SOSYAL SİGORTA SİSTEMİMİZDE ÖLÜM
SİGORTASINDAN ANA-BABAYA SAĞLANAN SOSYAL GÜVENLİK YARDIMLARI
(Prof. Dr. Kadir Arıcı)
GİRİŞ
Ölüm sigortası, ölüm riskine karşı sosyal güvenlik
sağlamak maksadı taşıyan bir sigorta dalıdır1. Ölüm sigortasından sağlanan
sosyal güvenlik ölenin geçindirmekle yükümlü bulunduğu kimselere sağlanan
sosyal güvenliktir2. Ölüm sigortasından ana ve babalara da belirli şartlarda
sosyal güvenlik yardımları sağlanmaktadır.
Türk sosyal sigorta sistemi ölüm sigortasından ölen
sigortalının ana ve babasına da sigorta yardımları sağlamaktadır. Ölüm
sigortasından sigortalının ana ve babasına sosyal sigorta yardımları
sağlanması, sosyal sigorta tekniğini uygulayan ülkelerde umumiyetle kabul
gören bir uygulama değildir. Ancak, Türk sosyal sigorta sisteminde
sigortalının ölümü halinde “çoğunlukla ana ve babanın da geçimi tehlikeye
düştüğü” 3kabulüne dayalı olarak mevzuatta düzenleme yapılmış ve belirli
şartlar içerisinde sigortalının ölümü halinde ana ve babaya ölüm
sigortasından sigorta yardımları yapılması kabul edilmiştir.
Türk sosyal sigorta sisteminde ana ve babalara ölüm
sigortasından sağlanan sosyal güvenliği bir inceleme konusu olarak ele
almamızın birtakım sebepleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi mevcut
düzenlemenin yeterliliğini tartışmaktır. İkinci sebebi Yargıtay’ın ölüm
sigortasına dair bazı kararlarının ışığında meseleyi tahlil ve tenkide tabi
tutmakta. Üçüncü sebebi ise, ana ve babaya ölüm sigortası uygulamasında Türk
sosyal sigorta sisteminde görülen norm ve standart farklılığına dikkat
çekmektedir.
I-SOSYAL
GÜVENLİKTE ÖLÜM RİSKİ VE ÖLÜM SİGORTASI UYGULAMASI
1-Sosyal Güvenlikte Ölüm Riski
Sosyal güvenliğin konusu olan riskler arasında ölüm riski
de yer almaktadır. Ölüm riski, riskler sistematiği içerisinde fizyolojik
nitelikli bir risk olarak değil sosyo-ekonomik karakterli bir risk olarak
nitelendirilmektedir4 Sosyal güvenlik açısından ölüm, sigortalı açısından
bir risk değildir. Bilakis, ölüm ile sigortalı ihtiyaçlarının esaretinden
kurtulmakta dolayısı ile sosyal güvenliğe ihtiyacı da kalmamaktadır.
Ölüm riski, ölenin geçindirmekle yükümlü olduğu kişiler
açısından bir sosyal güvenlik riski olarak kabul edilir. Ölüm ile sigortalı
geçindirdiği aile fertleri bakımından;
-
gelir kesilmesi,
-
gelir azalması,
-
gider artışı (cenaze için yapılan doğrudan yada
dolaylı masraflar)
na sebep olmaktadır.
Ölüm sigortasının amacı, ölüm sebebiyle ortaya çıkan
ekonomik kayıpları telafi etmek ve ölüm sebebiyle ailenin bozulan
gelir-gider dengesinin yeniden sağlanmasına destek olmaktır. Bu şekilde
aileyi geçindirenin ölümü sebebiyle geride kalanlar, muhtaçlık riskinden
kurtarılmış ve korunmuş olmaktadırlar.
Sosyal sigorta tekniği ölüm riskinin sonuçlarına karşı
azalan ve kesilen gelirin telafisini sağlayan bir gelir garantisi ile hak
sahiplerinin (ölenin geçindirmekle yükümlü olduğu kimselerin) cenaze
sebebiyle meydana gelen gider artışlarının (tekfin ve defin masrafları)
karşılayacak mali desteği sağlamaktır.
2-Türk Sosyal Sigorta Sisteminde Ölüm Sigortası
Uygulaması
Hemen ifade edelim ki Türk sosyal sigorta sisteminin ölüm
riskine karşı sağladığı sosyal güvenlik Avrupa ülkelerinin çoğunda ileri
normlara ulaşmış durumdadır5.Aşağıda genel hatları ile ölüm sigortası
hakkında yalnızca ana ve babalara aylık bağlanması konusunun daha iyi
anlaşılmasını temin gayesi ile bilgi verilecektir.
A-Ölüm
Sigortasından Yardım Alma Şartları
Ölüm sigortasından
sosyal sigorta yardımlarının sağlanabilmesi için sigortalı/iştirakçilerin
sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü şartları taşırken ölmüş olması
gerekmektedir. Bu anlamda ölüm tarihi itibari ile;
i-
Malullük ve yaşlılık aylığı almaya hak kazanmış ya
da bu aylıkların bağlanmış olması;
ii-
Yaşlılık ya da malullük sigortasından aylık
bağlanmışken aylığı herhangi bir sebeple kesilmiş olmak;
iii-
Aylığı hak kazanmış durumda olan sigortalılar
açısından ise sosyal sigorta mevzuatının öngördüğü ölüm sigortasından aylık
bağlanma şartlarına haiz durumda iken ölümün gerçekleşmiş olması;
Bu anlamda:
-SSK sigortalıları: toplam olarak 1800 gün
yaşlılık-malullük –ölüm sigortası primi ödemiş olmak, ya da en az 5 yıldan
beri sigortalı durumda olmak ve bu süre içerisinde “sigortalılık süresinin
her yılı için ortalama olarak180 gün malullük , yaşlılık , ölüm sigortaları
primi ödemiş durumda” olmak gerekmektedir(SSK m. 66)6
-Bağ-Kur sigortalılarını ise; ölüm tarihinde en az 3 tam
yıl sigorta primi ödenmiş olmaları (Bağ-Kur K. M. 41)gerekmektedir.
-Emekli Sandığı iştirakçileri için ise iştirakçinin 10
yıl veya daha fazla fiili hizmet müddetinin olması(E.S.K. m.
66/b)aranmaktadır.
iv-
İş kazaları ve meslek hastalıklarına bağlı
sebeplerle yahut da görevi sebebiyle meydana gelen ölümlerde ise sosyal
sigorta sistemimiz yalnızca sigortalı olma şartına bağlı olmak şartıyla ölüm
aylığı bağlanmasını kabul etmiştir.(SSKm.20,Bağ-Kur m.41/son,ESKm.66/b).
Ölüm sigortasından yardıma hak kazanmak için belirli
süreli sigortalı olmak ya da belirli bir süre prim ödemiş bulunma gibi
şartların aranmasının sosyal güvenlik açısından yerinde ve uygun olup
olmadığı doktrinde üzerinde durulmuş bir meseledir. Şakar ölüm sigortasından
faydalanma için bu tür şartlara bağlanmasının “sosyal güvenlik anlayışına
ters düşeceğini” ileri sürmektedir7 Meseleye sigorta tekniğinden
yaklaşıldığı zaman sigorta yardımları için bir takım şartların konulması
aktüeryal bir zaruret olabilir. Ancak sosyal sigorta açısından yaklaşıldığı
zaman bu şartların iş kazaları ve meslek hastalıklarına bağlı ölümde olduğu
gibi kaldırılması da mümkün olmak gerekmektedir. Burada devletin sosyal
güvenliğe ayırdığı kaynakların belirleyici olacağı inancındayız.
B-Ölüm
Sigortasında Hak Sahipleri ve Sağlanan Yardımlar
Ölüm sigortasından sağlanan sosyal sigorta
yardımlarından ölen sigortalının:
-eşi,
-çocukları,
-ana ve babası,
faydalanabilirler(SSK m. 65, Bağ-Kur m.40;ESK m. 67).
Hak sahiplerine yardımlar ve yardım şartları bakımından
farklı sigorta dalları (iş kazaları ve meslek hastalıkları, hastalık,
malullük , yaşlılık ve ölüm sigortaları) açısından birtakım farklılıklar
bulunmaktadır.
