aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

Ali Seyyar’ın Makaleleri
--

Küreselleşen Dünyada Kadın Ticareti
(Köleliğin Modern Tezahürü)

 

Doç. Dr. Ali Seyyar
Sakarya Üniversitesi
İİBF-Öğretim Üyesi
(KAMU-İŞ Dergisi; Ocak 2000; Sayı 2; Cilt: 5. // Zaman Gazetesi 9 Mart 1999)

Dünyada her yıl binlerce kadın ve kız bilerek veya bilmeyerek organizeli kadın ticareti (KT) in kurbanı olmaktadır.

Türkiye, doğu bloku ülkelerinin dağılmasından sonra, uluslar arası KT 'den nasibini almış ve basında bu durum "Nataşa " olayı şeklinde yansıtılmaktadır. Global boyutta cereyan eden KT 'nin ustabaşıları, organizeli bir biçimde, çoğu kez kalkınmakta olan ülkelerde yaşayan kadın ve kızları iş vaadiyle talebin yoğun olduğu ülkelere getirmektedir.

Kadınların büyük bir ekseriyeti fuhuş sektöründe, evlerde bakıcılık hizmetlerinde, ucuz iş gücü olarak çoğu kez kayıt dışı sektörde ve yer altı dünyasında uygun olmayan şartlar altında, bazen köleliğe benzer ortamlarda çalıştırılmaktadır.

Kadın iş gücünün ve bedeninin kötü amaçlar uğruna istismar edilebilmesi, KT'nin bir sektör haline gelmesine imkan tanımıştır. Diğer yandan, KT'nin global bir boyut kazanması, 3. dünya ülkelerinin sosyo-ekonomik sorunlarının artması sonucunda artan fakirliğin ve sefaletin bir fa- turası olarak da görülebilir. KT'nin uluslararası boyuttaki akışının, çoğu kez fakir ülkelerden zengin Batı ülkelerine doğru seyrettiğini düşünürsek, problemin, refah seviyesi yüksek olan Batı toplumlarının kendine has özelliklerinden de kaynaklandığını kabul etmeliyiz.

Kadın Ticareti Nedir?

KT'nin yapıldığı ülkelerin birçoğunda konuya ne terminolojik ne de hukuki boyutuyla yeterli sayılabilecek bir yaklaşım gösterilmektedir. Klasik anlayış çerçevesinde genelde KT, sadece fuhuş amacını gerçekleştirmek için kadınların kullanılması şeklinde tanımlanmaktadır.

Bugün, konu uluslar arası bir boyut kazandığından ve KT de birçok süfli emeller uğruna yapıldığından, bu dar kapsamlı tanımlama artık yeterli görülmemektedir. Bu itibarla, Birleşmiş Milletler (BM), bu konuyu ele aldıktan sonra KT' ye daha geniş bir tanımlama yapma ihtiyacı duymuştur.

BM'nin 1994 yılında yapmış olduğu tanımlamaya göre KT, özellikle kalkınmakta olan ülkelerden ve bununla birlikte bir veya birkaç aracı ülkeden milli ve milletler arası hudutları gayri meşru ve gizli yollardan aşarak, kadın ve kızları hedef ülkelere taşımaktadır.

KT'nin nihai amacı, çete örgütlerine ve insan tacirlerine kar ve menfaat sağlayacak şekilde kadın ve kızları, cebir kullanarak zulüm ve sömürü ortamına itmektir. Bu ortam, kadın ve kızların zorla fuhşa, ev hizmetçiliğine, sahte evlilik ve üvey evlatlığa gizli ve uydurma iş akitleri yapılarak ağır şartlar altında çalışmaya yönlendirilmesi şeklinde kendisini göstermektedir.

KT’yi Büyüten Etkenler

Kadın tacirlerinin, amaçlarına ulaşmak için yeni teknolojik ulaşım, haberleşme ve kitle iletişim araçlarından azami derecede yararlandıkları bilinmektedir. Buna örnek olarak, Internet'i sayabiliriz. Batı ülkelerindeki bazı evlendirme büroları, amaç dışı çalışmakla beraber ulusal gazetelere verdikleri ilanların ötesinde Internet'e, Avrupa erkekleri ile evlenmek isteyen yabancı kadın ve kızların, fotoğraflarıyla birlikte özgeçmişlerini vermektedir.

Görünen o ki, evlendirmek kamuflesi ile gizli olarak yapılan bu gibi kadın pazarlıkları, ilgili ülkeler tarafından bilinmesine rağmen, karşılıklı maddi menfaat sağlandığından (örneğin kadınların yurt dışına kaçırılmasında ve başka ülkelere sokulmasında memurlara rüşvet verilmesi) çoğu kez ignore edilmektedir.

KT'nin fuhuş turizmi ile de bağlantısı vardır. Kalkınma stratejilerini ağırlıklı olarak turizme bağlayan bazı 3. dünya ülkeleri fuhuşun yayılmasına zemin hazırlamaktadır. Örneğin Kenya, turizmi canlandırırken KT'nin ortaya çıkmasına da göz yummaktadır. Ülkeye, artan sayıda gelen Batılı turistleri memnun edebilmek için, Uganda gibi komşu ülkelerden bile kadınlar Kenya'ya alınmaktadır.

