aliseyyar@sosyalsiyaset.net

 

 

 

Makaleler ;

Ali Seyyar’ın Makaleleri
--  

 

AB Sürecinde Türkiye’de Dinî Sosyal Hizmetlerin Önemi

(Türkiye-Almanya-Örneği)[1]

 

Ali SEYYAR*, Saadettin ÖZDEMİR**

 

GİRİŞ

1. AB Ülkelerinde Sosyal Hizmetler ve Kurumsal Yapısı

1.1. Sosyal Hizmetlerin Kavramsal Boyutu

1.2. AB Ülkelerinde Sosyal Hizmetlerin Kurumsal Boyutu ve Dinî Kurumların Rolü

2. Almanya’da (Dinî) Sosyal Hizmetler Eğitimi ve Kurumsal Yapısı

2.1. Örgün Eğitim Kapsamında Sosyal Hizmetler

2.2. Yüksek Eğitim Kapsamında Sosyal Hizmetler

2.3. Almanya’da Dinî Sosyal Hizmetler (Kirchliche Sozialarbeit)

2.4. Almanya’da Dinî Sosyal Hizmetler Eğitimi

3. Türkiye’de Sosyal Hizmetlerde Dinî Yaklaşımlar

3.1. Dinî Sosyal Hizmetlerin Kavramsal Açılımı

3.2. Dinî Sosyal Hizmetlerin Kanunî Dayanağı

3.3. Dinî Sosyal Hizmetlerin Gayesi

3.4. Hastanelerde Dinî Sosyal Hizmetler

3.5. Cezaevlerinde Dinî Sosyal Hizmetler

3.6. SHÇEK’e Bağlı Kuruluşlarda Dinî Sosyal Hizmetler

SONUÇ VE ÖNERİLER

 

GİRİŞ

Türkiye’de sosyal hizmet sisteminin eksikliklerinin ve yetersizliklerinin olduğu konuyla az çok ilgilenen herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu yetersizliklerin başında, personelin nitelik ve niceliği, ekonomik nedenler, toplumun konuyla ilgili bilinçsizliği, sosyal hizmet veren kurumlar arasındaki organizasyon bozukluğu gelmektedir. Diğer taraftan eksikliklerden birisi, belki de en önemlisi, “Sosyal Hizmet Uzmanı” yetiştiren yükseköğretim programlarının yetersizliğidir. Sosyal hizmetler eğitimi, belirli ihtiyaç alan ve türlerine yoğunlaşamadığı için, kendi içinde uzmanlaşma sürecine girememiştir.

Hem sayıca, hem de belirli uzman alanlarına yönelik spesifik donanıma sahip sosyal hizmet uzmanları yetiştiremediğimiz için, bugün, kanun ve yönetmelikler emretmesine rağmen, bir çok kurum ve(ya) alanda[2] Sosyal Hizmet Uzmanı bulunmamaktadır. Kurum ve kuruluşlar istediği halde yetişmiş elemanın bulunamayışı sebebiyle, kadrolarında nitelikli personel istihdam edememektedirler.

Ülkemizde sosyal hizmetler alanındaki yapılanmayı, AB ülkeleri veya özellikle Almanya bağlamında karşılaştırdığımızda bir takım farklılıkların olduğu hemen anlaşılacaktır. Bu farklılığı, iki açıdan kategorize edebiliriz. İlk olarak Batı’da bizden farklı olarak hizmet verenler anlamında bir farklılık vardır. O da ülkemizde Dinî (Manevî) Sosyal Hizmet verecek elemanların olmayışı, daha doğrusu bu veya buna benzer adla görevi tanımlanmış bir meslek dalının ve erbabının bulunmayışıdır. İkinci olarak ise, Almanya gibi bazı AB ülkelerinde Teoloji Fakültelerine veya Meslek Yüksek Okullarına bağlı olarak (Dinî) Sosyal Hizmetler eğitim ve öğretimi veren bir bölümün (dersin) Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinde veya Sosyal Hizmetler Bölümünde şimdiye kadar açılmamış olmasıdır.

AB ile müzakerelerin yapıldığı, uyumla ilgili hususların tartışıldığı bir dönemde AB ülkelerindeki uygulanmakta olan ve ülkemizde de insanımızın manevî sağlığı açısından faydalı olan güzelliklerin, değişikliklerin ve çağdaş uygulamaların vatandaşlarımızın hizmetine sunulması, doğal bir sosyal hakkın kendisine verilmesi olacaktır.

Tebliğimiz de öncelikle AB ülkelerinde ve Almanya’daki fiili durumdan bahsettikten sonra Türkiye’de “Dini Soysa Hizmetler Uzmanı”na (Sosyal İlahiyatçı’ya) ihtiyaç duyulan bazı örnek alanların uygulama durumunu ortaya koyacağız. Tebliğimizde bu farklılıkları doğru okuyup yorumlamak ve ülkemiz insanı için bilimsel temelleri ve nitelikleri olan objektif bir çözüm önerisi sunmak öncelikli hedefimiz olacaktır.

1. AB Ülkelerinde Sosyal Hizmetler ve Kurumsal Yapısı

1.1. Sosyal Hizmetlerin Kavramsal Boyutu

Sosyal hizmetler, “kişi, grup ve toplulukların yapı ve şartlarından doğan ya da kendi denetimleri dışında meydana gelen bedenî, zihnî ve ruhî eksikliği, fakirlik ve eşitsizliği gidermek veya azaltmak, toplumun değişen şartlarından doğan sosyal sorunları çözümlemek, insan kaynaklarını geliştirmek, hayat standartları iyileştirmek ve yükseltmek, fertlerin birbirleriyle ve sosyal çevresi ile uyum sağlamasını kolaylaştırmak maksadıyla insan şeref ve haysiyetine yaraşır eğitim, danışmanlık, bakım, tıbbî ve psiko-sosyal rehabilitasyon alanlarında devlet veya gönüllü-özel kuruluşlar tarafından sistemli bir şekilde ifa edilen hizmet programlarının bütünüdür”.[3]

Sosyal hizmetlerin görev alanına aşağıdaki faaliyetler girmektedir.[4]

·                  Kişilerin, içinde yaşadıkları sosyal ortamda yeniden aktif olabilmeleri için, maddî ve psiko-sosyal yönden desteklenmesi.

·                  Olumsuz hayat şartlarının ve engellerin kişilerin kendi gayretleriyle ortadan kaldırabilmeleri ve inisiyatif sahibi olmaları yönünde örgütsel destekle bulunmak, gruplar oluşturmak.

·                  Sosyal çevreyi daha duyarlı hâle getirmek ve akrabalık veya komşuluk ilişkilerini geliştirerek ortak sosyal sorumluluk şuurunu yaygınlaştırmak.

·                  Sosyal hizmet alanlarını ve mesleklerini, ihtiyaca binaen sayıca artırmak, toplam kalite anlayışı çerçevesinde vatandaşa ve özellikle sosyal hizmetlere ihtiyaç duyanlara etkili bir şekilde ulaştırmak, denetimin sağlanması ile ilgili kanunî çerçeve oluşturmak.

·                  Sosyal hizmetler alanında yetkili ve etkili olabilecek kişi, kurum ve kuruluşlar arasında işbirliğinin temini. Sivil toplum örgütlerinin ve gönüllülerin sosyal faaliyetlerinin desteklenmesi yönünde siyasî, kültürel ve kanunî destek.

·                  Kişilerin spesifik veya karmaşık sorunların çözümü, bazen tek bir sosyal hizmet uzmanı tarafından sağlanamayacağından sosyal çalışmaların bilim ve meslekler arası işbirliği çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir.

Sosyal hizmetler, hangi sosyal alanda veya hangi sosyal gruba yönelik faaliyetlerde bulunursa bulunsun, sorunlu veya ileride sorunlu olabilecek kişilerdeki göz ardı edilmiş potansiyel güç ve imkânlarını ortaya çıkarmaktadır. Psiko-sosyal sorunun çeşidi ve boyutu ne olursa olsun, fıtrî kabiliyetlerin bütünüyle kaybolamayacağından yola çıkarak, insanların kabiliyetlerini, maneviyatlarını ve ümitlerini canlı tutmak, sosyal hizmetlerin karakteristik hususiyetlerindendir. Sosyal hizmetlerin başarısı, sosyal hizmetlere bizzat ihtiyaç duyan kişinin gizli potansiyellerinde saklıdır. Bunları gün ışığına çıkartmak, sosyal bakım uzmanın da ihtisas alanıdır.[5]

Avrupa’da sosyal hizmetler bilim ve mesleğinin, ana hatlarıyla üç özelliği vardır:[6]

·                  Sosyal hizmetler uzmanı (sosyal çalışmacı veya sosyal pedagog) psikolojik ve sosyo-ekonomik sorunlarla karşı karşıya gelmiş olan kişilere danışmanlık hizmetleri çerçevesinde bilgiler sunar, sosyal hayata ait değişik alternatifler göstermekte ve kişilerin gelecekleri için sağlıklı bir şekilde karar almalarına destekçi olmaktadır. Sosyal çalışmacı bunun yanında özellikle psiko-sosyal yardıma ihtiyaç duyan kişilerin günlük hayattaki sorunlarını başarı ile çözebilmeleri için, özellikle bunalım ve kriz anlarında müdahalede, inisiyatif sahibi olmaları yönde motive edici telkinlerde ve netice itibariyle kişinin psiko-sosyal rehabilitasyonuna katkıda bulunmaktadır.

