Hastanelerde Din Hizmeti Modeli

 

Serpil BAŞAR*

GİRİŞ

Din hizmetleri, bir dinin mensupları için gerekli yükümlülükleri yerine getirebilmesini amaçlayan yardımcı çalışmaları içerir. Bu hizmetler, düzenli olarak ifa edilen ibadetlerin toplu halde yerine getirildiği cami hizmetlerini içerdiği gibi, toplumun cami dışında ihtiyaç duyduğu hizmetleri de içine alır. Okul, aile, işyeri, cezaevi, hastane gibi insanın yaşadığı her yer, inançlı insanlara hizmet götürülecek alanlardır. Çünkü, inanan insan için, inandığı değerler doğrultusunda yaşama ihtiyacı varsa, bu ihtiyacın giderilmesi insanın bulunduğu her mekanda söz konusu olacaktır.

Ülkemizde koruyucu ve tedavi edici hekimlik gibi hizmet alanları olan hastaneler, hastanın hayatında en zor anlarını yaşadığı, hasta sahiplerinin en sıkıntılı dakikalarını geçirdiği mekanlar olarak karşımıza çıkar. Bu nedenle dinimizin sağlık ve hastalık konularındaki görüşlerini doğru bir şekilde aktaracak, gerek hasta, gerekse hasta sahibine bilgi verecek ve moral desteği olacak şekilde düzenli yürütülecek bir din hizmetine ihtiyaç bulunmaktadır.

Söz konusu ihtiyaç, kaynağını Dünya Sağlık Örgütü tarafından da kabul edilen ve "Evrensel Hasta Hakları" olarak bilinen haklardan da almaktadır. Bunlar, bir sağlık kuruluşuna sağlık hizmeti almak için başvuran herkesin hakları olarak ifade edilmiş ve 11. maddede şöyle vurgulanmıştır:

Madde 11. Dini vecibelerini yerine getirebilme: Hastanın kuruluşun imkanları ölçüsünde ve idarece alınan tedbirler çerçevesinde, dini vecibelerini yerine getirmeye hakkı vardır.

Türkiye'de ise 01.08.1998 yılı 23420 sayılı resmi gazetede yayınlanan Hasta Hakları Yönetmeliği bu hakkı şöyle düzenlemektedir:

"Dini Vecibeleri Yerine Getirebilme ve Dini Hizmetlerden Faydalanma"

Madde 38- Sağlık kurum ve kuruluşlarının imkanları ölçüsünde hastalara dini vecibelerini serbestçe yerine getirebilmeleri için gereken tedbirler alınır. Kurum hizmetlerinde aksamalara sebebiyet verilmemek, başkalarını rahatsız etmemek ve personelce düzenlenip yürütülen tıbbi tedaviye hiç bir şekilde müdahalede bulunulmamak şartı ile hastalara dini telkinde bulunmak ve onları manevi yönden desteklemek üzere talepleri halinde, dini inançlarına uygun olan din görevlisi davet edilir…" [1]

Daha Önceki Uygulama ve Aldığı Eleştiriler

Hastanelerde yatarak tedavi gören hastalara din ve moral hizmetlerinin sunulması, ilk defa Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmeleri esnasında 1994 yılı sonlarında gündeme gelmiş, Sağlık Bakanlığı, il teşkilatlarına bir yazı göndererek, müftülüklerle koordinasyon sağlanması suretiyle, bu hizmetin başlatılması için yapılacak çalışmalara yardımcı olunmasını istemiştir. Amaç, hastanelerde yatarak tedavi gören hastaların gerek din ve gerekse moral açılardan ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.

Din Hizmetleri Dairesi Başkanlığı tarafından ilk defa 19.01.1995 tarihinde yayınlanan bir genelge ile de din ve moral hizmetleri uygulaması başlatılmıştır. Bu hizmet esnasında, göz önünde bulundurulacak esaslar şu şekilde belirtilmiştir:

1- Hastane ziyaretleri en az iki kişilik ekiplerle yapılacaktır.

2- Ekipler mümkün olduğu kadar dini yüksek öğrenim görmüş personelden oluşturulacaktır.

3- Personel, beşeri ilişkileri gelişmiş, ikna kabiliyeti kuvvetli, hitabeti yerinde olan görevlilerden oluşturulacaktır.

4- Bu ziyaretler esnasında, hastalara tedavinin öneminden, kaza kaderden, sabır ve şükürden bahsedilecek, hastanın moralini takviye edici sözler söylenecektir. Hastanın talebi halinde de hafif sesle Kur’an okunabilir.

Uygulama biçiminin bu şekilde şekillendirilmesi, "imamların hastalara Kur'an okuyacağı" şeklinde değerlendirilmiş, belli bir kesimin rahatsızlığı nedeniyle tepkiler oluşmuş, uygulama bu hali ile tenkitlere uğramıştır. Bu tenkitler şu şekilde özetlenebilir:

1- Hastaların din hizmetine ihtiyacı ile birlikte din hizmeti vermekle görevlendirilen imamların bir tür dinsel danışmanlık da sayılan bu görevi yerine getirebilecek nitelikte olup olmadığı sorgulanmıştır.

