aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

<<<Sosyal Hizmetler Makaleleri

HUZUREVLERİNDE DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİNDE

KARŞILAŞILAN PROBLEMLER ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Yrd Doç Dr Saadettin ÖZDEMİR*

 

İnsan hayatının eğitim ve psikolojik yönleriyle ilgili çok sayıda araştırma ve çalışma yapılmış, hayatın farklı yönleri incelenerek ele alınmaya çalışılmıştır. Ancak şimdiye kadar ortaya konulan çalışmaların çoğunluğu, çocukluk ve gençlik dönemiyle ilgili hususlardadır. Bu dönemlerin çeşitli yönlerini konu alan çalışmaların fazla olmasının elbette pek çok farklı ve haklı gerekçeleri olabilir. Acaba geleceğimizle ilgili her şey bugünün çocuk ve gençlerine, yani yarının yetişkinlerine emanet edileceği için mi fazla araştırma yapılmış, yaşlılar ise -pragmatik bir yaklaşımla- artık üretime katkı yapmayan, tüketici bir grup olarak algılandığı için mi haklarında yeterince araştırma yapılmamış mıdır? Bunun farklı nedenleri olabilir. Ancak hangi nedenle olursa olsun, yaşlılarla ilgili geçmişten günümüze ortaya konulan araştırmalar genel olarak –ülkemiz için söz konusu edersek- incelendiğinde, bu araştırmaların çocukluk ve gençlik dönemindeki yapılanlar kadar fazla olmadığı kolaylıkla görülecektir. Bunun için YÖK’ün Tez Tarama sayfasına kısaca bir göz atmak bile yeterli olacaktır.

Esasen insanın tüm gelişim evreleri araştırılmaya ve incelenmeye değerdir. Dünyaya hiçbir şey bilmez olarak gelen insan, hayatın tüm basamaklarını yavaş yavaş kat etmekte ve hayatını devam ettirmektedir.[1] Bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak adlandırılan evreler araştırıldığında, her dönemin farklı özeliklere sahip olduğu görülecektir. Bu nüansları ayırt etmemiz hem insanı tanıma adına, hem ona uygun eğitimi verme adına, hem de ona yönelik tutum ve davranış geliştirme adına önemlidir. İnsanın, gelişim evrelerinin her birinin karakteristik özelliklerinin, ayrı ayrı araştırma ve inceleme konusu yapılarak ortaya konulması, eğitim faaliyetlerinde, olumlu davranış geliştirmede veya rehabilite hizmetlerinde son derece yararlı olacaktır. O nedenle biz, gerek genel eğitim ve psikolojide olsun, gerekse din eğitimi ve din psikolojisinde, bu yönde araştırmaların nitelik ve nicelik olarak sayılarının artırılmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz. Ancak tespitlerimize göre yaşlılarla ilgili özellikle akademik araştırma ve çalışmaların az olması nedeniyle birtakım sonuçlara ulaşma ve model öneri geliştirmede sıkıntılar yaşandığını da söylemek durumundayız.

Tebliğimizde huzurevlerinde kalmakta olan sakinlerin din eğitimi hizmetleriyle ilgili sorunlarını, ihtiyaçlarını tespit ederek, buna uygun çözüm önerileri sunarak, yaşlıların rehabilitesine katkı sağlamayı amaçlamaktayız.

Tebliğimizde yaşlılık dönemi din eğitimi hizmetlerinde karşılaşılan problemleri, bu problemlerin kaynaklarını, giderilmesiyle ilgili alınması gereken tedbirleri “Dini Sosyal Hizmetler” bağlamında bilimsel bir perspektifte ele almaya karar verdik. Bu çerçevede yaşlılık döneminde –Huzurevlerinde- yaşlıların dini bilgi düzeyleri, din eğitimi hizmetlerine olan ihtiyaçları, kendilerine sunulan veya sunulması istenilen din hizmetlerin nasıl olmasıyla ilgili görüşleri nelerdir? sorusu da araştırmamızın kapsamı içerisinde incelenmeye çalışılacaktır. Problemler tespit edilip, sebepler ortaya konulduktan sonra Huzurevlerinde din eğitimi hizmetleriyle ilgili çözüm önerileri tartışmaya açılarak sorunun giderilmesine katkı yapılmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda konuyu ele alırken; araştırmayı daha anlaşılır hale getirme düşüncesiyle, yaşlılık dönemi özellikleri, yaşlılık dönemi eğitim ve din eğitimi, huzurevlerinin din eğitimi hizmetleri açısından değerlendirilmesi, huzurevlerinin din eğitimi hizmetleriyle ilgili sorunları ve sorunun kaynakları, huzurevlerinde din eğitimi hizmetleri alanında görev yapacak personelde bulunması gereken özellikler alt başlıkları altında konuyu ele almaya çalışacağız.