·                  Kişilerin özel sorun, konum ve ihtiyaçlarına göre, mevcut kanunî düzenlemeler ekseninde gerekli girişimlerde bulunulmaktadır. Duruma göre kişiye aynî ve nakdî yardım yapılmakta ve gerektiğinde başka kurumlardan profesyonel anlamda psiko-sosyal destek almaları için yönlendirilmektedir.

·                  Hizmetlerin etkin, rasyonel ve plânlı bir şekilde yürütülebilmesi için, kurumlar arasında işbirliği sağlanmaktadır. Sosyal hizmetler uzmanı, bu görevi yerine getirirken, organizasyonel tecrübesiyle koordinatör olarak aktif rol almakta ve sosyal hizmetlere muhtaç kişi ile sosyal kurumlar arasında köprü vazifesini görmektedir. Sosyal çalışmacının, bu görevi layıkıyla yerine getirebilmesi için, “Sosyal Yönetim” bilgileri ile donatılması gerekmektedir.

1.2. AB Ülkelerinde Sosyal Hizmetlerin Kurumsal Boyutu ve Dinî Kurumların Rolü

AB ülkelerinde sosyal hizmetler uygulamalarının kurumsal ve organizasyonel yapının özellikleri, birbirinden çok farklıdır. AB’ye üye olan ülkelerin her birisi, bir diğerinden farklı olarak, kendi siyasî, kültürel, sosyal, tarihî ve dinî parametrelerine bağlı olarak sosyal politika (sosyal güvenlik) ve bu çerçevede sosyal hizmetler sistemlerini geliştirmişlerdir.

Bir başka ifadeyle, tarihî süreç içinde oluşan kendine has bir sosyo-kültürel yapının etkisiyle ülkelerin sosyal hizmet anlayışındaki farklılıklardan dolayı da farklı sosyal sistemler oluşmuştur. Örneğin, bazı AB ülkelerinde sosyal hizmetler, kamusal kurumlar tarafından sunulurken, bazılarında ise tamamen Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) ‘ne bırakılmıştır. Bazı ülkelerde ise orta yol tercih edilerek, sosyal hizmetler sunumunda karmaşık sistemler meydana gelmiştir. Ancak, STÖ ve ticarî maksatlı sosyal kuruluşlara yer verildiği sosyal hizmet sistemlerinde devlet himayesinin yanında denetim de sistemin önemli bir parçasıdır.

AB’nin sosyal hizmetler sistemini tahlil ederken, birbirinden farklı üç oluşumun veya modelinin ortaya çıkmış olduğunu tespit edebiliriz:[7]

a)    İskandinav Modeli

Bu ülkelerde sosyal hizmetler ve bakım uygulamaları, daha çok devlet ve mahallî idareler tarafından yürütülmektedir. STK, bu çerçevede lobi faaliyetlerinin yanında sisteme destek verici bir rol üstlenmektedir.

b)    Anglo-Sakson Modeli

Sosyal hizmetler alanında profesyonel katkılarda bulunabilen ve amme menfaatine uygun hizmetlerde bulunan STK, sosyal sistem içinde yer almakta ve özellikle sistem içindeki boşlukları ve eksikleri tamamlama açısından önemli bir fonksiyon icra etmektedirler.

c) Korporatif Model (Almanya, Avusturya, Benelüks Ülkeleri, İtalya Oluşumu)

STK, plânlı ve sistemli bir şekilde kamusal refah politikaları ve sosyal hizmetler uygulamalarına sürekli olarak dâhil edilmektedir. Bunun neticesi olarak, STK ve özellikle dinî kurumların, sosyal koruma programlarının içindeki payı hayli yüksek olmakta ve sosyal sistemin vazgeçilmez bir parçası hâline gelmektedir. Örneğin Almanya’da Evangelik Kilisesine bağlı olarak faaliyet gösteren “Diakonische Werk”, kendine ait hastane, yaşlı bakım merkezi, huzur evi, rehabilitasyon merkezi, aile danışma merkezi gibi bir çok sosyal kuruluşta 400 bin üzerinde personel çalıştırmaktadır. STK, sadece kurumsal sosyal hizmetlerin sunumunda değil, sosyal hizmetler ve sosyal bakım eğitimi alanında da önemli bir yer almaktadır.[8]

AB’nin kendi içinde farklı sosyal politikalar ve sosyal hizmetler uygulaması, aslında sosyal dayanışma, sosyal yardımlaşma, sosyal sorumluluk, sosyal ahlâk, sosyal pedagoji (halk eğitimi ve(ya) insan terbiyesi) gibi sosyal konu ve alanların millî bir nitelik taşıdığının bir işaretidir. Tanımlama ve ifade ediliş biçimlerinin yanında psiko-sosyal ihtiyaçların, ülkelere göre değişiklik arz etmesi, AB’deki sosyal hizmet uygulamalarının monolitik ve yekpare anlayışından uzak bir şekilde gelişmesine sebebiyet vermiş olduğunu söyleyebiliriz.

Sistemlerdeki farklılıklara rağmen, AB ülkelerinin sosyal hizmetler ile ilgili temel stratejik hedefler (vizyon), görevler (misyon), fonksiyonlar, kalite anlayışı gibi kriterler noktasında benzerlikler bulunmaktadır. Sosyal hizmetler alanında karşılaştıkları sorunlar da hemen hemen aynı olmaktadır. Demografik değişimin bir sonucu olarak toplum içinde artan yaşlı nüfus, sosyal yapının ve özellikle aile yapısının değişmesi, buna paralel olarak evlenme oranlarının azalması, “single” hayatını tercih edenlerin sayısındaki artış, artan boşanmalar, madde bağımlısı, işsizlik, gizli yoksulluk ve ahlâkî sapmalar gibi sorunlar, sosyal hizmetlerin üzerinden gelmesi gereken konulardır.

2. Almanya’da (Dinî) Sosyal Hizmetler Eğitimi ve Kurumsal Yapısı

2.1. Örgün Eğitim Kapsamında Sosyal Hizmetler

Almanya’da örgün eğitim düzeyinde sosyal hizmetler eğitimi, genelde 9 yıllık temel eğitimi tamamlandıktan sonra değişik isimler altında faaliyet gösteren 3 yıllık meslek okullarında verilmektedir. Sosyal içerikli meslekî eğitim, hem devlete ait meslek okullarında, hem de kiliselerin ve dinî cemaatlerin özel eğitim kurumlarında sağlanmaktadır. Almanya’da sosyal hizmetler kapsamına giren bilim dallarının eğitimi, diğer meslekî eğitim programlarından farklı olarak, resmî devlet okullarından ziyâde Özel Sosyal-Sağlık-Teolojik Eğitim Kurumları aracılığı ile yürütülmektedir. Bir başka ifadeyle, sosyal hizmetler için ihtiyaç duyulan ara elemanların meslekî eğitimi, ağırlıklı olarak dinî kuruluşlar aracılığı ile gerçekleştirilmektedir. Eğitim için yapılan masrafların finansmanı ise, Sivil Toplum Kuruluşlarının kendi kaynaklarından ve devletin teşviklerinden sağlanmaktadır.[9]

