aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

Ali Seyyar’ın Makaleleri

 

İŞ HAYATINDA TEMARÜZE KARŞI ÖNLEMLER

ÖZET

 

Batı toplumlarının çalışma hayatında, işçilere, geniş bir iş güvencesinin yanında bir çok hak tanınmaktadır. Örneğin, Almanya' da   işçilerin hastalanmaları ve iş göremezlik raporu almaları halinde, işverenler, hastalığa ayrılmış işçilerinin iş akitlerini feshedemeyecekleri gibi hastalığın 6. haftasına kadar normal günlük ücretleri üzerinden işçilerine hastalık parası ödemek zorundadırlar.

Hastalık istatistiklerinden elde edilen bilgilere göre hastalık hadiselerinin içinde önemli oranda '1emarüz" (yalandan hastalık) de bulunmaktadır. Bu durumlarda, işverene haksız yere ek mali külfetler yüklenmektedir .

İşgücü maliyetlerini gereksiz yere daha fazla yukarıya doğru çekmemek için, Alman hastalık sigortası yasasındaki denetim mekanizmasını daha etkili hale getiren değişikliklerin yanında hastalık parası ödemelerinde de bazı kısıtlamalar getirilmiştir.

Bunun ötesinde, bazı işverenler özel inisiyatifleri ve endüstriyel demokrasi vasıtalarıyla temarüze karşı (örneğin, işçilerle sosyal diyaloga geçerek) başarılı neticeler elde edebilmişlerdir.

 

GİRİŞ

Son yıllarda, özellikle batı Avrupa ülkelerinin çalışma hayatında gerçek     hastalıkların yanında temarüz vakıalarının da arttığını görmekteyiz.

Sosyal sigortalı olarak çalışan insanların hastalığa daha çok meyilli olması, çalışma mevzuatının düzenlemelerine göre ya işletmeleri, ya hastalık sandıklarını, ya da her ikisini de olumsuz yönde etkilemektedir.

Konuyu ele alırken, biz hastalığın ve temarüzün ortaya çıkış sebeplerini tahlil etmekten ziyade ağırlıklı olarak ekonomik sonuçları ve buna karşı izlenebilecek politikalar üzerinde duracağız. Konunun kapsamı çerçevesinde örnek ülke olarak da F. Almanya 'yı tercih ettik.

 

1. Hastalık Vakıalarının Uluslararası Boyutu

İş hayatında hastalıktan dolayı meydan gelen işgünü kaybını ülkelerarası bir kıyaslamaya tabi tutarsak, İsveç, Batı Almanya ve Hollanda gibi batı Avrupa ülkeleri dünyada ilk sıralarda yer almaktadır.

İsveç’te yıllık çalışma saatinin ortalama olarak %11.6'sı çeşitli hastalık vakıalarından dolayı kaybolmaktadır. Batı Almanya'da ise bu oran %8.8'dir. Bir başka deyişle, bir Alman işçisi hastalık sebebiyle yılda ortalama 146 saat -ki bu 18 işgününe tekabül etmektedir –çalıştığı işyerinden uzak kalmaktadır.

Batı ülkelerinde hastalık sebebiyle ortaya çıkan yıllık işgünü kaybı 13 ile 24 gün arasında seyrederken Japonya'da bu sayı ancak 4 gün ile sınırlıdır (Bkz. Tablo: 1).

 

Tablo 1: Değişik Ülkelerdeki İşçilerin Hastalıkları Nedeniyle Yıllık Çalışma   Sürelerine Verdikleri Ortalama Kayıp (Yıl: 1992)

ÜLKE

Yıllık iş Kaybı (%)

Çalışma Saatleri Açısından Kayıp

İşgünü Açısından Kayıp

İsveç

11.6

192

24

Batı Almanya

8.8

146

18

Hollanda

7.7

133

17

Fransa

7.1

125

16

İtalya

6.3

113

14

İngiltere

5.8

102

13

ABD

2.9

55

7

Japonya

1.6

33

4

Not: Hastalık vakıalarının içine kaza, gebelik ve tıbbî rehabilitasyon da girmektedir.

Kaynak: Institut der deutschen Wirtschaft (IW); Yay.: Bunderarbeitsblatt (BAB); Nr. 8-9/1994; s. 60.

 

 

2. Hastalığın ve Temarüzün Almanya Boyutu

Her insan normalde haftanın her günü her hangi bir hastalığa yakalanabilir. Dolayısıyla, hasta olma ihtimalinin haftanın her günü için eşit orantılı olması gerekmektedir. Buna göre, bir insanın haftanın her hangi bir gününde hasta olmasının ihtimali 1/7 yani %14.3 civarındadır.

