Çocuk Koruma Mekanizmalarının İl Düzeyinde Modellenmesi Çalışması Ankara’da Yapıldı

 

Milli Eğitim Bakanlığı ve UNİCEF tarafından yürütülen Çocuk Koruma Mekanizmalarının İl Düzeyinde Modellenmesi Projesi kapsamında 3-4 Aralık 2009 tarihlerinde Ankara’da organize edilen Danışmanlık Tedbirleri Kararlarını Uygulayan Uzmanlar Toplantısı’na davet edilen akademisyenler, 25 Ekim 2008 tarih ve 27035 sayılı “Danışmanlık Tedbirleri Kararlarının Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ”in 10. maddesinde geçen “Eğitim Kapsamı”nı içeriğini değerlendirdi. 100 saatlik hizmet içi eğitim programlarıyla sosyal çalışma görevlilerine genel ve özel konular olmak üzere danışmanlık eğitimi verilmek istenmektedir. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik, psikoloji ve sosyal hizmet alanlarında eğitim veren kurumlardan mezun olan meslek mensubu, Çocuk Koruma Kanuna’na göre sosyal çalışma görevlisi olarak kabul edilmektedir. Sosyal çalışma görevlisi, Çocuk Koruma Kanuna göre mahkemece verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması çerçevesinde korunma ihtiyacı olan çocuklarla suça sürüklenen çocuklara eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunların çözümünde yol göstermeye yönelik olarak pedagojik ve sosyal danışmanlık ve rehberlik hizmetleri vermek durumundadır. Suça sürüklenene çocuklara yönelik danışmanlık tedbirleri, kamu malına zarar verme, hırsızlık, kapkaç, adam öldürme, yaralama ve cinsel istismar gibi durumlarda söz konusu olmaktadır. Ancak ihtiyaca göre de danışmanlık tedbirleri çoğuz aman gerekli olabilmektedir. Özellikle aile içi problemler, olumsuz sosyal çevre, göç, ergenlik problemleri, madde kullanımı kişilik ve davranış bozuklukları gibi durumlarda da kişilere psiko-sosyal danışmanlık ve rehberlik hizmetleri verilmektedir. Uygulamada birçok sorunun yaşandığı bizzat 12 ilden gelen 24 sosyal çalışma görevlisi tarafından dile getirilmiştir. Sorunların başında danışmanlık tedbiri kararı alınmasına rağmen, eğitim destek hizmetlerinin korunmaya muhtaç kişilere ulaşılmadığı için uygulanamaması gelmektedir. Bunun yanında sağlık tedbiri verildiğinde bunun uygulaması ile ilgili bilgilerin mahkemeye ve sosyal çalışma görevlilerine gelmediği için, tedbirlerin etkinliği sınırlı kalmaktadır. Kurumlar arası bağlantı ve işbirliği olmadığı için, tedbirlerin ne derece uygulandığının takibi de yapılamamaktadır. Diğer yandan sosyal çalışma görevlisi olarak görev alan uzmanlara farklı ücret ödemelerinde bulunulmaktadır. SHÇEK çalışanlarına ücret ödenirken, rehber öğretmenlere ücret ödenmemektedir. İllerdeki sosyal çalışma görevlilerin sayısı ise çok yetersiz. Bu bağlamda eğitim programlarının geliştirilmesine yönelik olarak şu önerilerde bulunuldu:

A) Tedbir kararlarında kime ne tür danışmanlık hizmeti verileceği belirlenmelidir.

B) Danışmanlık çıktılarını değerlendirmeyi sağlayacak ölçekler belirlenmelidir.

C) Eğitim programı yanında süpervizyon için bir model geliştirilmelidir.

D) Danışmana yol gösterecek bilgileri içeren bir kılavuz hazırlanmalıdır.

E)  Birden çok temel yeterlilik düzeyleri belirlenmeli ve bu düzeylere uygun eğitim programları hazırlanmalıdır.

F) Vakıa çalışmaları modelleri ve eğitim ölçme vasıtaları geliştirilmelidir.

Toplantıya katılan Prof. Dr. Ali Seyyar ise şu görüş ve önerilerde bulundu: “Tedbir kararlarının isabetli bir şekilde alınmasına yardımcı olmak üzere sosyal çalışma görevlisi tarafından hazırlanan Sosyal İnceleme Raporlarında tavsiye edilen önerilerin hepsi genelde karara bağlanmamaktadır. Hâkimlerin sosyal duyarlılık düzeyleri bu anlamda yetersiz kaldığı için, alınan sınırlı tedbir kararları, sosyal sapma içinde olan birçok çocuğun sosyal entegrasyonunu zorlaştırmaktadır. Kısmî müdahale yöntemleriyle korunmaya muhtaç çocukların karmaşık sosyal sorunlarının çözümlenmesi mümkün değildir. Çocukların sosyal koruma altına alınabilmesi için, kurumlar arasında işbirliği gereklidir. Sosyal çalışma görevlilerin sayısı, gönüllü sosyolog ve din görevlileri (sosyal ilahiyatçılar) ile artırılabilir. Çocuk Koruma Kanunu hükümleri, sosyal risk altında olan çocuklarımızın değişik sosyal tehdit ve tehlikelere karşı korumamakta ve sosyal rehabilitasyonunu sağlamamaktadır.  Bütüncül sosyal koruma ve rehabilitasyon konseptleri geliştirilmelidir. Bu bağlamda manevî sosyal hizmet yöntemlerine de müracaat edilmelidir. Ayrıca çocuğu suça iten sebepler iyi tahlil edilmeli ve koruyucu aile politikaları kapsamında çocuklar özel olarak korunmalıdır”.