HUZUREVLERİNDE DİN EĞİTİMİ
HİZMETLERİNDE
KARŞILAŞILAN PROBLEMLER ve ÇÖZÜM
ÖNERİLERİ
Yrd Doç Dr Saadettin ÖZDEMİR
İnsan hayatının eğitim ve psikolojik yönleriyle
ilgili çok sayıda araştırma ve çalışma yapılmış, hayatın farklı
yönleri incelenerek ele alınmaya çalışılmıştır. Ancak şimdiye kadar
ortaya konulan çalışmaların çoğunluğu, çocukluk ve gençlik dönemiyle
ilgili hususlardadır. Bu dönemlerin çeşitli yönlerini konu alan
çalışmaların fazla olmasının elbette pek çok farklı ve haklı
gerekçeleri olabilir. Acaba geleceğimizle ilgili her şey bugünün çocuk
ve gençlerine, yani yarının yetişkinlerine emanet edileceği için mi
fazla araştırma yapılmış, yaşlılar ise -pragmatik bir yaklaşımla-
artık üretime katkı yapmayan, tüketici bir grup olarak algılandığı
için mi haklarında yeterince araştırma yapılmamış mıdır? Bunun farklı
nedenleri olabilir. Ancak hangi nedenle olursa olsun, yaşlılarla
ilgili geçmişten günümüze ortaya konulan araştırmalar genel olarak
–ülkemiz için söz konusu edersek- incelendiğinde, bu araştırmaların
çocukluk ve gençlik dönemindeki yapılanlar kadar fazla olmadığı
kolaylıkla görülecektir. Bunun için YÖK’ün Tez Tarama sayfasına kısaca
bir göz atmak bile yeterli olacaktır.
Esasen insanın tüm gelişim evreleri araştırılmaya ve
incelenmeye değerdir. Dünyaya hiçbir şey bilmez olarak gelen insan,
hayatın tüm basamaklarını yavaş yavaş kat etmekte ve hayatını devam
ettirmektedir.
Bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak
adlandırılan evreler araştırıldığında, her dönemin farklı özeliklere
sahip olduğu görülecektir. Bu nüansları ayırt etmemiz hem insanı
tanıma adına, hem ona uygun eğitimi verme adına, hem de ona yönelik
tutum ve davranış geliştirme adına önemlidir. İnsanın, gelişim
evrelerinin her birinin karakteristik özelliklerinin, ayrı ayrı
araştırma ve inceleme konusu yapılarak ortaya konulması, eğitim
faaliyetlerinde, olumlu davranış geliştirmede veya rehabilite
hizmetlerinde son derece yararlı olacaktır. O nedenle biz, gerek genel
eğitim ve psikolojide olsun, gerekse din eğitimi ve din
psikolojisinde, bu yönde araştırmaların nitelik ve nicelik olarak
sayılarının artırılmasının yararlı olacağı kanaatindeyiz. Ancak
tespitlerimize göre yaşlılarla ilgili özellikle akademik araştırma ve
çalışmaların az olması nedeniyle birtakım sonuçlara ulaşma ve model
öneri geliştirmede sıkıntılar yaşandığını da söylemek durumundayız.
Tebliğimizde huzurevlerinde kalmakta olan sakinlerin
din eğitimi hizmetleriyle ilgili sorunlarını, ihtiyaçlarını tespit
ederek, buna uygun çözüm önerileri sunarak, yaşlıların rehabilitesine
katkı sağlamayı amaçlamaktayız.
