|
SOSYAL HİZMETLER KAPSAMINDA HAYAT KADINLARININ
PSİKO-SOSYAL REHABİLİTASYONU
Doç. Dr. Ali Seyyar
Sakarya Üniversitesi
İİBF Öğretim Üyesi
***
Mehmet Nurullah Kurutkan
Sakarya Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü
Doktora Öğrencisi
Giriş
Sosyal devlet, modern sosyal-siyaset anlayışı
çerçevesinde hem kamuoyunun çoğunluğunu, hem de toplumun marjinal
kesimlerini, ilgilendiren konularda gerekli düzenlemeleri
gerçekleştirmekle sorumludur. Bu sorumluluk sömürünün ve aldatmanın en çok
gerçekleştiği kurum ve kişiler arasında ilk sıralarda olan fahişeliği ve
fahişelerin sorunlarını da içerecek genişlikte olmalıdır. Kayıtlı sektörde
çalışanlarla ilgili yapılan bir saha çalışmasında hayat kadınlarının %
10’unun çalıştıkları dönemde ya kendilerine yada bir arkadaşlarına
silahlı veya bıçaklı bir saldırının gerçekleştirildiğini (Oğultürk,
1991:132) ifade etmektedirler. Bu tablo karşısında sosyal sorumluluk en
azından seyirci olmamayı gerektirmektedir. Nitekim bu anlayış gereği
düzenlemeler yapılmaktadır.
Literatürde fuhşa
yönelik çözüm önerilerinden yüzeysel bahsedilmektedir. Yapılan
çalışmaların çoğu, hayat kadınlarının sorunlarını tespit etmekle
yetinmiştir. Bu olgu özellikle yapılan saha çalışmalarında daha da
belirgindir. Çalışmamızın ana hedeflerinden biriside, görülen bu eksikliği
gidermeye yöneliktir. Mevcut soruna insani bir bakış açısıyla ve sosyal
siyaset eksenli olarak, devleti yönetmeye talip olan siyasetçilere
sunulmak üzere, bu meselenin çözümüne yönelik politikaların olduğu bir
bilimsel çalışma yapmayı uygun gördük. Geliştirilen politikaların
gerekçeleri arasında toplumun marjinal kesimleri sayılan hayat
kadınlarının sorunlarının incelenmesi ve hayat kadınlarının sorunlarına
yönelik çözüm getirme anlayışı vardır. Sosyal sorumluluk gereği, ekonomik
ranta ve sömürü düzenine dayalı olan fuhuş sektörünü besleyen kaynakların
kurutulması da politikaların geliştirilme gerekçeleri arasındadır. Ahlaki
değerlerde yozlaşma, aile kurumunun zayıflatılması ve bunun sonucunda
sosyal yapının zayıflaması mevcut sorunları arttırdığından bunlara yönelik
iyileştirici düzenlemeler fuhşun besleme kaynaklarını azaltacaktır.
BM verilerine göre, kayıtlı ve kayıt dışı toplam olmak
üzere, dünyada halen 9 milyon kadının seks ticaretinde çalıştığını ve bu
çalışmadan çeşitli suç örgütlerine (devletlerin vergilerden aldığı paylar
hariç) 10-15 milyar dolar arasında gelir getirdiğini göz önüne alırsak
fuhşun yaygınlığı ve sorunun büyüklüğü anlaşılmış olur. Türkiye’deki bütün
genelevlerde ( toplam 36 genelevde) 2603 kadın çalışmaktadır. Kayıt dışı
sektörde toplam 100 bine yakın kişinin çalıştığı yetkililer tarafından
belirtilmektedir. (Ay, 2002).
-
Fuhuş
ve Fahişelik Kavramları
Bu uzun girişten sonra çalışma çerçevemizi belirlemek
için fuhuş ve fahişelik kavramlarını incelemekte fayda vardır. Ayrıca
fuhuşa yakın olan kavramlardan da kısaca bahsetmek gerekecektir. Amerikan
toplumunun cinselliği ile ilgili çalışmaları olan Alfred Kinsey ise
fuhuşu; para karşılığında, seçicilik göstermeden cinsel ilişkiyi
gerçekleştirme olarak tanımlamaktadır [Yüksel, 2001:9] İslam dininde fuhuş
genellikle “bir kadının evlilik dışında meslek edinerek veya başta para
olmak üzere herhangi bir karşılık gözeterek, vücudunu bir erkeğin cinsi
tatminine sunması” [İslam Ansiklopedisi,C.4] şeklinde tanımlanmaktadır.
Kadının kadınla, erkeğin erkekle veya anılan şartlarda erkeğin kadınla
olan cinsi münasebeti de fuhşun tanımına girmektedir. Roma Hukukunda
İmparator Justinyen zamanında 533 yılının Kanunlar Dergisinde yer alan
tanıma göre, fahişe, zevk için değil, para kabul ederek, herkesin önünde
kendini ve bedenini teslim eden kadındır [Yüksel, 1991:15]. İngilizce’deki
literatürde fahişeye, “prostitute” (fahişe), “street walker” (yol
kenarlarındaki müşteri bekleyen kızlar), “whore” ( orospu, fahişe veya
hafif meşrep kadın) , “sex worker” (seks çalışanı) gibi isimler
takılmıştır. Türkçe de ise tanımlamak için kullanılan iafdelerden tutun da
hakarete kadar varan isimlendirmeler vardır. Bunlar sırasıyla şunlardır:
“Genel Kadın, Hayat Kadını, Seks İşçisi, Kahpe, Orospu” vs.
Tarihi süreç göz önünde tutulursa iki türlü fuhuştan
söz edilebilir: Bazı çok tanrılı dinlerde ortaya çıkan “kutsal fuhuş” ve
“meslek olarak icra edilen fuhuş”. Ortaya çıkış sürecine bakıldığında, çok
tanrılı dinlerin tapınakların hizmetlerini gören kadınlar, zamanla bazı
kutsal şeylerle bütünleştirilip kutsallık kazandılar. Bu insanların
tanrının iradesini aktarma ya da kutsama veya lanetini yerine getirme
gücüyle donatılmış olduğu düşünüldü. Bunlarla ilişkiye girildiğinde göğün
yeri döllediği ve bereketlendirdiği düşünülüyordu [Corbett, 2001]; [İslam
Ansiklopedisi C.4].
“Genel Kadınlar ve
Genelevlerin Tabi Olacakları Hükümler ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi
Hastalıklarla Mücadele Tüzüğü” 1973 tarihli olup mevcut sorunlara cevap
verememektedir. Gerek bu düşünceden gerekse de Avrupa Birliğine uyum
sağlamak için “Fuhşun Kontrolü ve Fuhuşla Bulaşan Hastalıkların
Önlenmesine İlişkin Tüzük”ün çıkartılması düşünülmektedir. Bu tüzükte
“genel kadın” tabiri yerine hayat kadınlarına “seks çalışanı”
denilmektedir [Kadir, 2001].
Fahişelik, bazıları tarafından dünyanın en eski mesleği
olarak [Wells,2000:9] nitelendirilmektedir. Fuhşun tarihi, yazılı
kaynakların yazılış tarihine kadar eskiye götürülebilmektedir. Fuhşun
değişik ülkelerdeki tarihi için şu kaynaklara başvurulabilir: Osmanlı ve
Türkiye için Giovanni Scognamillo “Beyoğlu’nda Fuhuş”; Ahmet Rasim,
“Hovardalık Tarihi (Fuhşu Atik); Yusuf Ziya Keskin, “Recm Cezası”;
İspanya için Özlem Kumrular “İspanya Altın Çağında Zina Ve Normlardan
Sapmalar Ve İspanyol Altın Çağında Fuhuş”; Avrupa Milletleri için Jess
Wells “Kadın Gözüyle Batı Avrupa’da Fahişeliğin Tarihi”; Cahiliyye dönemi
için Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır “Hak Dini Kur’an Dili”, Fatma Mernissi
“İslamiyet Öncesinde Cinsellik ve Evlilik” ve Rıza Savaş, “Hz. Muhammed
(S.A.V.) Devrinde Kadın”.