Sosyal sigorta sistemimiz de ölüm sigortasından hak
sahiplerine sağlanan sosyal sigorta yardımları birtakım istisnalar dışında
büyük benzerlik göstermektedir. Türk sosyal sigorta sistemi (her üç sosyal
sigorta kuruluşu) ölüm sigortasından sigorta yardımlarına hak kazanmış iken
ölen sigortalının ha sahiplerine;
i-
Aylık bağlanması,
ii-
Ölen sigortalı için cenaze masrafı karşılığı
verilmesi,
iii-
Aylık bağlanma hakkının doğmaması halinde hak
sahiplerine toptan ödeme yapılması,
iv-
Evlenme Yardımı Verilmesi:Sigortalının ölümü
halinde kendilerine aylık bağlanmış kız çocuklarına evlenmeleri halinde bir
defaya mahsus olmak üzere verilen ve iki yıllık ölüm aylığı tutarında olan
miktardır(SSK Ek m. 12).
v-
Aylık bağlanmış olanlara sağlık sigortası
yardımlarının yapılması (SSK m.36/a)
vi-
Sosyal Yardım Zammı (SSK Ek m. 24/e) ödenmesi,
vii-
Vergi İadesi Verilmesi (2978 sayılı Vergi İadesi
Hakkında Kanun m. 1)
gibi haklar sağlanmaktadır. Ölüm sigortasından sağlanan
bu haklar belirli şartlara bağlı olarak sağlanmaktadır.
Sağlanan yardımlar hak sahiplerinin tamamına sağlanır.
Hak sahipleri bu yardımlardan; kanunda öngörülen paylar oranında hisselerine
düşeni alırlar8.
II-
ÖLÜM SİGORTASINDAN ANA – BABAYA SOSYAL
SİGORTA YARDIMLARI SAĞLANMASI
1-
Ölüm Sigortasından Ana ve Babaya Sosyal Sigorta
Yardımı Yapılması Problematiği
Ölüm sigortasından ana v e babaya aylık bağlanması ve
başka yardımlar yapılması, üzerinde tartışılmakta olan bir meseledir. Pek
çok Batı ülkesinde de ölüm sigortasından ana ve babaya aylık bağlanması ve
yardım yapılması kabul edilmemektedir.9
Esasında meseleye sigorta tekniği açısından bakıldığı
zaman da ana ve babaya aylık bağlanmasına itirazlar ileri sürülmek
mümkündür. Ancak sosyal sigorta açısından yaklaşıldığı zaman durum farklı
olacaktır. Çünkü sosyal sigorta sistemi kurulurken ülkenin sosyal yapısı ve
diğer hükümleri ile birlikte değerlendirmek gerekir. Bu itibarla da ölüm
sigortasından ana ve babaya aylık bağlanması sosyal sigorta açısından mümkün
ve uygun bir yol sayılmaktadır .Öte yandan Türk sosyal sigorta hukuku
açısından ölüm sigortasından ana ve babaya yardım sağlanması, Türk kültürüne
ve Türk insanının beklentilerine de uygun bir düzenlemedir.
Ölüm sigortalarından ölüm aylığı da dahil bütün sigorta
yardımları, ölen kişinin hak kazanma şartlarını taşıyan ve Medeni Kanun
anlamında Ana ve Babası durumunda bulunan kimselere sağlanır.
2-
Ana–Babaya Sigorta Yardımları Yapılması ve Aylık
Bağlanma Uygulaması
Türk sosyal sigorta sisteminde yer alan her üç kuruluş
mevzuatında da ana ve babaya ölüm sigortasından aylık bağlanması ve buna
bağlı sigorta yardımlarının yapılması düzenlenmiştir. Aşağıda her üç kuruluş
bakımından ortak bir bakış açısından ana ve babaya sigorta yardımları
yapılması ve aylık bağlanması uygulaması ele alınacaktır. Ayrı bir başlık
altında sistemde tartışmalı ve yetersizliği iddia edilen konular ele
alınacağı için10 burada mümkün olduğu kadar tartışmalı hususlara
girilmeyecektir.
A-
Ölüm sigortasından Yardım Alma Şartları:
a-
Ana ve Babanın Geçiminin Sigortalı Tarafından
Sağlanmakta Olması:
Ölüm sigortasından ana ve babaya aylık bağlanabilmesi
için sosyal sigorta sistemimizin aradığı ilk şart ölen sigortalının ana ve
babasının geçimlerinin sigortalı tarafından sağlanmış olmasıdır11.
Ana ve babanın geçiminin
sigortalı tarafından sağlanmakta olması nasıl tespit edilecektir; hangi
durumda ana ve babaların geçiminin sigortalı tarafından karşılanmakta olduğu
kabul edilecektir? Muhtaç durumda olmak sözlüklerde ihtiyaçlarını kendi güç
ve imkanları ile karşılayamayacak halde bulunmak anlamına gelmektedir.
Dolayısı ile ana ve babanın muhtaç durumda olması, kendi geçimlerini
sağlayabilecek gelir ve geçim imkanlarından mahrum bulunması olarak
algılanması ve anlaşılması mümkün ve yerindedir.
Geçiminin sigortalı tarafından karşılanması sürekli,
düzenli ve günlük ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede yardım yapılması ve
ana ve babaların bu yardımlara muhtaç durumda bulunmalarının bir ölçü
olabileceği ileri sürülmektedir12.
Ölüm tarihi itibarı ile ana ve baba muhtaç durumda
olmamakla birlikte sigortalı ile birlikte ikamet etmekte ve hayatını
birlikte devam ettirmesi aynı meskeni paylaşmakta olan ve gelirinin
tamamının sigortalı tarafından kullanılmakta olan ana ve babaların pek
tabidir ki sigortalı tarafından geçindirilmekte olduğu ileri sürülemez. Şu
halde sigortalı tarafından geçiminin sağlanmasını ana ve babanın gelirinin
olmaması yahut da geliri itibari ile geçimlerini karşılamakta yeterli
olmaması şeklinde anlaşılmak daha doğru olur.
SSK m. 69. maddede yer alan "geçiminin sigortalı
tarafından sağlandığı be1gelenen ana ve babalar" aylık alma hakkı
tanımaktadır. İşte burada yer alan geçiminin sigortalı tarafından
sağlanmasının ölçüleri somut olarak tanımlanmış değildir.
Yargıtay verdiği bir kararda geçiminin sağlanması
için bir ölçü vermektedir. Buna göre "sigortalının anne ve babasıyla
birlikte yaşadığı ve aralarında gelir ayırımının gözetilmediği durumlarda,
sigortalının anne ve babasının geçimlerini sağlayıp sağlamadığının
belirlenmesinde; sigortalının yaptığı ve anne ve babanın dahi
yararlandıkları harcamalar, ortak yaşamın gereksinmelerini karşılamada ana
kaynağı teşkil ediyorsa anne ve babanın geçimlerinin sigortalı tarafından
sağlandığının kabulü gerekir. Aksi halde yani sigortalının yaptığı söz
konusu harcamalar, ortak yaşamı sürdürmede sadece kendi payına düşen katkı
niteliğinde ise sigortalının sağlığında anne ve babanın geçimlerini
sağladığından söz edilemez"13. Görülmektedir ki Yargıtay da sigortalının
annesi ve iki kardeşi ile birlikte sigortalının oturması burada ana ve diğer
iki kardeşin gelirleri ile sigortalının gelirlerinin somut bir şekilde
tespit edilmesi, oturulan evin kime ait olduğunun tespit edilmesi
"sigortalının yaptığı ve annenin dahi yararlandığı harcamaların ortak
yaşamın sürdürülmesinde ana kaynağı teşkil edip etmediği belirlenmelidir"
somut bir biçimde araştırılmalı ve irdelenmelidir görüşünü ortaya atmaktadır
.
Dolayısı ile Yargıtay'ın kararı, burada,geçindirme
kavramına ışık tutmaktadır. Burada ailenin geçiminde esas yükün sigortalının
üzerinde olup olmadığının tespiti gerekecektir. Ana ve babanın aile gelirine
katkıları ailenin geçim giderleri içerisindeki payı ile mukayese
edilmelidir. Bu gelirin nispeten önemsiz kalması halinde geçimin sigortalı
tarafından sağlanmış olduğunu kabul etmek lazımdır. Eğer gelir açısından
sigortalı ile ana ve baba müştereken geçimi temin etmekte iseler burada
geçindirmekte olduğu sonucuna varılamamalıdır.