2- Hastanelerde yürütülecek din ve moral hizmetleri, bu dönemde klasik din hizmeti tanımı içinde değerlendirilmiş, daha çok bir irşad hizmeti olarak düşünülmüş, hizmetlerin psikolojik danışma yönü dikkate alınmamıştır.

3- Mevcut sağlık sistemi içerisinde bu hizmetin nasıl şekillendirileceği ve adapte edileceği çok iyi planlanmamıştır.

4- Hizmeti verecek personelin niteliği ve görev içeriği net bir şekilde belirlenmemiştir.

5- İmam ölümü hatırlatmakta, dini danışman olmaktan daha çok cenaze yıkayıcısı olarak algılanmakta, aksine psikolog daha olumlu çağrışımlara sebep olmaktadır.

6- İmamın Kur'an okuması, talep eden hastanın dışında diğer hastaların rahatsızlığına sebep olabilir. [2]

Söz konusu eleştirilere uğrayan uygulama hakkında, Danıştay 5. Dairesince 12 Nisan 1996 tarih ve E.1995/3612 sayılı yürütmeyi durdurma kararı verilmiş, Sağlık Bakanlığı’nın 07.06.1996 tarih ve 9124 sayılı yazısıyla da yürürlükten kaldırılmıştır. [3]

HASTANELERDE DİN HİZMETİ MODELİ

I- AMAÇ

Hastanelerde yatarak tedavi gören hastaların dini ihtiyaçlarını karşılamak, onlara moral vermek, ibadetlerini hastalıklarının verdiği imkanlar çerçevesinde yerine getirmelerine yardımcı olmak ve yaşama dirençlerini desteklemek maksadıyla din hizmetleri sunma şeklinde sürdürülecek bir uygulamadır.

Ülkemizde sadece ölüm sonrası hizmet şeklinde günümüze gelinceye kadar sürdürülen hastane din görevlisi uygulamasının, manevi destek ve moral hizmet sunulması ile ilgisi yoktur. Bugün, hastane kadrolarındaki din görevlisinin görevi, moral hizmet vermekten çok, ölüm sonrası dinen yapılması gereken hizmetleri sunmaktan ibarettir. Mevcut durumda hastane din görevlileri, hastane binalarının bodrum katlarında, gözlerden uzak ve çoğunlukla uygun olmayan fiziki koşullarda çalışan, hasta sahiplerinin ancak ex olmuş hastalarının defin işlemleri için muhatap oldukları bir görevliden başka birisi değildir. Bu görevli, ölünün yıkanması, kefenlenmesi gibi işlemlerin yanı sıra defin için gereken bürokratik işlemleri de yürütmek durumundadır. Hastane mescitleri ise, yine gözlerden uzak ve çoğunlukla uygun fiziki şartlardan yoksun bir mekan olarak karşımıza çıkar. Ancak hastane ortamında bu kadar bir sınır çizilmiş olan dini uygulanabilirlik, geliştirilmeye ve gözle görünür bir faaliyet ve hizmet alanına dönüşmeye ihtiyaç duymaktadır.

II- HEDEF

Sağlık Bakanlığı'nın 224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanunu’ndaki sağlık tanımı, fiziksel iyileşmenin yanı sıra ruhi iyileşmenin de gerekliliği üzerinde durmaktadır. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi de insana dine inanma ve yaşama hürriyeti tanımaktadır. 1981 yılında Lizbon’da tüm dünya ülkelerinin tabip odalarının tamamına yakının katıldığı toplantıda Dünya Tabipler Birliği Hasta Hakları Bildirgesi’nin Dini Yardım Hakkı başlıklı 11. maddesinde, hastanın kendi inandığı dine mensup bir din adamının yardımını da içinde olmak üzere ruhi ve ahlaki bir teselli istemeye veya reddetmeye hakkı olduğu ifade edilmiştir.

Buna göre, temelde var olması gereken en önemli husus, hasta ile onun iyileşmesine yardımcı olmayı hedefleyen uygun bir ilişkinin sağlanabilmesidir. Hastaların hem fizik, hem ruh bakımından tedavileri esnasında moral ihtiyaçları olduğu ve desteklenmelerinin gerektiği, tıbbın gereklerindendir. Şayet hasta, dini telkinler sayesinde ruhi yönden tam bir iyilik durumuna ulaşacağına inanıyorsa bu ihtiyaç yerine getirilmelidir. Bu ihtiyacın karşılanmaması, buna karşı çıkılması ise, hem ahlaken ve hem de tıbben doğru değildir.

O halde özetle bu hizmette hedef olarak; insanın hastalık anında inandığı dinin değerlerinin yardımına ihtiyaç duymasından hareket edilerek bu değerlerle ilişki içinde olmasının sağlanması, hastaya manevi destek sağlayarak iyileşmeye yardımcı olacak şekilde psikolojik destek sağlanması ve dinimizin hastalık ve hasta hakkındaki yaklaşımını doğru bir şekilde aktarılması hedeflenmelidir. Din, her zaman ve her yerde insanın ilişki içinde olduğu bir kurumdur ve doğumundan ölümüne kadar insanın yanındadır. İnanan bir insan için Allah (c.c.), her adımında insanın yanındadır onu kollamakta ve gözetmektedir. Öyleyse hastalandığında da yanındadır. İşte din görevlisi, hasta insanın sadece yanında bulunmakla bile, dinin ve inancının yanında olduğu duygusunu hastaya kazandırır. Bunun için, hizmetin amaçları tespit edilirken dinin ve din görevlisinin hayatın her anında olduğu gibi hastalık anında da insanların yanında olduğu ve hizmet sunduğu anlayışının topluma kazandırılması hedeflenmelidir. [4]

Örnek Hedefler:

1-Hastalığa Yönelik Olarak Hedef

*Hastalık Allah'a yaklaşmak için bir vesile olacaktır ve Allah'ın gücü her şeye yeter.