-
Fuhşun
Yararı ve Zararı Tartışması
Fuhşa yol açan faktörlere geçmeden teoride “fuhşun
yararı ve zararı” tartışması yapılabilir. Aslında fuhşa yararlıdır
diyenler, tarih boyunca azınlıkta kalmışlardır. 60’lı yıllarda itibaren,
cinsel özgürlük hareketinin toplumda belli çevrelerde ma’kes bulması ve
feminizmin kadınları yüzyıllardır süren baskı ve esaretten kurtarması
düşüncesinin, kitle iletişim araçlarında ağırlıklı olarak işlenmesi
sonucu, yararlıdır diyenler çoğaldı. Yararlıdır diyenlerin görüşlerini
şöyle özetleyebiliriz: Fuhşun, evli erkekler için psiko-sosyolojik bir
terapi (Millet,1996:45); Fahişeliğin, satılan makul bir hizmet (cinsel
ilgi) (Millet,1999:47); Kişinin fuhuş yaparken hesap vermeyişi ve
sorumlu olmayışı, fuhşun, toplumun ikiyüzlü ahlâk anlayışının dışa
vurulmasında bir turnusol vazifesi göstermesi açısından faydalı oluşu
(Yıldırım, 2002:136); Erkeklerin geleneksel cinsel ilişki anlayışına
sığmayan ve dolayısıyla bir çok kadın tarafından onaylanmayacak ilişki
türleri (Oğultürk, 1991:39) ve tekniklerine duyulan özlemi ve tecavüzün ve
cinsel taciz olaylarının fuhuş yoluyla en aza indirilebileceği görüşü
yararları olarak adlandırılmak istenmektedir.
Fuhşa zararlıdır diyenlerin görüşleri şöyle
sıralanabilir: Fuhuş, bir tür serbest piyasa kapitalizmidir. Fahişeler
gerçekten kapitalizmden yararlanırlar ve kapitalistler gibi düşünürler
[Millet,1996:48]. Fahişelik, bir tür bağımlılıktır. Paraya bağımlılıktır.
Fuhuş, sadece kadınları aşağılamakla kalmıyor, seksi de aşağılıyor.
Birlikteliklerde varolan karşılıklı sevgi, ilgi ve güvenin fuhuş sürecinde
gözükmesi çok zordur [Fromm,1998:78]. “Fahişeliğin en kötü yanı, sadece
cinselliği değil, insanlığı bir meta haline getirmesidir. “Kendimi
gerçekten bir orospu olarak hissettiğim anlar, onlarla konuştuğum,
konuşurken kendimi sattığım anlardır. En aşağılatıcı olan da budur; sizi
satın aldıkları için onlarla uyuşmak zorunda kalmak” gibi ifadeler bir
hayat kadınının bir içi muhasebesini yansıtmaktadır [Millet,1999:36]. Bir
önceki cümlede bir fahişenin belirttiği nedenlerle, “fahişelik bir hizmet
satmaktır” demek o kadar kolay değil. İşte bu nedenle yapılan bir ruh
satışıdır, bir hizmet satışı değil. Fahişe olmak demek, çok şeyi feda
etmek demektir Feda edilen şeylerden birisi de, bir erkekle, normal,
sağlıklı, fıtrata uygun ve kendisine ve değerlerine uygun bir ilişki kurma
şansı. Çünkü fahişe, yabancılaşmakta, hatta toplumdan izole
edilmektedir. Sadece kendisinden değil, toplumdan da. Fuhşun kendisini,
kendilerine biçilen değerin, şeyleşmenin ve metalaşmanın bir ilanı olarak
gören hayat kadınları, fahişeye gerçekte sattırılan şeyin cinsellik değil,
aşağılanmanın olduğunu belirtmektedirler. Ama aynı zamanda, pazarlığın
anlaşmayla sonuçlanması ve hayata geçirilebileceği olgusu, erkek ve
kadının göreli konumunu, erkeğin yerinin efendilik, kadınınsa kölelik
olduğunu, daha eski, daha açık egemenliği hatırlatacak kadar kapsamlı ve
iğrenç bir şekilde çizmektedir [Millet,1996:49].
Fahişeler, erkeklere karşı öfke doludurlar ve çoğu kez
onlardan nefret ettiklerini belirtirler. Bu da gösteriyor ki velinimetleri
olarak görülen erkeklerle normal, sağlıklı bir ilişki kurulamamaktadır.
Yani, erkek; baba, kardeş, akraba veya ideal eş olamamaktadır. Fahişe
erkeğin büründüğü rollerden olan babalığa, kardeşliğe, ağabeyliğe ve ideal
eş kavramına yabancılaşmaktadır [Yıldırım,2002:31]. Fahişelik,
bağımlılıkla birlikte yürür. Fahişeliğin uyuşturucu alışkanlığını
beslediği de söylenebilir. Hangisi önce gelir? Belki de bu bir kısırdöngü.
Fahişeliğin acısını bastırmak için uyuşturucuya... Uyuşturucuya muhtaç
olmanın acısını bastırmak için de fahişeliğe...[Millet, 1999:49]. Fuhuş,
cinsel yolla bulaşan hastalıkların sebepleri arasında başta gelmektedir.
Bulaşıcı hastalıklara, özellikle AIDS hastalığı ile mücadele etmek için
yapılan sağlık harcamaları bazı ülkelerin sağlık bütçesini zorlamaktadır.
Nitekim bazı Afrika ülkeleri gelişmiş ülkelerin yardımına muhtaç hale
gelmiştir. Fuhşu, kalkınma stratejisi olarak gören ülkeler, bilerek veya
bilmeyerek çocuk fahişelerinin sayısını arttırmaktadırlar. Bu da adam
kaçırmalara, kandırmalara ve sömürüye yol açmaktadır. Sömürüde
inleyenlerin acıları üzerinden zevki sefa yapmak insani bir davranış
olmasa gerek.
3. Fuhşa Yol Açan Faktörler
Fuhşa yol açan faktörler çok değişik olabilmektedir.
Ağırlıklı olarak sosyo-ekonomik yönden geri kalmışlık ve geçim sıkıntısı
ana sebep olmakla beraber, aile içi şiddet, boşanmalar, zorla evlendirme
(Santo ve Etheredge, 2004:142), uluslararası boyutuyla serbest dolaşım ve
turizm, modern kadın ticareti, seks turizmi (Opperman,1999:251 ve Herold,
Garcia ve DeMoya, 2001:979), bağımlılık yapan maddeler, aileden
kaynaklanan risk faktörleri, sosyal çevreden kaynaklanan risk faktörleri,
insan şahsiyetinden kaynaklanan risk faktörleri, alkol, uyuşturucu, uçucu
madde bağımlılığı, kız sokak çocukları (Orhan, 2003:49) , psiko-sosyal
beklentiler ve özenti, eğitim seviyesindeki düşüklük, pornografi ve
cinsel sapmalar da diğer faktörler arasında yer alabilmektedir. Önemle
belirtilmesi gereken noktalardan birisi de fuhşa başlama ile devam etme
arasında farklılıkların olduğudur. Özellikle fuhşa başlama, genelde
zorlayıcı süreçlerin (Zorla satılma, seks tacirlerinin eline düşme,
aileden birilerinin bu işe ön ayak olması (ailenin kızını veya kocanın
karısını bizzat geneleve satması) ve aldatılma gibi) etkisiyle olmaktadır.