 

YAŞLILIK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ

Yaşlılık insan yaşamının evrelerinden biri olup, her ferdin bir gün ona ulaşacağı basamaklardan biridir. Doğumla başlayan hayat, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık (yetişkinlik ve yaşlılıkla ilgili bunları da ayrıma tabi tutan çok farklı görüşler vardır) olarak sınıflandırılmıştır. Her ne kadar yaşlılık insanlar tarafından sevimsiz olarak görülse de yaşayan herkes bir gün onunla yüzleşecektir. Her organizmanın belirli bir süresi olduğu gibi insanlar için de belli bir süre vardır. Fakat bu süre bazıları için zorlu basamaklardan oluşmakta, bazılar için de kolay ve huzurlu bir yaşam şekli olabilmektedir.[2]

Yetişkin eğitimiyle ilgilenen araştırıcılar ve bilim adamları tarafından Yaşlılıkla ilgili birçok tanım yapılmıştır. Tanımların tümünde ortak olarak altı çizilen ayrıntı, yaşlılıkta organizmanın bir takım fonksiyonlarının azaldığı, gerilediği veya tamamının kaybolduğu gibi temel özellikler üzerinde durulmaktadır.

Yaşlılığın hangi yaşta başlayacağıyla ilgili olarak bir takım görüş ayrılıkları ve tartışmalar olduğunu da söyleyebiliriz. Bunun nedeni insanlarda yaşlanmanın özelliklerinin başlamasıyla ilgili farklılıkların değişik yaşlarda ortaya çıkmasıyla alakalıdır. Bir kişide yaşlılık belirtisi 60 yaşında olabilir, ama bir diğerinde 75 yaşında olabilir. Aslında en doğru yaklaşımın insanlarda yaşlılığın hangi yaşta başlayacağından ziyade kişide biyolojik, psikolojik, sosyolojik yaşlanmanın hangi yaşta başladığıdır.[3] Çünkü tüm insanları aynı kategoride değerlendirdiğimiz zaman bir takım hatalara düşebiliriz. Çünkü yapılan genellemenin her zaman istisnaları ve hatta bazen de kuralı tamamen ortadan kaldırıcı durumları olabilir. Yapılan genellemeler ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik refah düzeyi, hatta inanç durumuyla ilgili olabilir.

Kişinin ailesiyle, çevresiyle, akrabalarıyla, iş ve meslek arkadaşlarıyla, toplumda aldığı rol kadarıyla, etrafıyla ilişkisini sürdürdüğü sürece, kişi için yaşlılıktan pek fazla söz edilemez.[4] Burada yaşlılara değer verilmesi için mutlaka üretime katkı yapması gerekir gibi bir düşünceyi asla tasvip etmediğimizi belirtmek isterim. İlkel topluluklarda olduğu gibi yaşlıya üretime katkı yaptığı sürece değer veren, üretimden düşünce de ondan kurtulmak isteyen yapıda[5] kişilerin günümüzde de olması muhtemeldir. Bu düşünce ve zihniyet değişikliğinin ancak eğitim ve zamanla aşılacağı kanaatindeyiz.

 

YAŞLILIK DÖNEMİ EĞİTİM VE DİN EĞİTİMİ

İnsanlar her yaşta ve dönemde eğitilebilir özelliklere sahiptir. Ancak bilinmesi gerekir ki, her dönemde verilecek olan eğitimin özellikleri, yöntemi, muhatapları, fiziki ve psikolojik şartları, motivasyonları, öğrenmeye karşı hazır bulunuşluk durumları farklı farklıdır. Konumuz itibariyle de burada bizim sözünü etiğimiz muhataplar da yaşlılardır. Yaşlıların genel eğitim ve öğretimleri yanında din eğitimi hizmetleri açısından özelliklerini ve bu eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanılacak yöntem ve teknikleri doğru belirlemek yapılan etkinliğin kalitesini artıracaktır.[6]