*Hastalığı Allah’ı hatırlamaya bir sebep olarak görmek ve bunu bir hediye olarak algılamak önemlidir.

*Her şeyin takdiri ilahi çerçevesinde gerçekleştiğini tekrar fark ettirmek durumundayız.

*Hastalığa karşı ümitsizlik içinde bulunanlara moral ve ümit vererek yaşama karşı dirençlerini arttırmak önemli hedefimizdir.

*Gerekli tedavinin yapılıp şifanın Allah’tan geleceği ve kadere rıza göstermenin gerekliliği inancını vurgulayabilmeliyiz.

* Hastalık ve tedavinin dindeki doğru yerini anlatmak hedefimizdir.

2-Hastaya Yönelik Olarak Hedef

*Özellikle hastalara Allah sevgisi kazandırmak,

*Hastaların teselli edilmesiyle birlikte o ruh kırıklığı içinde dini bir his uyanmasını sağlamak,

*Bir gün mutlaka iyileşeceğine inandırıp hastanın isyan etmesini önlemek,

* Hastayı manen güçlendirmek, sabır ve şükür ruhu aşılamak,

*Dini konularda ihtiyaç duyulan alanlarda bilgi vermek hedeflerimizdir.

Din eğitimi ve bilgi, dinin girdiği her alanda temel hareket noktası kabul edilir. Hastanelerde de din görevlileri, hastaların bilgi ihtiyacını temin etmeli, sorulan sorulara cevap vermeli, hastanın konumuna uygun tebliğ ve irşat görevi, hizmetin amaçları arasında değerlendirilmeli, hizmetin eğitici yanı mutlaka bulunmalıdır. Sadece din görevlisinin değil, dini endişeleri yoğun olan hastalarla iyi bir iletişim sağlanabilmesi için, sağlık görevlilerinin de bir din eğitimine ihtiyaçları olabilir. Hastanelerde verilen din ve moral hizmetlerinin dini amaçlarının din eğitimi boyutu, bu şekilde üç yönlü olarak hasta, hasta sahibi ve hastane personeline yönelik düşünülebilir. Buradaki din eğitiminin mahiyeti, insani, tıbbi ve sosyal amaca yardımcı olacak şekilde olmalıdır. Bu noktada verilecek doğru bir danışmanlık ile hastanın şu düşünsel evreleri geçirmesini sağlayabiliriz:

1.Evre: Allah (c.c.) beni destekler, bu O'ndan gelen bir uyarı olabilir.

2.Evre: Günahlarımdan suçluluk duyuyorum ve tevbe ediyorum.

3.Evre: Hastalığım esnasında dua ederek ve ibadete yönlenerek maneviyatımı kuvvetlendirmeliyim.

4.Evre: Elimden geleni yapıp gerisini Allah'a havale ediyorum, O’nun iradesine teslim oluyorum.

Hastaya yönelik hizmetlerin en ağır olacağı durumlar, özellikle ölümcül bir hastalığa yakalanmış hasta ve hasta yakınları ile ilgilenmek, onlara “ölüme refakat hizmetleri” kapsamında manevî telkin ve destek hizmetleri vermek, intihara meyilli kişilerin manevî dünyalarını tamir etmek, aile içi şiddete maruz kalmış aile fertlerine manevî destekli psiko-sosyal yardımlarda bulunmak, modern hayat ile gelenekler arasında kalmış ve manevî boşluklara itilmiş gençlerin sorunlarına çözüm üretmek ve dinî yönden sapma gösteren ve bunalımlara girmiş kişilere manevî rehabilitasyon hizmetleri sunmak şeklinde ihtiyaç duyulacak alanlardır.

3-Hasta ve Din Görevlisi İlişkileri İle İlgili Olarak Hedef

*Hastalarla din görevlisi arasında samimi bir diyalog temin etmek

*Din görevlilerine sevgi ve saygı duymasını sağlamak, arada sıcak bir ilişki kurmak

*Din görevlisi camiasını sevdirmek

*Olumsuz imajı engelleyici bir tutum içinde olmak

Bu amaçla, dinin ve din görevlisinin sevdirilmesi, hastalarla din görevlisi arasında olumlu bir ilişkinin sağlanması gerekmektedir. Dinin sadece camilerde değil, hayatın her alanında insanın yanında olduğunun gösterilmesi ve hissettirilmesi hizmette başlangıç noktası niteliğindedir. İyi bir din görevlisi

imajı her seviyedeki insanımıza benimsetilmelidir.