Tebliğimizde yaşlılık dönemi din eğitimi
hizmetlerinde karşılaşılan problemleri, bu problemlerin kaynaklarını,
giderilmesiyle ilgili alınması gereken tedbirleri “Dini Sosyal
Hizmetler” bağlamında bilimsel bir perspektifte ele almaya karar
verdik. Bu çerçevede yaşlılık döneminde –Huzurevlerinde- yaşlıların
dini bilgi düzeyleri, din eğitimi hizmetlerine olan ihtiyaçları,
kendilerine sunulan veya sunulması istenilen din hizmetlerin nasıl
olmasıyla ilgili görüşleri nelerdir? sorusu da araştırmamızın kapsamı
içerisinde incelenmeye çalışılacaktır. Problemler tespit edilip,
sebepler ortaya konulduktan sonra Huzurevlerinde din eğitimi
hizmetleriyle ilgili çözüm önerileri tartışmaya açılarak sorunun
giderilmesine katkı yapılmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda konuyu ele
alırken; araştırmayı daha anlaşılır hale getirme düşüncesiyle,
yaşlılık dönemi özellikleri, yaşlılık dönemi eğitim ve din eğitimi,
huzurevlerinin din eğitimi hizmetleri açısından değerlendirilmesi,
huzurevlerinin din eğitimi hizmetleriyle ilgili sorunları ve sorunun
kaynakları, huzurevlerinde din eğitimi hizmetleri alanında görev
yapacak personelde bulunması gereken özellikler alt başlıkları altında
konuyu ele almaya çalışacağız.
YAŞLILIK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ
Yaşlılık insan yaşamının evrelerinden biri olup, her
ferdin bir gün ona ulaşacağı basamaklardan biridir. Doğumla başlayan
hayat, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık (yetişkinlik ve
yaşlılıkla ilgili bunları da ayrıma tabi tutan çok farklı görüşler
vardır) olarak sınıflandırılmıştır. Her ne kadar yaşlılık insanlar
tarafından sevimsiz olarak görülse de yaşayan herkes bir gün onunla
yüzleşecektir. Her organizmanın belirli bir süresi olduğu gibi
insanlar için de belli bir süre vardır. Fakat bu süre bazıları için
zorlu basamaklardan oluşmakta, bazılar için de kolay ve huzurlu bir
yaşam şekli olabilmektedir.
Yetişkin eğitimiyle ilgilenen araştırıcılar ve bilim
adamları tarafından Yaşlılıkla ilgili birçok tanım yapılmıştır.
Tanımların tümünde ortak olarak altı çizilen ayrıntı, yaşlılıkta
organizmanın bir takım fonksiyonlarının azaldığı, gerilediği veya
tamamının kaybolduğu gibi temel özellikler üzerinde durulmaktadır.
Yaşlılığın hangi yaşta başlayacağıyla ilgili olarak
bir takım görüş ayrılıkları ve tartışmalar olduğunu da söyleyebiliriz.
Bunun nedeni insanlarda yaşlanmanın özelliklerinin başlamasıyla ilgili
farklılıkların değişik yaşlarda ortaya çıkmasıyla alakalıdır. Bir
kişide yaşlılık belirtisi 60 yaşında olabilir, ama bir diğerinde 75
yaşında olabilir. Aslında en doğru yaklaşımın insanlarda yaşlılığın
hangi yaşta başlayacağından ziyade kişide biyolojik, psikolojik,
sosyolojik yaşlanmanın hangi yaşta başladığıdır.
Çünkü tüm insanları aynı kategoride değerlendirdiğimiz zaman bir takım
hatalara düşebiliriz. Çünkü yapılan genellemenin her zaman istisnaları
ve hatta bazen de kuralı tamamen ortadan kaldırıcı durumları olabilir.
Yapılan genellemeler ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik refah düzeyi,
hatta inanç durumuyla ilgili olabilir.
Kişinin ailesiyle, çevresiyle, akrabalarıyla, iş ve
meslek arkadaşlarıyla, toplumda aldığı rol kadarıyla, etrafıyla
ilişkisini sürdürdüğü sürece, kişi için yaşlılıktan pek fazla söz
edilemez.
Burada yaşlılara değer verilmesi için mutlaka üretime katkı yapması
gerekir gibi bir düşünceyi asla tasvip etmediğimizi belirtmek isterim.
İlkel topluluklarda olduğu gibi yaşlıya üretime katkı yaptığı sürece
değer veren, üretimden düşünce de ondan kurtulmak isteyen yapıda
kişilerin günümüzde de olması muhtemeldir. Bu düşünce ve zihniyet
değişikliğinin ancak eğitim ve zamanla aşılacağı kanaatindeyiz.