Hastalığın sona ermesi de, yine bu açıdan bakıldığında haftanın yedi günü için ortalama aynı oran üzerinden seyretmesi gerekmektedir. Normal hayatta hasta olma ve iyileşme ihtimalinin haftanın günlerine göre dağılımının eşit orantılı bir şekilde seyretmesine karşılık bu durum her nedense iş hayatında geçerliliğini koruyamamaktadır.

Alman Sosyal Sigortalar Kurumlarından Betriebskrankenkasse (BKK) nin kendisine bağlı 3.8 milyon sigortalı işçisinin hastalığı üzerinde yaptığı bir araştırma bu farklı durumu teyit etmektedir.

Buna göre, her 100 Alman işçisinden 33'ü haftamn ilk çalışma günü olan Pazartesi gününde bir hekim raporu ile hasta olduğunu beyan ederek işyerine gelmemektedir.

Takip eden diğer işgünlerinde hastalığa çıkan işçilerin oranı %21' den (Salı) %11'e (Cuma) düşmektedir. İşgünlerinde bir işçinin hasta olma durumu genelde ortalamanın (%14.3) üzerinde seyrederken tatil günlerindeki hastalık oranları ortalamanın çok altındadır (Bkz. Tablo: 2)

 

Tablo 2: Batı Almanya'da İşçilerin Haftamn Hangi Günlerinde Hasta Olduğunu ve Bu  Hastalığın Hangi Günlerde Sona Erdiğini Gösteren Nispi Dağılımı (Yıl: 1990).

 

Pazartesi

Salı

Çarşamba

Perşembe

Cuma

Cumartesi

Pazar

Hastalığın 

 Başlangıcı

%  33

%  21

%  16

%  16

%  11

%  2

%  1

Hastalığın

Son Ermesi

%  8

%  8

%  12

%  6

%  46

%  10

%  10

Kaynak: Betriebskrankenkasse (BKK); Yay.: BAB; Nr. 7-8/1993; s.8

 

Hastalığın başlangıcı yoğunlukla haftanın ilk günlerinde meydana gelirken hastalığın sona ermesi de çoğunlukla hafta sonuna rast gelmektedir. Hastalığın daha fazla Pazartesi gününde başlaması ve Cuma gününde bitmesi hastalığı çıkan işçilerin önemli bir kesiminin aslında ciddi boyutta hasta olmadıklarım ve burada açıklamak istemediğimiz değişik sosyo-etik faktörlerden dolayı bunu planlı ve bilinçli olarak programladıklarını göstermektedir. Kayda geçen hastalıkların içinde temarüz vakıalarının gerçek boyutunu tam olarak belirlemek mümkün görünmese de bunun küçümsenmeyecek oranda olduğu tezini gösterilen istatistiki verilerin ışığında savunmak mümkündür.

 

2.1. İşçi Hastalıklarının Maliyeti

F. Almanya'da işverenler 1970'den beri hasta olan işçilerine hastalığın ilk gününden 6. haftanın bitimine kadar hastalık parası (Krankengeld) adı altında normal ücretin tamını ödemek mecburiyetindeydiler (Lohnfortzahlungsgesetz,1969)

Hastalığın 6 haftadan fazla sürmesi halinde, işçilerin hastalık parası bu sefer bağlı bulundukları hastalık sandığı tarafından ödenmektedir. Ancak, bu para işverenin ödediği ücretin  %80'i kadardır.

İşveren açısından bakıldığında, hastalık parasının aslında "ücret benzer ödeme" türünü andıran ve işgücü maliyetini direkt olarak artıran mecburi bir yan ödemedir (Ataman,1995:27-28).

Hastalık parasının hesaplanmasında işçinin çalıştığı son üç ayın ortalama ücreti esas alınmaktadır. Ancak, işçinin son üç ayda fazla mesai yapıp hastalanması halinde, sağlığında normal mesai şartlarında çalışıp elde edeceği ücretten daha yüksek bir para alabilmektedir (Focus, Nr.16,1996:34).

Böylece, geçmiş çalışma döneminde fazla mesai yapan bir işçinin hastalığa çıkması durumunda, işveren işçisine hastalık süresi boyunca  normalin üstünde bir ücret vermek mecburiyetinde kalmaktadır.

Bu itibarla, makro ölçekleriyle durum değerlendirildiğinde Alman işverenleri, hastalık sebebiyle işyerine gelmeyen işçilerine her yıl artan bir oranla milyarlarca DM ödemektedir. Ödenen hastalık parasının miktarı 1991'de 55 milyar DM iken bu rakam 1995'te 60 milyara çıkmıştır (Bkz. Tablo: 3).

