aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

Ali Seyyar’ın Makaleleri
--  

Türkiye’de Özürlülere Tanınan Sosyal Haklar[1]

Prof. Dr. Ali Seyyar[2]

 

 

 

 

Özürlülük Konusuna Sosyal Bakış

Özürlülerin sosyal sorunları ve bu sorunların çözümüne dönük sosyal haklar bağlamındaki çalışmalar son yıllarda Türkiye’de de kendisini göstermektedir. Avrupa ülkeleri çok daha evvel 1970’li yıllardan itibaren özürlülük alanında önemli kanunî düzenlemeler gerçekleştirebilmiş ve bu çerçevede özürlülerin haklarını belirleyebilmiştir. İlk dönemlerde özürlülük konusunda hâkim olan medikal (tıbbî) yaklaşımın bir yansıması olan ve özel eğitim ve rehabilitasyon konusunda belirgin kurumlaşmaları belirleyen bu düzenlemeler yerini son yıllarda özürlülük konusunda sosyal yaklaşımın etkisiyle bizatihi “özürlüler kanunu” biçiminde düzenlemelere bırakmıştır. Türkiye’de 2005 yılında kabul edilen “Özürlüler Kanunu”[3] da bu eğilime uygun olarak bir sosyal politika aracı olarak ortaya çıkmış ve özürlü vatandaşlarımıza birçok yeni sosyal haklar tanımıştır.

“Özürlüler Kanunu” Açısından Yeni Özürlüler Politikasının Özellikleri

Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın kuruluşu ile 1999 yılında Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen “I. Özürlüler Şurası”nın temel kararları arasında özürlüler kanununun çıkarılması yer almıştır. Özürlülere dönük kanunî hakların belirlenmesi ile ilgili taleplerin gün ışığına çıkması, bir taraftan özürlülük konusunda belli bir anlayış şuurunun olgunlaşmasına katkıda bulunan STK’lerin etkinliğinin bir göstergesi, diğer taraftan da bir sosyal devlet olan T.C. devletinin o döneme kadar ihmal ettiği dezavantajlı sosyal gruplara yönelik daha duyarlı olması gerektiğinin bir işaretidir.

Özürlülerin sorunlarının çözümü sadece kanunî düzenlemelerle elde edilemeyecek kadar girift bir konudur. Ancak, Özürlüler Kanunu, sorunların doğru bir şekilde çözümlenmesine katkıda bulunan önemli bir vasıtadır. Etkin ve isabetli çözüm stratejileri belirlemek ise, özürlü konusuna nasıl bakıldığına da bağlıdır. Özürlüler konusunun, sosyal politika kapsamında değerlendirilmesi ile birlikte, önemli paradigma değişiminin de birlikte gerçekleştiğini ilk etapta belirtebiliriz. Bu yeni sosyal içerikli paradigmanın ortaya çıkması ile belki de özürlülük ve engellilik kavramları bundan böyle yerli yerinde kullanılacak ve daha da önemlisi özürlüler için engel teşkil eden bütün olumsuz faktörler sosyal boyutlu modellerle ve özürlü dostu aktif sosyal politikalarla giderilecektir.

Sosyal Model Ekseninde Özürlüler Politikası

Türkiye’de şimdiye kadar özürlülük konusu, hep fizikî bozukluklar ve dolayısıyla biyolojiye bağlı “medikal model” ekseninde değerlendirilmiştir. Bir başka ifadeyle özürlülerin sosyo-ekonomik gelişimini engelleyen faktörlerin ortadan kaldırılmasına, özürlü dostu istihdam politikalarının yanında sosyal güvenlik ve hizmetlerin geçerlilik kazanmasına imkân tanıyan “sosyal model” göz ardı edilmiştir.

Özürlülerin sorunlarını bütüncül bir yaklaşımla ele alan sosyal model anlayışına göre, özürlülük bir hastalık değil bir insanlık durumudur. Bu durum karşısında toplum ve devlet çözüm üretmek bağlamında sorumludur. Sosyal modelde, hayata tam olarak katılımda güçlük çeken bir özürlü, engelli durumundadır. İşlevsel-bedensel yönden yetersiz olan bir özürlünün engelliliği, toplum ve devletin ihmalinin bir tezahürü olarak çevresel iletişimsizliğin, ulaşamazlığın ve uyumsuzluğun bir neticesidir.

Sosyal politikalar ise, özürlülerin hayatlarını kolaylaştırıcı ve haricî (çevresel) engelleri ortadan kaldırıcı tedbirlere müracaat eder. Bir başka ifadeyle bireysel, toplumsal, maddî ve teknik yardım ve desteklerle engelliliğin kısmen veya bütünüyle ortadan kaldırılması mümkündür. Buna göre, her türlü sosyal yardım ve destek hizmetleri, özürlülerin kişisel pisko-sosyal ihtiyaçlarına göre oluşturulur. Her insan farklı olduğu gibi, özürlüler de kendi içinde karmaşık bedensel, ruhsal ve zihinsel özelliklerinden dolayı birbirinden çok farklıdır ve dolayısıyla her özürlünün ihtiyacı da buna binaen çok farklıdır.

Engellilik, özürlüler için çoğu zaman sosyal hukuk sisteminin yetersizliğinin ve eksik fizikî düzenlemelerin bir sonucu olduğu için, özürlüler, çevre şartlarından dolayı engelli hâle getirilmektedir. Halbuki işlevsel bozukluk veya yetersizlik kendi başına bir engellilik teşkil etmemektedir. Özürlülük, dar anlamda ve sosyal politika uygulamaları dışında ele alındığında çoğu kez engellilik ile eş anlamlı tutulabilir. Özürlülük, özellikle tıbbî tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin yetersiz veya uygulanmasına rağmen etkisiz (neticesiz) kalması sonucunda, fizikî, zihnî ve ruhî (duygusal-psikolojik) anlamda işlevsel yetersizlikler (fonksiyonel aktivite kısıtlıkları) ve beceri bozuklukları kalıcı olmaktadır. Bu bağlamda özürlülük, kalıcı ve ortadan kaldırılması mümkün olmayan sürekli bir durum arz etmektedir.