“Öğrenmeyi Öğrenme” ve “Hayat Boyu Öğrenme” gibi kavramların[7] konuşulduğu ve tartışıldığı günümüzde yaşlıların eğitilemeyeceği, onlardan bir şey olmayacağı, yapılan etkinliklerin boşa gideceği gibi düşüncelerin artık kabul görmemesi gerekiyor. Yaşlıların eğitimi bu kavramlar çerçevesinde değerlendirilmelidir.[8] Tarihte bunun örneklerine rastlamak mümkündür. Winston Churchill’in 77 yaşında Başbakan olması, Charles Greeley Abbot’un 92 yaşında kitap yazması, Erik Erikson’un 84 yaşında araştırmalarda bulunması, 90’lı yaşlarda bazı ressamların resim yapması buna örnek verilebilir.[9]

İnsanlar gelişim basamaklarının kat ederken, her basamakta insanın gelişimiyle ilgili ne kadar özellikler varsa doğal olarak tümünü yaşamaktadır. Yani gelişim özellikleri, sadece çocukluk ve gençlikte yaşanan bir özellik olmayıp, yaşlılıkta da devam eden bir süreçtir. İşte bu gelişim özelliklerinden birisi de Yaşlılıkta Dini Gelişim özellikleridir.[10] Çocukluk ve gençlikte verilen bazı bilgiler kullanılmadığı için, bu bilgiler onlar açısından çok da anlamlı olmayabilir. Fakat bu bilgiler –özellikle ölüm ve ahiret hayatıyla ilgili- yaşlılıkta onu hayata bağlama ve motivede etkili bir argüman olacaktır. Yaşlılıkta verilmesi düşünülen din eğitimi hizmetleriyle yaşlı, değişimi, hayatı anlamlandırmayı, olayları daha iyi değerlendirmeyi, geleceğe olan ilgilerini daha diri tutmayı öğreneceklerdir.[11]

 

HUZUREVLERİNİN DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Huzurevlerinde sunulmakta olan din hizmetleri Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) arasında yapılan bir protokol çerçevesinde yapılmaktadır.[12] Bu protokole göre DİB ile SHÇEK’e bağlı huzurevlerinde din hizmetleri gerçekleştirilmektedir. Yalnız burada yaygın olan ve her huzurevinde olmasa da bir kısmında uygulanmakta olan kısmı, daha ziyade Dini Gün ve Gecelerde yapılan etkinliklerdir. Bu gün ve gecelerde programlar hazırlanmakta ve bir takım etkinlikler düzenlenmektedir. Böyle bir protokol olmasına rağmen düzenli, planlı, programlı ve kaliteli bir hizmetin sunulduğunu söylemek realiteyle örtüşmemektedir.

Huzurevlerinde standart bir uygulamanın olmaması, bu kurumların idari ve yönetim olarak farklı kuruluşlar; belediye, vakıf, dernek ve tüzel kişiliklere sahip olmalarından kaynaklanmaktadır. Bunun neticesi, uygulamalar kişiye, kuruma, vakfa ve derneğe göre değişmekte ve çok farklı uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Çünkü yukarıda sözünü ettiğimiz protokol SHÇEK ile DİB arasında yapılmıştır. Dolayısıyla SHÇEK’e bağlı olan Huzurevleri dışındaki diğer Huzurevlerini kapsayıcı değildir. Hal böyle olunca da Belediye, Vakıf, Dernek Tüzel Kişilikler ve Azınlıklara ait Huzurevleri bu konuda tamamen kendi isteklerine bırakılmıştır. Bu durum doğal olarak farklı uygulamaları beraberinde getirmiştir.

Huzurevlerinde sunulacak olan Din Eğitimi Hizmetlerini, Batı’daki anlamıyla manevi Bakım çerçevesinde düşünmek mümkündür. Manevi Bakımın gerçekleşebilmesi için öncelikle bu alanda yetişmiş elemana ihtiyaç vardır. Manevi Bakım hizmetlerinin sadece gönüllülük esasına göre yürütülebilmesi doğru değildir. Çünkü iyi niyetle fakat bilinçsizce yapılan işler bazen olumlu netice elde edilmesi beklenirken, hayal kırıklığı yaratabilmektedir. Onun için Manevi Hizmetler kavramının çerçevesinin ne olacağı, nasıl yürütüleceği, kimlerin bu hizmeti vereceği gibi hususların çok iyi belirlenmesi lazımdır.[13]