2.2. Yüksek Eğitim Kapsamında Sosyal Hizmetler

Sosyal hizmetler yüksek eğitiminin sivil-resmî örgütsel yapısı ve dağılımı, yine sosyal nitelikli örgün eğitimine benzer nitelikler taşımaktadır. Almanya’da sosyal hizmetler yüksek eğitimi, hem (Özel) Meslek Yüksek Okullarında, hem de (Özel) Üniversitelerde verilmektedir. Almanya’da sosyal hizmetler, genelde Sosyal Çalışma ve Sosyal Pedagoji şeklinde iki ana dala ayrılmaktadır. 1980 yılından beri sosyal hizmetler alanında yüksek eğitim görmek isteyen öğrenciler, Sosyal Pedagoji ile Sosyal Çalışma bilim dalları arasında tercih yapabilmektedir. Sosyal pedagoji, yaşlılar, kadınlar, aileler, özürlüler ve yabancılar gibi değişik sosyal kesimlerin eğitimleri ile ilgilenirken, Sosyal Çalışma, kişilerin daha çok psiko-sosyal ve meslekî uyumları üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Sosyal Çalışma, genelde üniversitelerde okutulan sosyal pedagoji bilimi ile yakından ilişkili olduğu için, bazı Meslek Yüksek Okullarında Sosyal Çalışma (Sozialarbeit) ile Sosyal Pedagoji, “Sosyal Nitelikli Çalışma” (Soziale Arbeit) çatısı altında birlikte okutulmaktadır. Her iki bilim dalının birleştirilmesinin yanında, bu iki bilim dalından sadece birisini tercih eden öğrencilere ihtisaslaşma alanlarına göre diğer sosyal bilim dallarının dersleri de sunulmaktadır. Örneğin, Sosyal Tıp veya Özel Eğitim gibi bilim dallarını da okuyan öğrenciler, hasta, yaşlı ve(ya) özürlülere dönük tıbbî ve psiko-sosyal rehabilitasyon ve bakım hizmetleri sunan kurumlarda görev alabilmektedirler.[10]

Diplomalı sosyal çalışmacı veya eğitimci olabilmek için, genelde 4 yıllık Meslek Yüksek Okullarında okumak gerekmektedir. Ön lisansta antropoloji, teoloji, psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji, sosyal siyaset, tıp, iktisat, pedagoji, kamu yönetimi, siyaset, sosyal hukuk gibi dersler verilmektedir. Ana lisans dersleri ise tercihli olarak sosyal hizmet uzmanlık alanlarına yönelik olmaktadır. Netice itibariyle örencilere iştigal alanlarına göre davranış biçimleri ile ilgili uygun teknik ve stratejiler gösterilmekte, sosyal hizmetlerin toplumsal, estetik, ahlâkî, hukukî ve dinî boyut ve yansımaları ile ilgili temel bilgi ve tecrübeler aktarılmaktadır. Eğitim çerçevesinde meslekî tecrübe kazanabilmek için, bir yıl pratik eğitime de yer verilmektedir. Genelde 3. ve 6. sömestride herhangi bir sosyal kurumda veya alanda stajyerlik yapılmaktadır.[11]

Meslek Yüksek Okullarının sayısal zenginliği ve bununla ilgili olarak mezun ettiği öğrenci sayısı açısından daha gelişmiş olduğunu söylemek mümkündür. Almanya’da 180 üzerinde Meslek Yüksek Okulunda sosyal hizmetler kapsamında değerlendirilen değişik bilim dallarının eğitimi verilmektedir. Başta Sosyal Çalışma ve Sosyal Pedagoji olmak üzere Serbest Zaman, Sağlık ve Sosyal Hizmetler, Geragoji (Yaşlılar Eğitimi), Özel Eğitim [12] ve Rehabilitasyon, Kültür ve Medya Pedagojisi, Sosyal İlahiyat,[13] Sosyal Hukuk ve Sosyal Yönetim[14] gibi bölümlerde veya ana bilim dallarında genelde 4 eğitim yılı üzerinden uygulama ağırlıklı dersler verilmektedir. Diğer taraftan 14 üniversitede de lisans ve yüksek lisans seviyesinde sosyal hizmetlerle ilişkisi olan meslek alanlarında sürekli olarak eğitim programları açılmaktadır.

Sosyal Hizmetler Yüksek Okullarında daha çok sosyo-psikolojik sorunların pratik çözümüne yönelik uygulamalı dersler verilirken, Üniversitelerde ağırlıklı olarak teorik, sosyal pedagojik, idarî ve hukukî konulara ağırlık verilmektedir. Üniversitedeki sosyal hizmetler eğitimi, Meslek Yüksek Okullarından farklı olarak daha çok idarî, pedagojik, hukukî konulara ağırlık vermektedir. Diğer taraftan sosyal pedagoji ile ilgili akademik dersler, ağırlıklı olarak örgün eğitimin dışındaki alanlara yöneliktir. Örneğin halk eğitimi, çocuk terbiyesi (Pedagoji), yetişkinler eğitimi (Androgoji) ve yaşlılar eğitimi (Geragoji) üniversitelerde önemli bir yere sahiptir.

Almanya’da 1985–1995 döneminde meslek yüksek okullarından her yıl mezun olan sosyal hizmet uzmanlarının (sosyal pedagog ve(ya) sosyal çalışmacı) sayısı, ortalama olarak 53 binden 95 bine çıkmıştır. Böylece 10 yıl içinde bu sayı, hemen hemen ikiye katlanmıştır. 2000 yılında sosyal hizmet alanında tam veya yarı gün olarak çalışan meslek uzmanlarının sayısı ise 125 bin civarındadır.[15]

Bunlardan yaklaşık olarak sadece 6 bini, üniversitelerden mezun olan sosyal hizmet uzmanlarıdır. Esnek çalışma imkânlarının artması ile birlikte sosyal hizmetler alanında part-time çalışanların oranı son 15 yılda % 23’ten % 35’e yükselmiştir. Meslek Yüksek Okullarından mezun olan ve aktif olarak çalışan sosyal hizmet uzmanlarının yaş gruplarına göre dağılımı şu şekildedir (Yıl: 2000): a) 50 yaş ve üzeri: % 14; b) 40–50 yaş % 41; c) 30–40 yaş: % 35; d) 30 yaş ve aşağısı: % 10. Almanya İş Bulma Kurumunun kayıtlarına göre, 1994 yılından beri işsiz sosyal hizmet uzmanlarının sayısı ise 7 bindir.[16]

2.3. Almanya’da Dinî Sosyal Hizmetler (Kirchliche Sozialarbeit)

Sosyal İlahiyat, ilahiyat (din eğitimi) ve sosyal hizmetler (sosyal pedagoji ve sosyal çalışma) bilimlerinden oluşan bir bilim ve meslek dalıdır. Sosyal İlahiyatçı öğrenciler, sosyal hizmet uzmanlarına verilen temel dersleri almak mecburiyetinde oldukları gibi, din pedagojisi, psikolojisi ve ahlâkı gibi konular hakkında da bilgi sahibi olmaktadırlar.

Sosyal İlahiyatçı olarak yetiştirilen öğrenciler, eğitimleri sonunda hem dinî eğitim, hem de sosyal pedagoji ve sosyal çalışma alanında kalifiyeli eleman olarak çalışabilmektedir. Sosyal İlahiyatçılar, gerek kiliselere ait sosyal kurumlarda, gerekse devletin değişik sosyal hizmet kurumlarında ya sosyal hizmet uzmanı ya din adamı (ilahiyatçı) olarak veya her iki fonksiyonu birlikte üstlenerek sosyal ilahiyatçı (Seelsorger) unvanıyla görev alabilmektedir.

Özellikle ölümcül bir hastalığa yakalanmış hasta ve hasta yakınları ile ilgilenmek, onlara “ölüme refakat hizmetleri” kapsamında manevî telkin ve destek hizmetleri vermek, intihara meyilli kişilerin manevî dünyalarını tamir etmek, aile içi şiddete maruz kalmış aile fertlerine manevî destekli psiko-sosyal yardımlarda bulunmak, modern hayat ile örf ve gelenekler arasında kalmış ve manevî boşluklara itilmiş gençlerin sorunlarına çözüm üretmek, hapishanede yatmakta olan mahkumların manevî ihtiyaçlarını karşılamak ve genelde dinî yönden sapma gösteren ve bunalımlara girmiş kişilere manevî rehabilitasyon hizmetleri sunmak Sosyal İlahiyatçıların görev alanlarına girmektedir.[17]

 

 

2.4. Almanya’da Dinî Sosyal Hizmetler Eğitimi

Sosyal İlahiyat eğitimi, meslek liseleri ve üniversitelerin yanında kilise ve dinî cemaatlere ait olan 4 yıllık Meslek (Teoloji) Yüksek Okullarında verilmektedir. Bu okullarla kayıt yaptırabilmek için, genelde 10 yıllık örgün eğitimin dışında sosyal veya dinî hizmetler alanında en az bir yıl gönüllü veya görevli olarak çalışma şartı aranmaktadır. Herhangi bir mezhebe bağlı meslek yüksek okulunda okuyabilmek için, bu okulun resmen temsil ettiği inan. Sistemin bür üyesi olma şartı aranmamakla beraber genel anlamda okulun Hırisityan manevî görüşlerine yakın olma şartı aranmaktadır.