Özürlülüğüne rağmen toplum hayatında, başkalarıyla eşit düzeyde yer alma fırsatlarından yararlanabilme şansına sahip olması halinde ise kişi, engelli olmaktan çıkmaktadır. Engelliliğin ortadan kaldırılması, bir başka ifadeyle özürlülerin sosyal hayata eşit katılımının sağlanması ise sosyal devletin aktif sosyal politikaları ve sosyal duyarlı kesimlerin gönüllü katkıları ve çabalarıyla mümkündür. İşte Özürlüler Kanunu da, ayrımcılık yapmama ilkesini benimseyerek bütün özürlülere, kendi fizikî ve zihnî imkân ve kapasiteleri doğrultusunda fırsat eşitliği anlayışına uygun olarak birçok yeni sosyal hak getirmiştir.

Özürlülere Tanınan Sosyal Haklar

Yeni Özürlüler Kanunu çerçevesinde özürlülere tanınan sosyal haklara kısaca bir göz atalım:

İstihdam imkânları: Özürlülerin emek piyasasına tam katılımının temel bir sosyal hak olduğu gerçeği ekseninde hazırlanan Özürlüler Kanunu, işgücü niteliği taşıyan özürlülere emek piyasasında kota sistemi aracılığı ile istihdam imkânı sağlamaktadır. Buna göre 50’den fazla işçi çalıştıran işletmeler, % 3 oranında özürlü istihdam etmek mecburiyetindedirler. Aksi takdirde özürlüler fonuna her ay yüksek miktarda para cezası ödemek durumundadırlar. Kapsam dışında kalan işletmelerin özürlü işgücü istihdam etmeleri ise, SSK primlerinin bir kısmının hazine tarafından karşılanması yöntemiyle teşvik edilmektedir. Zihinsel özürlü, ağır derecede özürlü veya birden fazla özürlülüğü olanlara ise özel korumalı işyeri aracılığı ile yeni iş imkânları verilmektedir.

Meslekî Rehabiltasyon Hizmetlerine Destek: Özürlülerin yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitilmesi ve meslek kazandırılması maksadıyla meslekî rehabilitasyon hizmetleri yaygın hâle getirilmiştir. Bu hizmet, Belediyeler tarafından da verilebilecektir. Belediyelerce verilmemesi durumunda özürlüler, hizmeti en yakın merkezden alabilecek ve bütçe uygulama talimatında belirtilen miktar, belediye tarafından karşılanacaktır.

Özürlülük Maaşı: İşsiz özürlülere ve herhangi bir sosyal güvenliği olmayan yoksul özürlülere 2022 sayılı kanun vasıtasıyla maaş bağlanmaktadır. Özürlülük derecesine göre bu maaşlar 2007 yılı için aylık 150 YTL ile 225 YTL arasında değişmektedir. Kanun, yoksul ailelerin özürlü çocuklarına da maaş vermektedir.

Özel Eğitime Maddî Destek: Özel eğitim alması gereken bütün özürlü çocukların özel eğitim ve rehabilitasyon giderleri, Milli Eğitim Bakanlığınca karşılanmaktadır.

Bakıma Muhtaç Özürlülere Kurumsal Bakım Hizmetleri: Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olmayan, bakıma muhtaç özürlülerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi ekonomik ve-veya sosyal yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetleri resmî veya özel bakım kurumlarında verilmektedir. Bu hizmetlerin, gerçek ve tüzel kişilerce de yürütülmesi mümkündür. Bakıma muhtaç özürlüler için sunulacak kurumsal bakım hizmetlerinin karşılığı olarak bakım merkezine her ay iki aylık net asgari ücret ödenmektedir. Yani, yoksul bakıma muhtaç kişiler, ücret ödemeksizin kurumsal bakım hizmeti alabileceklerdir. Ancak bu durum, bakıma muhtaç özürlünün kendisinin veya ailesinin herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tâbi olması hâlinde, bakım hizmetinden faydalanmasına engel teşkil etmekteydi. Bakıma muhtaç özürlüler için bu engelin kaldırılması ve eşitliğin sağlanması amacıyla 10.02.2007 tarihinde bir değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik ile “Her ne ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamı esas alınmak suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücret tutarının 2/3'ünden daha az olan bakıma muhtaç özürlülere resmî veya özel bakım merkezlerinde ya da ikametgâhlarında bakım hizmeti verilmesi sağlanır.” hükmü getirilmiştir.

Bakıma Muhtaç Özürlülere Bakım Ödeneği: Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olsun veya olmasın kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir aylık net asgari ücret tutarının 2/3'ünden daha az olan bakıma muhtaç özürlülerin evde bakımına maddî destek sağlamak maksadıyla bakıma muhtaç özürlülere ve bakıcı aile fertlerine devletçe net asgari ücret üzerinden bakım ödeneği verilmektedir. Böylece kendi kendilerine yeterli olmayan bakıma muhtaç özürlülere sürekli olarak evlerinde bakmak mecburiyetinde olan yoksul aileler de sosyal güvenlik kapsamı altında maddî yönden desteklenmektedir.

 


 

[1] Ribat Dergisi; KSIM 2007; Yıl 26; Sayı 299.

[2] Sakarya Üniversitesi; İİBF; Öğretim Üyesi; Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurum Danışmanı.

[3] 2005 tarih ve 5378 sayılı Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun.

 

 

Google