Huzurevlerinde, -bağlı olunan birim veya yönetim şekline göre- din eğitimi hizmetleriyle ilgili uygulamalar, farklılık arz etmektedir. Bizim ulaşabildiğimiz kadarıyla huzurevlerinde mevcut duruma göre yalnızca -tam düzenli olmamakla birlikte- dini gün ve gecelerde bazı dini etkinlikler düzenlenmektedir. Bunun dışında Huzurevindeki yaşlılara, rehabiliteye katkı amaçlı, moral motivasyon desteği veya Dini Danışmanlık ve Rehberlik anlamında hiçbir faaliyet yürütülmemektedir.[14] Ancak bazı kuruluşlarda bulunan İmam-Hatip kadrosundaki görevliler, dini pratiklerle ilgili sorulara cevap vermektedir. Böyle bir hizmetin olmasını olumlu buluyoruz. Fakat çok çok yetersiz bulduğumuzu da belirtmek istiyoruz. Ancak bilinçli bir şekilde yapılan bu çalışmaların, yaşlıların hayatını anlamlandırmada, hayata bağlanmalarında ve yaşamla barışmalarında ciddi katkısının olacağını düşünmekteyiz.

Yapılan araştırmalar yaşlıların dine ilgi ve dönüşlerinin oldukça yoğun olduğu yönündedir.[15] Bunun elbette ki farklı nedenleri vardır. Biz burada bu nedenler üzerinde durmayacağız. Bizim için burada önemli olan husus, yaşlıların dine ilgi ve alakalarının sağlıklı bir şekilde ele alınarak, onlara sunulacak din hizmetleriyle, onların hayatına pozitif bir katkıyı yapabilmektir.

 

HUZUREVLERİNİN DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİYLE İLGİLİ SORUNLARI ve

SORUNUN KAYNAKLARI

Araştırmamızda ulaşabildiğimiz kadarıyla Huzurevlerinde din eğitimi hizmetleriyle ilgili düzenli olmasa da bazı etkinlikler yapılmaktadır. Ancak bunların yeterli ve sağlıklı olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Verilecek hizmetin nasıl ve ne şekilde olacağı, bu hizmeti kimlerin vereceği gibi bazı belirsizlikler vardır. Onun için sorunun kaynaklarını doğru tespit ederek, sağlıklı önerileri ortaya koymamız gerekir. Huzurevlerinde Din Eğitimi Hizmetleri açısından mevcut durumda bir birlikteliğin olmadığını, biraz önce de söylemiştik. Bunun elbette ki farklı nedenleri vardır. Bu nedenleri, daha öncede belirttiğimiz gibi Huzurevleri yönetiminden, İl Müftülüklerinden, mevzuattan kaynaklanan, huzurevlerinde kalan sakinlerden, yeterli ve nitelikli görevlinin olmamasından kaynaklanan nedenler olarak sıralamak mümkündür. Biz burada yukarda belirtmiş olduğumuz hususları bazı huzurevlerinden[16] elde ettiğimiz bilgiler çerçevesinde yorumlamaya çalışacağız.

Huzurevi yönetiminin Din Eğitimi Hizmetleriyle ilgili olumlu-olumsuz görüşleri bu kurumlarda yapılacak olan din hizmetlerini de etkilemektedir. Kurum yetkilisi din Hizmetlerinin gerekliliğine inanıyor, bu hizmetin yaşlının rehabilitesine katkısı olduğuna inanıyorsa, bunun için bir takım imkânları hazırlıyor. Ancak huzurevi yetkilisi din hizmetleri eğitimini kişisel olarak ihtiyaç görmüyorsa veya olaya ideolojik bir bakış açısıyla olumsuz olarak yaklaşıyorsa –ki birçoğunun gerekçesinin yapmış olduğumuz araştırma sonucu ideolojik olduğu kanaatine vardık- kurumda din hizmetlerine ihtiyaç olmadığını belirterek,  problemle yüzleşmekten kaçınıyor. Bu durum sorunun çözümünü güçleştiren sebeplerin başında gelmektedir.

Diğer bir husus ise, huzurevi yetkilisi gerekli adımları atıyor, girişimlerde bulunuyor. Fakat din hizmetleri konusunda yetkili kılınan Müftülükten yeterli destek gelmeyince bir sonuç alınamıyor. Burada Müftülüklerin gerekçesi ise, kendilerinin yeterli elemanı olmadığı için gönderemedikleri şeklinde oluyor. Burada kurumların, birbirini suçlamaları ve işin, kişilerin ihtiyarına bırakılmasından ziyade, soruna kalıcı bir çözüm getirilmesi gerekmektedir. Bu da bir mevzuat değişikliğine ihtiyaç olduğunu göstermektedir.