YAŞLILIK DÖNEMİ EĞİTİM VE DİN EĞİTİMİ
İnsanlar her yaşta ve dönemde eğitilebilir
özelliklere sahiptir. Ancak bilinmesi gerekir ki, her dönemde
verilecek olan eğitimin özellikleri, yöntemi, muhatapları, fiziki ve
psikolojik şartları, motivasyonları, öğrenmeye karşı hazır bulunuşluk
durumları farklı farklıdır. Konumuz itibariyle de burada bizim sözünü
etiğimiz muhataplar da yaşlılardır. Yaşlıların genel eğitim ve
öğretimleri yanında din eğitimi hizmetleri açısından özelliklerini ve
bu eğitim öğretim faaliyetlerinde kullanılacak yöntem ve teknikleri
doğru belirlemek yapılan etkinliğin kalitesini artıracaktır.
“Öğrenmeyi Öğrenme” ve “Hayat Boyu Öğrenme” gibi
kavramların
konuşulduğu ve tartışıldığı günümüzde yaşlıların eğitilemeyeceği,
onlardan bir şey olmayacağı, yapılan etkinliklerin boşa gideceği gibi
düşüncelerin artık kabul görmemesi gerekiyor. Yaşlıların eğitimi bu
kavramlar çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Tarihte bunun örneklerine rastlamak mümkündür. Winston Churchill’in 77
yaşında Başbakan olması, Charles Greeley Abbot’un 92 yaşında kitap
yazması, Erik Erikson’un 84 yaşında araştırmalarda bulunması, 90’lı
yaşlarda bazı ressamların resim yapması buna örnek verilebilir.
İnsanlar gelişim basamaklarının kat ederken, her
basamakta insanın gelişimiyle ilgili ne kadar özellikler varsa doğal
olarak tümünü yaşamaktadır. Yani gelişim özellikleri, sadece çocukluk
ve gençlikte yaşanan bir özellik olmayıp, yaşlılıkta da devam eden bir
süreçtir. İşte bu gelişim özelliklerinden birisi de Yaşlılıkta Dini
Gelişim özellikleridir.
Çocukluk ve gençlikte verilen bazı bilgiler kullanılmadığı için, bu
bilgiler onlar açısından çok da anlamlı olmayabilir. Fakat bu bilgiler
–özellikle ölüm ve ahiret hayatıyla ilgili- yaşlılıkta onu hayata
bağlama ve motivede etkili bir argüman olacaktır. Yaşlılıkta verilmesi
düşünülen din eğitimi hizmetleriyle yaşlı, değişimi, hayatı
anlamlandırmayı, olayları daha iyi değerlendirmeyi, geleceğe olan
ilgilerini daha diri tutmayı öğreneceklerdir.
HUZUREVLERİNİN DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİ
AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
Huzurevlerinde sunulmakta olan din hizmetleri
Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu (SHÇEK) arasında yapılan bir protokol çerçevesinde
yapılmaktadır.
Bu protokole göre DİB ile SHÇEK’e bağlı huzurevlerinde din hizmetleri
gerçekleştirilmektedir. Yalnız burada yaygın olan ve her huzurevinde
olmasa da bir kısmında uygulanmakta olan kısmı, daha ziyade Dini Gün
ve Gecelerde yapılan etkinliklerdir. Bu gün ve gecelerde programlar
hazırlanmakta ve bir takım etkinlikler düzenlenmektedir. Böyle bir
protokol olmasına rağmen düzenli, planlı, programlı ve kaliteli bir
hizmetin sunulduğunu söylemek realiteyle örtüşmemektedir.
Huzurevlerinde standart bir uygulamanın olmaması, bu
kurumların idari ve yönetim olarak farklı kuruluşlar; belediye, vakıf,
dernek ve tüzel kişiliklere sahip olmalarından kaynaklanmaktadır.