4-Sağlık ve Sağlığı Koruma İle İlgili Olarak Hedef

*İbadetin sağlıklı olmaya olumlu etkileri anlatılmalı ve ibadete teşvik edilmelidir. Kur’an’ın bazı bölümlerinin okunması ile şifanın kolaylaşacağı şeklindeki bir anlayış hasta-ibadet ilişkisini güçlendirmektedir. Bu nedenle hasta odalarında veya servislerin uygun yerlerinde Kur'an-ı Kerim bulundurulması pratik fayda da sağlayacaktır. Bu konuda bir endişeye gerek yoktur.

*Dinimizin sağlığa ve onu korumaya verdiği önem anlatılmalı, sağlığı korumak için gerekenleri yapmanın aslında dini bir vecibe olduğu vurgulanmalıdır.

III- MODEL

1- Görev Tanımı

Hastane din görevlisinin görevi, sağlık hizmeti veren kuruluşlarda, yatarak tedavi gören hastalara, yakınlarına ve hastane personeline belirli aralıklarla ve belirli bir sistem dahilinde din hizmeti ve danışmanlığı vermesidir.

2- İçerik

Hastanelerde din hizmeti görev kapsamının en önemli fonksiyonlarını oluşturacak unsurlar; “manevi rehabilitasyon ve dini danışmanlık" olarak iki boyutlu olacaktır. Genel olarak hastane din görevlisinin görevleri şu şekilde sıralanabilir:

1. Hastaları ziyaret etmek, dua etmek ve onlara istekleri doğrultusunda Kur'an-ı Kerim okumak.

2. Hastaya moral ve psikolojik destek sağlamak.

3. Hasta yakınlarını namaz kılabilecekleri mescit, cami gibi yerler ile ilgili bilgilendirmek.

4. Hastanın problemlerini veya hasta yakınlarının hastanede karşılaşabileceği her türlü dini, manevi, ruhi problemleri konusunda danışmanlık yapmak.

5. Dini hizmetlerin daha iyi yapılabilmesi için hastane içerisinde her türlü toplantıya katılıp, danışmanlık yapmak.

6. Ölüm halinde hastaya, ailesine, doktor, hemşire ve diğer personele yardımcı olmak.

Hizmet içeriğimiz, temelde iyileştirici yönünden faydalanmak üzere hastaların morallerini güçlendirmeyi, hayata bağlılıklarını artırmayı, iç (manevî) dünyalarıyla barışık olmalarını, manevî sapmaları ve korkuları gidermeyi amaçlayan sosyal nitelikli ve insan odaklı bakım hizmeti olan manevi rehabilitasyon ve çeşitli sorunların aşılmasında yardımcı olmak üzere dini danışmanlık ilkelerine dayalı olmalıdır. Şimdi bu ilkeleri inceleyelim:

A-Manevi Rehabilitasyon

Sosyal psikoloji ve kişisel gelişim açısından maneviyat, bir kimsenin zorluklara karşı koyma ve üstün moral gücüne sahip olmasıdır. Bu bakımdan kişinin maneviyatının güçlü olması demek, gayba imanının güçlü olması demektir. Bir kimsenin zorluklara karşı koyma ya da moral gücünün inançla ilgisi bu bağlamda ortaya çıkar. Manevî Bakım, tıbbî ve psiko-sosyal rehabilitasyon hizmetlerinin önemli bir parçasıdır. Özellikle kronik hastalara, kalıcı sakatlığı olan özürlülere ve yaşlılığa bağlı değişik sağlık sorunları olan yaşlılara yönelik maneviyat destekli bütün hizmetlerdir. Maneviyat, tıbbî ve sosyal hizmetlerde bütüncül ve birleştirici bir rol üstlenir ve kişinin sağlığına yeniden kavuşmasına veya bu mümkün değilse mevcut durumuyla barışık olmasını ve hayata bağlı kalmasını sağlayan önemli bir yaklaşımdır.

Genelde her hastalık, her sakatlık ve her bir tıbbî-organik rahatsızlık, fizikî sancıların yanında hissî, zihnî ve ruhî problemlere de yol açabilir. Hayatın anlamı ve gayesi, ölümün perde arkası ve hikmet yönü, ahiret boyutu, iman esasları ekseninde kişinin anlayabileceği ve idrak edebileceği bir tarzda dile getirilerek, kişinin huzuru ve mutluluğu hedeflenir.[5] Bu konuda ülkemizde Ege Üniversitesi ve Cumhuriyet Üniversitesi'nde yapılan iki araştırma mevcuttur. [6] Bu araştırmalara göre,

-Hemşirelik hizmetleri manevi bakımı da içermektedir.

-Özellikle yoğun bakımda yatan hastalarını bekleyen hasta yakınları üzerinde yapılan gözlemlerde "dua etmek, Kur'an okumak, cevşen takmak" gibi dini içerikli davranışlar görülmüştür.

-Hemşirelik hizmetleri manevi bakımı içerse de yoğun iş yükü altındaki yardımcı sağlık personeli bu bakımı düzenli ve etkin bir biçimde verememektedir.

Araştırma sonuçlarına göre manevi bakım ve destek, hastane ortamında gerek hasta, gerek hasta yakını için bir ihtiyaçtır, ancak mevcut sistemde bu ihtiyaç karşılanamamaktadır.