Almanya’da gerek evangelik, gerekse katolik kiliseye bağlı 50’nin üzerinde İlahiyat Fakültesi vardır. Bunun yanında yine değişik Hıristiyan mezheplerine bağlı toplam 31 meslek yüksek okulu bulunmaktadır. Dinî meslek yüksek okulların 18’inde dört yıllık dinî sosyal hizmetler bölümü yer almaktadır. Bu bölümlerde öğrenciler, genelde farklı dönemlerde belirli bir süre için (genelde bir yıl) sosyal alanda pratik olarak faaliyetlerde bulunmakta ve eğitim sonunda bir tez hazırlamak mecburiyetindedirler.[18]

Dinî sosyal hizmetler bölümlerine sahip olan meslek yüksek okullarındaki ana ve seçimlik derslerde okulun hedef kitlesi ve amacı doğrultusunda bazı farklılıklar bulunmakla beraber genelde aşağıdaki dersler verilmektedir:

1.)             Hukukun temelleri

2.)             Sosyal siyaset

3.)             Sosyal hizmetler

4.)             Sosyal çalışma yöntemleri

5.)             Sosyal hizmet kurumlarında dinî sosyal hizmetler

6.)             Sağlık hizmetlerinde (hastanelerde) dinî sosyal hizmetler

7.)             Orduda dinî sosyal hizmetler

8.)             Okullarda dinî sosyal hizmetler (Rehberlik ve Danışmanlık Hizmetleri)

9.)             Hapishanelerde dinî sosyal hizmetler

10.)         Sosyal psikoloji

11.)         Sosyal pedagoji

12.)         Sosyal patoloji

13.)         Sosyal tıp

14.)         Yabancı dil

15.)         Sosyoloji

16.)         Felsefe

17.)         Ahlâk

18.)         Hıristiyanlığın temelleri

19.)         Etnik ve dinî azınlıklar

20.)         İktisat

21.)         Demografi

22.)         Dezavantajlı gruplar (Özürlüler, yaşlılar, hastalar vb.)

23.)         Gerontoloji (Yaşlılar bilimi)

24.)         Özel Eğitim

25.)         Sosyal Bakım

26.)         Manevî Bakım

Almanya’da yaklaşık olarak 35 bin sosyal ilahiyatçı (Seelsorger) değişik sosyal alanlarda “dinî sosyal hizmetler” adı altında faaliyet göstermektedir. Bunlardan % 40’i meslek liselerinden, % 10’u Meslek Yüksek Okullarından ve % 27’si ise Üniversitelerden mezundur.[19]

Buraya kadar vermiş olduğumuz bilgilerin AB üyesi bazı ülkeler ve özellikle Almanya’da genel olarak sosyal hizmetler, özelde de dinî sosyal hizmetlerle ilgili bir bakış açısı vermesi ve Türkiye’deki dinî sosyal hizmetlerin gayesi ve hukukî dayanaklarının doğru ve net olarak anlaşılması açısından önemli olduğunu düşünmekteyiz. Yine bu bilgilerden hareketle; Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinde “Dinî Sosyal Hizmetler Bölümü”ne ve bu bölüm mezunu “Dinî Sosyal Hizmetler Uzmanı’na (Sosyal İlahiyatçı’ya) olan ihtiyaç, objektif olarak değerlendirilebileceği kanaatindeyiz. Diğer taraftan AB üyesi ülkeler ve Almanya’da sosyal hizmetlerin bir ayağını oluşturan dinî sosyal hizmetlerin ülkemiz insanına da sunulması, bu hizmetlerden yararlanma imkânı sağlanması, insan hakları ve sosyal haklar çerçevesinde gayet doğal bir hak olduğunu düşünüyoruz. Batı’daki insanların manevî rehabilitasyon amacıyla faydalandıkları imkânlardan ülkemiz insanın da yararlanması ne kadar doğal olduğu gerçeğinin herkes tarafından kabul edilebileceğini düşünüyoruz

3. Türkiye’de Sosyal Hizmetlerde Dinî Yaklaşımlar

3.1. Dinî Sosyal Hizmetlerin Kavramsal Açılımı

Dinî veya manevî sosyal hizmetler; sosyal hizmet alanlarında ortaya çıkan dinî içerikli problemlerin çözümünde gerçekleşen danışmanlık ve rehberlik faaliyetidir. Bir başka ifadeyle sosyal hizmet sürecinde, sosyal hizmetten yararlanan kişilerin (hastaların, tutuklu ve mahkûmların, SHÇEK Kuruluşlarında barınanların)ihtiyaç duydukları ve dinî sosyal hizmetler alanında uzmanlık ve formasyona dayalı olarak verilecek olan hizmetlerdir.

Dinî sosyal hizmetler; sosyal hizmet anlayışını, kişilerin manevi duygu ve düşüncelerine yönelerek biçimlendirme isteğidir. Hem manen hem maddeten insanın mutluluğunu hedefleyen sosyal hizmet uygulamaları manevi çalışma kişilerin sosyal bilinçlenmeleri ve topluma uyumları için üstün karakter geliştirmeye yönelik sosyal ve manevi eğitimi esas alan bir uygulama biçimidir.[20]

İnsanın hem maddi hem de manevi dünyasının sağlıklı olabilmesi, huzur ve refaha kavuşabilmesi için; bedeni ve ruhi ihtiyaçlarının karşılanması, sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Sosyal hizmete muhtaç insanların dinî kaynaklı problemlerinin çözümü sadece dinî bilgi sahibi olmakla ortadan kaldırılabilecek kadar basit bir iş (uğraş) değildir. Çünkü bu alanda çözüm üretebilmek için, rehberlik yapacak kişinin hem sosyal hizmet alanında hem de ilahiyat alanında uzmanlık bilgi ve becerisine sahip olması gerekir. Mevcut durumun konuyla ilgili bir çözüm üretmediği ortadadır. Sorunun pansuman tedbirlerle giderilebilmesi de mümkün görülmemektedir. Probleme katkı ve kalıcı çözüm getirecek yollar aranmalıdır.

Türkiye’de İlahiyat Fakültelerinde halen yürürlükteki olan durma göre alınan eğitim sonucu sosyal hizmet alanları olan hastane, hapishane ve diğer sosyal hizmet kurumları için bir formasyon verilmemektedir. Okullardaki din eğitimiyle, camideki farklı, hastanedeki hastanın psikolojisiyle, hapishanedeki mahkûmun psikolojisi birbirinden tamamen farklıdır. Bütün bunlar özel uzmanlık ve eğitimi gerektirmektedir. Ülkemizde bu hizmetler maalesef gönüllülük ve kişisel beceriler gibi isteklere bırakılmıştır. Hâlbuki Batı’da bu hizmetler Kiliseye bağlı ve kilisenin özel uğraşı alanı içerisine girmektedir.[21]

3.2. Dinî Sosyal Hizmetlerin Kanunî Dayanağı

Sosyal yansımaları olan manevî ihtiyaçların karşılanması ve manevî sorunların çözümlenmesi, manevî sosyal hizmetler alanına girmekle beraber insanlar açısından da bir haktır. Manevî sosyal hizmetler, meslekî faaliyetlerini sadece insanların buna ihtiyacı olduğu için değil, insanların hakkı olduğu için gerçekleştirir. Manevî sosyal hizmet mesleğinin ilgisine ve müdahale alanına giren her mesele, aslında hak kavramı temelinde değerlendirilebilir. İnsanların sosyal hayatta karşılaşabildikleri manevî sorunlarının çözümüne dönük kanunî düzenlemeler de bu gerekçe ile yapılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1982)’nın “Başlangıç” kısmında insanların sadece maddî boyutuyla değil, manevî yönden de geliştirilmesi yönünde temel bir açıklama yapılmaktadır. “Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak, millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu” ifadesi, insanların manevî gelişimlerinin devletçe desteklenmesinin gereken bir hak olduğu açıkça kabul etmektedir.

“Devletin Temel Amaç ve Görevleri” kısmında kişilerin manevî gelişimine dönük daha somut bir açıklama yapılmaktadır. “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır”.[22]

Buna göre kişilerin manevî gelişimine yönelik şartları hazırlamak ve buna uygun manevî sosyal hizmet programları belirlemek ve uygulamak anayasal bir görevdir. Bir başka ifadeyle sosyal devlet, vatandaşlarının manevî yönden huzur içinde yaşayabilmeleri yönünde bütün tedbirleri almak mecburiyetindedir.