Bunun neticesi, uygulamalar kişiye, kuruma, vakfa ve derneğe göre
değişmekte ve çok farklı uygulamalarla karşılaşılmaktadır. Çünkü
yukarıda sözünü ettiğimiz protokol SHÇEK ile DİB arasında yapılmıştır.
Dolayısıyla SHÇEK’e bağlı olan Huzurevleri dışındaki diğer
Huzurevlerini kapsayıcı değildir. Hal böyle olunca da Belediye, Vakıf,
Dernek Tüzel Kişilikler ve Azınlıklara ait Huzurevleri bu konuda
tamamen kendi isteklerine bırakılmıştır. Bu durum doğal olarak farklı
uygulamaları beraberinde getirmiştir.
Huzurevlerinde sunulacak olan Din Eğitimi
Hizmetlerini, Batı’daki anlamıyla manevi Bakım çerçevesinde düşünmek
mümkündür. Manevi Bakımın gerçekleşebilmesi için öncelikle bu alanda
yetişmiş elemana ihtiyaç vardır. Manevi Bakım hizmetlerinin sadece
gönüllülük esasına göre yürütülebilmesi doğru değildir. Çünkü iyi
niyetle fakat bilinçsizce yapılan işler bazen olumlu netice elde
edilmesi beklenirken, hayal kırıklığı yaratabilmektedir. Onun için
Manevi Hizmetler kavramının çerçevesinin ne olacağı, nasıl
yürütüleceği, kimlerin bu hizmeti vereceği gibi hususların çok iyi
belirlenmesi lazımdır.
Huzurevlerinde, -bağlı olunan birim veya yönetim
şekline göre- din eğitimi hizmetleriyle ilgili uygulamalar, farklılık
arz etmektedir. Bizim ulaşabildiğimiz kadarıyla huzurevlerinde mevcut
duruma göre yalnızca -tam düzenli olmamakla birlikte- dini gün ve
gecelerde bazı dini etkinlikler düzenlenmektedir. Bunun dışında
Huzurevindeki yaşlılara, rehabiliteye katkı amaçlı, moral motivasyon
desteği veya Dini Danışmanlık ve Rehberlik anlamında hiçbir faaliyet
yürütülmemektedir.
Ancak bazı kuruluşlarda bulunan İmam-Hatip kadrosundaki görevliler,
dini pratiklerle ilgili sorulara cevap vermektedir. Böyle bir hizmetin
olmasını olumlu buluyoruz. Fakat çok çok yetersiz bulduğumuzu da
belirtmek istiyoruz. Ancak bilinçli bir şekilde yapılan bu
çalışmaların, yaşlıların hayatını anlamlandırmada, hayata
bağlanmalarında ve yaşamla barışmalarında ciddi katkısının olacağını
düşünmekteyiz.
Yapılan araştırmalar yaşlıların dine ilgi ve
dönüşlerinin oldukça yoğun olduğu yönündedir.
Bunun elbette ki farklı nedenleri vardır. Biz burada bu nedenler
üzerinde durmayacağız. Bizim için burada önemli olan husus, yaşlıların
dine ilgi ve alakalarının sağlıklı bir şekilde ele alınarak, onlara
sunulacak din hizmetleriyle, onların hayatına pozitif bir katkıyı
yapabilmektir.
HUZUREVLERİNİN DİN EĞİTİMİ
HİZMETLERİYLE İLGİLİ SORUNLARI ve
SORUNUN KAYNAKLARI
Araştırmamızda ulaşabildiğimiz kadarıyla
Huzurevlerinde din eğitimi hizmetleriyle ilgili düzenli olmasa da bazı
etkinlikler yapılmaktadır. Ancak bunların yeterli ve sağlıklı olduğunu
söyleyebilmek mümkün değildir. Verilecek hizmetin nasıl ve ne şekilde
olacağı, bu hizmeti kimlerin vereceği gibi bazı belirsizlikler vardır.
