Türkiye’de Özürlülere Tanınan
Sosyal Haklar
Prof. Dr. Ali Seyyar
Özürlülük Konusuna Sosyal Bakış
Özürlülerin sosyal sorunları ve bu sorunların çözümüne dönük
sosyal haklar bağlamındaki çalışmalar son yıllarda Türkiye’de de
kendisini göstermektedir. Avrupa ülkeleri çok daha evvel 1970’li
yıllardan itibaren özürlülük alanında önemli kanunî düzenlemeler
gerçekleştirebilmiş ve bu çerçevede özürlülerin haklarını
belirleyebilmiştir. İlk dönemlerde özürlülük konusunda hâkim
olan medikal (tıbbî) yaklaşımın bir yansıması olan ve özel
eğitim ve rehabilitasyon konusunda belirgin kurumlaşmaları
belirleyen bu düzenlemeler yerini son yıllarda özürlülük
konusunda sosyal yaklaşımın etkisiyle bizatihi “özürlüler kanunu”
biçiminde düzenlemelere bırakmıştır. Türkiye’de 2005 yılında
kabul edilen “Özürlüler Kanunu”
da bu eğilime uygun olarak bir sosyal politika aracı olarak
ortaya çıkmış ve özürlü vatandaşlarımıza birçok yeni sosyal
haklar tanımıştır.
“Özürlüler Kanunu” Açısından Yeni Özürlüler Politikasının
Özellikleri
Başbakanlığa bağlı Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın kuruluşu ile
1999 yılında Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen “I. Özürlüler
Şurası”nın temel kararları arasında özürlüler kanununun
çıkarılması yer almıştır. Özürlülere dönük kanunî hakların
belirlenmesi ile ilgili taleplerin gün ışığına çıkması, bir
taraftan özürlülük konusunda belli bir anlayış şuurunun
olgunlaşmasına katkıda bulunan STK’lerin etkinliğinin bir
göstergesi, diğer taraftan da bir sosyal devlet olan T.C.
devletinin o döneme kadar ihmal ettiği dezavantajlı sosyal
gruplara yönelik daha duyarlı olması gerektiğinin bir işaretidir.
Özürlülerin sorunlarının çözümü sadece kanunî düzenlemelerle
elde edilemeyecek kadar girift bir konudur. Ancak, Özürlüler
Kanunu, sorunların doğru bir şekilde çözümlenmesine katkıda
bulunan önemli bir vasıtadır. Etkin ve isabetli çözüm
stratejileri belirlemek ise, özürlü konusuna nasıl bakıldığına
da bağlıdır. Özürlüler konusunun, sosyal politika kapsamında
değerlendirilmesi ile birlikte, önemli paradigma değişiminin de
birlikte gerçekleştiğini ilk etapta belirtebiliriz. Bu yeni
sosyal içerikli paradigmanın ortaya çıkması ile belki de
özürlülük ve engellilik kavramları bundan böyle yerli yerinde
kullanılacak ve daha da önemlisi özürlüler için engel teşkil
eden bütün olumsuz faktörler sosyal boyutlu modellerle ve özürlü
dostu aktif sosyal politikalarla giderilecektir.
Sosyal Model Ekseninde Özürlüler Politikası
Türkiye’de şimdiye kadar özürlülük konusu, hep fizikî
bozukluklar ve dolayısıyla biyolojiye bağlı “medikal model”
ekseninde değerlendirilmiştir. Bir başka ifadeyle özürlülerin
sosyo-ekonomik gelişimini engelleyen faktörlerin ortadan
kaldırılmasına, özürlü dostu istihdam politikalarının yanında
sosyal güvenlik ve hizmetlerin geçerlilik kazanmasına imkân
tanıyan “sosyal model” göz ardı edilmiştir.
Özürlülerin sorunlarını bütüncül bir yaklaşımla ele alan sosyal
model anlayışına göre, özürlülük bir hastalık değil bir insanlık
durumudur. Bu durum karşısında toplum ve devlet çözüm üretmek
bağlamında sorumludur. Sosyal modelde, hayata tam olarak
katılımda güçlük çeken bir özürlü, engelli durumundadır.