Anayasanın bir başka yerinde “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” denilerek,[23] bir yönüyle manevî bir varlık olan insanın bu boyutuna vurgu yapıldığı gibi, kişiye manevî yönden kendini hem koruma, hem de geliştirme hakkı verilmektedir. Dolayısıyla kişi, sosyal hayatın zorlukları karşısında özellikle kendini manevî yönden boşluk içinde hissetmesi hâlinde, kısacası manevî sosyal hizmetlere ihtiyaç duyması durumunda manevî yönden kendini koruma ve geliştirme adına sosyal devletten bu gibi hizmetleri talep etme hakkına sahiptir.

SHÇEK Kanunu ise sosyal çalışma eksenindeki amacını; korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, özürlü, yaşlı ve diğer kişilere sosyal hizmetler götürmek şeklinde belirtmektedir. Sosyal hizmetleri ise “Kişi ve ailelerin kendi bünye ve çevre şartlarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddî, manevî ve sosyal yoksunluklarının giderilmesine ve ihtiyaçlarının karşılanmasına, sosyal sorunlarının önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı olunmasını ve hayat standartlarının iyileştirilmesi ve yükseltilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler bütününü” olarak tanımlamaktadır. Bir başka ifadeyle, manevî yoksunluk içinde bulunan insanlara manevî rehabilitasyon odaklı sosyal hizmetler götürmek suretiyle bu yoksunluğun giderilmesi esas alınmıştır.

SHÇEK, “Ailenin bütünlüğünü korumak, parçalanmış ailelerin korunmaya, yardıma ve bakıma muhtaç fertleriyle çocuklarına her türlü maddî, manevî ve sosyal destek sağlamak; bu amaçla gerekli planlamaları yapmak, eğitim faaliyetlerinde bulunmak” görevini de üstlenmektedir.[24] Buna göre, ailenin bütünlüğünü sağlayabilmek için, sosyo-ekonomik desteği yanında manevî destek programlarının da hazırlanması ve uygulanması gerekmektedir.

Diğer taraftan “Kurumca yürütülmekte olan sosyal hizmet faaliyetlerine gerçek ve tüzel kişilerin her türlü maddî ve manevî katkı ve katılımın sağlanması”[25] da teşvik edilmektedir. Dolayısıyla gerçek ve tüzel kişilerin, yani sivil toplumun temsilcileri dâhil herkes gönüllü olarak kurumsal sosyal hizmetlere her türlü manevî destekte bulunabilir. Manevî boyutlu sivil destek hizmetleri, sosyal hizmetlerin etkisini ve kalitesini artıracağı için, devlet, kişilerin yapacağı bu gibi manevî destek çalışmalarını bir teşvik politikası olarak ayrıca ödüllendirmektedir.[26]

Diğer taraftan 2828 sayIlı SHÇEK Kanununun genel esaslara ilişkin 4. maddesinin k fıkrasında “Korunmaya muhtaç çocukların Türk örf, âdet ve milli ahlâkına sahip, kendisine güvenen, insan sevgi ve saygısıyla dolu, Atatürkçü düşünce ve Atatürk ilke ve inkılaplarına uygun olarak yetiştirilmeleri, bir iş ve meslek sahibi yapılmaları, koruma kararı kalktıktan sonra da toplum içinde izlenmeleri ve imkanlar ölçüsünde desteklenmeleri esastır”[27]denilmektedir. Türk örf, âdet, inaç, milli ahlâkı ve dinin birbirinden farklı olarak düşünülmesi mümkün değildir. Çocukların, gençlerin, yaşlıların ve rehabilitasyon hizmetinden yararlanan diğer insanların kanunda belirtildiği şekliyle yetiştirilebilmeleri, ancak uzman kişilerce verilecek din hizmeti ve dinî içerikli ihtiyaçlarının karşılanmasıyla olabilecektir.[28]

3.3. Dini Sosyal Hizmetlerin Gayesi

Dinî sosyal hizmetler; sosyal hizmet götürülen veya bu hizmeti isteyen hedef kitlenin maddi-manevi olarak huzur ve mutluluğuna katkı yapmayı, acıları hafifletmeyi yaraları sarmayı ve manevi rehabilitasyonu hedeflemektedir.

Manevi çalışmayla, fertlerin iç dünyalarında oluşan tahribatın, fıtrata uygun ve ahlaki değerlere göre tamir edilmesi, kişinin kendisiyle ve toplumla barışık yaşaması, karşılaştığı problemlerle başa çıkmayı becerebilmesi hedeflenmektedir.[29]

Dinî sosyal hizmetler; fertlere ve topluma, her zaman ve zeminde toplumun bilinçlenmesini, sağlıklı ve mutlu olmasını, ruhi konularda karşılaşılan problemlerin çözümlenmesini, manevi risklere karşı uyanık olunmasını, tutarlı tutum ve davranış geliştirmesini, kişinin kendisiyle ve toplumla barışık olmasını, hurafe ve batıl inanç ve bilgilerden uzak durmasını, benliğini ve iradesini geliştirmesini, toplum kaynaklı problemleri çözebilme yeteneği ve gücünü sağlar[30]

3.4. Hastanelerde Dinî Sosyal Hizmetler

Türkiye’de hastanelerde yatarak tedavi gören hastalara yönelik manevî bakım veya din hizmetleriyle ilgili uygulamaların oldukça yeni ve kısa bir geçmişi vardır. Hastanelerde din ve moral hizmetleri, ilk olarak 1994 yılında Sağlık Bakanlığı bütçe görüşmeleri sırasında, Bütçe-plan komisyonunda gündeme gelmiştir. Daha sonra Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlüklerine vermiş olduğu talimatlarda, müftülüklerle işbirliği sağlanarak yapılacak olan hizmete yardımcı olunması istenmiştir. Bu yazışmalardan sonra DİB Başkanlığı 19.01.1995 tarihinde il müftülüklerine gönderdiği yazıyla uygulamayı başlatmıştır. Ayrıca gönderilen yazıda uygulamayla ilgili detaylara da yer verilmiştir.[31]

Hastanelerdeki din ve moral hizmetleriyle ilgili uygulama daha yürürlüğe girer girmez, çoğu haksız ve mesnetsiz birçok eleştiri almıştır. Yapılan eleştiriler arasında haklı olan eleştiriler de vardır, ancak bunlar zamanla aşılabilecek ve ilerleyen süreçte giderilebilecek aksaklıklar olarak düşünülebilir.[32]

Hastanelerdeki din ve moral hizmetleri uygulaması, Ankara Tabip Odası Başkanının 12.12.1995 tarihinde (yürürlüğe girdikten yaklaşık 11 ay sonra) Danıştay’a açtığı davada, Danıştay Beşinci Dairesi, uygulamanın iptali ve yürürlüğün durdurulmasıyla ilgili bir karar vermiştir. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı 7.06.1996 tarihinde 9129 sayılı bir genelgeyle, hastanelerde başlatılan din ve moral hizmetlerinin sona erdirildiğini valiliklere bildirmiştir ve uygulama resmen sona ermiştir.[33]

Hastanelerde kısa süreli yürürlükte kalan din ve moral hizmetlerinin uygulamadan kaldırılmasının gerekçeleri oldukça zayıftır. Bunlar, ya siyasî endişelerin, ideolojik ortama çekilmek istenmesi veya kişisel nedenlerden ötürü karşı çıkmalar olup, hiçbir şekilde bilimsel ve insanî bir temeli yoktur. Çünkü din ve moral hizmetleriyle ilgili o dönem yazılı basına baktığımızda, bu tür yanlı kanaatlerin olduğu çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.[34]

Hastanelerde kısa bir süre uygulanan din ve moral hizmetleri, hasta yakınları, hastalar, hemşireler ve diğer hastane personeli ve uygulamayı yapan görevliler tarafından olumlu karşılanırken[35], bir kısım doktorlar tarafından, farklı gerekçelerden ötürü ihtiyatla karşılanmıştır.[36]

Hastanelerde din ve moral hizmeti veren görevliler hiçbir (hastaneyle ilgili) formasyona sahip olmadan bu görevlere atanmışlardır. Hatta bazı yerlerde atanan görevliler Fakülte mezunu bile olmayıp imam, müezzin, kayyım gibi görevlilerdir.[37]

3.5. Cezaevlerinde Dinî Sosyal Hizmetler

Türkiye’de cezaevlerinde manevî rehabilitasyon amaçlı din hizmetleri, 1950’lerde başlamış ve değişik aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Zaman zaman aksamalar olsa da, uygulamada bir devamlılığın olduğu görülmektedir. Adalet Bakanlığının DİB’e gönderdiği 05.08.1950 tarih ve 17565 sayılı yazısı ile başlayan DİB ve Adalet Bakanlığı işbirliği[38], 15 Mayıs 2001 tarihinde yürürlüğe giren ve bugün hâlâ yürürlükte olan protokolle son şeklini almış ve uygulama buna göre yapılmaktadır.[39]

Adalet Bakanlığı ile DİB arasında yapılan yazışmalardan, cezaevlerinde yapılmak istenen dinî sosyal hizmetlerle, manevî rehabilitasyonun amaçlandığı görülmektedir. Şöyle ki, vaizlerin yapacağı irşad ve tebliğ göreviyle, mahkumların işlemiş oldukları suçlardan pişmanlık duymaları, topluma kazandırıldıktan sonra tekrar suç işleyerek cezaevine geri dönmemeleri ve iyi bir insan, iyi bir vatandaş olabilmelerinin sağlanması, suçu meslek haline getirmelerinin engellenmesi amaçlanmıştır.