Kayıtlı sektörde ve kendi başlarına müşteri bulan kişilerde işe devam
genelde kendi iradelerine dayalı olmaktadır ve bu bilinçli bir tercih
olmaktadır.
Nilay Oğultürk’ün 1991 yılında yapmış olduğu
“Psiko-sosyal özellikleriyle genelev kadınları” adlı saha araştırmasına
göre fuhşu meslek olarak yapmanın nedenleri şöyle sıralanmıştır: % 91.4
ile ekonomik güçlükler, % 5.4 Meslek olarak kabul etme ve % 2.7 kolay
yoldan para kazanma (Oğultürk,1991:138). Ayşe Yüksel’in 1991 yılında
yapmış olduğu “İstanbul Genelevlerinde çalışanların mediko-sosyal
durumları” adlı saha araştırmasına göre ise fuhşu meslek olarak yapmanın
nedenleri şöyledir: % 27.5 ekonomik güçlükler, % 26.5 aldatılma ve
zorlanma, %36.3 kendi isteği ve % 9.7 ile diğer sebepler ön plana
çıkmaktadır (Yüksel,1991:33). Yüksel’in araştırmasında dile getirilen
rakamlar daha gerçekçi gibi gözükmektedir.
Çalışmanın hacmini büyütmemek adına fuhşa yol açan
faktörlerden iki tanesi örneklendirilecektir. Daha ayrıntılı incelemek
istenler yayınlanmamış ve kaynakça da zikredilecek olan yüksek lisans
tezimizden istifade edebilirler. Yukarıda zikredilen unsurlardan olan
cinsel sapmalar fuhşa şöyle yol açmaktadır. Fuhşa yola açan cinsel
sapmalar ensest, teşhircilik, sadizm, mazoşizm, röntgencilik ve
homoseksüelliktir. Bunların fuhşa nasıl yol açtığını zikretmekte fayda
vardır. Ensest (incest, fücur veya aileiçi sevicilik) meraklılarını
internet ortamına çekmektedir. Ensest sitelerinin çoğu paralıdır.
Yayınlayacak cesareti olan kişilere paralar teklif edilmektedir. Aileiçi
ilişkilerini resimlendirip para kazanan olduğu gibi para karşılığı
partnerlerini değiştirmeyi teklif eden insanlar olabilmektedir. Özellikle
Rus ve Amerikan menşeli sitelerde bu sapma çok yaygın olarak
yapılmaktadır. Enseste maruz kalanların bir kısmı evden kaçtıkları içinde
kadın tüccarlarının eline geçebilmektedir. Nilay Oğultürk’ün 1991 yılında
yapmış olduğu “Psiko-sosyal özellikleriyle genelev kadınları” adlı saha
araştırmasına göre, enseste maruz kalanların oranı % 2.8’tir
[Oğultürk,1991:109]. Fiziksel veya psikolojik olarak cinsel eşine yoğun
acı çektirerek cinsel doyuma ulaşmak olarak tanımlanan sadizm kendine
fuhuş alt sektöründe yer bulabilmektedir. Cinsel doyumu sadistçe sağlamak
isteyenler için fuhuş sektöründe talebe dayalı hizmet verilmektedir.
Müşterileri arasında tepe yöneticilerin de bulunduğu üst sosyo-ekonomik
düzeydeki insanlar tarafından genel de talep edilmektedir [Ay, 2001].
Cinsel ilişkilerde kendi vücuduna şiddet uygulanmasından dolayı kişinin
cinsel haz alması olan mazoşizm de fuhuş sektöründe yerini bulan cinsel
sapmalardandır. Özellikle gelişmiş ülkelerde sadece sadistler ve
mazoşistlerin gidebileceği randevu evleri vardır. Pedofili, küçük
çocuklara karşı cinsel dürtü duyma ve uyarılmanın olması ve ilişki
kurması olarak tanımlanabilir. Halk arasında sübyancılık olarak ta
bilinmektedir. Zengin kişilerin talepleri sonucunda çocuk seks köleleri
ortaya çıkmıştır. Uzakdoğu ülkelerinde bakire ticaretinin de katkısı ile
seks turizminde çalışanların yaş ortalamaları 18 yaş altında olanların
sayısı hızla artmaktadır. Bu sektörde mesleğe başlama/başlatma yaşı 11’e
kadar inmiştir [Gündoğdu, 2000]. Teşhirin ticaretleştirilmiş haline
striptiz denilmektedir. Gelişmiş Batılı ülkelerde striptiz barları çok
yaygındır. Amerika ve Kuzey Avrupa ülkelerinin gece kulüplerinde her türlü
cinsel ilişkiye yer verilmekte ve her gece binlerce kişi bunları izleyerek
“zevk” duymaktadır. Ayrıca yine bazı batılı ülkelerde, başkalarının cinsel
ilişkisini yüksek paralar karşılığı seyrettiren özel evler vardır [Köknel,
1982:247]. Parayla tuttuğu insanların cinsel ilişkilerini seyrederek doyum
sağlayanlardan tutun, kendi eşinin başkalarıyla cinsel ilişkisini seyredip
cinsel haz duymaya kadar değişik türleri vardır. İnternet ortamında bu tür
ilişkilere katılmak isteyenlerin reklamlarının yayınlandığı siteler
vardır. Eşcinsel eğilimleri görülen insanların damgalanma sürecine girmesi
ve bundan kurtulamaması sonucu eşcinselliğini kabullenen ve dışa vuran
kişiler genelde bir alt kültürün yaşandığı ortamlarda vakitlerini
geçirmektedir. Bu kabullenme ve dışa vurum başlı başına var olan değerlere
karşı bir başkaldırıdır [Selek, 2001:32]. Dolayısıyla kaybedeceği başka
bir şeyi kalmadığını düşünen kişilerde yakın arkadaş çevresinin etkisiyle
fuhuş hayatına başlanılabilmektedir. Özellikle yeterli düzeyde ekonomik
kaynağa sahip olmayanlarda bu süreç daha da hızlanmaktadır.
Diğer örnek olan seks
turizmine gelince; Kişiye bakan yönüyle seks turizmi, cinsel arzu ve
istekleri veya cinsel sapmaları daha kolay yerine getirebilmek maksadıyla,
buna imkan tanıyan ülkelere turist sıfatıyla gitmek olarak tanımlanabilir.
Ülkelere bakan yönüyle seks turizmi, fuhuş sektörünü geliştirmek ve bu
yoldan döviz kazanmak düşüncesiyle, bazı ülkelerin seksi (cinselliği), bir
turizm aracı olarak kullanması.ve kalkınma stratejilerini ağırlıklı olarak
turizme bağlamak istemeleridir [Opperman,1999:251-256 ve Seyyar,
2002:373]. Müşterilere bakan yönüyle seks turizmi, iki ayrı cinse hitap
etmektedir:
1.
Ağırlıklı olarak kadınlara hitap eden ülkeler
(Gambiya, Kenya, Dominik ve Tayland, özellikle Avrupa Ülkeleri ve
İsrail’den gelen kadın müşteri çekebilmektedir.)
2.
Dünyanın gelişmiş ülkelerinden gelen erkek
müşterilere hitap eden ülkeler ise şunlardır: (Tayland, Senegal,Togo,
Benin, Gambiya, Kamboçya,Yeni Zelanda, Avustralya, Hindistan, Pakistan,
Kosta Rika, El Salvador ve Guatemala, Dominik, Kenya, Brezilya) [Hürriyet
Gazetesi,11/12/2000-20/8/2000].