Onun için sorunun kaynaklarını doğru tespit ederek, sağlıklı önerileri
ortaya koymamız gerekir. Huzurevlerinde Din Eğitimi Hizmetleri
açısından mevcut durumda bir birlikteliğin olmadığını, biraz önce de
söylemiştik. Bunun elbette ki farklı nedenleri vardır. Bu nedenleri,
daha öncede belirttiğimiz gibi Huzurevleri yönetiminden, İl
Müftülüklerinden, mevzuattan kaynaklanan, huzurevlerinde kalan
sakinlerden, yeterli ve nitelikli görevlinin olmamasından kaynaklanan
nedenler olarak sıralamak mümkündür. Biz burada yukarda belirtmiş
olduğumuz hususları bazı huzurevlerinden
elde ettiğimiz bilgiler çerçevesinde yorumlamaya çalışacağız.
Huzurevi yönetiminin Din Eğitimi Hizmetleriyle
ilgili olumlu-olumsuz görüşleri bu kurumlarda yapılacak olan din
hizmetlerini de etkilemektedir. Kurum yetkilisi din Hizmetlerinin
gerekliliğine inanıyor, bu hizmetin yaşlının rehabilitesine katkısı
olduğuna inanıyorsa, bunun için bir takım imkânları hazırlıyor. Ancak
huzurevi yetkilisi din hizmetleri eğitimini kişisel olarak ihtiyaç
görmüyorsa veya olaya ideolojik bir bakış açısıyla olumsuz olarak
yaklaşıyorsa –ki birçoğunun gerekçesinin yapmış olduğumuz araştırma
sonucu ideolojik olduğu kanaatine vardık- kurumda din hizmetlerine
ihtiyaç olmadığını belirterek, problemle yüzleşmekten kaçınıyor. Bu
durum sorunun çözümünü güçleştiren sebeplerin başında gelmektedir.
Diğer bir husus ise, huzurevi yetkilisi gerekli
adımları atıyor, girişimlerde bulunuyor. Fakat din hizmetleri
konusunda yetkili kılınan Müftülükten yeterli destek gelmeyince bir
sonuç alınamıyor. Burada Müftülüklerin gerekçesi ise, kendilerinin
yeterli elemanı olmadığı için gönderemedikleri şeklinde oluyor. Burada
kurumların, birbirini suçlamaları ve işin, kişilerin ihtiyarına
bırakılmasından ziyade, soruna kalıcı bir çözüm getirilmesi
gerekmektedir. Bu da bir mevzuat değişikliğine ihtiyaç olduğunu
göstermektedir.
Huzurevinde kalan sakinlerin genelinin sağlık
durumlarının eğitim–öğretime müsait olmaması, onların kendilerini bir
takım yeniliklere kapalı hissetmeleri, hastalık, terkedilmişlik,
hayattan beklentilerinin bitmiş olması, toplumun ve devletin
kendilerine sahip çıkmadığı hissi, onları ilgisizliğe sevk etmektedir.
Esasen yaşlılık dönemi, insanların dünya işleriyle tüm ilişkilerini
kestiği, dünyaya küstüğü bir dönem değildir. Onlar bu dönemlerinde
daha önce edinmiş oldukları deneyim ve tecrübelerini gelecek nesillere
aktarabilecekleri bir dönemdir.
Onlara değer verilmeyip, saygı duyulmaması, onların hayatla bağlarını
koparan rahatsızlıklardan biridir. Bu ilgisizlik diğer alanların
yanında din eğitimi hizmetlerini de olumsuz yönde etkilemektedir.
Çünkü kendisini her şeye kapatan bir insan, eğitime dolayısıyla din
eğitimi hizmetlerine de kapatmaktadır. Huzurevinde kalan sakinlerin bu
durumları ve içinde bulundukları diğer olumsuzluklar, her ne kadar
sunulması düşünülen din eğitimi hizmetlerini olumsuz yönde etkilese
de, yapılacak araştırmaların, deneyim ve tecrübelerin birleştirilerek
bir çıkış yolunun bulunması gerekmektedir.
