetisyen; Ekzersiz Uzmanı; (Sosyal) Psikolog. ve(ya) Sosyal Hizmet Uzmanı (Özellikle ölümcül hastalıklarda: Sosyal İlahiyatçı); Özürlülük durumuna göre: Konuşma terapisti; Ortez/Protez teknisyeni; Yaşlı hastalarda ayrıca Gerontolog ve Geriatrist; Gerekirse Hasta Yakınları. Bkz.: Çeliker, Reyhan ve Gökçe Kutsal, Yeşim; “Kanser Rehabilitasyonu”; in: Oğuz, Hasan; Tıbbî  Rehabilitasyon; Nobel Kitabevi; Ankara; 1995; s.760.

[20] Schweizerische Arbeitsgemeinschaft für Pädiatrische Pneumologie (SAPP), “Empfehlungen: Rehabilitation von Kindern und Jugendlichen mit Lungenkrankheiten”;”Jahresversammlung vom 31. Oktober 2002; Jenevre. 2002.

[21] www.zhd.ch

[22] Aktaş, Süleyman; “Geriyatrik Rehabilitasyon”; in: in: Oğuz, Hasan; Tıbbî Rehabilitasyon; Nobel Kitabevi; Ankara; 1995; s.716.