Seks turizminin nicelik olarak artmasının pek çok
sebepleri var: Çocuk Kaçırma, mülteciler, daha iyi ve rahat bir yaşam
isteği, ailenin zorlaması ve AIDS korkusu bunlardan bazılarıdır.
4. Fuhşa Karşı Sosyal Politika Kapsamında Sosyal
Hizmetler
Toplumun
yabancılaşmış kesimlerini içinde barındıran fuhuş olgusuna karşı
geliştirilecek politikaların ilk planda fuhşu besleyen kaynakların
kurutulmasına yönelmesi en makul yol olacaktır. Bu yöntemin iki yönden
büyük faydası olacaktır. Koruyucu sosyal politikalar toplumların en büyük
sermayesi olan insan unsuru (sosyal sermaye) için önemli koruyucu kalkan
vazifesi göreceğinden sosyal maliyetler azalacak ve toplumun insan kaynağı
daha verimli kullanılacaktır. Ayrıca fuhşun arz yönünü oluşturan
insanların sayısı azaltılmış olacaktır. Hayat kadınlığı mesleğine
girişlerin gönüllülük esasına dayanmadığı göz önünde bulundurulacak
olursa, koruyucu politikaların önemi daha çok anlaşılmış olacaktır. İkinci
planda yapılacak iş ise, fuhuş mesleğini sürdürmek istemeyenlere karşı
uygulanacak politikalardır. Şu andaki yürürlükteki fuhuş tüzüğüne göre,
mesleği bırakmak isteyenlere yönelik uygulanan tek çözüm yolu, hayat
kadınlarına yönelik sosyal içerikli çalışmaları olan dernekler ve
vakıfların çalışmalarından yararlanmaktır. Sosyal devlet anlayışını
anayasasına derceden ülkemizin bu konuda herhangi bir sosyal politikası
yoktur. Bu eksikliği gidermeye yönelik sosyal eksenli politikalardan
bahsedilecektir. Son olarak, her şeye rağmen, hayat kadınlığı mesleğini
sürdürmek isteyen hayat kadınlarının çalışma şartlarını ıslah edici ve
fuhuş sektörünü düzenleyici politikalardan bahsedilecektir. Bu
düzenlemelerin üç boyutundan bahsetmekte yarar vardır. Hayat kadınlarının
çalışma şartlarına ve yakın çevresine bağlı düzenlemeler, sektörü
denetlemekle görevli olanlar için gerekli düzenlemeler ve sektörün talep
yönünü oluşturan insanların göz önünde bulundurması gereken
düzenlemelerdir. Bu her üç sosyal politika için kısa-orta ve uzun vadeli
politikaların geliştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca politikaların başarılı
olması isteniliyorsa, bu politikaların arasında bir eşgüdümün olması
gerekmektedir. Sosyal maliyetlerin yükselmesini istemeyen toplumların bu
politikaları uygulamasında büyük fayda vardır.
4.1. Fuhşu Önlemeye Dayalı Koruyucu Sosyal Politika
Kapsamında Sosyal Hizmetler
Koruyucu aile politikaları ile aile içi şiddete ve
boşanmalara karşı tedbirler alınmalı, evlenmek isteyen çiftler aile
danışma merkezlerinin kurslarına tabi tutulmalı, aile danışma merkezleri
aile krizlerinin çözümünde aktif rol almalı, fakir ailelere ve parçalanmış
çocuklu ailelere sosyal yardım yapılmalı, üvey çocuğa sahip olan ailelere
eğitim desteği sağlanmalı, sosyal hizmet ve bakım kurumlarının
kapasitesinin, sayısının ve kalitesinin arttırılması, medya şiddet içeren
ve fuhşa teşvik eden yayınlardan kaçınmalı, boşanmış veya terkedilmiş
kadınların korunması, şiddet uygulayan aile fertleri, şiddetin boyutuna
göre ya cezalandırılmalı, yada sosyal eğitim kurslarına tabi tutulmalı,
şiddete uğrayan çocuklar, kısmen veya bütünüyle kurumsal yönden korunma
altına alınmalı, korunmaya muhtaç çocuklara hizmet veren kurumların sayısı
ve kalitesi arttırılmalı, kız çocuklarını korumaya yönelik tedbirler
alınmalı, çocuklarda meydana gelebilecek uyum ve davranış bozukluklarına
karşı aileye düşen görevler, istihdam politikaları ve mesleki eğitimin
yaygınlaştırılması, hukuki boyutuyla fuhşa karşı düzenlemeler,
uluslararası düzende fuhşa (seks turizmi ve kadın ticareti) karşı mücadele
açısından uluslar arası sözleşmeler, (Protocol
To Prevent Suppress And Punish Traffıckıng In Persons, Especıally Women
And Chıldren, Aralık 2000 (Raymond, 2002:492);
17 Haziran 1999 tarihli 182 sayılı ILO sözleşmesi (Centel,
2002:17), 20 Kasım l989 Çocuk Haklarına Dair Sözleşme) T.C yasal mevzuatı
açısından fuhuş ile ilgili düzenlemeler ve olması gereken düzenlemeler,
bağımlılık yapan maddelere karşı mücadele, kitle iletişim araçlarında
uygulanması gereken sosyal sorumluluk ilkeleri, eğitim politikalarının
güncelleştirilmesi, fuhşa karşı mücadele için fon oluşturulması (Kurutkan,
2003:98), cinsel sapmalara karşı sosyal politikalar, psiko-sosyal
beklentilerin makul seviyelere indirilmesi, kişinin arkadaş çevresinin
güzelleştirilmesi ve din duygusunun bireylerde yarattığı etkiden
yararlanma gibi önlemeye dönük koruyucu sosyal politikaların uygulanması
sonucunda fuhşun beslenme kaynakları büyük ölçüde kurutulmuş olacaktır.
Önleyici, rehabilite edici ve düzenleyici sosyal
politikaların ayrıntılı zikredilmesi, bu çalışmamızın boyutlarını
büyüteceğinden ilgili bölümlerde dile getirilen unsurlardan ancak bir-iki
tanesi işlenecektir. Önleyici sosyal politikaların en önemlisini aile
politikaları oluşturmaktadır:
Anayasamızın 41’inci maddesinde "Ailenin korunması"
başlığı altında "Aile, Türk toplumunun temelidir" hükmüyle devletin aileye
verdiği önem vurgulanmıştır. Anayasamız devleti, aileyi korumak ve
güçlendirmek için gereken tedbirleri almak ve teşkilatı kurmakla
görevlendirmiştir. Aile, ahlaki bir çevredir, toplu yaşamanın ilk modeli
olarak eğitim, yardımlaşma ve şefkat kaynağıdır. Millet hayatı bakımından
aile kutsal bir değer ve temeldir. Bu nedenle, devletin, ailenin refahını
ve huzurunu koruyacağı belirtilmektedir. Ailenin vasıfları ve
fonksiyonları, kişileri kötülüklerden koruyan bir paratonerdir. Fuhşun ve
suçun azalmasını veya yok olmasını isteyen devletler, aile kurumuna
destek vermelidir. Aile politikalarının aileye veya aile fertlerine
bakan iki yönü vardır: a) Ailelere aynî-nakdî yardımlar, b) Sosyal
hizmetler ve eğitim çalışmaları [Seyyar, 2002:16-20]. Aynî-nakdî
yardımlar, çocuk parası, çocuk bakım parası, sigortası olmayanlara
ücretsiz sağlık hizmetleri, analık parası, kira yardımları, ailelere vergi
muafiyeti, analık izni, analık parası, çocuk bakım izni, çocuklu ailelere
sosyal konutların verilmesi, çocukların eğitimi için maddi katkı gibi
yardımlardır. Sosyal hizmetler ve eğitim çalışmaları ise şunlardır. Aile
danışma merkezlerinin kurulması, evlilik danışma merkezlerinin kurulması,
eğitim sisteminde aile ve çocuk derslerinin okutulması, okulda cinsiyet
eğitimine dair bilgilerin verilmesi, normal ve anormal cinsel tercihler
arsındaki farkların çocuklara anlatılması, öksüz ve yetimlerin eğitim
ihtiyaçlarının karşılanması ve kurumsal hizmetler verilmesi
4.1.1. Aile Müessesesinin Oluşturulmasına ve
Korunmasına Yönelik Tedbirler
Evlenmek İsteyen Çiftler, Aile Danışma Merkezlerinin
Kurslarına Tabi Tutulmalıdır. Evlenmek isteyen çiftlerin nikahlarının
kıyılabilmesi için, çiftlerin aile danışma kurslarına tabi tutulmaları
düşüncesi uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. Bu kurslar aile
danışma merkezleri tarafından yürütülmelidir. Kursların müfredatı devrin
sosyal şartlarına göre, sosyal pedagoglar, sosyal psikologlar, ilahiyatçı
bilim adamları, aile sosyologları, sosyal hizmet uzmanları ve konu ile
ilgilenen öğretim üyeleri tarafından hazırlanmalıdır. Kursların amacı,
aile yuvasının önemini, eşlerin görev ve sorumluluklarını, aile içi
geçimsizlik gibi kriz oluşturabilecek tehlikelerden kurtulabilme yollarını
göstermek ve huzurlu bir aile ocağının tesisini sağlamak olmalıdır.
