SAKARYA’DA
YAŞAYAN YERLİ VE YERLEŞİK TÜRKLER: MANAVLAR
(MANAVLARDA BİR RAMAZAN GELENEĞİ: TEMCİT)
Ali
AKTAŞ
Manavlar,
yazılı eski kaynakların cemaatler bölümünde “Manavlar”, “Manavlı”(Manavlu),
“Manavlar Parakendesi” biçiminde ve Yörükân Taifesi’ne
bağlı bir topluluk olarak gösterilmektedir.
Ayrıca farklı kaynaklarda Manav; “Batı Anadolu’ya dışarıdan
gelen (göçmen/muhacir) ve göçebelikten yerleşmiş (Yörük) nüfus dışında
eskiden yerleşmiş köylere”/köylülere
verilen ad veya “Yerli Halk”, “Yerleşik Türk/Türkmen Topluluğu”
ya da “Yerli olan, muhacir olmayan”
ve yahut “hareketli nüfusa karşın yerini değiştirmeyen, devamlı olarak
orada oturan
topluluk üyeleri olarak tanımlanmaktadır. Yani Manav; “bir
yere sonradan gelenleri, yerleşik olanlardan ayırt etmek için kullanılan”
ve “Türkçe dışında dil bilmeyen”
topluluk anlamında kullanılan bir kavramdır
Bazı
kaynaklarda Manavlar için; “taze yemiş satan esnaf,
küçümseyici anlamda Anadolu Türkü”
veya “Balkan göçmenlerince, Osmanlı Dönemi’nde
İstanbul saraylarının sebze, meyve, et, süt ve yoğurt gibi ihtiyaçlarını
karşılayan yerleşik yöre insanı”
ya da “Rumlar tarafından, Rumca yüzyıl anlamına gelen ve yörede yüzyıldan
fazla yerleşik olarak yaşayan Türkçe konuşan topluluk”
olarak da tanımlanmaktadır.
Manav
sözcüğünün; Türkistan’daki Kazak-Kırgız ve Sibirya’daki Yakut (Saha)
Türkleri’nde kullanılan, koruyucu soylu kişi ve boy beyi anlamına gelen “Manap”
ve “Manag”dan geldiği sanılmaktadır. Eski Türkçe’de
“v” sesinin olmamasından dolayı, “Manap”
sözcüğündeki “p” ve “Manag” sözcüğündeki
“g” sesinin yumuşayarak “Manav”
sözcüğünün ortaya çıktığı düşünülmektedir. (Örneğin; berim=verim,
takuk=tavuk, kagun=kavun vb gibi.) “Manap”ın; Çağatay
Türkçesi’nde “asilzâde, asâlet, beyzadelik”, Kırgız Türkçesi’nde “feodal
kabilelik üst tabakasının mümessili” veya “Kırgız Lideri”, Kazak
Türkçesi’nde “ağa, bey” ile “Manag”ın;
Yakut (Saha) Türkçesi’nde “koruyucu, güdücü, bakıcı” anlamlarını
taşıması ve de Türkistan’ın kuzey bozkırlarında yaşayan Kırgız ve Kazakların
boy ve oymak başlarına “Manap” demeleri ile 1860’larda Kırgızlar’dan
Bugu (Geyik) kabilesi ve Sari Bağış boylarının başlarında Manapların
yer alması olguları da, “Manavlar=Yerli Türk/Türkmen” görüşünü
desteklemektedir.
Batı Anadolu ve Sakarya’da Yaşayan Manavlar
Sakarya yöresine insanlar/alt kültür grupları değişik yerleşim alanlarından
geldiği için, gelenekler ve göreneklerde de farklılıklar gözlenmektedir.
Yerli olarak tabir edilen ve diğer yerleşim alanlarından yöreye gelenler
tarafından, bir Yörük/Türkmen topluluğu olarak kabul edilen ve de emik
(kendini tanımlama) açıdan da kendilerini Türkmen kabul eden Manavlar,
yöre nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktadır.