Buna göre din görevlisi, manevi rehabilitasyon kapsamında şunları yapabilir:

1.) Hastanın hayatın anlamını ve amacını bulmasında yardımcı olmak.

2.) Hayatını gözden geçirebilmesi için cesaret verici telkinlerde bulunmak.

3.) Sabırla ve dikkatle dinlemek.

4.) Kişinin, inanç ihtiyaçlarını desteklemek ve ibadetlerini yerine getirmede yardımcı olmak.

5.) Güven oluşturmak.

6.) Manevî huzursuzluklarını, endişelerini, kaygılarını ve sapmalarını gidermek.

7.) Kişinin, sabır içinde şükretmesine yardımcı olmak.

8.) Hastalığa odaklanmak yerine, hastalıktan öğrenilecek olanlara odaklanarak, hayata karşı olumlu bir tutum geliştirilmesini sağlamak.

B- Dini Danışmanlık

İnsanlar birlikte yaşadıkları sürece danışmanlığa ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaç insanın yaratılışından kaynaklanan özelliklerdendir. Kişi hayatı tanımaya anne ve babasının rehberliğinde başlar. Kişilik gelişimini tamamlamış olsa da bireylerin tek başlarına hareket etmekte zorlandıkları ve danışmaya ihtiyaç duydukları alanlardan birisi de dini hayattır.

Dini danışmanlıkta danışman, rolünü dinden alır. O rol de, din görevlisinin misyonu tarafından belirlenmektedir. Ancak, bu hedefini gerçekleştirirken öteki yardım disiplinlerinden de kendini bağımsız kabul etmez. Gerektiğinde psikolojiden yardım alır, kaygıları giderme, rahatlatma ve güven verme tekniklerini kullanır. Hastanın hayatını anlamlandırmasına yardımcı olur. Hastalık genel anlamda beklenmedik bir zorlu yaşam evresidir ve kişi bu evreyi atlatırken bir takım neden, niçin sorularını sorarak durumunu açıklayacak sebepler arar:

“Bu benim başıma niçin geldi, neden ben bu hale geldim?

İyileşebilecek miyim? Tedavim uzun sürecek mi?

Danışman bu evrede hastanın soruları karşısında doğru bağlantıları kurmasını sağlayarak kişiye yardımcı olur. Özellikle sabır, sınanma durumu ve kulun Allah ile olan ilişkisi üzerinde durularak manevi yardım ve moral destek verilir. Hasta şimdiye kadar ki hayatında yaptıklarının bir cezası olduğu düşünebilir, hayatının boşa gittiği düşüncesine kapılabilir ve anlamsızlık yaşayabilir. Bu durumda da doğru bir danışmanlık hizmeti verilerek kişiyi zorlayan bu anı inançlarını kuvvetlendirerek atlatmasını sağlamak gerekir. İnanç, belirsizlikleri giderir ve kişiye yeni hedefler belirleyerek hayata uyumu sağlar. Böylece hastanın anlam arayışı, inanca yönlendirilerek kişinin isyan etmesi engellenmiş olur.

Hastalık, hayatın kabullenilmesi zor ızdıraplarından biridir, ancak din bu acının dindirilmesine yönelik gerekli referansı bünyesinde barındırır. O da kuvvetli bir Allah ve ahiret inancı ile şekillenir, imtihan bilgisi ile kişiyi rahatlatır. [7] Sorduğu sorulara cevap arama süreci, bir bakıma imanını da bir sorgulama sürecidir, bu nedenle imanını olgunlaştıracak cevap bulması kişiyi inanca yaklaştıracak, isyana götürücü cevaplar bulduğunda ise imandan uzaklaşacaktır. Oysa hasta Allah’ın merhametine, bilgisine, kudretine, adaletine ve sevgisine inanmaya muhtaçtır. Seven ve sevilen bir Allah inancı, sevinci ve üzüntüyü paylaşan bir Allah tasavvurunun gelişmesini sağlar. Bu tasavvur acıyı azaltır, mevcut durumu kabullenmeyi kolaylaştırır.

Yine Kur’an, insan hayatında beklenmedik bir olay ile karşılaştığı zaman “Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz”[8] denilmesini ister. Böyle durumlarda kişi Allah’a olan güvenini test eder. Yine “Sizin hayır zannettiğiniz şeylerde şer, şer zannettiğiniz şeylerde hayır vardır”[9] derken olaya değil sonuçlarına bakmak gerektiği ve peşin hükümlü olmamak gerektiği vurgulanır. Yaşanan olayları anlama ve anlamlandırma çabasında acele davranmak, yeterli bir farkındalık ve bilgi donanımına sahip olmadan değerlendirmelerde bulunmak, kişiyi yanıltabileceği gibi olay karşısında sağlıklı çözümler üretmesini de engeller. Çünkü insanın yaşadığı her olay ya da durum, onun hayatına değer katmak, yaşamını zenginleştirmek, tecrübesini artırmak, insanî özelliklerini geliştirmek ve manevî açıdan ilerlemesini sağlamak amacını taşımaktadır. Bu nedenle dinî inanç, öncelikle yaşanan olayla ilgili oluşan stresli ve gerilimli durumlarla baş etmede insanlara dayanma ve direnme gücü kazandırmaktadır. Bu durum bireyi rahatlatmakta ve olayı daha mâkul bir şekilde değerlendirme imkânı oluşturmaktadır.