Cezaevlerinde görev yapacak olan DİB görevlileri genelde vaizler arasından seçilmektedir. Vaizlerin olmadığı yerlerde ise; il veya ilçe müftüleri bu görevi yerine getirmektedirler. Görevleri ise kanunla düzenlenmektedir.[40] Cezaevinde görev yapan vaizlere ‘Cezaevi Vaizi’ denilmektedir.[41]

Cezaevlerinde görev yapan vaizlerin 1950 yılından 2000 yılına kadar düzenli bir seminer veya kurs programına tabi tutulmadıkları görülmektedir. Ancak 18 Temmuz 2001 ve 30 Temmuz 2001 tarihleri arasında 142 DİB görevlisi 3 günlük süre ile cezaevlerindeki mahkumların eğitim ve rehabilitasyonuna yönelik kurs görmüşlerdir.[42] Bir diğer hizmet içi eğitim etkinliği, 17-20 Aralık 2002 tarihleri arsında Manisa Saruhanlı Mütevelli Eğitim Merkezinde 26 cezaevi vaizine yönelik bir etkinlik düzenlenmiştir.[43] Son olarak ise Antalya Gebizli Eğitim Merkezinde Cezaevi Vaizlerine yönelik Nisan 2007 tarihli  3 günlük bir seminer düzenlenmiştir.

Cezaevinde görev yapan ve Cezaevi Vaizi olarak adlandırılan vaizler eğitim durumları itibariyle İlahiyat Fakültesi (veya Yüksek İslâm Enstitüsü ve İslâmî İlimler Fakültesi) mezunudurlar. Fakültelerdeki dersler itibariyle cezaevini tanıtıcı herhangi bir ders almamaktadırlar.[44]

Özel eğitim olarak almış oldukları eğitim, sadece yukarıda sözünü etmiş olduğumuz kısa süreli kurs ve seminerlerdir.

3.6. SHÇEK’e Bağlı Kuruluşlarda Dinî Sosyal Hizmetler

Türkiye’de Sosyal Hizmetlerin devlet eliyle, vatandaşına ulaştığı en önemli ve en organize kuruluş SHÇEK’tir. SHÇEK’in hizmet alanları içerisinde, Çocuk Yuvaları (0-12 yaş arası), Yetiştirme Yurtları (12-18 yaş arası), Rehabilitasyon Merkezleri[45] ve Huzurevleri gibi önemli kuruluşlar bulunmaktadır. Buralarda barınmakta olan ihtiyaç sahibi kişilere maddî ve manevî ihtiyaçların karşılanması adına bir takım hizmetlerin verildiği muhakkaktır. Biz burada konumuz dışında kaldığı için, giyinme, barınma, beslenme, sağlık, psikolojik v.b. nedenlerden ötürü yaşanan problemlere, verilen hizmetlere ve çözüm yollarıyla ilgili konulara değinmeyeceğiz. Bizim üzerinde duracağımız husus, kurumlarda barınmakta olan çocuk, genç, yaşlı, engelli insanlarımızın din hizmetleriyle ilgili ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığı, kimler tarafından karşılandığı veya problemlerinin ne olduğudur.

SHÇEK’e bağlı kuruluşlarda din hizmetlerinin formal olarak verildiğini söyleyebilmek mümkün değildir. Din hizmetlerinin verilmesi bir tarafa, böyle bir ihtiyacın olup-olmadığı dahi ciddi olarak tartışılmamıştır. Bunun sonucu olarak SHÇEK’e bağlı kuruluşlarda din hizmetleriyle ilgili hiçbir somut adımın atılmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Ancak konuyla ilgili ilk adım Diyanet İşleri Başkanlığının 27.07.1985 tarih ve 12.1/166/857 sayı ve 74 Nolu genelgesiyle atılmıştır. Adı geçen ve “İRŞAT” hizmetlerini konu edinen genelgede (3. madde) bu hususa değinilmiş ve il müftülükleriyle SHÇEK İl Müdürlüğü yetkililerinin iş birliği ve onayıyla dersler ve konferanslar verileceği vurgulanmıştır.[46] Ancak burada şunu söyleyebiliriz, 74 nolu genelgenin uygulanması, siyasî iktidarlara göre değişmiştir.[47] SHÇEK’e 27 Mayıs 1983 ve 18059 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan kanuna göre verilen 67 adet Din Hizmetleri Sınıfına ait kadro, bazen (siyasi iktidarların durumuna göre) Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtlarında veya huzurevlerinde kullanılmıştır.[48] Genel olarak ise Huzurevlerindeki din hizmetleriyle ilgili uygulamaya pek müdahale edilmemiş, (Müftülük Huzurevi işbirliğiyle) uygulama süreklilik arz etmiştir. Dolayısıyla SHÇEK ye bağlı kuruluşlarda da planlı, düzenli ve bilimsel temellere dayalı hiçbir uygulamanın olmadığı bilinen bir gerçektir.  Bu kurumlarda din hizmeti verilmemesinin de hiçbir bilimsel temeli, gerekçesi veya dayandığı bir araştırma da zaten yoktur.

Diğer taraftan zaman zaman farklı şekillerde uygulanan din hizmetlerinin kimin tarafından ve nasıl bir plan çerçevesinde uygulanacağıyla ilgili hiçbir açık düzenleme yoktur. Bütün uygulama yetkililerin kişisel tecrübe, deneyim ve bilgisine bırakılmıştır. Oysa Sosyal Hizmetler, uzmanlığı gerektiren bir alan olduğu gibi, Dinî Sosyal Hizmetler de uzmanlığı gerektiren ayrı bir alandır. Şu halde SHÇEK’ye bağlı kuruluşlarda din hizmeti verebilmek için böyle bir uzmanlık bilgisinin ve deneyiminin gerekliliği muhakkaktır.[49]

Yapılan araştırmalar; SHÇEK’ye bağlı kuruluşlarda ciddi boyutta dinî sosyal hizmetlere ihtiyaç duyulduğunu ve bu ihtiyacın karşılanmasının ülkemiz için iyi bir insan ve iyi bir vatandaş yetiştirmeye önemli katkılarının olacağı gerçeğini ortaya koymaktadır.[50] Çünkü insanın maddi tüm ihtiyaçlarının karşılanması, mutluluğu, huzuru için yeterli değildir. Aynı zamanda onun ruhî ihtiyaçlarının da karşılanması, içinde bulunduğu bir takım olumsuzluklardan arındırılması gerekmektedir.Ancak söz konusu ihtiyacı karşılayabilmek için hizmet verecek yetişmiş uzman sıkıntısı ciddi boyuttadır.[51] Bu da İlahiyat temel alanında eğitim görerek, söz konusu fakültede açılacak ilgili bölümde sosyal hizmet mesleğinin gerektirdiği formasyon bilgileriyle Lisans eğitimi esnasında alacağı derslerle veya ilgili bölüm açılıncaya kadar Lisans eğitimi sonrasında alacağı hizmet içi eğitim kurslarıyla desteklenmiş kişiler tarafından karşılanabilir. Şöyle ki; SHÇEK’ye bağlı kuruluşlarda barınmakta olan insanlar, buralara bir takım olumsuzluklardan sonra gelmişlerdir. Yani sosyal korunmaya ihtiyaç duydukları için bu kurumlara alınmaktadırlar. İşte bu sosyal koruma hizmetleri sağlanırken, manevî destek hizmetlerinin bir uzman aracılığıyla verilmesi, önemsenmesi gereken bir durumdur. İnsanın bir manevî varlık olduğu, manevî ihtiyaçlarının karşılanması halinde insanın sosyal hayata uyum sağlayabileceği unutulmamalıdır.

SONUÇ VE ÖNERİLER

Sosyal Hizmetler, toplumda fertlerin kendi iradeleri dışında oluşan nedenlerle korumaya muhtaç duruma düşmeleri halinde kişilere sağlanan profesyonel kamusal ve(ya) sivil (dinî) kuruluşların özel destek hizmetleridir. Muhtaçlık, maddî, sosyo-kültürel, bedenî veya ruhî (mânevî) bir eksiklikten kaynaklanabilir. Bu durumdaki kişilere (müşterilere) verilecek sosyal hizmetlerde ülkenin genel durumu, kişinin hayat standardı, maddî ve mânevî ihtiyaçları göz önünde bulundurulur.