Yargıtay emekli memur kocası ile birlikte kendilerine ait
bir evde yaşayan ananın kendileri ile birlikte yaşamakta ve asgari ücretle
çalışmakta iken ölen oğlu tarafından geçiminin sağlandığı iddiası ile açılan
ölüm aylığı talebine dair davada, İstanbul İş Mahkemesi'nin davayı kabul
eden kararını bozmuştur. Yargıtay burada haklı olarak sigortalının "kendi
geçimini ancak sağlayabileceğini", "davacıya (anaya) kocasının bakmakla
mükellef olduğu ve onun geçimini sağladığının göz ardı edildiğini ifade
ederek SSK m. 69 de öngörülen geçimin sağlanmasının geçiminin devamlılık arz
etmesinin" de gerekliliğini vurgulamaktadır 14
b- Ana ve Babalar İçin Aylıktan Pay Kalmış Olması
Ölüm sigortasından ana ve babaya aylık bağlanabilmesi
için sigortalının ölmüş olması ve geçimlerinin ölen sigortalı tarafından
sağlanmakta olması gerekli ancak yeterli görülmemiştir. Sigortalının ana ve
babasının aylık alabilmesi için sigortalının eş ve çocuklarının aylık
içerisindeki paylarının %100'ü bulmaması gerekir. Yani sigortalının bağlanan
ölüm aylığından eş ve çocuklarının aylık içerisindeki paylarının %100’ü
bulmaması gerekir. Yani sigortalının bağlanan ölüm aylığından eş ve
çocuklara aylık bağlandıktan sona geriye pay kalmış
olmalıdır ki ana ve baba aylık bağlama talebinde bulunabilsinler. Bu şart
yoksa diğer iki şart mevcut olsa dahi ana ve babalara aylık
bağlanamayacaktır. Buna göre;
Ana ve babanın aylık alabilmesi için sigortalının ölümü
halinde;
-Eşinin çocuksuz dul kalmış olması,
-Eşinin tek çocuklu dul kalmış olması,
-Eşi ölmüş ve yalnızca iki çocuğunun kalmış olması,
-Eşi kalmış ve aylık alma durumunda çocuğu bulunmaması,
gerekmektedir .
Bu şartların dışındaki
bütün hallerde ana ve babaya aylık bağlanması mümkün olamaz. Mesela eşi ve
iki çocuğu kalan sigortalı için ana ve babasına ölüm aylığı bağlanması
mümkün değildir.
Aylıktan pay kalmış bulunması her üç sosyal sigorta
kuruluşu açısından da (SSK. Bağ-Kur ve E.S.K.) geçerli bir şarttır 15.
Sosyal sigorta sistemimizin getirdiği bu sistem doktrinde haklı
olarak tenkit edilmiş ve "adaletsiz ve Türk milletinin töresine aykırı"
bulunmuştur.16 ŞAKAR meselenin uygun çözümü olarak ana ve babanın da
çocuklar gibi paylaşıma dahil edilmesini sağlayan bir kanun değişikliği
teklifi getirmektedir17.
c- Talepte Bulunma Şartı:
Talep şartı sosyal sigorta hukukunda sigorta
yardımlarının yapılmasında genel bir şarttır. Talep olmadıkça yardıma hak
kazanılmış da olsa hak sahiplerine sigorta yardımları yapılmaz18
Ana ve babalara sigorta
yardımlarının yapılmasında da aynı prensibe göre işlem yapılacaktır. Yardıma
hak kazandığını düşünen ana ve baba, ilgili sigorta idaresine müracaat
edecek ve sigorta yardımlarının yapılmasını talep edilecektir. Eğer idarenin
yapacağı incelemede şartların tahakkuk ettiği doğrulanır ise, ana ve
babalara usulüne uygun olarak aylık bağlanacak ve diğer sosyal sigorta
yardımlar yapılacaktır.
Aylık bağlanmada geçerli olan talep şartının aylıkların
kesilmesinde de geçerli olup olmayacağı üzerinde durulması gereken bir
konudur. Ölüm sigortasından kendilerine aylık bağlanan ana ve babaların daha
sonra muhtaçlıktan kurtulmaları halinde bu aylıkların kesilmesini talep
edebilmeleri mümkün müdür? Yargıtay, iş kazası sonucunda ölen bir
sigortalının kendilerine aylık bağlanan ana ve babasının daha sonra gelirin
kesilmesine ilişkin taleplerini geçerli saymamıştır. Yargıtay, sosyal
güvenliğe ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğunu ve yasada açık
hüküm bulunmadıkça bunlardan vazgeçilemeyeceğini ve ibra edilemeyeceği
gerekçesine kararını dayandırarak ölüm aylığının kesilemeyeceği yönünde
karar vermiştir19.
Talep üzerine aylığın kesilemeyeceğine dair Yargıtay'ın
bu kararına katılmak mümkün değildir. Sigorta haklarından vazgeçilemeyeceği
kuralının sosyal sigorta mevzuatımızda düzenlenmesi; özünde mecburi
sigortalılık prensibinin hayata geçirilmesi ve kimsenin sosyal güvensizlik
kalmamasını temin etmeye yönelik bir düzenleme olması vardır. Sosyal sigorta
sistemimiz muhtaçlık şartına bağlı aylığa hak kazanmayı düzenlemiş
ise, muhtaçlık süresince bu aylık ödenmeli ve sosyal sigorta yardımlarından
hak sahipleri faydalanmalı; muhtaçlık durumu ortadan kalktığı zaman bu
aylıklar mutlaka kesilmelidir. Tekrar muhtaçlık ortaya çıktığı zamanda
kesilen aylığın yeniden bağlanması sağlanmalıdır. Sosyal sigorta ilkelerine
en uygun düzenleme bu olacaktır. Kaldı ki kişi ben muhtaç değilim bana aylık
ödemeyin diyor ise, bu aylığı mutlaka alacaksın anlamına gelen bir
uygulamanın sosyal sigorta ile bağdaştırılması nasıl mümkün olacaktır. Kanun
koyucu kişilerin basiretsizleri ya da güvenliğin getirdiği yükümlülüklerden
kaçmasını önlemek için bu düzenlemeyi yapmıştır. Sosyal sigorta yardımlarına
ihtiyacı bulunmayan kimseye zaten, yardım alma talebinde bulunmadıkça bu
yardımlar yapılmayacağına göre, bu yardımları almama talebinin de kabul
edilmesi kanuna uygun ve yerinde olacaktır. Aksi takdirde yardım talebi
olmadan da kişilere aylık bağlanması ve yardım yapılmasının kabul edilmesi
gerekecektir. Halbuki kanun koyucu yardımlar talep şartına bağlı olarak
yapılmasını öngörmüştür.
Sonuç olarak bağlanmış ölüm aylık1arı ana ve babarun
muhtaçhktan kurtulmuş olması ve talepte bulunması halinde kesilebilmelidir.
B- Ölüm Sigortasından Sağlanan Yardımlar
Türk sosyal sigorta sistemi ölüm sigortasından ana ve
babalara birtalam yardımlar alma hakkını tanımaktadır. Ölüm sigortasından
ana ve babalara sağlanan sosyal güvenlik yardımları aşağıdakilerden
ibarettir.
a- Aylık Bağlanması
Ölüm sigortasından ana ve babaya yapılan başlıca sosyal
sigorta yardımı ölüm aylığı bağlanmasıdır.
Ölüm aylığı bağlanabilmesinin şartlarının gerçekleşmiş
bulunması özellikle de aylıktan pay kalmış bulunması önem taşımaktadır.
Çünkü ana ve babaya sigortalının ölüm aylığından kalan pay aylık olarak
bağlanacaktır.
Ölüm aylığından ana ve babanın her birinin hissesi
sigortalıya ait ölüm arlığının %25'i oranında olabilir (SSK. m. 69/1.;.
Bağ-Kur. m. 45 E.S.K. m. 72). Ana ve baba, eş ve çocuklara bağlanacak aylık
ile sigortalıya bağlanacak aylıktan eş ve çocuklara bağlanacak aylık1ar
toplamından kalanı eşit olarak paylaşacaklardır. Yukarıda ifade edilen %25
oranı ana ve babaya bağlanabilecek aylığın azami oranını yani üst sınırını
teşkil etmektedir.
Ana ve babaya aylık, sigortalının ölümünü takip eden ay
başından itibaren bağlanır. Eğer yaşlı1ık, malullük aylığı almakta iken hak
sahibi ölmüş ise (yani emekli aylığı almakta iken) ana ve babaya son
malullük ve ölüm aylığına hak kazanıldığı dönemin sona ermesinden sonraki ay
başından itibaren aylık bağlanacaktır (SSK. m. 70/2).
b- Toptan Ödeme Yapılması:
Sigortalının ölümü itibarı ile yaşlılık, malullük veya
ölüm aylığına hak kazanamaması halinde ana ve baba da eş ve çocuklara
ödenecek ölüm aylığından (ölen sigortalının kendisinin ve işverenlerinin
ödedikleri yaşlılık, malullük ve ölüm sigortaları primlerinin toplamı) pay
alabilir.
Ana ve babaların toptan ödemeden hisse alma şartları da
aynen aylık alma hakkına paralel olarak düzenlenmiştir. Şu halde, sosyal
sigorta sisteminden ana ve baba yardım alma hakkını kazanmış ise toptan
ödemeden de pay alma hakkım kazanacaktır. Toptan ödemeden hak sahibi ana ve
babanın alacağı hissenin de azami miktarı % 25’ lik bir sınıra tabi
tutulmuştur (SSK. m. 7l/IV).