Sabır da, kişinin olayı anlama çabasında dikkat etmesi gereken ve doğru bir şekilde kavrayıp uygulaması gereken bir davranış biçimidir. Bu itibarla Kur’an-ı Kerim’de “Ey iman edenler sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin” (2/153) buyrularak sabrın önemi ortaya konmaktadır. Zira sabır, ruhen felâket ve acılar karşısında soğukkanlılığını muhafaza etme, kolayca vazgeçmeme, tahammül gösterme anlamlarını taşımaktadır. Kur’an’da sabrın Allah’tan yardım isteme aracı olarak ifade edilmesi, onun olayı anlama ve sorunları aşmada son derece etkili bir yöntem olduğunu göstermektedir.

Hastaya verilecek umut duygusu, geleceğe yönelik olumlu fonksiyonunun yanında özellikle hastalık anında bireysel olarak dayanma gücü sağlarken, diğer taraftan da iyimserlikten doğan bir “sığınma” duygusu aşılar. Umut, güven duymanın açık bir ifadesidir. Din, Allah ve ahiret inancı, hastalığı anlamayı kolaylaştırmakta ve iyimserlik ya da umut gibi ruh sağlığı açısından olumlu duygular kazandırmaktadır.

Örneğin; bu dünyada çekilen bedensel ağrı ve acılar ve onların neden olduğu ruhsal ızdırapların başta zaman zaman ortaya çıkan bazı hastalıkları haber veren bir ikaz, işaret özelliği olması sebebiyle bedeni koruyucu bir işleve sahip olduğu; aynı zamanda da insanın sağlıklı kalmak için bazı önlemler almasına yardımcı olduğunu dikkate alarak gelişmemize katkı sağladığı ve Yaratıcımız’ın ortaya koyduğu “sünnetullah’ı daha iyi anlamamıza katkısı olduğu söylenebilir. Duada ise, stresli durum ya da olayın aşılması için Allah’ın yardımını talep etme söz konusudur.

Danışmanın Uyacağı Ahlaki İlkeler:

1. Danışan ile arandaki gizliliği devam ettir!

2. Danışan ile arandaki sınırlılıkları koru!

3. Danışma süreci esnasında gereksiz ayrıntılara girme!

4. Kendini danışanın yerine koy!

5. Sabırlı ve dürüst ol!

Danışmanın Yararlanacağı Teknikler:

1. Dikkatli dinleme, gerektiğinde araya girme, yönlendirme ve tekrar dinleme,

2. Kabul etme, anlama, aydınlatma yaklaşımı,

3. Teşvik olma, destek, cesaret ve güven verme,

4. Tahlil etme, yorumlama, anlama,

5. Bilgi verme, telkin ve nasihat etme,

6. Soru sorma, dinleme, empati kurma.

Bunlarla birlikte, ses tonu, vücut dili, ortamın rahatlığı da danışmanlığın başarısı için önemlidir.

C-Hasta Bakım Planı

Hastane din görevlisi, öncelikli olarak hastanın psiko-sosyal sorunlarının yanı sıra manevi ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir plan çerçevesinde hareket etmeli ve yazılı bu planı bakım sürecinin her aşamasında kullanmalıdır. Sorulacak sorular cevaplayabilecek durumda ise hastaya, değilse hasta sahibine sorulmalı, süreç bir sohbet ortamında işlemelidir. Manevi rehabilitasyon uygulamasında aşağıdaki plan örnek alınabilir:

Potansiyel

Hasta Allah’a ve ahiret gününe inanıyor.

Sorun

Niçin böyle bir hastalık ile kendisinin karşılaştığını düşünüyor, Allah’ın merhametinden şüphe ediyor.

Hedef

Hastayı mevcut durumu ile barışık hale getirmek, bilgi ve manevi destek vermek

Uygulama

Dinimizin hastalık imtihanından bahsedilmeli, hastalık üzerine değil hastalıktan öğreneceklerimize ve bundan sonraki hayatımız üzerine yoğunlaşmanın gereği anlatılmalı.

Değerlendirme

Manevi telkin sonrası hastanın durumu gözlemlenir, düşünce ve halinde bir değişiklik olup olmadığı değerlendirilir. Bir değişiklik olmadı ise, bakım planı yeniden gözden geçirilir, yeni tavsiye ve uygulama tekniklerine geçilir.

Bu planın her aşamasında dikkat edilmesi gereken konular vardır:

1-İhtiyacın tespiti aşamasında sorular sorma, etkili dinleme, sorunun açık ifadesini sağlamak için hastayı bilinçli yönlendirme ve gözlem kullanılacak tekniklerdir. Sorulacak örnek sorular şöyle olabilir:

Soru

Çocuğumun bu hastalığının geçmeyeceği ve hayatı boyunca süreceği söylendi, biz bunu hak etmek için ne yaptık?

İhtiyaç

Ebeveyn çocuğunun hastalığının uzun bir tedavi süreci olduğunu öğrenince, ümitsizliğe ve çaresizliğe düşerek, Allah’ın adaleti ve merhametinden şüphe ediyor.