Huzurevinde kalan sakinlerin genelinin sağlık durumlarının eğitim–öğretime müsait olmaması, onların kendilerini bir takım yeniliklere kapalı hissetmeleri, hastalık, terkedilmişlik, hayattan beklentilerinin bitmiş olması, toplumun ve devletin kendilerine sahip çıkmadığı hissi, onları ilgisizliğe sevk etmektedir. Esasen yaşlılık dönemi, insanların dünya işleriyle tüm ilişkilerini kestiği, dünyaya küstüğü bir dönem değildir. Onlar bu dönemlerinde daha önce edinmiş oldukları deneyim ve tecrübelerini gelecek nesillere aktarabilecekleri bir dönemdir.[17] Onlara değer verilmeyip, saygı duyulmaması, onların hayatla bağlarını koparan rahatsızlıklardan biridir. Bu ilgisizlik diğer alanların yanında din eğitimi hizmetlerini de olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü kendisini her şeye kapatan bir insan, eğitime dolayısıyla din eğitimi hizmetlerine de kapatmaktadır. Huzurevinde kalan sakinlerin bu durumları ve içinde bulundukları diğer olumsuzluklar, her ne kadar sunulması düşünülen din eğitimi hizmetlerini olumsuz yönde etkilese de, yapılacak araştırmaların, deneyim ve tecrübelerin birleştirilerek bir çıkış yolunun bulunması gerekmektedir.

Yeterli ve nitelikli Din Eğitimi Hizmeti sunacak İlahiyatçıların olmaması, Huzurevlerindeki, Din Hizmetleriyle ilgili sorunlardan birisidir. İlahiyat Fakülteleri programlarını incelediğimizde İlahiyat Fakültelerinde Yaşlılık Psikolojisi, Yetişkin Eğitimi, PDR Özel Alan Dersleri gibi derslerin olmadığını görmekteyiz. İlahiyat Fakültelerinde öğrencilerin yeterli Temel İlahiyat alan bilgisini almış olmaları bu problemi çözmek için yeterli koşullardan biri değildir. Herkesçe kabul edileceği gibi tek başına alan bilgisi, hiçbir alanda çözüm için yeterli değildir. Mesleklere göre özel alan bilgisi farklılaşmaktadır. Sosyal hizmetlerin önemli bir bölümünü oluşturan huzurevinde görev yapabilmek için de hiçbir formasyon olmadan herhangi bir alanda eğitim hizmeti verebilmek mümkün değildir. Hatta iyi niyet olmasına rağmen formasyonsuzluk bazen yanlış sonuçları doğuracak ve bir takım gelişmeleri de beraberinde getirecektir. Onun için alan bilgisi yanında hangi alanda hizmet verilecekse o alanda formasyon bilgisinin olması gerekmektedir.

Huzurevlerinde yeterli ve sağlıklı din hizmetlerinin yürütülememesinin bir diğer sebebi de mevzuattan kaynaklanan sebeplerdir. Mevcut duruma göre huzurevlerinde din hizmetleri DİB‘lığı ile SHÇEK arasında yapılan bir protokole göre yapılmaktadır. Araştırmalarımız, huzurevi yöneticilerinin ve müftülüklerin sözlü ifadelerine göre bu protokole genelde uyulmadığı şeklindedir. Yukarda da belirttiğimiz gibi protokolün gerçekleşmemesiyle ilgili müftüler istekli, yeterli ve nitelikli personelin olmamasını gerekçe gösterirken, huzurevi yetkilileri ise, müftülükten personel gelmediğini söylemektedirler.

Bilindiği gibi ülkemizde Huzurevleri farklı statülerde bulunmaktadır. Huzurevlerindeki bu çok başlılıktan dolayı her huzurevi idarecisi, huzurevinde personel istihdamı, etkinlik gerçekleştirmenin zorluğu gibi farklı nedenlerden dolayı rehabilite hizmetlerinin tamamını verememektedirler. Çünkü her hizmet bir külfeti ve ek bir yükümlülüğü getirmektedir. Huzurevlerinde din eğitimi hizmeti verirken elbette ki bazı zorlukları vardır. Dolayısıyla yukarıda bahsettiğimiz DİB’lığı ile SHÇEK arasında yapılan protokole, karşılaşılan bazı zorluklardan dolayı sadece SHÇEK’e bağlı kurumlarda dini gün ve gecelerde genelde uyulmakta, diğer kuruluşlarda ise genelde uyulmamaktadır. Yine bazı huzurevlerinde İmam-Hatip kadrosunda istihdam edilen personelin bizim kastettiğimiz anlamda bu kurumlarda Rehabilite, moral motivasyon ve dini danışmanlık ve rehberlik hizmeti verebilmesi mümkün değildir. Çünkü eğitim dönemleri itibariyle ele alındığında bu kişilerin bu alanda formasyonlarının yetersiz oldukları herkesçe bilinmekte ve kabul edilmektedir. Şu an bu kişilerin bu kurumlarda yapmış oldukları hizmetler sadece günlük toplu ibadetlerin veya bazı dini pratiklerin yerine getirilmesine yardımcı olmaktan öte bir davranış değildir.