Şüphesiz,turizm projelerine mali destek verirken, turizmin sosyo-etik yansımalarını hesaba katmadıklarından dolayı, çok uluslu finans kurumlarının yanında uluslar arası kalkınma bankaları da, artan KT'den turist çeken ülkeler kadar sorumludur.

Avrupalı fuhuş turistleri arasında Almanlar ilk sıralarda yer almaktadır. Takriben 200 ile 400 bin Alman, her yıl başta Tayland ve Filipinler olmak üzere Uzak Doğu ülkelerine bu amaç için gitmektedir. Tayland'da 1,5 milyon 'hayat kadınından 800 bini çocuk yaştadır. Filipinler' de ise bu sayı 30 ve 60 bin dolaylarındadır.

Fuhuş turizminin yoğun olduğu ülkelerde, AIDS hastalığı hızlı bir şekilde artmaktadır. Örneğin, Kuzey Tayland'daki 'hayat kadınlarının yüzde 80'inin AIDS'1i olduğu belirtilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün 2000 yılına yönelik tahminine göre, dünyada AIDS'lilerin sayısı 40 mil- yonun üzerinde olacaktır.

KT'yi fuhşa yönelik organize eden çok uluslu örgütlü gruplar, genellikle iki yöntem kullanmaktadır. Biri, 'hayat kadını' olarak çalışan kadınları ülkelerine getirmek. Diğeri de, fakir ülkelerde sefil denilebilecek şartlarda yaşayan ailelerin kız çocuklarını, para kazandırmak vaadi ile getirdikleri ülkelerde fuhşa zorlamak. Dünya seks pazarındaki talep, AIDS faktörünün etkisi ile de olacak ki, daha fazla bekar ve genç kızlara yönelik geliştiğinden ve kız ticareti de astronomik paralar kazandırdığından, ikinci yönteme yoğun olarak başvurulmaktadır. Dolayısıyla, evliliklerin ertelendiği ve/veya azaldığı Batı toplumlarında artan oranda ortaya çıkan yabancı kadın ve kız talebi, global kadın ve çocuk ticaretini kamçılayan önemli bir faktördür. BM'nin verilerine göre, dünyada 1 milyon çocuk global fuhuş pazarlarında satılmaktadır.

Bazı Batı ülkelerinde KT ağır ceza kapsamına girdiği halde, KT’nin kurbanları haklarını aramak istediklerinde hiç ummadıkları engellerle karşı karşıya kalmaktadır. Çoğu kez durumlarını yeterince ispatlayamadıkları için, zanlılar ya cezasız kalmakta ya da cüzi bir ceza ile kurtul- maktadır .Dolayısıyla, hukuk sistemi fuhşa zorlanan kadınları teorik boyutuyla koruduğu halde, kadınlar fiiliyatta çoğu kez himayesiz kalmaktadır ve kadın tacirlerinin işlerini kolaylaştırmaktadır.

Buna, Almanya'da KT ile ilgili 11 ay süren bir mahkeme davasını örnek gösterebiliriz. Almanya'ya, birahanelerde ücretli garson olarak çalıştırılmak vaadiyle getirilen Taylandlı kadınların açtığı davanın sonucunda, zanlılar cezası ağır olan KT'den değil de fuhşa teşvikten hüküm giymişlerdir. Halbuki duruşmalarda kadınlar, Almanya'ya getirilmeden evvel Danimarka'da Almanya'ya girebilmek ve çalışma müsaadesi alabilmek için, evlilik yapmaya mecbur edildiklerini ve Almanya'ya gelince de muhtelif masrafların yapıldığını ve bunların da geri ödenmesi için fuhşa zor1andıklarını beyan etmişlerdir. (9)

Nihaî Değerlendirme

Fuhşa zorlanan kadınlar, çoğu kez kaçak veya sahte evliliklerle yabancı ülkelerden getirildiklerinden dolayı geldikleri yeni ülkenin ne dilini ne de yasalarını bilmektedir. Getirilen kadın ve kızların ebeveynlerine daha önceden avans (kredi) şeklinde para verildiğinden, tuzağa düşürülen bu insanların ekonomik bağımlılıkları devam ettiği sürece ailelerine geri dönmeleri güçleşmektedir. Diğer yandan, durumlarını resmi mercilere bildirmeleri halinde, kanun dışı olarak o ülkede yaşamaktan dolayı tutuklanma veya o ülkeyi terk etme tehlikesi ile karşı karşıya gelebilmektedirler.

Hangi amaca yönelik olursa olsun, uygulanan metotlar açısından kadınlara cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddetin her şekli tatbik edildiğinden, KT'yi modern kölelik olarak nitelendirebiliriz,

Dolayısıyla, KT'ye maruz kalan kadınların, hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar , o ülkenin hukuki himayesi altında korunmasının yanında KT'yi sinsi bir şekilde yürütenlerin de en ağır müeyyidelerle cezalandırılması gerekmektedir.