Hedef

 Hasta sahibinin endişesini gidererek inanç sapmasını önlemek

Cevap

-Kul, malın azlığı, hastalık ya da çocuk ile imtihan edilir. (Enfal, 28)

-Bazen hoş karşılamadığımız yaşam olaylarımızda bizim için hayır olabilir. (Bakara, 216)

-Başımıza bir musibet geldiğinde bunu giderecek yalnız Allah (c.c.)’dır. (Yunus, 107)

Ayetleri çerçevesinde cevap verilebilir.

Değerlendirme

-Soru soran bireyde hal ve tavır değişikliği olup olmadığı gözlemlenir, böyle anlarda duanın önemi vurgulanır. (Furkan, 77)

-Sorular devam ediyorsa planda tekrar başa dönülür ve süreç yeniden işletilir.

D-Hastaya Genel Yaklaşım:

1- Örnek Giriş ve Selamlama Cümleleri: “Geçmiş olsun, sizi bugün iyi gördüm, inşallah durumunuz sizin hayatınızda bir hayra vesile olur, inşallah bundan sonra her şey sizin için daha iyi olur. Daha çabuk iyileşmeniz için sizin gayretiniz de önemli, Allah şifa versin, Allah yardımcınız olsun!”

2- Genel moral cümleleri: “Hayat inanan insan için bir sermayedir. Bu sermayeyi iyi işleyebilmesi, zorlu bir ana geldiğinde bu anı sabırla karşılaması ve haline şükredebilmesine bağlıdır. Yüce Allah (c.c.) kuluna kulluğunu hatırlatacak şekilde zaman zaman imtihanlar verebilir. Bu nedenle endişe etmeyin, halinizden çıkaracağınız dersler var, önemli olan bunları keşfetmek ve hayatınıza manevi kazanç getirmesini sağlamaktır. Kul olarak bu andaki acizliğimizi ifade ederek Rabbimize daha çok yakınlaşabiliriz. Dua etmek için iyi bir fırsat… Halimize şükretmemiz de bir ibadettir. Böyle düşününce sevinecek çok şeyimiz olduğunu görürüz, hala hayattayız ve tevbe için de zamanımız var demektir. O halde bu zamanı yine kazançlı hale getirmek bizim elimizdedir. Yüce Allah (c.c.) hepimizin yardımcısı olsun ve bizlerden razı olsun!

IV-Kapsam

Hastanelerde din hizmeti sunulma uygulamasına geçilirken, hizmetin hangi sağlık kuruluşlarında verileceği ve bu kuruluşların hangi bölümlerinde uygulanacağı sorunu önemlidir. Özel, vakıf, üniversite, belediye ve devlet hastanelerinin hepsinde ortak bir model mi uygulanacak, ya da hastanenin ihtiyaç ve taleplerine göre mi uygulama değerlendirilecek bu kararlaştırılmalıdır. Ancak hastanelerin özellikle, hasta profili sebebi ile manevi destek ve dini danışmanlık desteğine daha çok ihtiyaç duyulacak olan psikiyatri, kadın doğum, çocuk, onkoloji, genel cerrahi, vb. bölümlerine ya da kronik hastalıkların tedavi edildiği diğer servislerde olacak şekilde ve bu sahada özel eğitim almış uzman din görevlileri tarafından yapılacak düzenli bir ziyaret ve hizmet sağlanmalıdır.

V-Görevli Kriterleri

Hastanelerde din hizmeti sunacak personel seçimi ve bu seçimde geçerli olacak kriterlerin tespitinde mevcut personel durumunun bilinmesi önemlidir. Buna göre şekillendirilecek bir görevli kriter şeması için şu bilgilere ihtiyaç bulunmaktadır:

- Cinsiyet: Teşkilatta mevcut personel arasında kadın personelin erkek personele oranla sayıca az olduğu bilgisine dayalı olarak, bu aşamada mümkün olabildiğince daha çok kadın personelden faydalanılması uygun olacaktır. Özellikle kadın hastaya ulaşabilme endişesini başka türlü aşmak mümkün görünmemektedir.

- Hizmet Süresi: Personel kriterlerinin belirlenmesinde Diyanet İşleri Başkanlığı, çeşitli hizmet sürelerini esas alarak mesleki tecrübeye verdiği önemi açıkça ortaya koymaktadır. Ancak kanaatimize göre, bu hizmette hizmet yılının esas alınmasından çok öğrenim durumu kriterinin belirleyici olması daha uygun olacaktır. Bu nedenle her hizmet süresinden gönüllü personel görev alabilmelidir.

- Öğrenim Durumu: Söz konusu hizmetin sosyolojik, psikolojik, tıbbi ve iletişim yönlerinin olması, özellikle ilahiyat mezunu, tercihen yüksek lisans veya doktora yapmış personel öncelikli olarak görevlendirmede esas kabul edilmelidir.