Sakarya’nın kuzeyinde yer alan Kaynarca, Karasu ve Kocaali ilçeleri ile,
güneyinde yer alan Geyve, Pamukova ve Taraklı ilçeleri ve de il merkezi ile
yakın çevresinde yer alan “Dernek Kırı”nda
yani Adapazarı ve kısmen Söğütlü, Ferizli, Akyazı ve Hendek ilçelerinin bir
bölümü’nde yaşamakta olan yerli, yerleşik ve Türkçe dışında bir dil bilmeyen
topluluk üyelerine “Yerli Türk” anlamında “Manav”
denilmektedir.
“Manav”
veya “Yerli Türk” diye adlandırılan topluluk üyelerinin coğrafi
dağılımları, Sakarya yöresi ile sınırlı değildir. Isparta-Keçiborlu,
Balıkesir-Susurluk, Çanakkale-Biga, Bilecik-Bozüyük, Kocaeli-Kandıra,
Konya-Ilgın
ve Kütahya’da
da Manavlar yaşamaktadır. Manav diye adlandırılan bu yerli yerleşik
Yörük/Türkmen gruplar, Batı Anadolu’nun Alaşehir, Salihli ve Bursa;
Güneydoğu Anadolu’nun Çermik ve Çüngüş; Batı Karadeniz Bölgesi’nin Kastamonu
çevresinde de yaşamaktadırlar.
Son derece çekingen, uysal, mülâyim ve başkası tarafından söylenenlere
fazla karşı çıkmayarak yani tartışmayarak geleneksel yaşamlarını sürdüren
Manavlar kendi ifadeleri ile; “yedi kez düşünmeden adım atmayan”,
“sersem”/(yavaş davranan)
bir yapıya sahiptirler. Bu uyumlu ve uysal yapıları, başkalarına “sen
bilirsin” ya da “siz bilirsiniz” ifadesinin sık kullanılmasında
da kendini göstermektedir.
Manavların
günümüzde geleneksel yapılarını iyi korudukları, en önemli yerleşim alanı
Taraklı İlçesi ve köyleridir. Kitle iletişim ve ulaşım araçlarının nispeten
daha geç ulaştığı bu bölüm, diğer yerleşim alanlarına göre geleneğini daha
fazla muhafaza etmiştir.
Aşırı geleneksel anlayışa delil olarak yörede anlatılan söylencede:
Akşemseddin’in, Fatih Sultan Mehmed’in yanından ayrıldıktan sonra,
yerleşmek için yer ararken yanında bulunanlar O’na Taraklı’yı önerdiğinde,
O’nun da, “Taraklı’nın Kıblesi Kapalı” diyerek bu öneriyi geri
çevirdiği anlatılmaktadır. Akşemseddin’in, Taraklı halkını çekingen ve
geleneksel bulunduğuna yönelik olarak anlatılan söylence, yöre halkı
tarafından günümüzde de dile getirilmektedir.
Batı
Anadolu’ya ve Taraklı yöresine, Manavların (Yerli Türklerin)
ilk yerleşimin 1291 tarihinden hemen sonra yapıldığı sanılmaktadır.
Ayrıca Yıldırım Bayezıd döneminde İstanbul’un alınması amacıyla yapılan
kuşatma kaldırılırken, yapılan anlaşma gereği Sirkeci’de bir Türk mahallesi
kurulması şartına uygun olarak Göynük ve Taraklı’dan 760 hane Manav
İstanbul’a yerleştirilmiştir.
Yani İstanbul’a yerleştirilen ilk yerli Türklerin, bu yöreden giden “Manavlar”
olduğu kaynaklarca da doğrulanmaktadır.
Manavlarda Bir Ramazan
Geleneği: Temcit
Geleneksel bazı norm ve uygulamalar, artık çok az kişi tarafından
hatırlanmakta veya bilinmektedir. Yörede çok az kişi tarafından bilinen ve
hatırlanan bir Ramazan geleneği de “Temcit”tir.