Hemen işaret edelim ki aylık bağlanması mümkün ise toptan
ödeme yapılmaz20
c- Sağlık Yardımı Yapılması:
Ölüm sigortasından aylık almaya hak kazanmış bulunan hak
sahiplerine sosyal sigortanın sağlamış olduğu bir başka sigorta yardımı
hastalık sigortasından sağlık yardımıdır. SSK. m. 36 lA. b. de öngörüldüğü
gibi aylık almakta olan ana ve babaya m. 33 deki sağlık yardımları
yapılabilecektir. Buna göre ana ve babalar;
(i) Hekime muayene ettirilmesi, hekimin göstereceği lüzum
üzerine teşhis için gereken klinik ve laboratuar muayenelerinin yaptırılması
ve tedavisinin sağlanması,
(ii) Teşhis ve tedavi için gerekirse sağlık
müesseselerine yatırılması,
(iii) Tedavi süresince gerekli ilaç ve iyileştirme
vasıtalarının sağlanması yardımlarından faydalanacaklardır. Aylık bağlanan
ana ve babalar ayakta
tedavilerde ilaç giderlerinin % l0'unu ödemek
zorundadırlar. Sağlık yardımlarından ana ve babalar iyileşinceye kadar
faydalanabileceklerdir (SSK. m. 34).
d- Cenaze Yardımı Yapılması
Ölüm sigortasından sağlanan sigorta yardımlarından bir
diğeri de cenaze yardımıdır. Cenaze yardımının belirli durumlarda ana ve
babaya da yapılması mümkündür. Kanun sigortalının ailesine cenaze yardımı
yapılmasını öngörmüş iken (SSK. m. l03/l) aile kavramını açıklığa kavuşturan
yönetmelikte bu yardımın yapılabileceği kişiler arasında baba ve anne de yer
almaktadır. (SSİY m. 8l). Cenaze yardımı 5000 göstergenin memur maaş
katsayısı ile çarpılması ile bulanan miktar olarak ödenir. Cenaze
sigortalının ana ve babası tarafından kaldırılmış bulunması gerekir. Eğer
cenaze ana ve baba tarafından kaldırılmamış; gerçek veya tüzel kişiler
(Belediye v.s) tarafından kaldırılmış ise ana ve babaya cenaze kaldıran
kişilerin cenaze için yaptıkları giderler cenaze yardımından az olması şartı
ile ana ve babaya arasındaki fark cenaze yardımı olarak ödenir (SSK. m.
103/2) .
e- Sosyal Yardım Zammı ve Vergi İadesi Sağlanması
Aylık almaya hak kazanmış bulunan ana ve babalara
bağlanan aylıklarla birlikte sosyal yardım zammı da ödenir. Ana ve babalara
sosyal yardım zamlarının tamamı ödenmez. Sosyal yardım zammı, ölüm
sigortasından aylık alan kişi sayısına bölünür ve bulunacak miktar aylık
bağlanan ana ve/veya babaların alacağı aylığa eklenerek ödenir (ek m.
24/e)
2979 sayılı Vergi İadesi Hakkında Kanun vergi iadesinden
faydalanacak kişiler arasında ölüm sigortasından aylık bağlanmış olanları da
saymaktadır (m.1). Şu halde kendilerine aylık bağlanmış bulunan ana ve
babalar da adı geçen kanun esasları içerisinde vergi iadesinden
faydalanacaklardır.
IV- ÖLÜM SİGORTASINDAN ANA BABAYA AYLIK BAĞLANMASI
UYGULAMASINDA TARTIŞMALI KONULAR
Genel olarak ölüm sigortasında, özelde ise ana ve babaya
ölüm sigortasından aylık bağlanması uygulanmasında üzerinde tartışılması
gereken birtakım konular mevcuttur. Tartışma sosyal sigorta sisteminde norm
ve standart birliği açısından da üzerinde durulmaya değer gözükmektedir.
Aşağıda bazı yargı kararlarını da inceleyerek bu tartışmalı konular
hakkındaki görüşlerimizi ortaya koymak arzusundayız.
1- Ana ve Babaya Kavramının Muhtevası Açısından
Ana ve babaya aylık bağlanması alanında ilk tartışma ana
ve baba kavramının muhtevasında ortaya çıkmaktadır.
Ölüm sigortalarından ölüm aylığı alma hakkı Medeni Kanun
açısından ana ve baba olarak kabul edilen kimselere bağlanacaktır. Ana ve
babalar ile ilgili tartışmaya hem ana hem de baba açısından ayrı ayrı yapmak
gerekir. Tartışmanın baba ile ilgili yoğunlaştığı görülmektedir. Bu
doğrudur. Çünkü ana çocuğu doğuran kadındır. Dolayısı ile ananın kimliği
çoğunlukla tartışma yaratmamaktadır.
(i) Üvey Ana ve Babalara Aylık Bağlanabilir mi ?
Üzerinde tartışılan ilk konu babalık yada analık denilen
kimselere üvey baba ve annelere-aylık bağlanıp bağlanmayacağı konusudur.
Sigortalının annesi ile evlenmiş üvey baba ve ananın
sigortalıdan ölüm yardımı alma hakkının bulunmadığı kabul edilmektedir 21.
Üvey baba konusu tartışılabilir. Türk aile yapısı itibari ile üvey baba
aileden say1lmamaktadır. Ancak üvey anne için aynı şeyi söylemek güçtür.
Eğer sigortalının annesi ölmüş babası yeniden evlenmiş ve üvey anne, o
ailede sigorta1ırun babasına bakmış ise sigortalının ölüm tarihi itibarı ile
ölüm aylığı alma hakkı bulunan üvey anneye aylık bağlanmaması aile
kültürümüze ters bir uygulama olacaktır. Bu sebeple biz üvey anne ile üvey
babaya eşit işlem yapılmasının doğru olmayacağı düşüncesindeyiz. Aslında
üvey anne ve baba konusunda sigorta1ırun ana ve baba olarak sigorta1ı1ık
ilişkisi sırasında alınan beyanı esas olmalıdır. Sigortalının beyanında yer
alıyor ise üvey ana ve babalar da öz ana ve babalar gibi muamele
görebilmelidir. Böyle bir düzenleme Türk ailesinin güçlendirilmesine katkı
sağlayacak ve de ailenin korunmasına dair Anayasa m. 41 hükmüne de uygun
düşecektir.
Mirasçı olamamaları sebebiyle22 beslemelerden ve manevi
evlatlardan dolayı da ana ve baba olarak (besleyip büyüten olarak yahut da
manevi evlat olarak sigortalıyı kabul edip büyüten kişi olarak) ölüm aylığı
talep edilmesi de mümkün olmayacaktır.
Bütün bu sebeplerle burada geçimini temin etmesi ve
muhtaç olması şartı ile bu kitlelere de aylık bağlanmasını temin edecek bir
kanuni düzenlemeye Türk ailesinin korunmasına da katkı sağlaması sebebiyle
ihtiyaç ve lüzum olduğunu düşünüyoruz.
(il) Evlat Edinenin Durumu
Bir başka tartışma konusu, evlat edinmiş kimselerin ölen
evlatlıklarından ana ve baba olarak ölüm sigortası yardımlarından faydalanıp
faydalanmayacakları hususudur.
Hem uygulama hem de doktrinde evlat edinen kişinin
evlatlığından dolayı ölüm sigortasından aylık ve diğer ölüm sigortası
yardımları faydalanma hakkının bulunmadığı kabul edilmektedir23 Yargıtay'da
evlat edinmiş bir kişinin ölen evlatlığından dolayı sağlık yardımı talebinde
bulunamayacağına dair bir karar vererek bu konudaki görüşünü açıklamıştır24.
Evlat edinen kimsenin ölüm sigortası yardımlarından yararlanamayacağı hükmü
kaynağını, MK. m. 447/II'de yer alan "Evlat edinen kimse ve hısımları
evlatlığa mirasçı olamaz" hükmünden almaktadır 25.