 

HUZUREVLERİNDE DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİ ALANINDA GÖREV YAPACAK PERSONELDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

Huzurevlerinde görev yapacak tüm personel özellikle yaşlıların özel durumları ve yaşlılık psikolojisi konusunda formasyon sahibi olmalıdır. Çünkü bir hizmet elemanının hizmet edeceği hedef kitlenin özelliklerini, isteklerini, duygu ve düşüncelerini bilmemesi onlara götüreceği hizmeti de, olumsuz yönde etkileyecektir. Kişi, tanımadığı ve hiçbir bilgisi olmadığı bir alanda yol almaya çalışacaktır ki, bu da doğal olarak başarısızlığı neden olacaktır. Kişinin hizmet alanını bilmesi, onlara götüreceği hizmetin kalitesini de artıracaktır.

Branşlaşmanın ön plana çıktığı günümüzde yaşlılara hizmet konusunda da uzmanlaşma önemsenmelidir. İnsanın doğumundan itibaren başlayacak olursak, nasıl ki; Anaokullarında Anaokulu öğretmenleri, İlköğretimin birinci kademesinde Sınıf Öğretmenleri, diğer sınıflarda da branş öğretmeni dediğimiz öğretmenler görev yapıyorlarsa, yaşlılara hizmet konusunda da yaşlı psikolojisi ve yaşlılıkla ilgili formasyon sahiplerinin olmasına özen gösterilmelidir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Doktorların, hukukçuların, eczacıların, psikologların, mühendislerin vb meslek dallarının ihtisas alanları gibi her meslek grubunun kendine göre bir uzmanlık alanı bulunmaktadır. Öyleyse Huzurevlerinde kalan sakinlere Din Eğitimi Hizmetleri konusunda yardımcı olacak, onlara bilgi desteği verecek, onların rehabilitesine katkı sağlayacak görevlilerde de elbette ki bir takım vasıfların olması gayet doğaldır ve olmalıdır.

Huzurevlerinde Din Eğitimi Hizmetleri alanında görev yapacak personelin öğrenimleri sırasında; temel ilahiyat bilgileri, sosyal hizmetler ve genel kültür formasyonuna haiz olmalarına önem verilmelidir. Ayrıca sosyal hizmet başlığı altında mutlaka yaşlılara yönelik bir takım bilgi ve tecrübe artırıcı ders ve uygulamalara yer verilmelidir.

Alınması gereken dersler; Gelişim Dönemleri ve Özellikleri, Yaşlılık Psikolojisi, Hasta Psikolojisi (Bazı yaşlıların hastalıklarının özelliklerini bilmek, onlara verilecek hizmette kaliteyi artıracaktır.), Yaşam Boyu Öğrenme, Terapi Uygulamaları, Yetişkin Din Eğitimi şeklinde bazı örnekler vermek mümkündür.

 

SONUÇ ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Yapmış olduğumuz ve yapılan tüm araştırmalar huzurevlerindeki yaşlıların rehabilite, yani moral motivasyon amaçlı olarak, onların isteğine bağlı olarak din eğitimi hizmeti verilmesinin olumlu bulunduğu yönündedir. Aynı zamanda sunulacak olan din eğitimi hizmetlerinin yaşlının hayata bağlanması, çevresiyle iletişimi ve sağlıklı bir gelecek açısından doğru bir yaklaşım tarzı olduğu da ortaya çıkan sonuçlar arasındadır. Diğer taraftan bunun sonucu olarak yaşlıların hayata bağlı, pozitif düşüncelere sahip olması, yaşlı adaylarının geleceğe daha güvenle bakmaları ve onların ürktüğü gelecek endişesinden kurtulmalarına pozitif katkı sağlayacaktır

Yapmış olduğumuz araştırma sonucu aşağıda yer verdiğimiz önerilerin yerine getirilmesinin soruna ciddi bir katkı sağlayacağın kanaatindeyiz.