Günümüzde kırk-elli yaşını aşmış kişilerce ve yalnız Taraklı yöresinde
hatırlanan “Temcit” geleneği, inanç merkezli ve birçok toplumsal
işlevi bir arada barındıran bir nitelik taşımaktadır.
Ramazan ayında davulla insanları sahura kaldırmadan önce, evin erkeğini
rahatsız etmeden kadını pilav yapmaya davet etmek için, genç erkeklerin
ferdi veya toplu olarak camii minaresinden ya da minarelerinden, sık
tekrarlar biçiminde söylediği kafiyeli sözlere ve ilâhilere Temcit
denmektedir.
Yörede
Ramazan yaklaşırken başlanan hazırlıklar arasında; kadınların yufka
açması/alması, kurutması gibi iftar ve sahura yönelik yiyecek
hazırlıklarının yanı sıra “Temcit” için, gençler “Temcit Grubunu”
oluşturulurlar.
Çünkü yörede “Temcit”e çıkmadan erkekler büyümüş kabul
edilmemektedir.
Manavların geleneksel eğlencelerinde kadın ve erkek ayrıdırlar. Katı Sünni
Hanefi geleneğin kendine özgü yarattığı bir açılım olan “Temcit Merakı”,
aslında genç delikanlıların gönlü olduğu genç kıza sesini duyurma fırsatını
da verdiği için, farklı bir toplumsal işlevi de kendi içinde
barındırmaktadır.
“Temcit” için sahurdan önce minarelerden kafiyeli sözler söyleyen
genç delikanlılar, sevdalandıkları kıza yarı ilahi bir masum bir duygu
yoğunluğu ile
“Tespihleri
yeşil taştan
Haber gönder uçan kuştan
Ya Allah, ya Allah, ya Allah”
diye seslenebilmektedirler.
Benzer biçimde söylenen birçok kafiyeli söz ve maniler bulunmaktadır:
“Yar
elbete elbete
Şeker koydum şerbete
Bu
dünya böyle gitsin
Kavuşuruz cennette”
“Hey
bulutlar bulutlar
Meyve vermiyor dutlar
Ayda yılda bir selâm
Kesilmesin umutlar”
diye
genç erkekler tarafından tek tek veya toplu olarak söylenen “Temcit
Sözleri” bunlardan birkaç tanesidir.
Ramazan ayının ilk yarısı (ilk 15 gününde) tekleme biçiminde söylenen
kafiyeli sözler ve ilâhilerin yerini, ikinci 15 günde çiftlemeler
almaktadır. Çiftlemeler içinde “Bağdat’ın Fethi”, “Hz.Ali’nin Cenkleri”
(Hayber Kalesi vb. gibi) manzumeler yer almaktadır.
Yörede İslâmiyeti yayan evliya ve erenlerden Seyyit Battal Gazi’ye ait
söylenceyi de anlatan iki dörtlükte, babası Seyyit Hüseyin Gazi’den de
bahsediliyor:
“Otuz altı arşın
kadd-ü kameti
Gören kafirler de alır
heybeti
Tevâbil lalası,
Aşkar’dır atı
Bin Hüseyin-i Gazi
Seyyit Battal
Hak nazar kılmıştır
Seyyit Gazi’ye
Kaf dağından koparır
tak bazuya
Gör ki, ne işledi
Akabe cazuya
Bin Hüseyin-i Gazi
Seyyit Battal”.
Yine
halk arasında yaygın olan Hz.Ali’ye ait cenklerin yörede de sözlü olarak
yaşatıldığını görmekteyiz:
“Yüz
seksen bin kâfiri sünnet etti
Doksan bin akçayı aldı
pay etti
Din Hak dini, din
telkin etti
Ali’m Hayber Kalesine
varınca
Kafirler oturmuş
kalesin döver
Gün bir yandan doğar,
bir yandan döner
Nisan yağmurları
üstüne yağar
Ali’m Hayber Kalesine
varınca”.
