Özürlü Dostu Aktif İstihdam Politikaları

 

Prof. Dr. Ali SEYYAR*

 

ÖZET

Süleyman Demirel Üniversitesi, Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde 12 Mayıs 2008 tarihinde sunulmuş olan bu bildirinin ana gayesi, özürlü dostu aktif istihdam politikalarına yönelik yeni öneriler takdim etmektir. Engelli olmalarına rağmen birçok özürlü insan, emek piyasasında çalışabilecek durumdadır. Bu bağlamda ilk önce özürlü dostu aktif istihdam politikalarının temel esasları belirlenmelidir. Buna bağlı olarak temel esasların başında özürlülük ekseninde ayrımcılığın yasaklanması gelmektedir. Özürlü işgücü, meslekî yeterliliğine bağlı olarak bütün hizmet birimlerinde ve meslekî alanlarda istihdam edilebilmelidir. İşverenler, muameleleriyle özürlü işgücünü gereksiz yere dışlamadıklarını veya sınırlamadıklarını ispatlamaları gerekmektedir. Gerek ulaşım veya iletişimde yaşanan sorunlar, gerekse mimarî, işe alım veya süreç ile ilgili engeller, kamusal istihdam politikalarına bağlı destek ve cesaretlendirmelerle giderilebilir ve giderilmelidir de. Netice itibariyle özürlü dostu aktif istihdam politikalarının oluşturulabilmesi için, meslek ve istihdam alanlarında fırsat eşitliğinin yanında işe alım ve insan kaynakları yönetiminin bütün aşamalarında dürüst ve âdil muamele şarttır. Özürlü dostu aktif istihdam politikalarının ikinci boyutu ise zorunlu özürlü kota sistemini daha etkin hâle getirmekle ilgilidir. Bununla ilgili olarak daha çok işveren kota sistemine dâhil edilmelidir ve bunun karşılığında da Hazine işverenlere ait olan sosyal sigortalar prim oranlarının % 50’sini ve hatta daha fazlasını ödemelidir. Zihnî, psikolojik veya duygusal özürlülüklerinden dolayı ağır derecede özürlü olanların birçoğu normal emek piyasasında çalışma imkânı bulamamaktadır. Dolayısıyla özürlü işgücüne yönelik aktif istihdam politikalarının güçlendirilmesinin üçüncü yolu ise özellikle ağır derecede özürlü olanlara yönelik korumalı işyerlerini desteklemekten geçmektedir. Özürlü dostu aktif istihdam stratejileri ile ilgili dördüncü ve son açılım ise İş-Kur’un mekanizmalarının güçlendirilmesine yöneliktir. Bu çerçevede meslekî eğitim ve rehabilitasyon, zihinsel veya gelişimsel özürlülüklerinden dolayı istihdamı zor olanlar için özel meslek programları ve kendi işini kurma gibi daha çok sosyal projelerin gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

 

Sayın Valim; değerli öğretim üyeleri, sevgili öğrenciler ve çok muhterem veliler; Hepinizi saygı ve hürmetlerimle selamlar, beni davet etmenizden dolayı teşekkürlerimi sunarım.

Hepimizin bildiği gibi, özürlüler veya engelliler, dezavantajlı sosyal gruplar içinde iş bulmada en çok zorlanan kesimdir. Özürlülerin önemli bir kesimi işgücü niteliği taşımasına rağmen emek piyasasında iş bulmakta veya özel girişimci olarak iş kurmakta epey zorlanmaktadır. Bir taraftan İŞKUR kayıtlarına göre 80 bine yakın özürlü işgücü, istihdam edilmeyi beklerken diğer taraftan ileri derecede veya birden fazla engeli olan özürlülerin de çalışabilmesi için düzenlenmiş korumalı işyeri ve meslekî rehabilitasyon merkezlerinin sayısı da yok denecek kadar azdır.

Doğuştan engelli/özürlü olanların istihdam edilebilir şansının memleketimizde az olmasının sebeplerin başında şüphesiz mevcut sistem içinde (sosyal) devlet tarafından özürlü dostu aktif istihdam politikalarının geliştirilmemiş olması gelmektedir. Buna bağlı olarak da işverenlerin önemli bir kesiminin çalışmak isteyen özürlülere yönelik olarak gerek meslek edinmede gerekse özürlü istihdamında önyargılı olduklarını düşünebiliriz. Diğer taraftan okuma yazma bilmeyen ve dolayısıyla herhangi bir mesleğe sahip olmayan özürlü işgücünün emek piyasasında istihdamı edilebilirliği de zaten sınırlıdır. Bunun yanında çalışabilir durumda oluğu halde iş aramaktan vazgeçen özürlü işgücünün sayısı da önemsenmeyecek kadar çoktur. Kanıksanmış çaresizlik içinde kendilerini yalnız ve sahipsiz hisseden işsiz özürlülerin mutlu ve huzurlu olmaları beklenilemez. Onun için özürlü işgücüne yönelik aktif istihdam politikalarının geliştirilmesi, toplumsal barış ve fırsat eşitliği açısından önem arz etmektedir.