1.                  Huzurevlerinde mutlaka en azından şimdilik İlahiyat Fakültesi mezunu bir görevlinin istihdamı sağlanmalıdır.

2.                  Kamu, özel, mahalli kuruluşlar, belediyeler vakıflar ve dernekler ayırt edilmeksizin her huzurevlerinin açılış şartnamesine, Dinî Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetlerini yerine getirecek, görevlinin olması şartı getirilmelidir. (Buna göre Huzurevindeki kalan sakin profili göz önünde bulundurularak farklı din mensuplarına yönelik din görevlilerinin bulundurulmaları da sağlanmalıdır.)

3.                  Huzurevlerinde görev yapacak olan Din Eğitimi Hizmeti verecek görevliler Fakülte mezunları arasından seçilmelidir.

4.                  Huzurevlerinde sunulacak olan Din Eğitimi Hizmetlerinin amacı düzenli, programlı bilgi vermekten öte, huzurevinde kalan sakinlerin talepleri ve moral-motivasyon desteği verme formatında olmalıdır. Çünkü yaşlılara değer vermek, onlara sevildiklerini belli etmek, onların bedeni, zihni, tecrübe ve deneyimlerinden istifade etmek ve bu isteği onlara hissettirmek, yaşlıları, hayata bağlama, onların hayattan zevk almaları ve mutlu bir yaşam sürmelerine pozitif katkı sağlayacaktır.

5.                  Mevcut durumda, İlahiyat Fakültelerinde, Genelde Sosyal Hizmetler, özelde de huzurevleri konusunda, mezunlar, yaşlılara yönelik bir formasyona sahip olmadıkları için, soruna kalıcı çözüm bulununcaya kadar, bu kurumlara atanacak İlahiyat Fakültesi mezunlarının, ciddi bir Hizmet-içi seminer programına tabi tutulmaları sağlanmalıdır.

6.                  Genelde sosyal hizmetler, özelde de huzurevlerinde kalan sakinlere yönelik din hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için İlahiyat Fakülteleri bünyesinde ders müfredatında yaşlılara yönelik formasyon kazandırıcı bilgilerin de yer alacağı “Dini Sosyal Hizmetler” veya “Sosyal İlahiyat”[18] adıyla bir bölüm açılması için bu Şurada alınacak bir karar çerçevesinde YÖK’-e bağlı olan “İlahiyat Milli Komitesi”- nezdinde girişimlerde bulunulmalı ve bir programın açılması için gerekli adımlar mutlaka atılmalıdır. Açılması önerilen bu bölüm mezunlarının istihdam alanı SHÇEK’e bağlı kuruluşlar, Huzurevleri, Cezaevleri, Hastaneler ve Rehabilitasyon Merkezleridir.

7.                  Huzurevlerinde Din Eğitimi Hizmetleri alanında görev yapacak personelin görev ünvanı “Sosyal İlahiyat Uzmanı” olmalıdır.

8.                  Yaşlıların toplu ibadetlere katılımları teşvik edilmelidir. Topluma katılım, onları hayata bağlanmada, motive edici bir unsur olabilecektir.

9.                  Huzurevleri, DİB’in bir hizmet alanı olmamalıdır. DİB’in hizmet alanı olarak görülmesi, Huzurevlerindeki problemin çözümünü de güçleştirmekte, bir nevi askıya almaktadır. Huzurevlerindeki Din Eğitimi Hizmeti sunacak görevliler, huzurevi kadrosunda istihdam edilmelidir.

10.              SHÇEK’in Yuva ve Yetiştirme Yurdu Gençleri için başlatmış olduğu “Gençlik Evleri Projesi” Yaşlılar için projelendirilerek, pilot uygulamalarla denenmeli ve yaşlılara göre dizayn edilmelidir.


 

* S. Demirel Ünv. İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.

[1] Rûm Suresi, 54; Nahl, 70.

[2] Yaşlılıkla ilgili geniş bilgi için bknz: Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi, İmge Kitabevi, Ankara 1995, s.201-243

[3] Yetişkinlik dönemi ve bu dönemin özellikleri için bknz; Mustafa Köylü, Yetişkin Din Eğitiminin Teorik Temelleri, Etüt Yayınları, Samsun 2000. s. 38-77.

[4] Mahmut Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Yaşlılık”, Aile Yazıları 2, Derleyenler: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu, Ankara 1991, s. 243

[5] Mahmut Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Yaşlılık, s. 238

[6] Köylü, Yetişkin Din Eğitiminin Teorik Temelleri, s. 151-213; Mehmet Ruhi Kalem, Yaşlıların Din Eğitimi ve Öğretimi Açısından Problem ve Beklentileri, UÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2006. s. 91-101.