Verilen hizmetler çerçevesinde anne adaylarına ve çocuklu ailelere çocuk
bakım kursları verilmelidir [Seyyar, 2000: 45].
Evliliklerin ilk yıllarında boşanmalar nispeten
fazladır. Yeterli rehberlikten ve tecrübeden mahrum olan bu yeni çiftler
için, kendi kendilerine problemlerini çözemediklerinden, psiko-sosyal
danışmanlık hizmetleri sunan aile merkezlerinin ara buluculuk
fonksiyonları önem arz etmektedir. Geçinemeyen eşler, avukatlara ve
mahkeme koridorlarına gitmeden önce, aile danışma merkezlerinin
uzlaştırıcı ve barıştırıcı hizmetlerinden yararlanmalıdır. Uzmanlar,
geçimsizliğin esas sebebine göre alternatif çözüm önerileri sunmalıdır
[Seyyar, 2000: 46]. Eşlerin barıştırılması yönünde mahkeme dışı kamusal
girişimler, sosyal devlet ilkesinin ve aile politikasının bir gereği
olarak görülmelidir. Boşanmış ve çocukları ile ortada kalmış insana
alternatif çözüm imkanları sunulmadığı takdirde kişiler başka
faktörlerinde etkisiyle fuhşa tevessül edebilmektedir.
Sosyal yardıma muhtaç fakir aileler ile mağdur olan parçalanmış aileler
tespit edilmeli ve kendilerine aynî ve nakdî yardımlar yapılmalıdır.
Muhtaç ailelerin, ihtiyaç duyacakları parasal yadım miktarının tespitinde,
“asgari hayat seviyesi” kriter olarak alınmalıdır. Avrupa Birliği (AB) ne
aday olan ülkemiz, bu konuda AB’nin asgari hayat düzeyinin tespiti ile
ilgili önerdiği “Ortalama Net Gelirin Eşdeğerliliği” prensibini
uygulanmalıdır. AB prensibi doğrultusunda asgari hayat düzeyinin parasal
boyutu, bir ülkede fert başına düşen ortalama gelirin % 40 ile % 60
arasındadır. Yardıma muhtaç kişilerin, evli ve çocuk sahibi olmaları
durumunda, kendilerine tahsis edilen sosyal yardım miktarı da çocuk
sayısına orantılı olarak arttırılmalıdır [Seyyar, 1999:49].
Çocukla veya çocuklarla yalnız başına kalan ebeveynin sosyo-ekonomik
sorunlarıyla ilgilenilmesi ne kadar önemliyse, çocuklu ebeveynin tekrar
evlenmesi halinde, üvey çocukların yeni aile ortamında sağlıklı bir
şekilde gelişmelerinin sağlanması amacıyla, bu gibi ailelerin korunması
ve desteklenmesi de bir o kadar elzemdir [Seyyar, 2000: 46].
Sosyal ve ekonomik şartlardan ötürü erken çocukluk ve eğitim hizmetlerine
en çok ihtiyaç duyan kesimler, alt sosyo-ekonomik gelir gruplardır. Bu
grupların eğitim hizmetlerinden istifade edebilmeleri için hem SHÇEK’ye
bağlı, hem de özel kreşlerin sayısı ve kapasiteleri arttırılmalıdır. Bu
hizmetlerden yararlanmak isteyen fakir ailelerin çocuklarına, hangi türde
kreş olursa olsun, belli bir oranda kontenjan tanınmalı ve kendilerinden
sembolik bir ücret alınmalıdır.Özellikle çalışan annelerin çocuklarına
yönelik olarak, 3 yaşını doldurmuş çocuklara, aile dışı ve kısmen de
aileyi ikame edici kurumsal bakım hizmetleri sunan kreş, çocuk yuvaları
ve gündüz bakım evleri gibi kurumsal hizmetlerin sunulması faydalı
olacaktır [Seyyar, 2000: 47].
Ayrıca korunmaya muhtaç çocuklara hizmet veren kurumların sayısı ve
kalitesi arttırılmalıdır.
bakım yurtlarının sayısı ve kapasiteleri ihtiyaç halinde arttırılmalıdır.
bakım yurtlarının dış görünüşleri kışlayı hatırlatıcı özellikte
olmamalıdır. sosyal, sportif ve mesleki eğitim imkanları sunabilecek bir
yapıda tesis edilmelidir.çocukların duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını
karşılayabilecek nitelikte kafi derecede sosyal psikolog ve sosyal hizmet
uzmanları yetiştirilmelidir. Yeterince sosyal duyarlılığı gelişmeyen
meslek elemanlarına ya başka bir görev vermeli, yada bu kişiler hizmet içi
eğitim programlarına tabi tutulmalıdır. Unutulmamalıdır ki kadın ticareti
yapanlar, en çok korunmaya muhtaç çocuklarla ilgilenmektedirler [Seyyar,
2000:51].
4.1.5. Medyanın
Sosyal ve Ahlâkî Sorumluluğu
En güçlü ve yaygın eğitim aracı olan medyaya, zararlı alışkanlıkların
önlenmesinde çok önemli görevler ve sosyal sorumluluklar düşmektedir.
Medya, şiddet içeren ve fuhşa teşvik eden yayınları (pornografik yayınlar,
ensest filimler, cinsel sapmaları cinsel özgürlük olarak gösteren yayınlar
ve eşcinselliği normal ve meşru olarak gösteren yayınlar ) göstermekten
kaçınmalıdır. Bunun yerine, kamuoyunu aydınlatıcı, toplumsal dayanışmayı
arttırıcı yayınlar yapılmalıdır [Yeşilay,1999:40],[Seyyar, 2000:49].
Televizyon kanallarının yoğun seyredilme saatlerinde erotik, pornografik
ve cinsel sapmaları teşvik edici yayınlardan kaçınılmalıdır. Yoğun
seyredilme saatlerinde şiddete karşı etkili olabilecek programlar
yayınlanmalıdır. Aile dayanışmasını birleştirici ve bütünleştirici dizi
filmlerin yayınlanmasında büyük yararlar olacaktır.