1. Özürlü Dostu Aktif İstihdam Politikalarının Açılımları

Toplum içinde özürlülerin de eşit fertler olarak yer almalarını istiyorsak özürlü işgücü nüfusuna yönelik bir sosyal model ekseninde aktif istihdam politikaları geliştirme gerekliliği ve önemi ortadadır. Bu doğrultuda memleketimiz için en dikkat çekici eksikliğin, bölgeler ve kentler bazında özürlü işgücüne ilişkin geniş kapsamlı ve disiplinler arası bilimsel çalışmaların ve araştırmaların yetersiz oluşudur. Bu bağlamda özürlü dostu aktif istihdam politikaları oluşturulmadan önce özürlü işgücünün temel ihtiyaçlarını dikkate alan temel ilkelerin belirlenmesi gerekmektedir.

1.1. Özürlü Dostu Aktif İstihdam Politikalarının Temel Esasları Belirlenmelidir

Özürlü işgücünün çalışma ve istihdamına yönelik temel doğruları yansıtan ana ilkelerin bilinmesi ve uygulanması halinde istihdam politikalarının etkinliğini de sağlamış oluruz. Türkiye tarafından 28 Mart 2007’de imzalanan “BM-ENGELLİLERİN HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME”, özürlü dostu aktif istihdam politikalarının temel esaslarını belirleme açısından temel kaynak oluşturabilecek niteliktedir.[1]

Buna göre özürlü işgücünün çalışma ve istihdamı ile ilgili temel ilkeler şunlar olabilir:

1.) Ayrımcılık Yapmama İlkesi: İşe alım ve istihdam edilme şartlarında, istihdam sürerken, kariyer gelişimi ve sağlıklı ve güvenli çalışma şartları dâhil olmak üzere, istihdama ilişkin her hususta, engelliliğe-özürlülüğe dayalı ayrımcılık hiç bir surette kabul edilmemelidir.

2.) Eşitlik İlkesi: Özürlü işgücünün çalışma hakkı, diğer (sağlam) işgücü ile eşit olmalıdır. Âdil ve uygun çalışma şartlarının sağlanmasına ilişkin olarak, özürlü işgücünün hakkı diğer (sağlam) işgücü ile eşit bir şekilde korunmalıdır. Özürlü işgücü, diğer (sağlam) işgücü ile eşit bir şekilde iş ve sendikal haklardan, işverence tertiplenen hizmet içi genel teknik ve meslekî rehberlik eğitim programlarından yararlanabilmelidir.

3.) Pozitif Ayrımcılık İlkesi: Özürlü işgücünün emek piyasasına katılımı, meslekî rehabilitasyon ve kota rejimi gibi özel kanunî düzenlemelerle (imtiyazlarla) kolaylaştırılmalı ve teşvik edilmelidir. Özürlü işgücünün istihdam imkânlarının yanında kariyer gelişimi desteklenmeli, iş araması, işe başlaması, işe-işyerine uyum sağlaması, çalışmaya devam etmesi, iş tecrübesi kazanması ve işe geri dönmesi gibi süreçlerde özel destek görebilmelidir.

Bu üç ilkenin yanında “Fırsat Eşitliği İlkesi” de özürlü dostu aktif istihdam politikaları içinde önemli bir yer almaktadır. “Fırsat eşitliği” özellikle dört alanda geçerli olmalıdır:

1.) (Meslekî) Eğitime Erişimde Fırsat Eşitliği: Sağlam insanların sahip olduğu eğitim imkânlarına özürlüler genelde sahip değildir. Eğitime erişim noktasında özürlü olanlarla olmayanlar arasında özürlüler aleyhine önemli eşitsizlikler bulunmaktadır. Onun için eğitim alanında fırsat eşitliğinin sağlanması kaçınılmazdır.