 

Tablo 3: F. Almanya'da işverenlerin işçilere Ödedikleri Hastalık Parasının Yıllara Göre Dağılımı (Milyar DM).

Yıl

İşveren

1991

55.0

1992

59.5

1993

58.0

1994

56.0

1995

60.0

 Kaynak: İW; Yay.: Focus; Nr. 16/1996; 8.36.

Resmen hasta olan ve bu yüzden işyerine gelmeyen işçilerin yerine bazen başkalarının geçici bir süre için devreye girmesi gerektiğinden işverenin gerçek yükü daha da artmaktadır.

Bu yüzden, işverenlerin hastalık nedenli yıllık giderlerinin 100 milyar                DM civarında olduğu tahmin edilmektedir. F. Almanya'da ortalama olarak 28 milyon sosyal sigortalı işçinin takriben 1.9 milyon işyerinde çalıştığını esas alırsak (Focus,Nr.19,1996:67), bir işverenin her bir işçisinin hastalığı için yılda ortalama olarak 2.150 DM masraf yaptığını söyleyebiliriz. 1995 yılı için bu rakam 2.372 DM'ye ulaşmıştır (Focus,Nr.41,1996:316).

Temarüzün daha fazla kısa süreli hastalıklar için geçerli olduğuna  inandığımız için, hastalık sandığının hastalığın 6. haftasından sonraki yaptığı ödemelere burada yer vermiyoruz.

 

3. Temarüze Karşı Politikalar

F. Almanya' da son yıllarda artan hastalık vakıalarını azaltmak ve bunun ekonomiye getirdiği yükleri hafifletmek maksadıyla iş güvencesi sistemine dokunmadan bir dizi caydırıcı tedbirler alınmaktadır. Bunların bir kaçını burada dile getiriyoruz.

 

3.1 Hastalık Sigortası Yasasında Değişiklikler

Daha önceden, hekimlerce tespit edilen hastalığın türü ve bununla alakalı olarak hazırlanan iş göremezlik raporunun tetkik süreci, hastalık sandığı tarafından hastalığın 6. haftasından itibaren başlamaktaydı.

Hastalık sigortası yasasında yapılan yeni düzenlemelerle, bu süreçten daha önce ve özellikle şüphe edilen durumlarda hastalık sandığına daha geniş ve kapsamlı bir denetleme imkanı tanınmaktadır (Rüdiger,1994:56).

Ne var ki, denetleme enstrümanlarının boyutu genişletildiği halde, işverenlerin hastalık parası ödemelerinde her hangi bir azalma meydana  gelmediği gibi bilakis bir artış gerçekleşmiştir.

Bundan dolayıdır ki, temarüzün önüne geçebilmek için sahte rapor hazırlayan hekimlere yönelik daha etkili müeyyidelerin uygulanması istenmektedir.

Ciddi bir sebep görülmediği halde, hastasını sadece memnun edebilmek niyetiyle gereksiz yere iş göremezlik raporu hazırlayan hekimlerin para cezasına çarptırılması düşünülmektedir.

Buna göre, çalışamayacak derecede hasta olmayan bir işçiye iş göremezlik raporu tanzim eden bir hekimin, bundan dolayı zarar gören işverene, ödenen hastalık parası miktarı üzerinden tazminat ödemesi öngörülmektedir (Rüdiger: 50).

Ancak, bazı hastaların farklı fizyolojik ve ruhsal yapılarından dolayı hastalığın teşhisinde farklı sonuçlar çıkabileceğinden ve bunun uygulamada  hukuki sıkıntılara sebebiyet verebileceğinden ötürü bu gibi girişimlerden şimdilik vazgeçilmiştir.

 

3.2. Hastalık Parası Ödenmesinde Değişiklikler

F. Almanya 'nın geçmiş Kohl-Hükümeti, işveren konfederasyonlarının isteğini de dikkate alarak, hastalıklardan kaynaklanan işgücü maliyetlerini aşağı doğru çekebilmek için hastalık parasının miktarını düşürmüştür.

İşverenler, buna göre 01.10.1996'dan itibaren hastalığa çıkan işçilerine ücretin tamamını ödemek yerine ücretin ancak %80'ini ödeyebileceklerdir (Lohnfortzahlungsgesetz, 1996:m.l). kavuşacaklarını söyleyebiliriz.