Genelde sosyal hizmetlerin amatörce yapılmasının ve başarılı olabilme şansının yok denecek kadar az olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir Maneviyat ekseninde bir sosyal hizmet anlayışını da genel sosyal hizmet faaliyetleri çerçevesinde gerçekleştirebilmek için, bu alanda görev alacak kişilere sosyal hizmet eğitiminin yanında ilahiyat (maneviyat) eğitiminin de verilmesi şarttır.. Bu noktadan hareketle; “Dinî Sosyal Hizmetler”inin gönüllülük esasına dayalı olarak veya rast gele bir kişinin görevlendirilmesiyle çözümlenmesi mümkün değildir.

Buradan hareketle AB’ye giriş sürecinde Batı’da özellikle de Almanya’daki bazı uygulamaları örnek alarak bir eksikliğin giderilmesi, ülkemiz şartları göz önünde bulundurularak bir entegrasyonun gerçekleştirilmesi, sosyal hizmet faaliyetlerinin daha etkin ve verimli çözüme yönelik olabilmesi için, biz tebliğimizde şu hususların bir an önce gerçekleştirilmesini öneriyoruz.

1.                         Öncelikle Hastanelerde, Huzurevlerinde ve Bakım Merkezlerinde “Dinî Sosyal Hizmetler” verecek uzman görevliler için kadro ihdas edilmelidir. (Cenaze yıkayan görevli kastedilmemektedir.)

2.                         Müftülük kadrolarında bulunan Cezaevi Vaizlerinin Adalet Bakanlığı kadrolarına aktarılması ve Cezaevinin kadrolu Vaizi olması sağlanmalıdır.

3.                         SHÇEK‘ye bağlı kuruluşların her birinde en az bir “Dinî (Manevî) Sosyal Hizmetler Uzmanı” (“Sosyal İlahiyatçı”) bulunmalıdır. Bu unvan altında görev alacak uzmanlar, sosyal hizmet uzmanlarının meslekî statüleri ile eşit konumda olmalıdırlar. Sosyal hizmet uzmanlarının görev alabildiği bütün alanlarda “dinî sosyal hizmet uzmanları” da resmen görev alabilmelidirler.

4.                         Dinî sosyal hizmetler, müşteri (talep eden) açısından bir sosyal hak olarak değerlendirilmelidir. Bununla birlikte dinî sosyal hizmetler, ancak isteğe bağlı olarak sunulan bir hizmet olmalı, yani bu hizmetin sunulduğu kurumlarda(ki??) herkese zorunlu olarak verilmemelidir. (Farklı din mensuplarına kendi dinlerine göre hizmet alma imkânı sağlanmalıdır.)

5.                         Sosyal Hizmet Kurumlarında görevlendirilecek İlahiyat Fakültesi mezunu görevliler seçildikten sonra (mevcut durumda) mutlaka bir hizmet içi eğitimden geçirilmelidir. Bu hizmet içi eğitim programında müfredatın içeriği, kurumun ve müşterilerinin özelliklerine göre belirlenmelidir.

6.                         Sosyal Hizmetler alanında görev yapacak “Dinî Sosyal Hizmetler Uzmanları” (Sosyal İlahiyatçılar), İlahiyat Fakültelerine bağlı olarak açılacak olan “Dinî Sosyal Hizmetler Bölümü” mezunları arasından seçilmelidir.

7.                         İlahiyat Fakültelerine bağlı olarak açılacak olan dört yıllık “Dinî Sosyal Hizmetler Bölümü”nde İlahiyat temel eğitimi yanında Sosyal Hizmet mesleğine hazırlayıcı teorik derslerin yanında sosyal hizmetler alanlarına yönelik staj imkânları da sunulmalıdır.

8.                         AB katılım sürecinde AB ülkelerinde uygulandığı şekliyle bütün sosyal hizmet alanları kapsamında olan müşterilerin spesifik sosyal ve manevî ihtiyaçları birlikte değerlendirilmeli, bu ihtiyaçların bir bütünlük içinde karşılanmasına yönelik Dinî Sosyal Hizmetlerin temel esasları, bir model ekseninde millî kültürümüze uygun bir şekilde belirlenmelidir.

9.                         Açılmasını önerdiğimiz “Dinî Sosyal Hizmetler Bölümü”, Diyanet Vakfının açacağı Vakıf Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösterecek İlahiyat Fakültesinin bir bölümü olarak da eğitim-öğretim hizmeti verebilir. Ayrıca DİB’in bünyesinde olan değişik sosyal kurumlarda (İstanbul’da bulunan 29 Mayıs Hastanesi gibi) “Dinî Sosyal Hizmet” faaliyetleri bir pilot projesi olarak başlatılabilir. Elde edilecek olumlu uygulama sonuçları, SHÇEK’nin ve özel sektörün sosyal kurum ve kuruluşlarında da tatbik edilerek, uygulama alanı yaygınlaştırılmalıdır.

 

Google
 

 

 

KAYNAKLAR

ALTAŞ, Nurullah, “Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri (Türkiye Uygulaması Üzerine Deneysel Bir Araştırma)” AÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara Ünv. Basımevi, Ankara 1999.

BAUER, R.; Personenbezogene Sozialdienste; Begriff, Qualitaet und Zukunft; Wiesbaden; 2002.

BESCHÄFTİGTEN- UND ARBEİTSLOSENSTATİSTİK der BA, 2003; Nr. 89.

BOLAY, S. Hayri - TÖRKÖNE, Mümtaz’er Din Eğitimi Raporu, DİB Yayınları, Ankara 1995.

DEMİR, Orhan, Yetiştirme Yurdu Gençliği ve Din Eğitimi, Düşünce Kitabevi, İstanbul 2004.

CERTEL, Hüseyin, “Din Psikolojisi Açısından Engelliler ve Din” tabula rasa, Yıl:5, Sayı:13, Konya 2005.

I. DİN ŞURASI TEBLİĞ VE MÜZAKERELER, 1-5 Kasım 1993 DİB Yayınları, I-II, Ankara 1995.

FÜHR, Axel; Europaeische Konferenz der sozialen Dienste; Barcelona; 05.-07.06.2002; ve www.socialeurope.com (Erişim: 28.09.07).

ERLER, Michael;  Soziale Arbeit - Ein Lehr- und Arbeitsbuch zu Geschichte, Aufgaben und Theorien. Weinheim und München: Juventa; 1994

MÜHLUM, A.; Zur Notwendigkeit und Programmatik einer Sozialarbeitswissenschaft. In: Wendt, W.R. (Hrsg.): Sozial und wissenschaftlich arbeiten. Freiburg i. Br.; 1994.

SEYYAR, Ali; Sosyal Siyaset Terimleri; Beta Yayınları; İstanbul; 2002.

SEYYAR, Ali; Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; II. Baskı; Şefkatli Eller Yayınları; Ankara 2007.

SEYYAR, Ali, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, Şefkat Elleri Yayınları, Ankara 2007.

STATİSTİSCHES BUNDESAMT (STBA), Fachserie 11, Reihe 4.2 Prüfungen an Hochschulen 2001, Wiesbaden; 2002.

TOSUN, Cemal, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Pegem A Yayınclık, Ankara 2002

ÖZDEMİR, Saadettin Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, Isparta 2002.

ÖZDEMİR, Saadettin, “Sosyal Hizmetlerde Çocuk ve Gençlerin Eğitim Hakları”, Birinci Sosyal Hizmetler Şurası, SHÇEK Yayınları, Ankara 2004.

ÖZDEMİR, Şuayip, Cezaevlerinde Din Eğitimi, Arı Sanat Yayınları, İstanbul 2006.

SHÇEK Kanunu  No: 2828, 27 Mayıs 1983, sayı: 18059.

Anayasa ve Kanunlar

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası; 1982

1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu; m. 9; k: Ek: 24/1/1989 - KHK - 356/2 md.; Mülga: 6/12/1989 - KHK - 396/28 md.; Ek: 14/3/1991 - 3703/2 md..

İnternet Kaynakları

www.adalet.gov.tr.

www. euromodule.com (Erişim: 28.09.07).

 http://ilahiyat.sdu.edu.tr/ders3.php (Erişim: )

www. job-future.de (Erişim: 26.09.07)

www.studis-online.de/StudInfo/studienfach. (Erişim: 28.09.07)



[1] Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Dairesi;  I. Din Hizmetleri Sempozyumu (Bugünü ve Geleceği); Ankara-Kızılcahamam; 03-04 Kasım 2007.