Ramazan ayının ikinci yarısında İslâm âleminin en hazin olayını Kerbelâ’yı
dile getiren dörtlükler, yörede Alevi-Sünni ayrımının aslında halk arasında
olmadığının bir göstergesi olarak söylenmektedir:
“Muhammed’in gözü nuru
Hem Ali’nin
yadigarları
Kerbelâ da şehit
edilen
Ah Hasan’ım, vah
Hüseyin’im
Mekke’de doğdu,
Medine’ye hicret eyledi
Şahin gözlü aslanım
Ali”.
Geleneksel tarzda söylenen ilâhilere örnek verecek olursak:
“Hak
bir gönül verdi bana ha dimedim hayran olur
Bir dem gelir şâdî olur bir dem gelür
giryân olur”
(Allah
bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur/Bir an gelir neşelenir, bir an
gelir ağlamaklı olur.)
“Tanla
turup başun kaldur ellerünü suya daldır
Nefsün düşman durur öldür nefs hemişe öze
gerek”
(Sabahleyin erken kalk ve aptestini al/Nefis düşmandır onu öldür, nefsin her
zaman ölmesi gerekir.)
“Dürlü
dürlü cefânun adını aşk vermişler
Bu cefâya katlanan dosta halvet ermişler”
(Türlü
türlü acının adına aşk demişler/ Bu acılara katlananlar, Allah ile halvet
olup O’na ulaşmışlar.) gibi birbirinden güzel, manaları olan
kafiyeli söz ve ilâhiler, “Temcit” ile imtiyazlı kılınan gençler
tarafından Ramazan boyunca söylenmektedir.
Hafızlık eğitiminin yörede yaygın olması, söylenenleri bir başka
güzellikte sunmanın da anahtarıdır Taraklı’da.
Yörede Ramazan’ın sona ermesi ve başlayan Ramazan Bayramı ile
birlikte, “Pilavlık Alma Geleneği”ni görmekteyiz. Ramazan boyunca
evin hanımı tarafından hazırlanan yemekler/pilavlar için, helâlleşme
amacıyla evin erkeğinin hediye almasına yörede “Pilavlık Alma”
denmektedir. Eğer evin erkeği hediye almamışsa annesi tarafından uyarılır.
Taraklı’da dayanışma, farklı açılımları ve işlevleri ile köklü
bir Ramazan geleneğidir “Temcit”.
Beyaz, Zekeriya; “Adampol veya Polenezköy”, ETNİK
SOSYOLOJİ, Hazırlayan: Orhan Türkdoğan, Timaş Yayınları,
İstanbul, 1997, s. 324; Türkdoğan, Orhan; “Karadeniz Mohtileri”,
ETNİK SOSYOLOJİ, Hazırlayan: Orhan Türkdoğan, Timaş
Yayınları, İstanbul, 1997, s. 511; Duran, Hacı.; “Akyazı
Kurmançları”, ETNİK SOSYOLOJİ, Hazırlayan: Orhan
Türkdoğan, Timaş Yayınları, İstanbul, 1997, s. 535
Beyaz, Zekeriya; a.g.m., s. 324; Türkdoğan, Orhan; a.g.m., s. 511;
Duran, Hacı.; a.g.m., s. 535
Aktaş, Ali; “Sakarya’da Gelenekler ve Görenekler”, 10 Mayıs
2001 Tarihinde Düzenlenen II.Kocaeli Ulusal Folklor Festivali
Kapsamında Kocaeli Üniversitesi’nde Sunulan
Yayınlanmamış Konferans Metni, Sakarya İl Kültür Müdürlüğü, Folklor
Araştırmacısının Çalışmalarına İlişkin 2001/ I. ve II. Dönem
(Ocak-Şubat-Mart-Nisan-Mayıs-Haziran Ayları) Faaliyet Raporu.
Yaşa,
Recep; a.g.m.,
s.288
İşsever, Ahi Naci; TARAKLI,
MNA Ajans Yayını , Ankara, 1993, s. 35-55; Kılıç, Ayhan;
MANAV KÖYLERİNDE AİLE YAPISI
(İZMİT ÖRNEĞİ),
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim
Dalı Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 2000, s.37
|