İşlevsel-bedensel yönden yetersiz olan bir özürlünün
engelliliği, toplum ve devletin ihmalinin bir tezahürü olarak
çevresel iletişimsizliğin, ulaşamazlığın ve uyumsuzluğun bir
neticesidir.
Sosyal politikalar ise, özürlülerin hayatlarını kolaylaştırıcı
ve haricî (çevresel) engelleri ortadan kaldırıcı tedbirlere
müracaat eder. Bir başka ifadeyle bireysel, toplumsal, maddî ve
teknik yardım ve desteklerle engelliliğin kısmen veya bütünüyle
ortadan kaldırılması mümkündür. Buna göre, her türlü sosyal
yardım ve destek hizmetleri, özürlülerin kişisel pisko-sosyal
ihtiyaçlarına göre oluşturulur. Her insan farklı olduğu gibi,
özürlüler de kendi içinde karmaşık bedensel, ruhsal ve zihinsel
özelliklerinden dolayı birbirinden çok farklıdır ve dolayısıyla
her özürlünün ihtiyacı da buna binaen çok farklıdır.
Engellilik, özürlüler için çoğu zaman sosyal hukuk sisteminin
yetersizliğinin ve eksik fizikî düzenlemelerin bir sonucu olduğu
için, özürlüler, çevre şartlarından dolayı engelli hâle
getirilmektedir. Halbuki işlevsel bozukluk veya yetersizlik
kendi başına bir engellilik teşkil etmemektedir. Özürlülük, dar
anlamda ve sosyal politika uygulamaları dışında ele alındığında
çoğu kez engellilik ile eş anlamlı tutulabilir. Özürlülük,
özellikle tıbbî tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin yetersiz
veya uygulanmasına rağmen etkisiz (neticesiz) kalması sonucunda,
fizikî, zihnî ve ruhî (duygusal-psikolojik) anlamda işlevsel
yetersizlikler (fonksiyonel aktivite kısıtlıkları) ve beceri
bozuklukları kalıcı olmaktadır. Bu bağlamda özürlülük, kalıcı ve
ortadan kaldırılması mümkün olmayan sürekli bir durum arz
etmektedir.
Özürlülüğüne rağmen toplum hayatında, başkalarıyla eşit düzeyde
yer alma fırsatlarından yararlanabilme şansına sahip olması
halinde ise kişi, engelli olmaktan çıkmaktadır. Engelliliğin
ortadan kaldırılması, bir başka ifadeyle özürlülerin sosyal
hayata eşit katılımının sağlanması ise sosyal devletin aktif
sosyal politikaları ve sosyal duyarlı kesimlerin gönüllü
katkıları ve çabalarıyla mümkündür. İşte Özürlüler Kanunu da,
ayrımcılık yapmama ilkesini benimseyerek bütün özürlülere, kendi
fizikî ve zihnî imkân ve kapasiteleri doğrultusunda fırsat
eşitliği anlayışına uygun olarak birçok yeni sosyal hak
getirmiştir.
Özürlülere Tanınan Sosyal Haklar
Yeni Özürlüler Kanunu çerçevesinde özürlülere tanınan sosyal
haklara kısaca bir göz atalım:
İstihdam imkânları: Özürlülerin emek piyasasına tam
katılımının temel bir sosyal hak olduğu gerçeği ekseninde
hazırlanan Özürlüler Kanunu, işgücü niteliği taşıyan özürlülere
emek piyasasında kota sistemi aracılığı ile istihdam imkânı
sağlamaktadır. Buna göre 50’den fazla işçi çalıştıran işletmeler,
% 3 oranında özürlü istihdam etmek mecburiyetindedirler. Aksi
takdirde özürlüler fonuna her ay yüksek miktarda para cezası
ödemek durumundadırlar. Kapsam dışında kalan işletmelerin özürlü
işgücü istihdam etmeleri ise, SSK primlerinin bir kısmının
hazine tarafından karşılanması yöntemiyle teşvik edilmektedir.