Biz Yargıtay'ın bu alandaki kararını kanuna uygun olmakla
birlikte yerinde bulmamakta ve sosyal sigorta ilkelerine uygun olmadığım
düşünüyoruz. Öte yandan meselenin miras hukukundan bağımsız bir şekilde ve
sosyal sigorta açısından değerlendirilmesi gerekir. Çünkü ana ve babaya
aylık bağlanması esasının sosyal sigorta sistemine girmesinin sebebi
sigortalıya bağımlı olan kimselerin gelir kesilmesi riskinden
kurtarılmasıdır. Dolayısı ile kaynağını MK' dan alan bir gerekçe ile sonuca
varmak kanuna uygun gelebilir. Ancak sosyal sigorta ilkelerine ve ölüm
sigortasının ortaya çıkış gerekçesine aykırı bir sonuç olacaktır. Kaldı ki
sosyal sigorta hakkı bir miras hakkı olarak algılanamaz. Bu hak kanundan
doğan bir haktır. Mesela MK anlamında mirasçı olabilecek bir kimsenin sosyal
sigorta hakkından faydalanması mümkün olamayacaktır. Mesela ölüme bağlı
bakım sözleşmesi ile ölenin bütün mirasına hak kazanmış bir kimsenin sosyal
sigorta yardımlarından faydalanması mümkün olabilir mi ? O halde üvey ana ve
babalara sosyal sigorta yardımlarından faydalanma hakkının tanınması
meselesini de miras hukukundan değil sosyal sigorta hukukundan yola çıkarak
çözmek daha uygun olacaktır. Zira evlat edinmede ileride muhtaç duruma
düşmeye karşı bir tedbir arayışının da bir itici sebep olarak var
olabileceğini düşünmek gerekir. Kaldı ki evlatlığın evlat edinene aynen
evlat gibi nafaka yükümlülüğü bulunmaktadır (MK. m. 315). Kanun koyucunun
nafaka yükümlülüğü getirmesinin gerisinde yatan sebepler irdelendiği zaman
evlat edinenin evlatlığından anaya da baba olarak ölüm aylığı talep
edebileceği ve bağlanabileceği sonucunu çıkarmamız mümkündür. Meseleye
sosyal güvenlik açısından yaklaşmak daha uygun ve çözüm sağlayıcı olacaktır
.
(iii) Mirasın Reddi Hali
Mirasçılar belirli durumlarda, mirası red
edebilmektedirler (MK. m. 545)26. Mirasın reddi halinde kişi mirasçı olarak
bütün haklarından da feragat etmiş, bir başka ifade ile haklarını kaybetmiş
olmaktadır. Dolayısı ile ölen sigortalının mirasını red etmiş ana ve
babasının sosyal sigortadan ölüm aylığı alma hakkından da vazgeçmiş sayılıp
sayılamayacağı; bu hakkım kaybetmiş olup olmayacağı üzerinde durulması
gereken bir konudur.
Mirasını red etmiş bulunan ana ve babalar müris
sigortalıdan dolayı ölüm aylığı talep edebilirler mi sorusu üzerinde
durulması gereken bir sorudur. Biz sosyal sigorta açısından meseleye
yaklaşılması gerektiği düşüncesindeyiz. Eğer bu soruya sosyal sigorta ve
sosyal güvenlik prensipleri açısından yaklaşılır ise mirası red eden kişinin
de ölüm sigortasından hak talebinde bulunabileceğini sonucuna
varılacaktır27. Mirasın red gerekçesi, kül1i halefiyet ile mirasçıların
miras bırakanın üzerinden kalkamayacağı büyüklükteki borçlarından
kurtulmasına imkan sağlamaktadır. Külli halefiyet ile sınırsız mesuliyet
altına girme durumunda kalacak ana ve babanın mirası red etme hakkını
kullanmaları28; muhtaç durumda bulunan ana ve babaya evladından hak
kazandığı ölüm aylığından mahrum bırakmak hakkaniyetle ve sosyal sigorta
ilkeleri ile nasıl izah edilecektir.
Mirastına iskat (M.K. m. 457) ile terekeden hak talep
etme hakkım kaybetmektedir (M.K. m. 458). Murise veya yakınlarından birine
karşı ağır bir cürüm ika etmek yahut da murisine veya ailesine karşı kanunen
mükellef olduğu vazifeleri ifada büyük bir kusur irtikap etmek sebebiyle
mirastan iskat edilen kimselerin sosyal sigorta haklarından da faydalanmaya
hakları olmaması konusunda TUNCAY' ın görüşüne biz de katılmaktayız29.
Ancak ana ve baba evlatlarından aylık bağlanması
konusunda mirastan iskatın etkilerinin ayrıca tartışılması gerektiği
inancındayım. Mirasın reddinde olduğu gibi mirastan ıskatta da ana ve
babanın ölüm sigortasından aylık alma hakkının korunması gerektiği
düşüncesindeyiz.
Mirastan cezai ıskat durumu var ise30 bu durumda ana ve
babaya aylık bağlanmaması gerektiği görüşünü itidal ile ele almak gerektiği
düşüncesindeyiz.
2- Aylık Başlanacak Sigorta Kuruluşu :
Ölüm sigortasından aylık hangi sigorta kolundan
bağlanacaktır? Aslında bu soru bize has bir soru niteliğindedir. Kural
olarak kişi sigortalı bulunduğu sigorta idaresinden aylık ve yardım alır. Bu
kural ölüm sigorta için de geçerli olmak gerekir.
Ancak ülkemizde üç farklı sosyal sigorta kuruluşunun
bulunması ve bu kuruluşlar arasında norm ve standart birliğinin bulunmaması
yukarıdaki soruyu önemli bir soru haline getirmektedir. Özellikle ölüm
sigortasından bağlanacak aylıklar bakımından üç sosyal sigorta kuruluşu
arasındaki farklar önemsene bilecek niteliktedir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen
Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun m. 8/2 hükmü ölüm sigortasından
bağlanacak aylığın hangi kurumdan bağlanacağ1na dair bir düzenleme
getirmektedir. "Aylık Bağlanacak Kurum" üst başlığı altında yapılan
düzenlemeye göre "Ancak, malullük, ölüm, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı
Karıunu’ na göre yaş haddinden resen emekli olma ve bağlı oldukları kurumun
kanunla değiştirilmesi hallerinde ilgililere hizmet sürelerinden
sonuncusunun tabi olduğu kurumca, kendi mevzuatına göre aylık bağlanır."
(m.8/2)
Kanun koyucu burada hem bağlanacak aylığın esas olacak
mevzuatı hem de kurumu tartışmaya yer vermeyecek bir şekilde
düzenlemektedir.
Bu açık düzenlemeye rağmen uygulamada birden çok sosyal
sigorta kurumundan ölüm aylığı alma hakkını kazanan kişiler kendilerine
miktar olarak daha fazla olan aylığın ödenmesi gerektiği görüşü ile meseleyi
yargıya intikal ettirmişlerdir.
Bu anlamda mesele farklı yargı içtihatlarına konu
olmuştur31 Yargıtay 10. HO si aylık bağlanacak kurumun 2829 sayılı Kanun m.
8/2 hükmünde gösterilen kurum olması gerektiğine dair muhtelif kararlar
vermiştir32 Bu karara muhalif kalan üyeler m. 8/2 hükmüne göre aylık
bağlandığı zaman hak sahiplerinin mağdur edildiklerini dolayısı ile 2829
sayılı Kanunun düzenleniş gayesinin "sigortalıların ve hak sahiplerinin
hiçbir yönden mağdur olmamaları ve hizmetlerinin karşılığı haklarını
almalarına yönelik" olduğu "sosyal güvenlik kurumlarından birindeki
sigortalılık süresinin tek başına sağladığı hukuki yarar, hizmetlerinin
birleştirilmesi sonucu bağlanacak yarardan fazla ise diğer bir deyişle,
hizmet birleştirmesi fayda değil zarar getirdiği ahvalde sigortalıya veya
hak sahiplerine hizmet birleştirmesi hakkındaki feragati, kabul etmek kendi
yararına olanı seçme hakkını vermek gerekir". Bu durumda "yasaları davacı
yararına yorumlamak gerekir. Keza davacının kendi yararına olan ve yasalara
uygun hakkı istemesinin de normal karşılanması zarureti vardır," gerekçesi
ile tenkit edilmiştir.
Kanun koyucu ölüm halinde sigortalının tabi olduğu
kurumdan aylık bağlanacağını düzenlemiştir. Hizmet birleştirme esaslarını
belirleyen kanunda bu düzenlemenin yapılmış bulunması; kanun koyucunun
birden çok sosyal Sigorta kuruluşundan ölüm aylığı alma hakkı kazanılma
durumunu varsayımını göz önünde bulundurduğunun da bir karinesi olarak
algılanmak lazımdır. Çünkü genel kural kişinin sigortalı bulunduğu kurumdan
aylık alması kuralıdır, Ölüm aylığı için hizmet birleştirme kanunda ayrı bir
düzenleme getirilmiş ise, kanun koyucunun burada birden çok kuruluştan hak
kazanmayı da hesaba katarak bu düzenlemeyi yapmış olduğu şeklinde anlamak
lazımdır, Hatta, aylığa hak kazanma için gerekli şartlar hizmet birleştirme
ile de sağlanmış olabilir. Her durumda kanun koyucunun iradesi çok açık ve
yoruma imkan vermeyeceği kadar anlaşılabilir niteliktedir,
Düzenlemeler bu kadar açık ve anlaşılır olmasına rağmen
yargının kanunu yorumlama gereğini duyması dikkat çekicidir.