Aile yardımları kapsamında hangi sebeple olursa olsun (çocukları ile
beraber terkedilmiş, boşanmış ve eşi çalışıp para kazandıramayacak kadar
hasta olan ) kadınlara sosyal güvenlik imkanlarının sunulması
gerekmektedir. Bu durumda olan kadınlara sığınma yerleri tedarik
edilmelidir.Kadına yönelik istismarın önlenmesi ve hayata intibakı
mücadelesinde, SHÇEK’e bağlı kadın konukevleri önemli bir yer tutmaktadır.
SHÇEK Kanunu’nun 3.maddesinde kadın konukevleri şöyle tanımlanmıştır:
“Fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik istismara uğrayan kadınların
psiko-sosyal ve ekonomik problemlerinin çözümlenmesi sırasında varsa
çocukları ile birlikte ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla geçici bir süre
kalabilecekleri yatılı sosyal hizmet kuruluşlarıdır. Türkiye’de çeşitli
vilayetlerde toplam 12 kadın konukevi mevcuttur [Erkılıç, 1998]. Kadın
konuk evlerin de, kadınların durumlarının incelenmesine, psiko-sosyal,
ekonomik ve hukuksal sorunlarının giderilmesine yönelik mesleki çalışmalar
yapılmaktadır. Kadınların ve yanlarında getirdikleri çocuklarının; sağlık,
psiko-sosyal ve hukuki yardım, beslenme, giyim, eğitim ve öğretim,
harçlık, ulaşım vb. ihtiyaçlarının giderilmesinde Kurumun bütçesinden
ayrılan payın artırılması, personel ihtiyacının karşılanması, hizmetlerde
bütünlük ve etkililik sağlanması hedeflenmelidir.
Şiddete meyilli olan veya bizzat uygulayan aile fertleri, şiddetin
boyutuna göre ya cezalandırılmalı, ya da sosyal eğitim kurslarına tâbi
tutulmalıdır. Şiddete meyilli oldukları tespit edilen aile fertlerine,
sosyal grup çalışmaları ve eğitim kursları tertip edilmelidir. bu
kurslarda, bir sosyal psikologun, sosyal pedagogun veya bir sosyal hizmet
uzmanının yönetimi altında ebeveyne sosyo-pedagojik destek sağlanmalıdır
[Seyyar, 2000:49].
Evde aile fertleri tarafından şiddete maruz kalan çocukların, kısmen veya
bütünüyle kurumsal yönden korunma altına alınmalıdır. Ailelerin
çocuklarını ihmal ve(ya) istismar etmelerinden dolayı, çocuklarda davranış
bozuklukları gibi olumsuz etkiler görülmesi halinde devlet, müdahale
etmeli ve şiddete maruz kalan çocukları koruma altına almalıdır.
Türkiye’de haklarında yetkili mahkemelerce korunma kararı alınmış olan
çocuklardan 0-12 yaş grubuna mensup çocuklara çocuk yuvalarında, 13-18 yaş
grubuna mensup çocuklara da yetişme yurtlarında bakım hizmetleri
verilmektedir. Bu çocuklar, evlerinden bütünüyle koparılmadan, belirli bir
süre yurtlarda kaldıktan sonra, yine aile ortamına kavuşturulmalıdır. Bu
süre zarfında da aile fertleri, çocuklarının bakımını üstlenebilecek
konuma gelebilmeleri için eğitilmelidir.Korunma altına alınan çocuklar,
sadece gündüzleri veya sadece hafta içi boyunca yurtlarda
barındırılmalıdır. Eve gidişlerinde çocukların görüşlerini almakta fayda
vardır. Maddi ve manevi buhranlara sürüklenmiş, hayatlarından bezdirilmiş
ve dolayısıyla korunmaya muhtaç gençlere hızlı, bürokrasiden uzak, esnek
ve bireysel ihtiyaca uygun olarak özel destek ve yardım götürülmelidir
[Seyyar, 2000:50].
Genç kızların kötü tercih ve yanlış yapmalarında, gelişmeleri sırasında
ortaya çıkan psikolojik ve fizyolojik karışıklıklar, sarsıntılar önemli
bir rol oynamaktadır. Sosyal hayatla ilgili nedenler de aynı sonucun
meydana gelmesinde geniş ölçüde etki yapmaktadır. Sağlam bir ahlak
anlayışına sahip olamayan, anneleriyle, babalarıyla anlaşamayan, terk
edildiklerine inanan, cinsel bakımdan zamanından önce gelişen, olgunlaşan
kızlar daha çabuk kötü tercih ve yanlış yapmaktadırlar. Çalışmaktan
hoşlanmayan, kendilerini beğenen, övünen, süse, eğlenceye düşkün olan genç
kızlar bu tehlike ile karşılaşabilirler. Ayrıca zeka yetersizliği
gösteren genç kızlar iyi düşünmek imkanından yoksun kalmakta, yapılan
etkilere göre davranmaktan uzak kalamamakta ve vaatlere çabuk
kanmaktadırlar [Özgü,1976:245].
Sevgililerini kaybetmemek için her şeyi göze alabilen genç kızlar,
sevdiklerini memnun etmek için kendilerini bırakmaktadırlar. Bu duruma
düşen genç kızlar, artık kendilerine karşı gereken saygıyı
gösterememektedir. İlk düşmelerin psikolojik ve fizyolojik nedenleri ne
olursa olsun, bu halin bir alışkanlık haline gelmesinde seçilen mesleğin,
çevrenin, diğer sosyal faktörlerin ve sefaletin olumsuz etkileri başlıca
rol oynamaktadır [Özgü,1976:246]. Genç kızların düşmelerini önlemenin en
iyi yolu, onları aydınlatmaktır. Onlara cinsiyet hayatı ile ilgili,
gerekli ve yeterli bilgiler vermektir. Onlarda sağlam bir ahlak anlayışı
yaratmaktır. Gen kızların zihin bakımından gelişmelerini sağlamaktır.
İradelerini çalışma alışkanlığıyla disiplinli hale getirmektir. Genç
kızların okudukları okullarda ev işlerine geniş bir yer ayrılmalıdır. İyi
yürütülen ev yönetimi dersleri genç kızlara sükunet vermektedir. Bu
dersler genç kızlara, başkalarına yararlı olmak hissini tattıracağı için
benli öz saygılarını arttıracaktır. Öğrencilerin her şeyi öğrenmek ve
başkalarının cinsel sırlarını öğrenmek merakından yararlanılarak, onlara
araştırmalar, incelemeler yaptırılmalıdır. Öğrencilerin cinsiyet hayatı
ile ilgili meraklarından en iyi şekilde yararlanmalıdır. Bu merakı bir
araştırmaya veya incelemeye yöneltmelidir [Özgü,1976:246].
Çocuklarda cinsel hayat ve tercihlerinde meydana gelebilecek uyum ve
davranış bozukluklarına karşı ailelerin eğitiminde sosyal hizmet
uzmanlarının daha aktif bir rol üstlenmeleri gerekmektedir.
4.2. Fuhuş Hayatından Kurtulmak İsteyenlere Yönelik
Sosyal Politikalar
Bir araştırmaya göre hayat kadınlarının % 91’i,
kendilerine alternatif yaşama ve çalışma imkanının sunulması durumunda,
kerhen sürdürdükleri “mesleklerinden“ kurtulmak istediklerini beyan
etmişlerdir (Oğultürk, 1991: 138).