- Gönüllülük Esası: Bu tür görevlendirmelerde asıl olan her türlü kritere sahip olsa da personelin hizmet için gönüllü olması ve görevi istemesi önemlidir. Çünkü hizmetin yürütüleceği ortam, sadece bireysel anlamda ihtiyaç duyduğumuz zaman gittiğimiz ve çoğunlukla hastalık halini yaşadığımız ortamlardır. İnsan hayatı ile meşgul olunduğu ve ufak bir hatanın hayata direkt olarak yansıyacağı endişesi ile ciddi bir görev yerine getirildiği için, hastane ortamının kendine göre bir gerginliği ve ciddiyeti vardır. Bu nedenle hastane ortamına uyum sağlayabilme özelliği ve isteği, görevli seçiminde her şeyden önemli bir kriter olmalıdır.

ÖNERİLER

1- Hastane din görevlisi uygulaması, uluslar arası kabul edilen hasta hakları çerçevesinde ele alınarak ülkemizde hayata geçirilmelidir. Ancak, hasta hakları yönetmeliğine göre davet edilen din görevlisi uygulaması, modelimizdeki hedefleri gerçekleştirmeye uygun değildir. Bu nedenle de “hasta hakları” yönetmeliği değişmelidir.

2- Hastane din görevlisi uygulaması için, teorik alt yapı hazırlanmalıdır. Uygulamanın teorisi oluşturulmadan direkt olarak uygulamaya geçildiğnde, daha önceki eleştirilerin aynısı ile karşılaşılması mümkündür.

3- D.İ.B. uygulama öncesinde yurtdışı örneklerini inceleterek, resmi bir rapor hazırlanmasını sağlamalı, yeni modeli oluştururken bu örnekler uzmanlarınca incelenmeli ve mevcut hastanelerin işleyiş yapısı içerisine nasıl adapte edileceği iyi planlanmalıdır.

4- Bu uygulama için, gerekli tüm kuruluşlar ile işbirliği sağlanmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu yasal düzenlemede görev tanımı, görevli kriterleri ve hizmet içeriği açık bir biçimde belirtilmeli, bu hizmetten faydalanacak kurumların talepleri de göz önünde bulundurulmalıdır.

5- Hastane din görevlisi uygulaması öncelikli olarak pilot bir ilde başlatılmalı ve uygulamanın hedefe uygunluk başarısı izlenmeli, aksaklıkları tespit edilmeli ve yeniden gözden geçirilerek genel uygulamaya geçilmelidir.

6- Daha önceki uygulama ve aldığı eleştiriler dikkate alınırsa, hastane din görevlisi üzerinde olumsuz imaj yaratacak bir takım şüpheler oluşturulmuştur. Bu hizmeti üretecek görevlinin her şeyden önce bir devlet görevlisi olduğu vurgulanmalıdır.

7- Söz konusu uygulamanın, tıbbi ekibin iş yükünü hafifleteceği, hastane masrafları üzerinde olumlu bir etki yaratıp devlet bütçesine katkı sağlayacağı da dile getirilmelidir.

Ülkemizde etkili bir biçimde din hizmeti vermeye devam eden din görevlilerimiz için, insan hayatında en zor anların yaşandığı hastaneler, yeni bir hizmet alanı olarak, din hizmetinin aktif bir şekilde sunulacağı bir alan olmaya adaydır. Daha önceki uygulamaya yönelik eleştiriler dikkate alındığında kadronun eğitim durumu ve hizmet içeriğinin netleşmemiş olması önemli bir hususdur. Ancak, uzman ve donanımlı bir kadro ile ve bu kadronun samimi, fedakar gayretiyle, Sağlık Bakanlığı ve görsel-yazılı etkili bir basın desteği ile insanımızın hakettiği bu yaşam kriteri bir an önce hayata geçirilmelidir.

 

Sonnotlar

* Serpil BAŞAR, İzmir İl Vaizi, İzmir AİRB Görevlisi, Yüksek Hemşire.

[1] Hasta Hakları Yönetmeliği, 1.8.1998, www.hastanedunyasi.com; www.habervitrini.com

[2] Bkz. Nesrin Şahin-Yeşim Yasak, İmamoterapi: Bilimsel Bir Değerlendirme, Türk Psikoloji Bülteni, C. 2, s. 4, Nisan 1996, s. 50-52; Hastanelerde Din ve Moral Hizmetleri Yurtdışı Uygulama Raporu ve Yurtiçi Uygulaması Araştırma Sonuçları, D.İ.B. İrşat Hizmetleri Şb. Md. Yayınlanmamış Rapor, Ankara 1995.

[3] Daha geniş bilgi için bkz: Nurullah Altaş, Hastanelerde Din ve Moral Hizmetleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1997.

[4] Daha geniş bilgi için bkz: Nurullah Altaş, Hastanelerde Din ve Moral Hizmetleri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1997.

[5] Ali Seyyar, Manevi Bakım, www.sosyalsiyaset.net

[6] www.cumhuriyet.edu.tr. (Hemşirelik ve Manevi Bakım, Şafak Ergül, Ayla Bayık, 2004.); www. ege.edu.tr. ("Yoğun Bakımda Manevi Bakım" Esma Sülü, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, 2006.); www.sosyalsiyaset.net.; www.millipediatri.org.tr

[7] “Biz insanı biraz korku, açlık, candan ve maldan eksiltme ile deneriz…” (Bakara, 2/155)

[8] Bakara, 2/156

[9] Bakara, 2/216