Hemen ifade edelim ki sigorta sistemimizde norm ve
standart birliğinin sağlanamamasından doğan olumsuz sonuçları önlemek için
yargının kanun koyucunun iradesinin yerine geçerek hüküm koyma hakkı olmamak
gerekir, Ancak mevcut durum da birtakım haksızlıklara sebep olmaktadır.
Bunun da çözümü elbette kısa zamanda kanuni düzenleme yapmak ve norm ve
standart birliğini gerçekleştirecek kanuni düzenlemenin yapılmasıdır.
2829 sayılı Kanun m. 8/2 ile ilgili tartışmalar iş
mahkemelerinde, Yargıtay'ın ilgili dairelerinde ve son olarak da Hukuk Genel
Kurulunda yapılmıştır. 10. HD'nin 30.1.1997 tarih ve 1997/624 E., ve
1997/574 K. sayılı kararına karşı Ankara 5. İş Mahkemesinin direnmesi
üzerine konu HGK'nda ele alınarak bağ1anmıştır33.
Hukuk Genel Kurulu;
(i) Her iki sigorta kurumundan da ölüm sigortası
yardımlarına hak
kazanılması halinde kişinin 2829 sayılı Kanun m. 8/2
uygulaması halinde alacağı ölüm aylığının daha düşük olacağını,
(ü) Daha az aylık bağlanmasına yol açan bir kanun
uygulamasının sosyal güvenlik sistemi ile yasanın amacına ay1anlık teşkil
edeceği,
(iii) Sigorta hukukunda amacın, yüksek standartta sosyal
güvenlik sağlayan bir sistemin oluşturulmasıdır. 2829 m. 8/2 uygulanır ise
sigortalının katlandığı külfetin karşılığını alamayacağım,
(iv) 2829 sayılı kanunun amacının "hiçbir kurumdaki
hizmeti, yaşlı1ık, malullük ölüm aylığı aylık bağlamalara yeterli olmayan
sigortalı ve hak sahiplerine aylık bağlanmasını sağlamak ve değişik
kurumlardaki hizmetler birleştirilerek ziyan olmasını önlemek" olduğunu,
(v) Aksinin düşünülmesinin Anayasa m. 60 de belirtilen
sosyal güvenliğin bir insan hakkı olduğuna ilişkin ilkeye ay1anlık
oluşturacağını ve kararın onanmasının sosyal güvenlik sistemine tamamen
uygun olacağını, kararına gerekçe olarak açıklamaktadır.
Biz HGK kararının gerekçelerinin yeterli ve tatmin edici
olmadığını ve özel daire kararının kanuna ve hukuka daha uygun olduğunu
düşünüyoruz.
Kanuni düzenlemenin HGK gerekçesinde ifade edildiği gibi
sosyal güvenlik sisteminin ve yasanın amacına ters düşen bir yönü
bulunmamaktadır. Yasanın amacının 1afzı ile çelişen bir yönü olduğu da iddia
edilemez. çünkü. yasa aylık bağlanmasına ilişkin bazı hükümlerinde aynı anda
iki farklı sigorta kolundan aylık almaya hak kazanılması halinde ne
yapılacağını açıkça ifade etmiştir (SSK. m. 92).
SSK ile Bağ-Kur arasında norm birliğinin bulunmaması
kanunun açık hükmünü görmezden gelerek Yargının karar oluşturulmasına imkan
vermemelidir. Sonuç itibari ile HGK'nın bu karan hukuka aykırı, kanunun
amacı ve yasa koyucunun iradesini aşan bir karar niteliğindedir.
Yaşlılık ve malullük aylığı almaya hak kazandıktan sonra
yeniden çalışmaya başlayan-sosyal güvenlik destek primi ödemeksizin-
sigortalıların ölümü halinde ölüm aylığının hangi kurumdan bağlanacağı
tartışılabilir. Biz yukarıdaki karardan da yola çıkılarak burada çalışır
iken sigortalının bağlı bulunduğu kurumdan m.8/2 hükmü çerçevesi içerisinde
aylık bağlanması gerektiği görüşündeyiz. Bu durumda sigortalı hangi kuruma
bağlı olarak çalışmakta ise o kurumdan aylık bağlanmalıdır, Pek tabidir ki
bu durumda da sigortalının norm ve standart farklılığından kaynaklanan
mağduriyetlere uğrama riski sürecektir Özellikle Bağ-Kur dan aylık
bağlanmışken SSK kapsamında çalışma halinde mağduriyet olmayabilecektir.
Ancak tersinin gerçekleşmesi halinde ise sigortalının mağduriyeti
görülebilecektir. Yoksa aynı kurumdan ayrıldıktan sonra yine sosyal güvenlik
destek primi ödemek suretiyle çalışmaya başlama halinde bir mesele
çıkmayacaktır. Hali hazırda Bağ-Kur' da sosyal güvenlik destek primi ile
çalışma olmadığına göre bir mesele çıkmayacaktır, Ancak ileride burada da
mevcut tasan kanunlaşır ise o durumda bizim endişe ettiğimiz sonuç ortaya
çıkabilecektir.
3- Aylık Alma Hakkının Düşmesi
Her üç sosyal sigorta kuruluşumuz arasında norm ve
standart ayrılığı olan konulardan birisi de ölüm sigortasından ana ve
babalara aylık bağlanması alanında mevcuttur.
SSK m. 69/2'de "Sigortalının ölümü ile eşine ve
çocuklarına bağlanabilecek aylık1arın toplamı, sigortalıya ait aylıktan
aşağı değilse ana ve babanın aylık bağlama haklan düşer," hükmü
üzerinde durmak istiyoruz.
Bu hüküm Yargı içtihatlarına da konu olmuş ve
tartışılmıştır. Yargıtay incelemesine konu olan bir olayda anaya aylık
bağlanmış ancak daha sonra sigortalının ölümü anında aylık. almaya hak
kazandığı anlaşılan çocuğun aylığa girmesi sebebiyle ana ve babaya bağlanan
aylık kesilmiş ancak çocuğun daha sonra aylıktan düşmesi üzerine çocuğun
anası yeniden aylık bağlanması için başvuruda bulunmuşlar ve bu talepleri
sigorta idaresi tarafından red edilmiştir. Bunun üzerine mahkemeye başvuran
ananın davası İstanbul 7, İş Mahkemesi tarafından kabul edilmiş ancak bu
karar Yargıtay tarafından "Şayet eş ve çocuklara bağlanabilecek aylıklar
toplamı sigortalıya ait aylıktan aşağı değilse ana ve babasına aylık bağlama
hakkı düşer." gerekçesi ile bozulmuştur. Yargıtay kararını "Çocuğun sonradan
gelirden çıkması durumunda düşen hakkın yeniden ihyası mümkün değildir"
gerekçesine dayandırmış ve ananın açtığı çocuğa verilen aylığın tekrar
kendisine bağlanmasına dair davanın kabul eden kararı bozmuştur34.
Yargıtay'ın bu kararını iki yönden ele alıp irdelemek
gerektiği düşüncesindeyiz. Karara SSK. m. 6912 açısından yaklaşıldığı zaman
karar doğrudur. Çünkü kanun koyucu "Sigortalının ölümü ile eşine ve
çocuklarına bağlanabilecek aylıkların toplamı, sigortalıya ait aylıktan
aşağı değilse ana ve babanın aylık bağlanma hakları düşer" (m.96/) diyerek
iradesini açıkça ortaya koymuştur. Düşen hakkın yeniden ihtiyacı mümkün
olmayacağı da hukukun temel prensiplerinden birisidir. Kanun koyucunun
düzenleme ve hukukun hak düşümüne ilişkin koyduğu bu esaslar ana ve babaya
aylık bağlanabilmesi için ölüm tarihi itibarı ile aylık bağlama hakkını
kazanmış bulunmaları sonucunu doğurmaktadır. Aksi takdirde daha sonra hiçbir
şekilde aylık bağlanma mümkün olamayacaktır.
Bu sonuç sosyal güvenlik açısından ana ve babaların
sosyal güvenliği alanında birtakım boşluklar doğurmaktadır. Mesela ana ve
babalar açısından ölüm tarihi itibarı ile artık bir pay kalması ve ana ve
babaların geçimlerinin sigortalı çocuk tarafından karşılanmaması ancak daha
sonra ana ve babanın muhtaç duruma düşmesi halinde SSK m. 69 i 2 karşısında
muhtaç ana ve babaya aylık bağlanması mümkün olamayacaktır. Farz edelim ki
eş öldü çocuklar da aylıktan düştü, geride sigortalının ölüm tarihi itibarı
ile aylık alma hakkını haiz olmayan ancak halen muhtaç durumda bulunan ana
ve babası kaldı; bu durumda ana ve babaya SSK'dan aylık bağlanması mümkün
olamayacaktır. Sosyal güvenliğin temel ilkelerine aykırı gördüğümüz bu
durumlara meydan verilmemiş için meseleye hukukun genel ilkelerinden değil
sosyal güvenlik açısından yaklaşılmasının daha doğru ve yerinde bulmaktayız.