2.) Emek Piyasasına Katılımda Fırsat Eşitliği: İşe girmek konusunda siyasî, yapısal ve sosyo-kültürel ayrımlardan dolayı özürlü işgücü, sağlam işgücüne oranla dezavantajlı bir konumdadır. Onun için, çalışma hakkı çerçevesinde özürlü işgücü, açık, kapsayıcı ve erişilebilir niteliklere sahip bir emek piyasasında serbestçe bir iş seçebilmelidir.

3.) Çalışma Hayatında Korunmada Fırsat Eşitliği: Özürlü işgücü, eşit değerde bir iş için eşit ücret alabilmelidir. Özürlü işgücü, işyerinde psiko-sosyal terörden veya tacizden (Mobbing’ten) korunmalıdır. Özürlü işgücü, güvenli ve sağlıklı çalışma şartlarına sahip olmalıdır.

4.) Girişimcilikte Fırsat Eşitliği: Özürlü işgücüne serbest çalışma, girişimcilik, kooperatif kurma ve kendi işini kurma konusunda fırsatlar ve imkânlar tanınmalıdır. Temel hedef, özürlü işgücünün girişime başlamalarını ve sürdürebilmelerini sağlayacak kolaylıkların hayata geçirilmesi olmalıdır. Özürlü dostu yeni girişim politikalarıyla girişimcilikle ilgili eğitim verecek kuruluşlar, sendikalar ve özel sektör arasında işbirliği sağlanmalıdır.

1.2. Özürlü Kota Sistemi Etkin Hale Getirilmelidir

Korumalı istihdam kapsamında işverenlerin belirli oranda veya sayıda özürlü çalıştırmanın mecburî kılınması (Özürlü Kota Sistemi), özürlü işgücünün iş hayatına girmesini kolaylaştıran ve daha rahat iş bulabilmelerini sağlayan yöntemlerin başında gelmektedir. Türkiye’de özürlü işgücünün istihdamının artırılabilmesi için kota sisteminin, işverenlerin cezalandırılmalarının yanı sıra teşvik edilmelerini de içerecek şekilde, yeniden düzenlenmesine ihtiyaç vardır. Nitekim II. Özürlüler Şurası’nda bu yönde bir öneride bulunulmuştur.[2]

Bugün özürlü kota sisteminin, uygulanması açısından mecburî olduğu söyleniyorsa da, aslında birçok ülkenin işverenleri, özellikle az sayıda işçi çalıştıran işverenler bundan muaf tutulmuştur. Diğer yandan, kota sistemi kapsamındaki işverenler de, özürlü çalıştırma yerine çalıştırmadıkları her bir özürlü için bir bedel (kanunî para cezası) de ödeyebilmektedir. Bu şekilde, kota sistemini uygulamak istemeyen işverenler, kota uygulamasını meşru yollardan ihlal edebilmektedir. Ancak, kotanın ihlalinde öngörülen bedeli ödeme yükümlülüğünden yine de kurtulamamaktadır.[3]

1475 sayılı İş Kanunu (m. 25) ve "Sakatların İstihdamı Hakkında Tüzük" hükümleri gereği, işverenler 50 veya daha fazla İşçi çalıştırdıkları işyerlerinde, bedensel, zihinsel ve ruhsal özürleri nedeniyle, çalışma gücünün en az % 40'ından yoksun olduğu sağlık kurulu raporunda çalışamayacakları belirtilmiş olanlardan % 3 oranında özürlüyü istihdam etmekle yükümlüdür. Bir başka ifadeyle, bir işyerinde 50'den az işçinin çalıştırılması halinde, işveren açısından özürlü çalıştırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Özürlü çalıştırma zorunluluğunun doğabilmesi için, öncelikle o işyerinde en az 50 işçinin çalışması gerekmektedir. 50'den daha az sayıda işçinin çalıştığı işyerleri için özürlü çalıştırma yükümlülüğünden bahsedilmemektedir. Kanunun öngördüğü sayıdan fazla özürlü çalıştıran işverenlere, 4382 sayılı Kanunla birlikte 1998 yılından beri bazı yeni kolaylıklar getirilmiştir. Buna göre, işverenlerin % 3 oranından fazla özürlü çalıştırmaları halinde, fazladan çalıştırdıkları her özürlü için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre ödenmesi gereken işveren sigorta prim payının yüzde 50'si Hazine tarafından karşılanacaktır.

Özel sektörün özürlü işgücü istihdamı konusunda daha etkili olabilmesi için, emek piyasasına yönelik uygulanmakta olan mevcut kota ve “para cezası“ sisteminin, işverenlere de makul gelebilecek ve-fakat son tahlilde özürlü işgücünün lehine olabilecek bir şekilde yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bunun için de ilk önce kota kapsamına giren işletmelerin sayısının artırılması gerekmektedir, bir başka ifadeyle 50 işçi çalıştırma limiti (zamanla veya etaplar hâlinde) aşağıya doğru çekilmelidir. Diğer taraftan kota oranlarının da, işletmelerin büyüklüğüne göre esnek bir şekilde artırılmasında fayda vardır. Ayrıca, kapsama alınan işletmelerin özürlü işgücü çalıştırmaması durumunda alınan para cezalarının da âdilane bir şekilde yani işletmelerin büyüklüğüne göre yeniden ayarlanması ve asgari ücrete göre tespit edilmesi gerekmektedir. İşverenlerin, bu yeni sisteme olumlu bakmalarını sağlayacak bazı yeni uygulamalara da gidilmelidir (Örn. Kapsam alanının genişletilmesine karşılık para cezalarının eski sisteme göre daha düşük olması gibi).

Mevcut kota sisteminin etkin ve esnek bir yapıya kavuşturulmasına yönelik olarak şu adımlar atılabilir:

1) Kota kapsamında olup olmadığına bakılmaksızın işverenlerin özürlü işgücü istihdam etmeleri hâlinde işverenin payına düşen SSK primleri hazinece (özürlüler fonu veya işsizlik fonunca) karşılanmalıdır.

2) Kota kapsamı dışında olan küçük işletmeler (1–19 personel istihdam eden işyerleri) tarafından istihdam edilen özürlü işgücünün ücretlerinin bir kısmı (özürlülük derececesine göre) hazinece (özürlüler fonu veya işsizlik fonunca) ödenmelidir

3) Orta halli işletmeler (20–49 personel istihdam eden işyerleri), kota kapsamına dâhil edilmeli ve buna bağlı olarak en az bir özürlü işgücü istihdam etmelidir. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen orta halli işletmelerin para cezası brüt asgari ücrete endeksli olarak %25 ile %100 arasında seyretmelidir.

4) 50’den fazla işçi çalıştıran işletmelere uygulanacak kota sistemi (özürlü istihdam sayısı), eskisi olduğu gibi özürlü çalıştırma oranlarına göre hesap edilmelidir. Ancak, oranlar ve para cezası miktarları, işletmenin büyüklüğüne göre artırılmalıdır. Buna göre; a) 50–249 işçi çalıştıran bir işletme için oran % 3 ve para cezası miktarı da brüt asg. ücretin 1.5 mislisi olmalıdır. b) İşçi Sayısı: 250–499; Oran % 4; Para Cezası. Brüt asg. Ücretin 1,5 mislisi. c) 500–999: Oran % 5; Para Cezası. Brüt asg. Ücretin 1,5 mislisi veya 2 mislisi. d) 1000’den fazla: Oran % 6; Para Cezası. Brüt asg. Ücretin 2 mislisi.

1.3. Korumalı İşyerlerinin Tesisi Teşvik Edilmelidir

Değişik özürlü gruplarından oluşan ve özellikle emek piyasasında istihdamı (ağır derecede özürlü, çoklu engelli veya zihinsel özürlü olmalarından dolayı) zor olan özürlü işgücüne dönük olarak özel istihdam politikalarına ihtiyaç vardır. Özellikle emek piyasasında iş bulamayan ve-fakat çalışmak isteyen ağır derecede özürlü işgücünün istihdamı, onların sosyal hayata katılımı açısından son derece önemlidir. 2005 tarih ve 5378 sayılı Özürlüler Kanunun 14.maddesine istinaden hazırlanmış olan 30.05.2006 tarih ve (RG) 26183 sayılı “Korumalı İşyerleri Hakkında Yönetmeliğe” göre gerçek ve tüzel kişiler, normal işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlü işgücü için meslekî rehabilitasyon ve istihdam oluşturmak amacıyla korumalı işyeri açabilirler.[4]

Kâr amacı güden işletmelerin yanında gönüllü kuruluşların (STK’ların) tek başına veya bir işletme ile ortak olarak korumalı işyeri açmaları mümkündür. STK’ların vakıf senedi veya dernek tüzüğünde amaçları arasında eğitim ve üretim faaliyetlerinin yer alması durumunda, STK’ların inisiyatifi ile bu gibi korumalı işyerlerinin açılması ve işletilmesi de söz konusudur. Çalışan sayısının büyükşehir belediye sınırları içinde en az 30, büyükşehir belediye sınırları dışında en az 15 olduğu ve çalışanların yüzde 75’ini özürlülerin oluşturduğu korumalı işyeri, İŞKUR il müdürlüğünün onayı ile açılabilmektedir.

Korumalı işyerinde, gerek burada istihdam edilecek işyeri yöneticisi, eğitici personel, özürlü ve diğer personelin SSK primlerinin hazine tarafından ödenmesi gibi devletçe tasarlanan malî desteğinin yanında gerekli teknik desteklerin de sağlandığını düşünecek olursak, sosyal proje üretmek isteyen işletmeler ve STK’lar için özellikle personel ve işletme maliyetleri açısından bir avantajdır. STK öncülüğünde oluşturulan bir korumalı işyeri, tercih edeceği üretim biçimine göre (montaj işçiliği) çoğu zaman özel sektörde faaliyet gösteren işletmelerle bir sosyal partner (paydaş) olarak işbirliği yapmak durumundadır. STK’nın himayesinde ve organizasyonu altında açılan bir korumalı işyeri, aynı zamanda özel işletmelerin de sosyal sorumluluk üstlenmelerine yardımcı olacaktır. Bu bağlamda özürlü işgücünün istihdamı için korumalı işyerlerinin oluşturulması, sosyal sorumluluk açısından STK’lardan çok şirketleri-işletmeleri yakından ilgilendirmelidir.

Korumalı işyeri, STK ve İşletmelerin ortak kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak değerlendirilebilmesi için gerek STK, gerekse işletme temsilcilerine yönelik bir bilgilendirme ve bilinçlendirme programlarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bilgilendirme programlarının içeriği, ağırlıklı olarak özürlü işgücüne uygun bir biçimde özel olarak düzenlenmiş olan korumalı işyerinin fizikî, sosyal ve meslekî özelliklerin (değerlendirme bölümü, üretim bölümü, sosyal servis) yanında korumalı işyeri projesinin sürdürülebilirliği açısından üretim, istihdam, yatırım, stok, dağıtım ve pazarlama (üretilen malları satın alınması) gibi işletmecilik faaliyetlerinden oluşturulmalıdır.

Türkiye’de korumalı işyeri açma şartları, yönetmelikte detaylı bir şekilde belirlenmiş olmakla birlikte korumalı işyeri açma girişiminin güçlü ve zayıf taraflarını kısaca değerlendirmekte fayda vardır.

a) Güçlü Tarafları

1.) İşgücü niteliği taşıyan bütün özürlüler, topluma faydalı birer fert olmaları, tüketici konumdan üretici konuma geçmeleri sağlanacak ve bu vesile ile özürlü işgücü, 2022 sayılı kanun çerçevesinde devletçe ödenen özürlülük maaşına ihtiyaç duymayacaklardır.

2.) Söz konusu Yönetmelik, işyerlerinin korumalı işyeri statüsü kazanması, işleyişi ve denetlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir.

3.) Yönetmelik, özürlüler için meslekî rehabilitasyon ve istihdam oluşturmak maksadıyla gerçek ve tüzel kişilerce açılan ve açılacak olan işyerlerini kapsamaktadır.

4.) Bu işyerleri için gerekli teknik donanım devletçe sağlanacak ve malî yönden desteklenecektir.

b) Zayıf Tarafları

1.) Yönetmelikte teknik yardımın ve malî desteğin kimlere, nasıl yapılacağı gibi konularda (raporun yayınladığı tarih itibariyle) herhangi bir açıklık bulunmamaktadır.

2.) Özürlülerin istihdamı için korumalı işyerleri oluşturulması doğru bir yaklaşım olmakla birlikte Yönetmelik, büyük yatırımlar gerektiren bu tür işyerlerinin kurulmasını teşvik için açıklayıcı herhangi bir hüküm içermemektedir.

Özürlü dostu aktif istihdam politikaları kapsamında korumalı işyeri açma düşüncesini güçlendiren ve bu teşebbüsü avantajlı hâle getiren yeni önerilere ihtiyaç vardır. 25.09.2007 tarihinde 22. Özürlüler Yüksek Kurulunda korumalı işyerlerinin kurulmasını teşvik eden kanun tasarısı taslakları üzerinde bir çalışma yapılmıştır. Tasarıda yer alan ve tarafımızca genişletilen teşvik edici yeni öneriler şunlardır:

1.) Özürlü İşgücünün Ücretinin Bir Kısmı Devletçe Karşılanmalıdır: 22.05.2005 tarih ve 4857 sayılı İş Kanununa aşağıdaki ek maddenin eklenmesi düşünülmelidir: “Korumalı işyerlerinde çalışan özürlülere ödenecek ücretlerin net asgari ücretin %20’sinden az ve %60îndan fazla olmamak üzere belli bir kısmı Hazine tarafından karşılanır. Bu oran, bireyin özür durumu ve derecesine göre farklı uygulanır”. Bu düzenleme hayata geçirilirse özürlü işgücünün ücretleri devlet ile işveren arasında paylaşılacaktır. İşgücü maliyetleri bu şekilde ortalamanın altında kalacaktır.

2.) İşveren Sigorta Primleri Devletçe Karşılanmalıdır: 17.07.1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 73. maddesinde ve 31.05.2006 tarih ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel sağlık Sigortası Kanunu’nun 81. maddesine aşağıdaki fıkra eklenmelidir: “Korumalı işyerlerinde işverenlerin ödemesi gereken işveren sigorta prim hisselerinin tamamı Hazine tarafından ödenir”. Üretim maliyetleri arasında önemli bir yeri olan işveren sigorta prim hisselerinin Hazinece karşılanması hâlinde korumalı işyeri açmak avantajlı hâle getirilecektir.

3.) Korumalı İşyerinin Elde Edeceği Kâr Kurumlar Vergisinden Muaf Tutulmalıdır: 13.06.2006 tarih ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 5. maddesinin (ı) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (i) bendi eklenmelidir. Madde 5: Aşağıdaki belirtilen kazançlar, Kurumlar vergisinden müstesnadır: (i) “Tüzel kişilerce açılmış olan korumalı işyerlerinin, ilgili Bakanlığın (Çalışma ve Sosyal Güvenlik) görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığının belirleyeceği usûller çerçevesinde beş hesap dönemi itibariyle elde edilen kazançları (İstisna belirtilen korumalı işyerlerinin faaliyete geçtiği hesap döneminden itibaren başlar)”. (i) bendinde yer alan istisna ile işverenin korumalı işyerleri kurması teşvik edilecektir. İstisna, korumalı işyerlerinde elde edilen kazançlara uygulanacaktır.

4.) Korumalı İşyeri Çevre Temizlik Vergisinden Muaf Tutulmalıdır: 26.05.1981 tarih ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun mükerrer 44. maddesine “korumalı işyeri” ibaresi eklenmeli ve böylece korumalı işyerlerinin çevre temizlik vergisinden muaf tutulması sağlanmalıdır.

5.) Korumalı İşyeri İçin Bedelsiz Yatırım Yeri Tahsis Edilmelidir: Korumalı işyeri statüsü alacak işyerlerinin maliyetlerinin azaltılabilmesi ve sürdürülebilirliliklerinin sağlanabilmesi için, 01.07.2005 tarih ve 5378 sayılı Özürlüler Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmelidir: “Korumalı işyerlerine; Hazineye, katma bütçeli kuruluşlara, belediyelere veya il özel idarelerine ait arazi veya arsaların mülkiyeti bedelsiz olarak devredilebilir. Taşınmazların devredilmesinin usûl ve esasları Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılacak yönetmelikle belirlenir”.

6.) Üretim ve Pazarlama Desteği Sağlanmalıdır: Rekabet şansını artırmak adına korumalı işyerlerinde üretilen ürünlere pazarlama desteği için devletin alımlarında bu işyerlerinin, Kamu İhale Kanunundan istisna tutulması gerekmektedir.

7.) Korumalı İşyerlerinin Kuruluşunda ve Sürdürebilirliğinde Finansman Desteği Sağlanmalıdır: Özürlü kotasını doldurmadığı için, işverenlerden kesilen para cezalarının toplandığı fondan korumalı işyerleri için kaynak ayrılmalıdır. Ayrıca işçi, işveren ve devletçe ödenen İşsizlik Sigortası primlerinden oluşan fondan korumalı işyerleri için maddî destek sağlanmalıdır.

1.4. İş-Kur, Etkin Mekanizmalarla Donatılmalıdır

İş-Kur, genel anlamda makro ve mikro boyutuyla aktif istihdam politikalarından ve buna bağlı meslekî eğitim (meslek edindirme) programlarından tek sorumlu bir kurum olduğuna göre, özürlü işgücüne dönük özel istihdam politikaları geliştirmek mecburiyetindedir. Bunun için

a) Etkin Bilgilendirme Sistemi Oluşturulmalıdır: Başta İş-Kur olmak üzere Türkiye’de özürlü işgücünün meslekî rehabilitasyonundan ve istihdamından sorumlu kurumlar (ÖZİDA), işverenlere dönük etkin bir bilgilendirme sistemi çerçevesinde geniş kapsamlı bir iletişim ve diyalog mekanizması geliştirmelidir.

b) (Kamusal) Korumalı İşyerleri Açılmalıdır: İş-Kur, kendi bünyesinde (meslekî rehabilitasyon programları da içeren) multi fonksiyonel (çok maksatlı) korumalı işyerleri açmalı ve emek piyasası dışı alternatif veya tamamlayıcı istihdam alanları oluşturmalıdır. İşverenler, özellikle emek piyasasında istihdamı zor olan veya henüz istihdam edilmemiş olan özürlülere dönük oluşturulacak-oluşturulmuş (kamusal) korumalı işyerlerini ziyaret edip, bu işyerleriyle ortak üretim projeleri geliştirebilirler ve burada çalışan özürlü işgücünün performansına şahit olup, istihdam konusunda daha esnek kararlar alabilirler.

c) (Kamusal) Meslekî Rehabilitasyon Hizmetleri (Merkezleri) Yaygınlaştırılmalıdır: İş-Kur, kendi bünyesinde meslekî rehabilitasyon merkezleri açmalı ve özürlü dostu aktif istihdam politikalarının öncülüğünü üstlenmelidir. Özel sektör temsilcilerinin görüşlerini alarak, istihdam odaklı (emek piyasasına dönük) meslekî rehabilitasyon hizmetlerine yönelik ortak çözümler üretilmelidir. Meslekî eğitim alan zihinsel özürlü işgücünün mümkün mertebe emek piyasasında değilse korumalı işyerlerinde istihdam edilebilirliği sağlanmalıdır.

d) Özel Sektör Envanteri Çıkarılmalıdır: İş-Kur, bağlı olduğu illerde sanayi, hizmetler ve tarım sektöründe var olan işyerlerinin envanterini çıkarmalıdır. Bu envanter, özürlü işgücüne verilecek meslekî rehabilitasyon ve iş eğitiminin hangi ihtiyaca göre şekillendirileceğinin belirlenmesi gerektiğini ortaya çıkaracaktır. Envanter çalışmasında işyerlerinin ihtiyacı olan işgücünün nitelikleri belirlenmelidir.

e) İş ve Meslek Analizleri Yapılmalıdır: Yerel bazda özürlü dostu iş ve meslek analizleri yapılarak, hangi iş kollarında hangi nitelikte özürlü işgücünün etkin olabileceği belirlenmelidir. Bu yöntemlerle özellikle süreğen hastalar ile zihinsel, görme ve işitme özürlülerin istihdamı ve verimliliği sağlanmalıdır.

f) İstihdamı Zor Özürlü İşgücü İçin Özel Meslek Standartları Belirlenmelidir: Öğretilebilir ve eğitilebilir zihinsel özürlüler, süreğen hastalar, işitme ve görme engelliler için özel meslek standartları belirlenmelidir. yönelik meslekî standartlar oluşturulmalıdır.

g) Özürlü İşgücü İçin Esnek Çalışma İmkânları Oluşturulmalıdır: Gelişmiş ülkelerde (kısmen yaş ve cinsiyet etkenlerine bağlı olarak) özürlü işgücünün yarım-zamanlı (part-time) işlerde veya (özellikle ulaşılabilirlik açısından fizikî veya bedenî engellerin olması durumunda) evde çalışma gibi alternatif istihdam modelleri kapsamında çalıştırılmaktadır. Zorunlu şartların bir gereği olarak bizde de isteğe bağlı olarak özürlü işgücü için esnek çalışma imkânları yaygınlaştırılmalıdır.

h) Çalıştırılacak Özürlüler İçin Oryantasyon Programları Düzenlenmelidir: İşletmeye ilk defa giren özürlü iş görenlere, işe başlama öncesi veya işe girdiği ilk günlerde entegrasyon programlarının yapılması, işi verimli olarak sürdürebilmek açısından önemlidir.

i) Özürlülere Uygun (Meslekî) Eğitim Sistemi Geliştirilmelidir: Özürlü dostu modern (teknoloji yoğun) (meslekî) eğitim anlayışı ve sistemi geliştirilmeli ve bütçeden bu alana daha çok pay ayrılmalıdır. Kişi (işsiz özürlü işgücü) başına düşen (özel meslekî) eğitim harcaması, ortalama olarak AB seviyesine çıkartılmalıdır. (Meslekî) Eğitim sisteminin merkezî yapısı, yerinden yönetim ve yönetişim ilkelerine göre esnekleştirilmelidir. Emek piyasasına yönelik bölgesel ihtiyaçları daha iyi belirleyebilmek ve okul-sanayi işbirliğini gerçekleştirebilmek adına (meslekî) eğitim sisteminin unsurları (paydaşları) arasında aktif katılımcı olarak sosyal taraflar (STK’lar, sendikalar, yerel sanayi ve ticaret odaları vb.) da yer alabilmelidir.

ABSTRACT

Handicapped Friendly Active Employment Policies

The main aim of this lecture which was given in Süleyman Demirel University, Research and Implemantation Center for Center For Disable on 12 May 2008 is to present new suggestions related to handicapped friendly active employment policies. Although handicapped many of disabled people are able to work in the labour market. In this respect at first the basic principles of handicapped friendly active employment policies must be determined. Refering to this a main principle is prohibition of discrimination on the basis of disability. Handicapped manpower should be employed in all grade levels and occupational series commensurate with their vocational qualifications. Employers should ensure that their treatments don’t unnecessarily exclude or limit disabeled manpower. Both transportation or communication problems with diasbled people and architectural, attitudinal procedural, barriers can and should be lifted by encouragements and assitances of the state employment policies. At last handicapped friendly active employment policies require equal vocation and employment opportunities and a fair and equitable treatment in all aspects of recruitment and personnel management. The second aspect of the handicapped friendly active employment policies is to strengthen the system of compulsory disabled quota in Turkey. In respect thereof more imployers should be integrated in the quota system and as accommodation the Treasory should pay 50 percent and more of the social insurance premiums to be paid by the employers. Because of their mental, psychological or sentimental handicaps most of the seriously disabled people have not the chance of working in the labour market. So the third way of reinforcing active employment policies belonging to disabled manpower is to assist sheltered workshops especially for severely disabeled people. The fourth and last opening in the area of friendly active employment strategies lies in the confirming of machinery of the Turkish Employment Organisation (İş-Kur). In this regard more social projects such as professional training and rehabilitation, special vocational programs designed to provide work for persons with mental retardation or developmental disabilities and setting up their own business should be realised.

 

SONNOTLAR

* Bu yazı, Süleyman Demirel Üniversitesi; Engelliler Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde 12 Mayıs 2008 tarihinde “Yerel Yönetimler ve Özürlülük” konulu bir konferans çerçevesinde sunulan bildirinin özetidir.
* Sakarya Üniversitesi; İİBF Öğretim Üyesi ve Özürlüler Yüksek Kurulu Üyesi.

[1] Bildirinin sunulduğu tarihte bu sözleşme henüz TBMM tarafından kabul edilmemişti. Ancak 03.12.2008 tarihinde TBMM bu sözleşmeyi onaylamıştır. Bkz. Resmi Gazete; 18.12.2008; Sayı 2.

[2] T.C. Başbakanlık; ÖZİDA; II. Özürlüler Şurası: Yerel Yönetimler ve Özürlüler; Taslak Raporları ve Kararları; Ankara; 30.05–02.06.2005.

[3] Seyyar, Ali; “Uluslar Arası Boyutuyla Özürlü Kota Sistemi" KAMU İŞ Dergisi; Sayı 1; Cilt 6; Ekim 2000.

[4] Türkiye’de Korumalı İşyerinin tanımı, hem Özürlüler Kanunu, hem de buna bağlı olarak Korumalı İşyerleri Hakkında Yönetmelik’te yapılmıştır. Buna göre korumalı işyeri, “normal işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlüler için meslekî rehabilitasyon ve istihdam oluşturmak maksadıyla Devlet tarafından teknik ve malî yönden desteklendiği ve çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği bir işyeridir” (2005 tarihli Özürlüler Kanunu, m. 3-f). Bir başka ifadeyle korumalı işyeri, “normal işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlüler için meslekî rehabilitasyon ve istihdam oluşturmak amacıyla, devlet tarafından ilgili mevzuatta teknik donanımın sağlandığı ve malî yönden desteklendiği, çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği işyeri”dir. (2006 tarihli “Korumalı İşyerleri Hakkında Yönetmelik”)