Yeterli ve nitelikli Din Eğitimi Hizmeti sunacak
İlahiyatçıların olmaması, Huzurevlerindeki, Din Hizmetleriyle ilgili
sorunlardan birisidir. İlahiyat Fakülteleri programlarını
incelediğimizde İlahiyat Fakültelerinde Yaşlılık Psikolojisi, Yetişkin
Eğitimi, PDR Özel Alan Dersleri gibi derslerin olmadığını görmekteyiz.
İlahiyat Fakültelerinde öğrencilerin yeterli Temel İlahiyat alan
bilgisini almış olmaları bu problemi çözmek için yeterli koşullardan
biri değildir. Herkesçe kabul edileceği gibi tek başına alan bilgisi,
hiçbir alanda çözüm için yeterli değildir. Mesleklere göre özel alan
bilgisi farklılaşmaktadır. Sosyal hizmetlerin önemli bir bölümünü
oluşturan huzurevinde görev yapabilmek için de hiçbir formasyon
olmadan herhangi bir alanda eğitim hizmeti verebilmek mümkün değildir.
Hatta iyi niyet olmasına rağmen formasyonsuzluk bazen yanlış sonuçları
doğuracak ve bir takım gelişmeleri de beraberinde getirecektir. Onun
için alan bilgisi yanında hangi alanda hizmet verilecekse o alanda
formasyon bilgisinin olması gerekmektedir.
Huzurevlerinde yeterli ve sağlıklı din hizmetlerinin
yürütülememesinin bir diğer sebebi de mevzuattan kaynaklanan
sebeplerdir. Mevcut duruma göre huzurevlerinde din hizmetleri DİB‘lığı
ile SHÇEK arasında yapılan bir protokole göre yapılmaktadır.
Araştırmalarımız, huzurevi yöneticilerinin ve müftülüklerin sözlü
ifadelerine göre bu protokole genelde uyulmadığı şeklindedir. Yukarda
da belirttiğimiz gibi protokolün gerçekleşmemesiyle ilgili müftüler
istekli, yeterli ve nitelikli personelin olmamasını gerekçe
gösterirken, huzurevi yetkilileri ise, müftülükten personel
gelmediğini söylemektedirler.
Bilindiği gibi ülkemizde Huzurevleri farklı
statülerde bulunmaktadır. Huzurevlerindeki bu çok başlılıktan dolayı
her huzurevi idarecisi, huzurevinde personel istihdamı, etkinlik
gerçekleştirmenin zorluğu gibi farklı nedenlerden dolayı rehabilite
hizmetlerinin tamamını verememektedirler. Çünkü her hizmet bir külfeti
ve ek bir yükümlülüğü getirmektedir. Huzurevlerinde din eğitimi
hizmeti verirken elbette ki bazı zorlukları vardır. Dolayısıyla
yukarıda bahsettiğimiz DİB’lığı ile SHÇEK arasında yapılan protokole,
karşılaşılan bazı zorluklardan dolayı sadece SHÇEK’e bağlı kurumlarda
dini gün ve gecelerde genelde uyulmakta, diğer kuruluşlarda ise
genelde uyulmamaktadır. Yine bazı huzurevlerinde İmam-Hatip kadrosunda
istihdam edilen personelin bizim kastettiğimiz anlamda bu kurumlarda
Rehabilite, moral motivasyon ve dini danışmanlık ve rehberlik hizmeti
verebilmesi mümkün değildir. Çünkü eğitim dönemleri itibariyle ele
alındığında bu kişilerin bu alanda formasyonlarının yetersiz oldukları
herkesçe bilinmekte ve kabul edilmektedir. Şu an bu kişilerin bu
kurumlarda yapmış oldukları hizmetler sadece günlük toplu ibadetlerin
veya bazı dini pratiklerin yerine getirilmesine yardımcı olmaktan öte
bir davranış değildir.