4- Aylık Alma Hakkının Sonradan Kazanılması
Sigortalının ölümü halinde ana ve babaya aylık
bağlanması mümkün olmaması ancak aylık bağlanma hakkı için daha sonra
şartların yeniden teşekkül etmesi halinde ana ve babaya aylık bağlanması
mümkün olabilir mi? Bu sorunun Türk sosyal sigorta sistemindeki cevabının
farklı sigorta kuruluşları açısından farklı olduğu görülmektedir. Dolayısı
ile sigortalının ölümü halinde aylık alma hakkını kazanamayan ana ve babaya
sigorta tarafından daha sonra aylık bağlanması açısından bir norm ve
standart ayrılığı durumu vardır.
(i) SSK Açısından :
SSK açısından mesele kanun koyucu tarafından yoruma imkan
vermeyecek açıklıkla ortaya konulmuştur. Ölüm tarihi itibarı ile ölüm
aylığına hak kazanamayan ana ve babaya-kanun değişmediği sürece-daha sonra
aylık bağlama imkanı bulunmamaktadır. SSK'da 1753 sayılı Kanun ile
değişiklik yapılır iken unutulma suretiyle meydana gelen bir ihmalin
sonucunda ortaya çıktığı iddia edilen bu durumun düzeltilmesi ve şartların
daha sonra değişmesi ve muhtaç ana ve babanın talep etmesi halinde aylık
bağlanması esasının kabul edilmesi ve SSK m. 69'da bu yönde değişiklik
yapılması gerekmektedir35.
(ii) Bağ-Kur Açısından
B ağ- Kur açısından duruma baktığımızda ise biraz farklı
bir düzenleme ile karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Şöyle ki konuyu
düzenleyen 1479 sayılı B ağ- Kur Kanununun m. 45/ d de "Sigortalının ölümü
tarihinde veya sonradan eşine veya çocuklarına yapılması gereken
tahsisin toplamı sigortalıya ait tahsisten aşağı olursa artan kısım eşit
paylar halinde, geçiminin sigortalı tarafından sağlandığı belgelenen ana ve
babasına her birinin hissesi sigortalıya ait aylığının en çok % 25'i olacak
şekilde aylık veya toptan ödeme şeklinde verilir." denmektedir. Şu halde
kanun koyucu Bağ- Kur sigortalısının yalnızca ölümü tarihinde değil daha
sonra da şartlar tahakkuk etmiş ise ana ve babaya aylık bağlanabileceğini
kabul etmektedir. Bağ- Kur Kanununda aylık alma hakkının düşeceğine dair
açık bir hüküm bulunmadığı gibi "veya sonradan" ifadesi ile de daha sonra da
eğer eş ve çocuklara aylık bağlanmasını mümkün kılacak bir artık hisse
kalmış ise ana ve babaya aylık bağlanabileceğini kabul etmektedir.
(iii) T.C. Emekli Sandığı Açısından :
T.C. Emekli Sandığı açısından meseleye yaklaşıldığı zaman
ise durumun yine SSK'dan çok farklı olduğunu görmekteyiz.
Emekli Sandığı ölen iştirakçinin Emekli Sandığı
iştirakçisi olmayan dul ve muhtaç analarına yaşı ne olursa olsun aylık
bağlamaktadır. Babalara aylık bağlanabilmesi için ise babanın ölüm tarihinde
65 yaşını tamamlamış olma, muhtaç ve iştirakçi olmamasını gerekli
görmektedir. Baba muhtaç ve çalışamayacak kadar malul durumda iseler 65
yaşını doldurma şartı aranmaksızın aylık bağlanacaktır.
Şu halde ES ana ve babalara aylık bağlanma şartlarını
ayrı ayrı düzenlemiş bulunmaktadır.
Emekli Sandığında ölüm itibarı ile aylık alma hakkına
haiz olmayan ana ve babaların daha sonra bu hakkı kazanacak duruma düşmeleri
halinde aylık bağlanmasına imkan tanımaktadır. Buna göre;
(i) Ölüm tarihinde evli bulunmaları dolayısıyla aylık
bağlanmamış ve sonradan dul kalmış veya boşanmış muhtaç analarına,
(ü) Daha sonra 65 yaşını doldurmuş muhtaç babalarına,
(ili) Sigortalının daha sonra malul ve muhtaç duruma düşen babalarına, (iv)
Ölüm tarihi itibara ile 65 yaşını doldurmuş ancak muhtaç durumda bulunmayan
babaları daha sonra muhtaç hale gelir ise,
Sandığa müracaat etmelerini takip eden ay başından
itibaren aylık bağlanabilmektedir. (E.S.K. m. 72/3).
Emekli Sandığında babaların ölüm sebebiyle aylıktan
düşmeleri halinde ölen babanın almakta olduğu ölüm aylığı muhtaç olmaları ve
talepte bulunmaları halinde öz analarına bağlanmasını da hükme bağlamıştır (ESK.
m. 72/2)36. Sonuç olarak Emekli Sandığı ve Bağ-Kur dan ölüm tarihi itibarı
ile ölüm aylığı alma hakkını kazanamayan ana ve babaların bu hakları
düşmemekte bilakis daha sonra aylık bağlanması şartları tahakkuk ettiğinde
kendilerine talepleri halinde yeniden aylık bağlanması mümkün
olabilmektedir. Halbuki SSK'da aylık alma şartlarına ölüm tarihi itibari ile
sahip olmayan ana ve babalarının bu hakları düştüğü bir kanun hükmüne
bağlanmış olması sebebiyle daha sonra aylık alma hakları doğan ana ve babaya
aylık alma hakkını tanımamaktadır.
Türk sosyal sigorta sisteminde ana ve babaya aylık alma
haklana dair düzenlemenin tutarlı hiç bir gerekçesini bulmak mümkün
değildir. Dolayısı ile vakit kaybedilmeden SSK ile ilgili ilk kanun
düzenlenmesinde bu durum düzeltilmeli ve aylık alma şartları daha sonradan
tahakkuk eden ana abalara da bu aylık bağlanabilmelidir.
SONUÇ
Türk sosyal sigorta hukukunda SSK temelinde ana ve
babalara aylık bağlanmasının şartlarını ve bu alandaki uygulamada
karşılaşılan meseleleri değerlendirmeye çalıştık.
Hemen ifade edelim ki Türk sosyal sigorta sisteminin ana
ve babaya aylık bağlama imkanını düzenlemiş olması hem düzenlemenin
insanlarımızın beklentilerine ve değer hükümlerine uygun bir düzenleme
olması hem de ailenin korunması dolayısı ile aile içi dayanışmanın
güçlendirilerek ailenin sosyal güvenlik fonksiyonunun artırılması açısından
önemli görmekteyiz. Bu düzenlemenin devletin yaşlıların korunması alanındaki
giderlerini nispeten azaltıcı bir etkisi de olabilecektir.
Ana ve babalara aylık bağlanması yerinde bir düzenleme
olmasına rağmen bu alanda norm ve standart birliğinin olmaması üzerinde
durulması düzeltilmesi gereken bir meselemizdir.
SSK'da ölüm tarihi itibari ile aylık almaya hak
kazanamama halinde aylık bağlanma hakkının düşeceğini düzenleyen
kanuni düzenleme norm ve standart birliğine aykırılığın kaynağıdır. Zira,
Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı açısından aylık bağlanma hakkı düşmemektedir.
Bu itibarla kanunlar arasındaki farklılığın giderilmesi ve bu alanda norm ve
standart birliğinin bir an önce sağlanması gereklidir.
Yapılacak düzenleme de muhtaç olması şartı ile ana ve
babalara çocuklar yetim muamelesi yapılmalı ve ölüm aylığından pay verilmesi
sağlanmalıdır. Ana ve baba muhtaçlıktan kurtulduğu zaman talep üzerine ya da
resen aylık kesilmeli; yeniden muhtaç hale geldiği durumlarda ise talep
üzerine yeniden aylık bağlanması kabul edilmelidir. Aylık alma hakkı üvey
annelere, evlat edinmiş ana ve babalara, mirası red eden ana ve babalara da
tanınmalıdır.
Murise karşı suç işleme ve mirastan mahrum edilen
kişiler dışında Miras hukuku ile ilişki kurmak sosyal sigorta ilkelerine
aykırı olacaktır. Dolayısı ile meseleye sosyal sigorta ve sosyal güvenlik
açısından yaklaşılması daha uygun ve yerinde olur.