Hayat kadınlarının psiko-sosyal rehabilitasyon
hizmetlerinin mahiyeti, kavramsal çerçevesi, hedefi ve psiko-sosyal
danışmanlık hizmetlerinin kurumsallaştırılması, alternatif geçim kaynağına
sahip olmayanlara mali imkanlar ve iş bulma, hayat kadınlarının
çocuklarına yönelik politikalar, hayat kadınlarını kendisini sömürenlere
(pezevenk, dost ve genelev patronları) karşı koruma, evlendirme sosyal
konutlara yerleştirme, başka bir şehre yerleşme ve yurtdışına işçi olarak
gitme gibi unsurlar, fuhuş hayatından kurtulmak isteyenlere yönelik
uygulanabilecek sosyal politikalardır. Kurtulmak isteyenlere yönelik
uygulanacak sosyal politikalarda psiko-sosyal rehabilitasyon kurumuna
hayati bazı görevler düşecektir.
4.2.1. Psiko-Sosyal Rehabilitasyon
Hizmetlerinin Kurumsallaştırılması
Psiko-sosyal
danışmanlık hizmetlerinin kurumsallaştırılmasında toplumun tüm kesimlerine
görevler düşmektedir. Gerek kamu kesiminin, gerekse de özel kesimlerin
temsil edilebileceği bir psiko-sosyal danışmanlık merkezinin kurulmasında
büyük faydalar vardır. Kamu yararına çalışacak bu kurumda kamu kesimini
temsilen SHÇEK, Diyanet, Emniyet veya Jandarma ve Valilikten yetkili
kişiler görevlendirilebilir. Konuya duyarlı ve meselenin çözümüne ve
ıslahına yönelik fikirleri ve projeleri olan çeşitli sivil toplum
kuruluşlarının da kurumda görev almasında ve temsil edilmesinde fayda
olacaktır. Psiko-sosyal danışmanlık hizmetlerinin kurumunun görevleri
aşağıdaki gibi sıralanabilir:
-
Hayat
kadınları hakkında biyografik inceleme ve aile bireyleri hakkında bilgi
toplama
-
Kişinin
geçmiş iş tecrübelerini araştırma ve kişiyi en uygun mesleğe yöneltme
-
Mesleki
eğitimle kişiyi hayata hazırlama
-
İstihdam
imkanlarının araştırılması ve bu konuda karar mercilerine çeşitli
raporlar hazırlama
-
Eğitim
hizmetlerine yönlendirme
-
Fuhuş
sektöründe çalışan kişilerin risk altındaki çocukları için çeşitli
koruma mekanizmaları geliştirmek
-
Sivil
toplum kuruluşlarının fuhşu önlemeye veya ıslahına yönelik projelerine
resmi açıdan işlerlik kazandırmak
-
Fuhşu
talep eden insanlara karşı erkeklerin taleplerini azaltıcı bir hakim
kültür oluşturmak, sosyal sorumluluğu geliştirmek ve toplum kabul
edebilecekse talepkâr davrananları ifşa etmek
-
Fuhşu
önlemeye dönük projeler için mali imkanlar araştırmak. Mümkünse
fak-fuk-fon benzeri bir fon oluşturmak
-
Çocuk
yaştaki seks çalışanları için, bireysel özelliklerine ve durumlarına
göre esnek ve uygulanabilir önleyici politikalar geliştirmek
Hayat kadınlarının
büyük çoğunluğu kendilerini dindar olarak görmektedir.Bu bakış açısı en
azından hayat kadınlarının dine ve dinin belirli değerlerine karşı bir
hürmetinin olduğunu göstermektedir.Danışmanlıklarda, sosyal hizmetlerde bu
bakış açısından yararlanılarak dinin bu konudaki koruyucu ve engelleyici
fikir ve değerlerinden yararlanılabilir. Kurulacak bir heyette bir
ilahiyatçı , bir İslam tarihçisi uzman olarak diğer uzmanlarla beraber
görev alabilir. Peygamber zamanındaki uygulamalardan yararlanılarak fuhşu
engelleyici önlemler geliştirilebilir. Aynen sigarayı ve içkiyi önlemede
Yeşilay’ın Hadis ve Sünnet uygulamalarından yararlanması gibi.
4. 3. Fuhuş Sektörünün Islahına Yönelik Politikalar
Sektör çalışanlarının mesleki ıslahına yönelik
hususlar, sektörü denetlemekle görevli olanların dikkat etmesi gereken
hususlar ve sektörün talep edeni konumundaki kişilerin dikkat etmesi
gereken hususlardır. Konumuz gereği bu üç politikadan birisinden ayrıntılı
olarak bahsetmekte fayda vardır. Bu da , Sektörü Denetlemekle Görevli
Olanların Dikkat Etmesi Gereken Hususlarla ilgilidir. Bir başka
ifadeyle, bu konu; ahlak masası ekipleri ve polisin olmadığı yerlerde
Jandarmayı da ilgilendirmektedir. Bunları sırasıyla şöyle sıralayabiliriz:
SONUÇ
Sosyal rehabilitasyon mevcut sosyal yapı açısından
zorunludur ve ihtiyaç duyulmadığı sürece uygulanmayabilir. Fakat, fuhşa
karşı sosyal politikaların devamlılığı esas olunmalıdır. Sosyal
politikaların devamlılığı sayesinde fuhuş azaltılacaktır. Politikaların
uygulanıp uygulanmayacağının takdiri, hükümet yetkililerin elindedir.
Gelecek nesillerin daha mutlu ve daha huzurlu olması ve büyük bedeller
ödememesi için sosyal politikaların finansmanın çözümüne yönelik tedbirler
alınmalıdır. Çözüm önerisinde takip edilmesi gereken stratejiler kısa ve
orta vadede takip edilmesi gereken sosyal politikalar, uzun vadede takip
edilmesi gereken stratejik esaslar ve politikalar olmak üzere ikiye
ayırabiliriz:
1-
Kısa Ve Orta Vadede Takip Edilmesi Gereken
Sosyal Politikalar: Cinsel tercihlerin sonuçlarına karşı sosyal devletin
ve ailenin önlem alması, sosyal reha ve prevantif sosyal politikalarda
eşgüdümlülük, cinsel şiddete karşı sosyal politikaların eğitim ve güvenlik
politikalarıyla desteklenmesi, fuhşa ulaşmayı zorlaştırıcı engellerin
konulması gibi sosyal politikalar kısa vade de geçekleştirilebilecek
politikalardır.
2-
Uzun Vadede Takip Edilmesi Gereken Stratejik
Esaslar: Fuhşa karşı ulusal bir hareket planı yapmak, uygulamak ve
gözlemlemek, fuhuş ve şiddet konusunda veri toplama kapasitesini
geliştirmek, fuhşun nedenleri, sonuçları, maliyeti ve önlenmesi
konusundaki araştırmayı desteklemek ve öncelikleri belirlemek, fuhuş
kurbanları için fuhşa karşı olan tepkilerin güçlendirilmesi (düşme
psikolojisinin yıkıcı etkilerini azaltma, fuhşu önleme ve reha
programlarının, sosyal ve eğitim politikaları ile birleştirilmesi, fuhşu
ve şiddeti önleme konusunda bilgi transferinin ve işbirliğinin
artırılması, İnsan haklarını korumak için uluslararası anlaşmalar,
kanunlar ve diğer mekanizmaların takibi ve tanıtımı, küresel kadın
ticaretine karşı pratik ve uluslararası alanda kabul görmüş önlemlerin
araştırılması gibi stratejik esaslar uzun vade de gerçekleştirilebilecek
politikalardır.
Tek taraflı ve erkeğe
sömürü düzenini sağlayan namus ve ahlak anlayışından vazgeçilmelidir.