HUZUREVLERİNDE DİN EĞİTİMİ HİZMETLERİ
ALANINDA GÖREV YAPACAK PERSONELDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
Huzurevlerinde görev yapacak tüm personel özellikle
yaşlıların özel durumları ve yaşlılık psikolojisi konusunda formasyon
sahibi olmalıdır. Çünkü bir hizmet elemanının hizmet edeceği hedef
kitlenin özelliklerini, isteklerini, duygu ve düşüncelerini bilmemesi
onlara götüreceği hizmeti de, olumsuz yönde etkileyecektir. Kişi,
tanımadığı ve hiçbir bilgisi olmadığı bir alanda yol almaya
çalışacaktır ki, bu da doğal olarak başarısızlığı neden olacaktır.
Kişinin hizmet alanını bilmesi, onlara götüreceği hizmetin kalitesini
de artıracaktır.
Branşlaşmanın ön plana çıktığı günümüzde yaşlılara
hizmet konusunda da uzmanlaşma önemsenmelidir. İnsanın doğumundan
itibaren başlayacak olursak, nasıl ki; Anaokullarında Anaokulu
öğretmenleri, İlköğretimin birinci kademesinde Sınıf Öğretmenleri,
diğer sınıflarda da branş öğretmeni dediğimiz öğretmenler görev
yapıyorlarsa, yaşlılara hizmet konusunda da yaşlı psikolojisi ve
yaşlılıkla ilgili formasyon sahiplerinin olmasına özen
gösterilmelidir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Doktorların, hukukçuların,
eczacıların, psikologların, mühendislerin vb meslek dallarının ihtisas
alanları gibi her meslek grubunun kendine göre bir uzmanlık alanı
bulunmaktadır. Öyleyse Huzurevlerinde kalan sakinlere Din Eğitimi
Hizmetleri konusunda yardımcı olacak, onlara bilgi desteği verecek,
onların rehabilitesine katkı sağlayacak görevlilerde de elbette ki bir
takım vasıfların olması gayet doğaldır ve olmalıdır.
Huzurevlerinde Din Eğitimi Hizmetleri alanında görev
yapacak personelin öğrenimleri sırasında; temel ilahiyat bilgileri,
sosyal hizmetler ve genel kültür formasyonuna haiz olmalarına önem
verilmelidir. Ayrıca sosyal hizmet başlığı altında mutlaka yaşlılara
yönelik bir takım bilgi ve tecrübe artırıcı ders ve uygulamalara yer
verilmelidir.
Alınması gereken dersler; Gelişim Dönemleri ve
Özellikleri, Yaşlılık Psikolojisi, Hasta Psikolojisi (Bazı yaşlıların
hastalıklarının özelliklerini bilmek, onlara verilecek hizmette
kaliteyi artıracaktır.), Yaşam Boyu Öğrenme, Terapi Uygulamaları,
Yetişkin Din Eğitimi şeklinde bazı örnekler vermek mümkündür.
SONUÇ ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yapmış olduğumuz ve yapılan tüm araştırmalar
huzurevlerindeki yaşlıların rehabilite, yani moral motivasyon amaçlı
olarak, onların isteğine bağlı olarak din eğitimi hizmeti verilmesinin
olumlu bulunduğu yönündedir. Aynı zamanda sunulacak olan din eğitimi
hizmetlerinin yaşlının hayata bağlanması, çevresiyle iletişimi ve
sağlıklı bir gelecek açısından doğru bir yaklaşım tarzı olduğu da
ortaya çıkan sonuçlar arasındadır. Diğer taraftan bunun sonucu olarak
yaşlıların hayata bağlı, pozitif düşüncelere sahip olması, yaşlı
adaylarının geleceğe daha güvenle bakmaları ve onların ürktüğü gelecek
endişesinden kurtulmalarına pozitif katkı sağlayacaktır
Yapmış olduğumuz araştırma sonucu aşağıda yer
verdiğimiz önerilerin yerine getirilmesinin soruna ciddi bir katkı
sağlayacağın kanaatindeyiz.
1.
Huzurevlerinde mutlaka en azından şimdilik
İlahiyat Fakültesi mezunu bir görevlinin istihdamı sağlanmalıdır.
2.