*   Prof. Dr., Sakarya Üniversitesi, İ.İ.B.F., Öğretim Üyesi

** Yrd Doç Dr., S.Demirel Üniversitesi, İlahiyat Fak., Öğretim Üyesi

[2]  Bu kurum alanlar başlıca şunlardır: SHÇEK ‘e bağlı kuruluşlar, hastaneler, cezaevleri, ıslahevleri, her türlü özür grubuna hizmet veren dernek ve kuruluşlar, Üniversiteler, çocuk mahkemeleri, çocuk merkezleri, Aile Araştırma Kurumu, yerel yönetimler, Kızılay, İş-Kur, Kamu ve özel sanayi kuruluşları; Bakım merkezleri, Huzurevleri; Rehabilitasyon merkezleri; Korumalı işyerleri, Meslekî rehabilitasyon merkezi; Aile Danışma Merkezleri vb.

[3] Seyyar; Ali; Sosyal Siyaset Terimleri; Beta Yayınları; İstanbul; 2002; s. 518.

[4] Bauer, R.; Personenbezogene Sozialdienste; Begriff, Qualitaet und Zukunft; Wiesbaden; 2002; ss. 25–45.

[5] Mühlum, A.; Zur Notwendigkeit und Programmatik einer Sozialarbeitswissenschaft. In: Wendt, W.R. (Hrsg.): Sozial und wissenschaftlich arbeiten. Freiburg i. Br.; 1994; ss. 42-50.

[6] www. job-future.de (Erişim: 26.09.07)

[7] Führ, Axel; Europaeische Konferenz der sozialen Dienste; Barcelona; 05.-07.06.2002; ve www.socialeurope.com (Erişim: 28.09.07).

[8] Seyyar, Ali; Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; II. Baskı; Şefkatli Eller Yayınları; Ankara; s. 89.

[9] Seyyar, Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; s. 90.

[10] Erler, Michael;  Soziale Arbeit - Ein Lehr- und Arbeitsbuch zu Geschichte, Aufgaben und Theorien. Weinheim und München: Juventa; 1994; ss. 25–30.

[11] www. euromodule.com (Erişim: 28.09.07).

[12] Özel Eğitim, bedenî, aklî, ruhî ve(ya) hissî gelişimi ağır şartlar altında ancak sağlanabilen kişilerin psiko-sosyal sorunlarıyla ilgilenen bir bilim dalıdır. Kişinin şahsî özellikleri ön plânda tutulduğu gibi, aile, sosyal ortam gibi çevresel faktörler de dikkate alınmaktadır. Özürlü pedagogları, özürlü çocuk ve yetişkinlerin eğitimini sağlayan özel ana okullarda, özel okullarda, korumalı işyerlerinde, hastanelerin çocuk psikiyatri bölümlerinde, rehabilitasyon merkezlerinde görev almaktadırlar.

[13] Sosyal İlahiyat, din bilimleri (Din Psikolojisi, Mukaddes Kitaplar; Din Ahlâkı; Maneviyat vb) yanında sosyal hizmetler ile ilgili temel konuları içeren bir bilim dalıdır.

[14] Sosyal Yönetim, sosyal hizmetler sunan kurumların yönetim ve organizasyonu, insan kaynakları yönetimi, finansman ve proje yönetimi ile konulara ağırlık veren bir bilim dalıdır.

[15] Statistisches Bundesamt (STBA), Fachserie 11, Reihe 4.2 Prüfungen an Hochschulen 2001, Wiesbaden; 2002.

[16] Seyyar; Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; s. 94.

[17] Seyyar, Teorik ve Pratik Boyutuyla Sosyal Bakım; s. 99.

[19] Beschäftigten- und Arbeitslosenstatistik der BA, 2003; Nr. 89.

[20] Ali Seyyar, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, Şefkat Elleri Yayınları, Ankara 2007., s. 133.

[21] Cemal Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Pegeme A Yayınclık, Ankara 2002, s. 162.

[22] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası; 1982; m. 5.

[23] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası; 1982; m. 17.

[24] 1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu; m. 9; k: Ek: 24/1/1989 - KHK - 356/2 md.; Mülga: 6/12/1989 - KHK - 396/28 md.; Ek: 14/3/1991 - 3703/2 md..

[25]1983 tarih ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu; m. 36.

[26] Dinî Sosyal Hizmetlerin Kanuni Dayanağı başlığı altında buraya kadar verilen bilgiler Ali Seyyar’ın Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım; Şefkat Elleri yayınları Ankara 2007 s.133-136 dan aynen alınmıştır. Ayrıca bkz; Din Eğitiminin Hukuki Dayanaklarıyla ilgili olarak: Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, s.94-98; S. Hayri Bolay-Mümtaz’er Törköne, Din Eğitimi Raporu, DİB yayınları, Ankara 1995. s.95-111.

[27] SHÇEK Kanunu;  No: 2828, 27 Mayıs 1983, Sayı: 18059, s. 21.

[28] Saadettin Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, Isparta 2002, s.49; Saadettin Özdemir, “Sosyal Hizmetlerde Çocuk ve Gençlerin Eğitim Hakları”, Birinci Sosyal Hizmetler Şurası, SHÇEK Yayınları, Ankara 2004, s. 309-317.

[29] Seyyar, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, s. 136.

[30] Seyyar, Sosyal Hizmetlerde Manevi Bakım, s. 136-139

[31] Nurullah Altaş, “Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri (Türkiye Uygulaması Üzerine Deneysel Bir Araştırma)” AÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, Ankara Ünv. Basımevi, Ankara 1999, s. 599.

[32] Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 600.

[33] Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 600.

[34] Mehmet Altınok, Cumhuriyet Gazetesi, 8.9.1995, s.2 ; Doktorlar Hastane İmamına Karşı, Milliyet Gazetesi, 23.7.1995, s.14. (Bu bilgiler Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 600 den naklenaktarılmıştır.)

[35] Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 616-640.

[36]Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 641-653.

[37] Altaş, Hastanelerde Dinî Danışmanlık Hizmetleri s. 615, 616.

[38] Geniş bilgi için Bkz: Şuayip Özdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, Arı Sanat yayınları, İstanbul 2006, s. 43-52.

[39] http.adalet.gov.tr. 25.09.2007

[40] 02.08.1983 tarih ve 83/6920 sayılı kanun, madde 36/A+B.

[41] Özdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, s. 51.

[42] Özdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, s. 54.

[43] Özdemir, Cezaevlerinde Din Eğitimi, s. 54.

[44] İlahiyat Fakültesi programları incelendiğinde sadece SDÜ İlahiyat Fakültesinde 5. yarıyılda yer alan “Sosyal Kurumlarda Din Hizmetleri” adıyla okutulmakta olup diğer fakülte programlarında henüz yer almamaktadır. Yine Sosyal Bilimler Enstitüsünde de “Sosyal Hizmetlerde Din Hizmetleri” adıyla 2 kredilik bir ders bulunmaktadır. Bkz; http://ilahiyat.sdu.edu.tr/ders3.php

[45] Engellilerin rehabilitasyon hizmetinde dinin yeri ve önemiyle ilgili olarak bkz; Hüseyin Certel, “Din Psikolojisi Açısından Engelliler ve Din” tabula rasa, Yıl:5, Sayı:13, Konya 2005, ss. 253-260.

[46] I Din Şurası Tebliğ ve Müzakereler, kitabında Başkanlık görüşünün  belirtildiği kısımda DİB’in irşat faaliyeti yapacağı yerler arasında Hasteneler, Cazaevleri ve Çocuk Islahevleri sayılmaktadır. I Din Şurası Tebliğ ve Müzakereler, 1-5 Kasım 1993 DİB yayınları, I-II, Ankara 1995, I,  s.. 63.

[47] Hatta bu genelge bir siyasi partinin itirazları sonucu SHÇEK de uygulanamamıştır. S. Hayri Bolay-Mümtaz’er Törköne, Din Eğitimi Raporu, ss. 115-116.

[48] Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, ss. 149-153.

[49] Konuyla ilgili daha önce yapılan araştırmada Yetiştirme Yurtlarında din hizmeti verecek, Sosyal Hizmet Uzmanı statüsünde bir görevlinin olması gerektiği önerilmişti. Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, s. 199.

[50] Özdemir, Korunmaya Muhtaç Gençlerin Din Öğretimi İhtiyaçları, s. 149; Orhan Demir, Yetiştirme Yurdu Gençliği ve Din Eğitimi, Düşünce Kitabevi, İstanbul; 2004.

[51] Tosun, Din Eğitimi Bilimine Giriş, s.164.

Google