Aileye ve aile bireylerine eşit ilgi gösterilmeli, aile bireylerinin
biyolojik cinsiyetine uygun davranışlarda bulunulmalı ve aile içinde
özellikle korunması gereken kız çocuklarının genç kız psikolojisi iyi
tahlil edilmelidir. Sosyal sorumluluk anlayışı gereği, fuhşun talep yönünü
oluşturan insanların insani duruşları sorgulanmalı ve bunun eğitimle
bağdaşmayacağı izah edilmelidir. Fuhşun ve fahişenin tanımı yapılırken
mutlak olarak devletin bu alanda hedeflediği sosyal politikalarda
zikredilmelidir. Sosyal politikaların yaygınlığı ve gelişmişliği hayat
kadınını kuşatan ve fuhşu devam ettirmesini sağlayan süreçlerin ve
etkenlerin azaltılmasını sağlayacaktır.
KAYNAKLAR
Ay, Savaş, Kan, Yaş ve Ter, İşte Genelevler, “Vesikalı
Yarim Dizisi”, Sabah Gazetesi, 12/10/2002
Ay, Savaş , Rezilleri Mahvedeceğim, Akşam Gazetesi,
29/08/2001
İslam Ansiklopedisi, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara
2000, Cilt:4
Centel, Tankut, “182 Sayılı ILO- Sözleşmesinin Türk
Çalışma Yaşamına Etkisi”, TUHİS, Cilt 17, Sayı 3, Şubat 2002
Corbett, Nancy Qualls, Kutsal Fahişe, Dirinin Ölümsüz
Yanı, Çeviren Gül Çapalı, Gün Tavanarası Yayınları, İstanbul, 2001.
Ercan, Kadir Travestiye Kimlik ve Genelev Yok, Hürriyet
Gazetesi, 7 Ocak 2001
Erkılıç, Dursun, Şiddetin Atlası, , Türkiye Gazetesi
23/10/1998
Fromm, Erich, Cinsellik ve Cinsel Sapmalar, Artan
Yayınevi, İstanbul,1998.
Gündoğdu, Dursun “Tayland’ın Antalya’sı Patalya”,
Hürriyet Gazetesi, 11/12/2000
Herold, Edward; Garcia,Rafeal ve DeMoya,Tony, “Female
tourists and beach boys Romance or Sex Tourism?”, Annals of Tourism
Research, Vol.28, Issue 4, 2001,Pages 978-997
Hürriyet Gazetesi; “İsrailli Kadınların Seks Kaçamağı”,
20/08/2000
KöknaL, Özcan, “Kaygıdan Mutluluğa”, Altın Kitaplar,
İstanbul, 1982.
Kurutkan, Mehmet Nurullah, “Hayat Kadınlarının
Psiko-Sosyal Açıdan Rehabilitasyonu (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi),
Sakarya Üniversitesi, 2003
Millet, Kate, “Sokak Kadınları”, Payal Yayınları (
Çeviren Seçkin Şeker) İstanbul 1996
Millet, Kate, “Fahişelik Dosyası”, Kuraldışı Yayınları
( Çeviren Ali Çakıroğlu) İstanbul 1997
Oğultürk, Nihal, Psiko-Sosyal Özellikleriyle Genelev
Kadınları (Yayınlanmamış, Yüksel Lisans Tezi), Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şubat 1991
Opperman, Martin, “Sex Tourism”, Annals of Tourism
Research, Vol.26, No.2, 1999,Pages 251-266
Orhan, Serdar, “Sokak Çocuklarının Sosyal
Rehablitasyonu (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Sakarya Üniversitesi,
2003
Özgü, Halis, “Çocuklarda ve Gençlerde Cinsiyet Eğitimi”
Ararat Yayınevi, İstanbul, 1976.
Raymond, Janice.G., “The new UN trafficking protocol”,
Women’s Studies İnternational Forum, Volume 25, Issue 5, 2002, Pages
491-502
Santo, Maria Eugenia G:Do Espiroto & Eteheredge, Gina
D., “ And then I became a prostitute… Some aspects of prostituties in
Dekar, Senegal”, The Social Science Journal, Volume 41, Issue 1, 2004,
pages, 137-146
Selek, Pınar, Maskeler, Süvariler, Gacılar, Aykırı
Araştırma Yayınları, İstanbul, 2001.
Seyyar, Ali, Sosyal Siyaset Terimleri (Ansiklopedik
Sözlük); Beta Yayınları.; İstanbul; 2002.
Seyyar, Ali, Sosyal Siyaset Açısından Kadın ve
Aile-Politikaları; Birey Yayıncılık; İstanbul,1999
Seyyar, Ali, “Aile
İçinde Çocuklara Yönelik Şiddete Karşı Sosyal Politikalar"; Kamu İş
Dergisi; Sayı 4; Cilt: 5, Temmuz 2000
Yeşilay, “ Uyuşturucu Afetine Karşı Nasıl Bir
Mücadele,” Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Merkezi, İstanbul, 1998.
Yıldırım, Figen, “Fahişeliğin Öbür Yüzü”, Siyah Beyaz
Yayınları, İstanbul, 2002.
Yüksel, Ayşe, “İstanbul Genelevlerinde Çalışanların
Mediko-Sosyal Durumları”, Doktora Tezi, (Yayınlanmamış) İstanbul
Üniversitesi 1991
Wells, Jess, “Kadın Gözüyle Batı Avrupa’da Fahişeliğin
Tarihi, Çeviren; Nesrin Arman, Pencere Yayınları, İstanbul, 2000.
Aile
eğitim kapsamında ebeveynlerin özellikle aşağıdaki konular hakkında
bilgilendirilmesi gerekmektedir:
1.
Ebeveynler çocuklarını sevmelidir. Bebeğin
gelişimi için anne sütü ne kadar önemliyse, ruhi ve duygu gelişimi
içinde aile sevgisi o kadar önemlidir.
2.
Aile bütün çocuklarına aynı seviyi
göstermelidir. Sevgi konusunda ebeveyn, bütün çocuklara eşit mesafede
olmalıdır.
3.
Çocuklara şiddet ve baskı uygulanmamalıdır.
Çocukları korkutmak, tehdit etmek, aşağılamak, reddetmek, onların
özgüvenini sarsmak amacıyla yapılan her türlü sözlü ve fiili tutum ve
davranış biçimleri, çocukları psikolojik yönden ciddi boyutta
sarsmaktadır.
4.
Çocuklar cinsel yönden terbiye edilmelidir.
Çocukların cinsel yönden uyumsuz hale gelmemeleri ve karmaşık cinsel
saplantılara uğramamaları için de şunlara dikkat edilmelidir:
·
Çocuklar
doğumdan itibaren ayrı yatakta, 1 yaşından itibaren ayrı odada
yatmalıdır.
·
Ebeveyn
arasındaki cinsi münasebet çocukların göremeyeceği ayrı bir yerde
yapılmalıdır.
·
Çocuklara,
kendi cinsiyetlerine uygun olmayan kılık kıyafet giydirilmemelidir.
·
Çocukları
severken veya cezalandırırken, onları cinsi sapmalara alıştıracak
davranışlardan kaçınılmalıdır.
·
Evde
pornografik eser ve yayın bulundurulmamalıdır. Ailece televizyon
seyredilirken, şiddet ve seks ihtiva eden programlardan ve filmlerden
sakınılmalıdır.
·
Ergenlik
çağındaki bireylerin artan cinsel enerjilerini kanalize edebilecekleri
faaliyetleri yöneltilmelidir. Kendilerine spor, müzik, okuma yazma
zevki, güzel sanatlar ve değişik hobiler aşılanmalıdır [Seyyar,
2000:155 (Kadın ve Aile Politikaları)].
|