Yeni yasal düzenleme, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) bakımından ele alınırsa, bunun uygulanması TİS'in geçerli olmadığı işyerlerinde hemen mümkündür. TİS'in geçerli olduğu diğer işyerlerinde ise yeni uygulama, yürürlükte olan TİS'in ancak bitiminden sonra başlayacaktır. Hastalık halinde işçilere ödenen ücreti n tamamının yerine %80'inin verilmesinden dolayı işçi kesiminin sosyal haklarında eskiye nispeten bir kısıtlamanın getirildiği iddia edilebilir. Ancak, son yıllarda sosyal hakların kötüye kullanıldığının ve bunun da işletmelere haksız yere ek yükler getirdiğinin anlaşılması üzerine bu gibi tedbirlere başvurulması yerinde görülebilir.

3.3 Endüstriyel Demokrasi Ekseninde Çözüm

Yasal tedbirlerden çok daha evvel bazı Alman işletmeleri işyeri konseyi (Betriebsrat) nin desteğini de alarak artan temarüz hadiselerine karşı etkili önlemler alabilmişlerdir.

Bilindiği gibi, Alman endüstri ilişkileri sisteminde işçilerin hak ve menfaatini korumak gayesiyle işçi sendikalarının yanında, düalist bir yapı içinde, 5'ten fazla işçi çalıştıran bütün işyerlerinde işyeri konseyleri bulunmaktadır (Gönner, 1991: 171-173).

İşyeri konseyleri, işletme düzeyinde endüstri ilişkiler çerçevesinde yönetim kademesi ile istişari bir ortamda münasebetlerini sürdürürken bazı konularda işverenle birlikte karar alma (Mitbestimmung) yetkisine de sahiptir (Lang,1990:84).

İşverenlerin işyeri konseyi aracılığı ile işçileri ile samimi bir atmosferde sosyal diyalog kurarak temarüze karşı müessir bir başarı sağlayabileceklerini Opel firması ispatlamıştır.

Opel firması, diğer işletmeler gibi, çalışan işçilerine her yıl sonunda ortalama aylık ücretin asgari %70'in üzerinden noel parası adı altında bir nevi yılbaşı ikramiyesi vermekteydi. Ancak; işletme, firma içinde artan hastalık vakıalannı azaltabilmek düşüncesiyle noel parası miktarını kaybolan toplam hasta günlerine orantılı olarak azaltacağını, işyeri konseyinin de desteğini alarak, 1991 yılında ilan etmiştir. Bunun üzerine, işletme içinde hasta olanların sayısında kayda değer bir azalma görülmüştür.

1991'de %11 civarında olan hastalık oranı yeni sisteme geçilmesiyle 1995'te %5.3'e inmiştir. Bu dönemde, no el parası ödemelerinde her hangi bir kısıtlamaya gidilmediği gibi işletme, yılda ortalama olarak 100 milyon DM tasarruf da elde edebilmiştir (Focus, 1996: 15-16).

 

 

Sonuç

Artan hastalık başvurularının içinde temarüzün de ciddi boyutlarda  bulunmasından dolayı işgücü maliyetlerinde tabii olmayan normalin üstünde bir artış meydana gelmektedir.

Temarüzden doğan işgücü maliyetlerinin tümünün, tek taraflı olarak sadece işverenlere yükletilmesi sosyal sistemin eksikliklerinden ve yanlış uygulamalardan sayılabilir. Bu durum, temarüzün yoğun olarak yapıldığı işletmelerin hem ulusal hem de uluslararası rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir.

Tabiatıyla; işverenler, temarüzün ortadan kaldırılmasına yönelik devletin bütün politikalarına destek vermek isterler. Ancak, işletme içi danışma organlarını iyi bir şekilde değerlendirebilen ve sosyal diyalog çerçevesinde işçilerini sorumlu olma ve işyerine sadakat gösterme hususunda ikna edebilen işverenler temarüze karşı daha başarılı olabilmektedirler.

Endüstriyel Demokrasinin katılımcı araçlarıyla temarüze karşı kanuni müeyyidelere gerek kalmaksızın sağlıklı ve etkili neticeler alınabileceğini bir çok örnek firma gösterebilmiştir.

Google

 

Kaynaklar

Betriebskrankenkasse (BKK), in:Bundesarbeitsblatt (BAB);(1993), NR. 7-8.

Rüdiger ,Detlef (1994) "Belastungsausgleich ilir die Wirtschaft", BAB, Nr. 8-9.

Focus (1996), Nr. 16, Nr.19, Nr.41.

Institut der deutschen Wirtschaft (IW),in:BAB (1994),Nr.8-9.

Gönner,Kurt (1991), AlIgemeine Wirtschaftslehre, Bad Homburg.

Lang,Klaus;(1990), Arbeit-Entgelt-Leistung, Bund- Verlag, Köln.

Lohnfortzahlungsgesetz (LFZG) (1969),(1996).

Ataman,Üzeyir (1995), Ücret Politikaları ve Zam Sistemleri; Diski Lastik-İş Yay.; İstanbul