Kamu, özel, mahalli kuruluşlar, belediyeler
vakıflar ve dernekler ayırt edilmeksizin her huzurevlerinin açılış
şartnamesine, Dinî Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetlerini yerine
getirecek, görevlinin olması şartı getirilmelidir. (Buna göre
Huzurevindeki kalan sakin profili göz önünde bulundurularak farklı din
mensuplarına yönelik din görevlilerinin bulundurulmaları da
sağlanmalıdır.)
3.
Huzurevlerinde görev yapacak olan Din
Eğitimi Hizmeti verecek görevliler Fakülte mezunları arasından
seçilmelidir.
4.
Huzurevlerinde sunulacak olan Din Eğitimi
Hizmetlerinin amacı düzenli, programlı bilgi vermekten öte,
huzurevinde kalan sakinlerin talepleri ve moral-motivasyon desteği
verme formatında olmalıdır. Çünkü yaşlılara değer vermek, onlara
sevildiklerini belli etmek, onların bedeni, zihni, tecrübe ve
deneyimlerinden istifade etmek ve bu isteği onlara hissettirmek,
yaşlıları, hayata bağlama, onların hayattan zevk almaları ve mutlu bir
yaşam sürmelerine pozitif katkı sağlayacaktır.
5.
Mevcut durumda, İlahiyat Fakültelerinde,
Genelde Sosyal Hizmetler, özelde de huzurevleri konusunda, mezunlar,
yaşlılara yönelik bir formasyona sahip olmadıkları için, soruna kalıcı
çözüm bulununcaya kadar, bu kurumlara atanacak İlahiyat Fakültesi
mezunlarının, ciddi bir Hizmet-içi seminer programına tabi tutulmaları
sağlanmalıdır.
6.
Genelde sosyal hizmetler, özelde de
huzurevlerinde kalan sakinlere yönelik din hizmetlerinin sağlıklı bir
şekilde yürütülebilmesi için İlahiyat Fakülteleri bünyesinde ders
müfredatında yaşlılara yönelik formasyon kazandırıcı bilgilerin de yer
alacağı “Dini Sosyal Hizmetler” veya “Sosyal İlahiyat”
adıyla bir bölüm açılması için bu Şurada alınacak bir karar
çerçevesinde YÖK’-e bağlı olan “İlahiyat Milli Komitesi”- nezdinde
girişimlerde bulunulmalı ve bir programın açılması için gerekli
adımlar mutlaka atılmalıdır. Açılması önerilen bu bölüm mezunlarının
istihdam alanı SHÇEK’e bağlı kuruluşlar, Huzurevleri, Cezaevleri,
Hastaneler ve Rehabilitasyon Merkezleridir.
7.
Huzurevlerinde Din Eğitimi Hizmetleri
alanında görev yapacak personelin görev ünvanı “Sosyal İlahiyat
Uzmanı” olmalıdır.
8.
Yaşlıların toplu ibadetlere katılımları
teşvik edilmelidir. Topluma katılım, onları hayata bağlanmada, motive
edici bir unsur olabilecektir.
9.
Huzurevleri, DİB’in bir hizmet alanı
olmamalıdır. DİB’in hizmet alanı olarak görülmesi, Huzurevlerindeki
problemin çözümünü de güçleştirmekte, bir nevi askıya almaktadır.
Huzurevlerindeki Din Eğitimi Hizmeti sunacak görevliler, huzurevi
kadrosunda istihdam edilmelidir.
10.
SHÇEK’in Yuva ve Yetiştirme Yurdu Gençleri
için başlatmış olduğu “Gençlik Evleri Projesi” Yaşlılar için
projelendirilerek, pilot uygulamalarla denenmeli ve yaşlılara göre
dizayn edilmelidir.
“Dini Sosyal Hizmetler” veya “Sosyal İlahiyat”
konusuyla ilgili bölüm önerisi tarafımızdan Erciyes Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi tarafından 08-09 Ekim 2009 tarihinde
düzenlenecek olan “Günümüz Türkiye’sinde İslam Uluslar arası
Sempozyum”’da tebliğ olarak sunulacaktır.