Dipnotlar:
1 Ölüm Sigortası hakkında
geniş bilgi için bkz: TALAS, Cahit: Sosyal Güvenlik ve Türk İşçi
Sigortaları, Ankara, 1953., s. 22. ; SAYMEN, F. Hakkı-EKONOMİ, Münir:
Sosyal Sigortalar Tatbikatı, İstanbul 1992., s. 120-125; DİLİK, Sait:
Türkiye’de Sosyal Sigortalar, İktisadi Açıdan Bir Tahlil Denemesi, Ankara
1972., s. 126-127.; ALPER, Yusuf: Türkiye’de Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Sigortalar (SSK), Bursa 1997., s. 219-231.; GÜVEN, Ercan : Sosyal
Sigortalar-Genel Uygulama İlkeleri ve Sigorta Kolları, Eskişehir 1976., s.
146-151.; ERNAM, A. Nuri: Açıklamalı ve Uygulamalı Sosyal Sigortalar
Mevzuatı, Ankara 1990., s. 223-245.; GÜZEL, Ali-Okur, Ali Rıza : Sosyal
Güvenlik Hukuku, 6. Bası, İstanbul 1998., s. 364-385; TUNCAY, A. Can :
Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 7. Bası, İstanbul 1996., s. 284-290.;
ŞAKAR, Müjdat :Sosyal Sigortalar Uygulaması, 3. Bası, İstanbul 1998., s.
139-142
2 ŞAKAR, Müjdat : a.g.e. s.
139;
3 DİLİK, Sait: Sosyal
Güvenlik, Kamu-iş Yayını, Ankara 1991., 91
4 YAZGAN, Turan: Sosyal
Sigorta, İstanbul 1997.; aynı yazar : İktisatçılar için Sosyal Güvenlik Ders
Notları, İstanbul 1992.
5 DİLİK,Sait:a.g.e.;5.5.93
İngiltere gibi sosyal güvenlik alanında mesafe almış ve örneklik yapmış bir
ülke ölüm riskine karşı henüz ana ve babaya aylık bağlanması gibi bir
düzenlemeye mevzuatında yer vermiş değildir.Bkz:OGUS-Barendt-Wikeley’s:The
Law of Social Security, 4th Edition, Butterworths, London,
Dublin, Edinburgh., 1995., s. 346.,
6 Ölüm sigortasının aylık
bağlanma şartları için bkz.TUNCAY, A.Can:a.g.e.,s. 284 vd;GÜZEL –OKUR:a.g.e.
s. 365 vd. ; ŞAKAR,Müjdat:a.g.e. s. 140 vd.
7 ŞAKAR, Müjdat: a.g.e. s.
140.
8 Geniş bilgi için bkz:GÜZEL
–OKUR :A.G.E. S. 364-385
9 Dilik, Sait; Sosyal
Güvenlik; Kamu İş Yay.; Ankara; 1991; s. 93.
10 Bkz. s.. vd.
11 Bu şart her üç sigorta
kuruluşu bakımından da geçerli bir şarttır. Şakar, Müjdat; a.g.e.; s. 157.
12 ÇENBERCİ,Mustafa:Sosyal
Sigortalar Kanunu Şerhi,Olgaç matbaası,Ankara 1977,s.279
13 Y.10.HD.,1997/8525 sayı
ve 2.12.1997 tarihli kararı(yayınlanmamış);ÇENBERCİ,Mustafa a.g.e. s. 280
14 Y.10.HD
1997/5807,1997/6087 Karar ve 23.09.1997 tarih(Yayımlanmamış)
15 TUNCAY,A.Can:a.g.e.407;ŞAKAR,Müjdat
,a.g.e s.150
16 ŞAKAR,Müjdat,a.g.e. s.141
17 ŞAKAR, Müjdat: a.g.e. S.
141. Bu husus üzerinde maalesef günümüze kadar ŞAKAR dışında duran
olmamıştır. Bizim aslında makale olarak meseleyi ele alış sebebimiz de ana
ve babaya aylık bağlanmasında Türk sosyal sigorta sistemimizdeki sözünü
ettiğimiz düzenleme dahil birtakım uygun olmayan düzenlemelere işaret etmek
ve çözüm getirmektir.
18
GÜZEL-OKUR: a.g.e., S. 331. ; TUNCAY A.Can: a.g.e.,s. 295.
19 Y.10.HD., 8.4.1982
-tarih ve 1862/2068 sayılı karar, karann incelemesi için bkz.: Şahlanan,
Fevzi, (IHU., SSK m. 24., No: 1); GÜZEL-OKUR: a.g.e., s. 371.
20 GÜZEL-OKUR : a.g.e., s.
380.
21 GÜZEL-OKUR : a.g.e., s.
365.
22 AYİTER, Nuşin: Miras
Hukuku, Ankara 1974, s.21.
23 GÜZEL-OKUR : a.g.e., s.
365,: TUNCAY, A. Can: a.g.e s.294
24. Y.I0.HD., 26.10.1982 T.,
3232/4567 K Çenberci, s. 647) GÜZEL-OKlJR : a.g.e., s. 365
25 Geniş bilgi için bkz :
AKlNTÜRK, Turgut: Aile Hukuku, 2. Bası., Ankara, 1975, s. 286- 287
27 Aynı görüşte TUNCAY, A.
Can: a.g.e s.294
28 AYİTER, Nurşin:
a.g.e., s. 181.
29TUNCAY, A.(:;an : a.g.e.,
s. 295; Alman hukukunda da sigortalıyı kasten öldürenin ölüm sigortasından
yardım alamaYE!cagı öngörülmektedir ki bu düzenleme Özel sigorta açısından
da T.K. m. 1328/2 geçerli bir kw.aldır. Bu sebeple sosyal sigorta
yardımlarından da bu durumdaki kimseler faydalandırılmamalıdır.
30
AYİTER, Nurşin: a.g.e., s. 127.
31 Y.I0.HD., E.
1994/1132., K. 1994/12080.,T. 16.6.1994 (YKI)., C.21., Sa. 1 Ocak 1995., s.
45-46
32 (10.HD. 1997/624., K.
1997/574 (Yayınlanmamış).
33 YHGK, 1997/10-698 E. ,
1997/895 K ve 05.11.1997 tarihli, Kararı (TÜBA/İİÇB: 1167-16 Madrrt 1998.,
s.11 ve YKD C. 24., Sa. 2 Şubat 1998, s.188-191)
34 Y.21.HD., 1996/2662 E.,
1996/4250 K., ve ı 1.7. 1996 Tarih ve sayılı kararı (YKI)., Kasım 1996, C.
22., Sa. 11., Kasım 1996., s.1795-1796
35 TUNÇOMAĞ, Kenan: a.g.e.
s.455
36 GÜZEL-OKUR: a.g.e.
s.423 ve425
YARARLANILAN KAYNAKLAR
ALPER, Yusuf: Türkiye'de Sosyal Güvenlik ve Sosyal
Sigortalar (SSK), Bursa; 1997.
ÇENBERCİ, Mustafa: Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Olgaç
Matbaası, Ankara, 1977
DİLİK, Sait: Sosyal Güvenlik, Kamu-iş Yayım, Ankara 1991.
DİLİK, Sait: Türkiye'de Sosyal Sigortalar, iktisadi
Açıdan Bir Tahlil Denemesi, Ankara 1972.
ERNAM, NURİ: Açıklamalı ve Uygulamalı Sosyal Sigortalar
Mevzuatı, Ankara , 1990.
GÜVEN, Ercan: Sosyal Sigortalar-Genel Uygulama ilkeleri
ve Sigorta Kolları, Eskişehir
1976.
GÜZEL, Ali-OKUR, Ali Rıza : Sosyal Güvenlik Hukuku, 6.
Bası, İstanbul 1998. (GÜZEL-OKUR)
OGUS-Barendt-Wikeley's : The Law of Social Security, 4.
th Edition Butterworths, London, Dublin, Edinbugh., 1995.
ŞAKAR, Müjdat: Sosyal Sigortalar Uygulaması, 3. Bası,
İstanbul 1998. ŞAHLANAN, Fevzi, IHU., SSK m. 24., No. 1
SAYMEN, F. Hakkı-EKONOMİ, Münir : Sosyal Sigortalar
Tatbikatı, İstanbul 1992.
TALAS, Cahit : Sosyal Güvenlik ve Türk işçi Sigortaları,
Ankara 1953.
TUNÇOMAĞ, Kenan: Sosyal Güvenlik Kavramı ve Sosyal
Sigortalar, Gür-Ay Matbaası, İstanbul 1982.
TUNCAY, A. Can : Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, 8.
Bası, İstanbul 1998 YAZGAN, Turan: Sosyal Sigorta, İstanbul 1997.
YAZGAN, Turan:
iktisatçılar için Sosyal Güvenlik Ders Notları, İstanbul 1992 |