Zihinsel özürlü, ağır derecede özürlü veya birden fazla
özürlülüğü olanlara ise özel korumalı işyeri aracılığı ile yeni
iş imkânları verilmektedir.
Meslekî Rehabiltasyon Hizmetlerine Destek: Özürlülerin
yetenekleri doğrultusunda yapabilecekleri bir işte eğitilmesi ve
meslek kazandırılması maksadıyla meslekî rehabilitasyon
hizmetleri yaygın hâle getirilmiştir. Bu hizmet, Belediyeler
tarafından da verilebilecektir. Belediyelerce verilmemesi
durumunda özürlüler, hizmeti en yakın merkezden alabilecek ve
bütçe uygulama talimatında belirtilen miktar, belediye
tarafından karşılanacaktır.
Özürlülük Maaşı: İşsiz özürlülere ve herhangi bir sosyal
güvenliği olmayan yoksul özürlülere 2022 sayılı kanun
vasıtasıyla maaş bağlanmaktadır. Özürlülük derecesine göre bu
maaşlar 2007 yılı için aylık 150 YTL ile 225 YTL arasında
değişmektedir. Kanun, yoksul ailelerin özürlü çocuklarına da
maaş vermektedir.
Özel Eğitime Maddî Destek: Özel eğitim alması gereken
bütün özürlü çocukların özel eğitim ve rehabilitasyon giderleri,
Milli Eğitim Bakanlığınca karşılanmaktadır.
Bakıma Muhtaç Özürlülere Kurumsal Bakım Hizmetleri:
Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olmayan, bakıma muhtaç
özürlülerden ailesini kaybetmiş olanlar ile ailesi ekonomik
ve-veya sosyal yoksunluk içerisinde bulunanlara bakım hizmetleri
resmî veya özel bakım kurumlarında verilmektedir. Bu hizmetlerin,
gerçek ve tüzel kişilerce de yürütülmesi mümkündür. Bakıma
muhtaç özürlüler için sunulacak kurumsal bakım hizmetlerinin
karşılığı olarak bakım merkezine her ay iki aylık net asgari
ücret ödenmektedir. Yani, yoksul bakıma muhtaç kişiler, ücret
ödemeksizin kurumsal bakım hizmeti alabileceklerdir.
Ancak bu durum, bakıma muhtaç
özürlünün kendisinin veya ailesinin herhangi bir sosyal güvenlik
kurumuna tâbi olması hâlinde, bakım hizmetinden faydalanmasına
engel teşkil etmekteydi. Bakıma muhtaç özürlüler için bu engelin
kaldırılması ve eşitliğin sağlanması amacıyla 10.02.2007
tarihinde bir değişiklik yapılmıştır. Bu değişiklik ile “Her ne
ad altında olursa olsun her türlü gelirleri toplamı esas alınmak
suretiyle; kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu birey
sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir tutarı bir
aylık net asgari ücret tutarının 2/3'ünden daha az olan bakıma
muhtaç özürlülere resmî veya özel bakım merkezlerinde ya da
ikametgâhlarında bakım hizmeti verilmesi sağlanır.” hükmü
getirilmiştir.
Bakıma Muhtaç Özürlülere Bakım Ödeneği:
Sosyal güvenlik kurumlarına tâbi
olsun veya olmasın kendilerine ait veya bakmakla yükümlü olduğu
birey sayısına göre kendilerine düşen ortalama aylık gelir
tutarı bir aylık net asgari ücret tutarının 2/3'ünden daha az
olan bakıma muhtaç özürlülerin evde bakımına maddî destek
sağlamak maksadıyla bakıma muhtaç özürlülere ve bakıcı aile
fertlerine devletçe net asgari ücret üzerinden bakım ödeneği
verilmektedir. Böylece kendi kendilerine yeterli olmayan bakıma
muhtaç özürlülere sürekli olarak evlerinde bakmak mecburiyetinde
olan yoksul aileler de sosyal güvenlik kapsamı altında maddî
yönden desteklenmektedir.
2005 tarih ve 5378 sayılı
Özürlüler ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun.