Manevî
Bakım ve Temel İhtiyaçlar
Prof. Dr. Faruk Beşer
Geçenlerde
45. genel kurulunu gerçekleştiren İmam Hatip Liseleri Mezunları ve
Mensupları Derneği ÖNDER, hastanelerde yatan hastaların ve yakınlarının
moral-motivesi için kendilerine manevi destek sağlanmasını ve dinî
ihtiyaçlarının karşılanmasını talep etmiş. Bu talep bize Manevi Bakım
kavramını hatırlattı. Maddi ihtiyaçları sebebiyle bakıma muhtaç olanlara
bakmak sosyal devletin bir görevi olduğu gibi, manevi bakıma muhtaç olanlara
el uzatmak da görevi olmalıdır.
Bu konu sanıldığından da daha önemlidir. İnsanlar maneviyatsızlığın ne
olduğunu, ondan tamamen mahrum kalınca anlıyorlar. O zaman da iş işten
geçmiş oluyor.
‘Manevi’ sözcüğü biz de hep dini çağrıştırıyor ve dine karşı olan
insanlar da bu sebeple onun her çeşidinden kaçıyorlar. Doğrusu, din ile
maneviyatın doğrudan ilişkisi vardır, ama aslında maddi olmayan her şey
manevidir. İnsanların duyguları, sevmeleri, sevilmeleri, nefretleri,
yalnızlık ve kimsesizlik hisleri, acımaları, aidiyetleri... Hep manevi
olgulardır. O halde sadece dünya huzuru düşünülse bile manevi ihtiyaçlar
hesaba katılmadan olmaz.
Kısaca Manevi Bakım insanı bir bütün olarak görüp, mutluluğunu
sağlamaya çalışmaktır.
Dinden, annesine duyduğu nefret sebebiyle uzaklaşan Maslow’un ihtiyaçlar
hiyerarşisindekilerin bile çoğu aslında manevi ihtiyaçlardır.
İnsanın maddi tarafı kadar da manevi tarafı vardır, hükmü en azından
eksiktir. Çünkü insanın manevi yönü diğerine göre çok daha büyüktür.
O halde manevi ihtiyaçları hesaba katmayan bir
ideoloji, bir ekonomik ya da siyasî sistem de eksiktir.
Ne yazık ki, bizim laikçilerimizin dine karşı
tavırları aslında herkes için gerekli olan manevi ihtiyaçların giderilmesi
çabalarını da engelliyor. Oysa Manevi Bakım bazı batı
ülkelerinde sosyal hizmetler bünyesinde çoktan bir bilim dalı haline geldi
bile. Yine ne yazık ki, maneviyatın değerini dahi biz onlardan öğrenme
durumuna düştük. Bir süre önce gazetelerde yayımlanan şu tespiti biz
söyleseydik dincilik yapmış olurduk: ‘ABD’li doktorların yaptığı bir
araştırma, kalp hastaları için, dua etmenin, hastanın sağlığına faydalı
olduğu ortaya çıktı. American Heart Journal dergisinin haberine göre, Duke
Üniversitesi Tıp Merkezi bilim adamlarından Mitch Krucoff ve ekibi
tarafından yapılan araştırmada, hasta için dua edilip edilmediği, ne hastaya
ne de doktorlara söylendi. Bilim adamları, ameliyata alınacak 150 kalp
hastası üzerinde yaptıkları araştırmada, hepsi standart tedavi gören
hastaları gruplara ayırdı. Hastalardan bazılarına, tedaviye ek olarak,
stresten kurtulma ve ‘elle şifa’ seansları uygulandı ve kalp hastaları için,
kendilerinin haberi olmadan dua etmenin, hastanın sağlığı için faydalı
olduğu ortaya çıktı.’
Bu aslında manevi bakımdan da öte bir
maneviyatçılık.
Bir başka haberde de şöyle deniyordu:
‘Duanın
gücünü keşfeden klinikler, vakıflar ve ilaç şirketleri, şimdi ‘duayı modern
tıp’ ile birleştirmenin yollarını arıyorlar. Sir John Templeton Vakfı, bu
doğrultudaki arayışların meyvesi olarak ortaya çıkan ‘Mind-Body’ (Ruh/Beden)
alanındaki araştırmalar için yılda 30 milyon dolar harcıyor. ABD Ulusal
Sağlık Enstitüsü de ‘düşünce’ odaklı tıp için 3,5 milyon dolarlık bir fon
ayırmış durumda.’
Ülkemizde de Sakarya Üniversitesinin çalışkan ve
velûd hocalarından Prof. Dr. Ali Seyyar
bizde bu konuyla ilgilenen nadir bilim adamlarımızdandır. Sosyal siyasetle
ilgili pek çok eserinin yanında, son olarak
Şefkatli Eller Vakfı
yayınlarından ‘Sosyal Hizmetlerde Bakım Terimleri’, ‘Sosyal
Hizmetlerde Manevi Bakım’ ve ‘Teorik ve
Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım’ adlarıyla
üç önemli kitabı çıktı. Tek başına bu çalışmalar bile Manevi Bakım’ın
bizde de bir bilim dalı hayline getirilmesi için yeterli kaynak
sayılabilirler. Hemşirelik yüksek Okullarında, Tıp ya da İlahiyat
fakültelerinde böyle bir dersin bulunması, insanı ruh/beden bütünlüğü olarak
ele alma adına modern bir uygulama olabilir. Bizden duyurması.
|