OSMANLIDA ÇEVRE HASSASİYETİ: II. SELİM DÖNEMİNDE
Hasan Karadeniz
Karapınar ilçesine gelen su yolu çevresinde evler yapılması, bağ ve bahçeler
kurulması üzerine, Divan-ı Hümayun kararıyla müdahale edilmiş, su-yolcu
bölükbaşısının yapılaşmayı durdurması ve işi sürekli kontrol altında
bulundurması emredilmişti
.
Avrupa'da XIX. yüzyılda gerçekleşen şehirleşme tedrici olmuştur. Bizde ise
1950'Ii yıllarda başlayarak 1980'Ii yıllarda olağanüstü ve düzensiz bir hal
almıştır. Bu dengesiz gelişme de, son zamanlarda sık sık karşılaştığımız
çevre meselesini gündeme getirmiştir.
Çevre
ile alakalı önemli bir mesele, su havzalarının ve su yollarının
korunmasıdır. Bugün, özellikle büyük şehirlerin su havzalarında görülen
kaçak yapılaşma, gerek hükümetleri, gerek mahalli idareleri zor durumda
bırakmaktadır. Problemin ağırlaşmasına ise, şüphesiz yetkililerin
kayıtsızlığı sebep olmuştur.
Halbuki, Osmanlı Devleti'nde, çevre meselesinin adının dahi geçmediği
dönemlerde, konuyla ilgili nizamnameler yayınlamıştır. Bunlardan biri de
Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde (BOA) bulunan ve Sultaniye'ye (Karapınar)
gelen su yolunun korunması ile ilgili 15 Ramazan 977/21 Şubat 1570 tarihli
belgedir.
II.
Selim, şehzadeliği esnasında, 1560 yılında, Konya ile Ereğli arasında bir
harabe köy yerinde cami, imaret, han, hamam ve dükkanlardan müteşekkil bir
şehir tesis etmiştir. Hatta, yeni kurulan bu şehri şenlendirmek amacıyla,
ilk gelip yerleşecek 120 hanenin vergiden muaf tutulacağını belirtmiştir.
Banisinden dolayı Sultaniye adını alan bu şehrin 1585 yılındaki on altı
mahallesinde tahmini nüfusu 3773 'tür.
O günün şartlarında bir
şehir, günümüz ölçülerinde bir kasaba nüfusuna sahip olan Sultaniye'ye
getirilen su yolunun korunması ile ilgili belgeyi günümüz çevre şuuru ile
mukayese ettiğimizde, oldukça ilgi çekicidir. Su yolu nazırı Hasan,
Sultanıye imareti ve camiine gelen suyun geçtiği yerlerde bazı şahısların ev
yaptığını, bağ dikip bahçe kurduğunu, hatta ziraat yaptıklarını, bu sebeple
su yolunun tamamen zarar gördüğünü; halbuki su yolunun her iki tarafından
3.5’ar zira olmak üzere toplam 7 zira, diğer bir ifade ile yaklaşık 4.5 m
boş bırakılması gerektiğini belirterek durumu Divan-ı Hümayun’a
bildirmektedir.
Bunun
üzerine, merkezden Sultaniye'nin bağlı olduğu Eski il kadısına gönderilen
yukarıda belirtilen hükümde, su yolunun kenarına ev yaptırılmaması, evlerle
su yolu arasında her iki taraftan yaklaşık olarak toplam 4.5 m. mesafe
bırakılması; ayrıca yine bahsedilen mesafe içinde bağ ve ziraat
yaptırılmaması, şayet bağ dikilmiş ise sökülmesi emredilmektedir. Ayrıca,
zaman kaybedilmeden uygulamaya geçilmesi, işi engellemeye kalkışacak
şahıslar çıkarsa bunların Divan-ı Hümayun'a bildirilmesi ve emrin gereğinin
o civarda bulunan su yolcu bölükbaşısı tarafından sürekli olarak tatbiki
istenmektedir.
Görüldüğü üzere, ecdadımız asırlar öncesinde küçük bir şehrin su yolunun
korunması için bu kadar titiz davranırken, günümüz yetkilileri, milyonları
barındıran şehirlerin su ihtiyacını karşılayan büyük su havzalarını
korumaktan acizdirler. |