[7] Bu kavramlarla ilgili geniş bilgi için bknz; Firdevs Güneş, Yetişkin Eğitimi (Halk Eğitimi), Ocak Yay., Ankara 1996 ve Ramazan Yıldırım, Öğrenmeyi Öğrenmek, Sistem yay., İstanbul 2001.

[8] Köylü, “Yetişkin Din Eğitimi; Tanımı, Alanı ve Tarihi Gelişimi”, Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, sayı:5, İstanbul 1998, s.170-172.

[9] Cihangir Doğan, “Türkiye’de Yaşlılık ve Huzurevi Olgusu”, Yaşlılık Dönemi ve Problemleri, Ensar Neşriyat, İstanbul 2007, s. 36

[10] Köylü, Yetişkin Din Eğitiminin Teorik Temelleri, s. 91-93, 141-148

[11] Akif Kılavuz, Yaşlanma Dönemi Din Eğitimi, Arasta yay., Bursa 2003, s.15-23.

[12] 26.02.2007 tarihinde DİB ile SHÇEK arasında yapılan protokole göre Din Hizmetleriyle ilgili bazı düzenlemeler yapılmıştır.

[13] Konuyla ilgili geniş bilgi için bknz; Ali Seyyar, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, Şefkatli Eller yay., Ankara 2007; Manevi Sosyal Hizmetler, Editör: Ali Seyyar, Rağbet yay., İstanbul 2008; Fatma Aktuğ ve arkadaşları, “Hasta ve Yaşlı Bakım Elemanı Yetiştirme Projesinde “Din Hizmetleri Eğitimi” Örneği” I. Din Hizmetleri Sempozyumu, cilt:2,DİB Din Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Ankara 2008 s.303-308.

[14] Batıda, özellikle Almanya ve Avusturya’da Huzurevlerinde Dini Danışmanlık ve Rehberlik konusunda önemli bazı uygulamalar vardır. Geniş bilgi için bknz: “Was ist Seelsorge?” http://www.seelsorge-im-alter.de/leben-im-alter/horizonte/seelsorge/ 02.07.2009; Katholiken in Wien: Altenseelsorge gewinnt an Bedeutung Katolikler News 05. 05. Haberler 09. 2005 09. 2005 http://religion.orf.at/projekt02/news/0509/ne050905_statistik.htm;http://www.kirche-celle.de/service/ altenseelsorge.html 01.07 2009

[15] Mustafa Arslan, Geleneksel ve Yaşlı Dindarlığı Taşrada Sosyal Hizmet Alamayan Yaşlıların Dindarlık Durumları Üzerine Bir İnceleme, V. Ulusal Yaşlılık Kongresi, Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Sivas  7-8 Mayıs 2008, s.212-213

[16] Araştırmamıza temel oluşturan Huzurevleriyle ilgili verileri elde etme konusunda bazı yardımlar aldığım muhakkaktır. Tebliğ hazırlama süremizin kısalığı nedeniyle veri elde ettiğimiz Huzurevlerinden bazılarına bizzat, bazılarına kurum yetkilileri, bazılarına da Lisansüstü öğrencilerim vasıtasıyla ulaşmaya çalıştım. Bunlar Isparta: Huzurevi Müdürü İhsan Eren, Konya: Uzm Cemil PASLI, Aydın: Salih AYBEY, Uşak: Kudret BULUT, İstanbul’dan Anatolia Park Huzurevi sahibi, Burdur: Elçin TOPMULU, Turgutlu: Yasemin GÜLTEKİN, Ankara: Emine YALDIZ’dır.

[17] Füsun Ataç, İnsan Yaşamında Psikolojik Gelişim, Beta Basım Yayım Dağt., İstanbul 1991, s.407; Melek ÖZER, Özlem Özsoy KARABULUT “Yaşlılarda Yaşam Doyumu” Geriatri 6 (2): 72-74, 2003 http://geriatri.dergisi.org/pdf/pdf_TJG_146.pdf    8.06 2009

[18] “Dini Sosyal Hizmetler” veya “Sosyal İlahiyat” konusuyla ilgili bölüm önerisi tarafımızdan Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından 08-09 Ekim 2009 tarihinde düzenlenecek olan “Günümüz Türkiye’sinde İslam Uluslar arası Sempozyum”’da tebliğ olarak sunulacaktır.