(Zihinsel) Engelli Çocukların Cinsel İstismara Karşı Korunmaları [1]

 
 

 

Prof. Dr. Ali SEYYAR [2]

GİRİŞ

Zihinsel özürlü çocuk ve gençler, özellikle ergenlik çağında diğer ergenlerden daha karmaşık cinsel sorunlar yaşamaktadır. Bu dönemde yakın ve uzak sosyal çevrenin etkisiyle cinsel istismara uğramak, ayrı bir sosyal tehlikedir. Aklen sağlıklı diğer çocuk ve gençlere göre zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin cinsel tacize uğrama riski daha fazla olduğu, bilim adamları tarafından tespit edilmektedir. Cinsel istismarın her çeşidine karşı nasıl korunmalı ve hangi tedbirlere müracaat edilmeli sorusu, zihinsel özürlü ergenler için daha hayatî bir önem taşımaktadır. Bu özel grubun cinsel istek ve arzularını görmezlikten gelmek, herhalde pek insanî bir yaklaşım değildir. Diğer taraftan cinsel duyguların baskı altında tutulması için, otoriter ve baskıcı bir tavır takınmak da hakkaniyet ölçülerine uygun düşmez. Bu çerçevede bazı ülkelerde uygulandığı gibi, bu özel grubun meşru cinsel özgürlüklerini kısıtlayan bedenî (tıbbî) müdahaleler de çocuk ve insan haklarına uygun düşmez. Özürlü gençlerin cinsel hak ve özgürlüklerini kısıtlamak ne derece yanlış ise onları cinsel tehdit ve istismara karşı korumasız bırakmak da o derece sorumsuz bir yaklaşımdır. O halde hem insan hakları, hem özürlü hakları, hem de çocuk hakları kapsamında bir taraftan temel haklardan birisi olan cinsel özgürlüklerin korunması, diğer taraftan da cinsel istismara karşı gerekli tedbirlerin alınması elzemdir. Şüphesiz toplumsal olarak bu iki görevin birlikte ahenk içinde yürütülmesi noktasında pek çok eksiklerimiz ve engellerimiz vardır. Bunları aşabilmek için, özellikle zihinsel özürlü çocuğa sahip olan ailelerin özel cinsel eğitim alanında bilgilendirilmeleri ve eğitilmeleri önemlidir. Bu makale, zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin cinsel istismarına yol açan ana faktörleri belirlemekte ve bu bağlamda zihinsel özürlü gençlere ve ailelerine bazı pratik önerilerde bulunmaktadır.

1. Zihinsel Özürlü Gençlerin Cinsel Sorunlarının Çözümünde Karşılaşılan Engeller

Aile dâhil toplumun hemen her kesiminde özürlülerin cinsel ihtiyaçlarına yönelik meselelerin yeterince tartışılmaması, konunun âdeta tabu ilan edilmesine yol açmaktadır. Buna bağlı olarak cinsellik bağlamında özürlülere yönelik farkındalık derecesi ileri boyuta taşınamamış ve çözüm üretme becerisi de geliştirilememiştir. Bunun tabiî bir sonucu olarak da genelde (bedensel) özürlülerin, özelde zekâ seviyesi düşük (zihinsel) özürlülerin cinsel haklarına saygı noktasında yeterince sosyal duyarlılık geliştirilememiştir. Bunun yanında, cinsellik ile ilgili meselelerde özürlülere yönelik ortaya çıkan klişeler, önyargılar, engeller ve incitici uygulamalarla toplumda cinsel ayrımcılığa benzer zihinsel statükolar meydana gelmiştir.

(Zihinsel) engelli ferdin cinselliğini önlemeye çalışan bir görüşe göre, (zihinsel) engelli fertlerin cinsellik hakkındaki bilgisi ve talebi ne kadar az olursa o kadar iyidir. Bir başka ifadeyle, (zihinsel) engelli fertlerin sorumluluk ve olgunluk açısından yetersiz oldukları iddiasıyla, cinsel taleplerinin engellenmesi gerekmektedir (Besiri, 2009: 57).

Cinsel sorumluluklar konularını da içeren cinsel eğitim haklarından mahrum edilen (zihinsel) özürlülerden sorumlu cinsel davranış beklemek, pek âdil bir yaklaşım olmadığı ortadadır. Hâlbuki (zihinsel) özürlü fertlerin cinsel ihtiyaçlarını sorumluluk duygusuyla doğru yaşama şansı, özel cinsel eğitimle mümkündür. Ancak toplumsal alanda çözüm arayışları yerine kaygısal statükolar ve engeller oluş(turul)muş ve bu da ister istemez özürlü gençleri cinsellik alanının dışına itmiştir. Bu doğrultuda, (zihinsel) özürlü gençlerin önemli bir kesiminin cinsel istek ve yetileri başka gençlerden farklı olmadığı halde, bu duygularını(n)baskı altında tut(turul)ması da aynı bir sorundur. Cinsel hayat ile ilgili merak ettiklerini soracak ve(ya) yaşadıkları sorunları paylaşacak kimselerinin olmadığı da bir gerçektir. Bu sebepten dolayı, (zihinsel) engelli gençlerin cinsel talep ve hakları hiç gündeme getirilmediği gibi, cinsel istismarın her türlü yolu da açılmış olmaktadır (Praxis der Kinderpsychologie; 2002: 586-674).

2. Zihinsel Özürlülük ve Cinsel İstismar Boyutu

(Zihinsel) özürlü fertler, bütün dünyada yüksek oranda fiziksel, duygusal ve cinsel istismara uğramaktadır. Kendilerini yeteri derecede koruyamadıklarından dolayı genelde bedensel ve zihinsel özürlü kadın ve çocuklara bu istismar daha çok uygulanmaktadır. Zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin cinsel istismarının, Türkiye’de de yaygın olduğu tahmin edildiği halde, bu sorun, toplumsal olarak halen görmezlikten gelinen hassas bir konu olmaya devam etmektedir. Cinsel istismara uğrama riski altında olan, özellikle zihinsel özürlü genç kızların korunmasına yönelik tedbirlerin yeterli olmaması, bu alanda yeni koruyucu politikaların tesis edilmesi ihtiyacını gündeme getirmektedir.

Almanya’da 2000 yılında yapılan geniş kapsamlı bir araştırmaya göre, zihinsel özürlü çocukların cinsel istismara uğrama riski, diğer sağlıklı çocuklara göre en az dört kat daha fazladır. Davranış bozukluğu gösteren çocuklarda ise bu fark 5.5 mislisidir (Kindler; 2003: 28-29). 1996 yılında bedensel ve(ya) zihinsel özürlü kadınlarla yapılan bir araştırmada, ankete katılanların % 60’ından fazlası, hayatlarında en az bir kez cinsel yönden rahatsız edildiklerini ve önemli bir kesimi de ciddî derecede cinsel şiddete maruz kaldıklarını belirtmişlerdir (Zemp; 1998: 741-749).

3. Cinsel İstismara Yol Açan Risk Faktörleri

Zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin cinsel istismar açısından diğerlerine göre daha çok risk altında olmalarının birçok sebebi bulunmaktadır. Bu alanda çalışma yapmış bilim adamları, ağırlıklı olarak aşağıdaki faktörlere dikkat çekmektedir: (Becker; 1995).

3.1. Yalnızlık ve Sosyal Tecrit (Sosyal Korumanın Yetersizliği)

Zihinsel özürlü çocuk ve gençlere sahip olan aileler, genelde akraba ve komşularından yeterli maddî ve manevî destek göremedikleri için, yakın sosyal çevre ile ilişkileri zayıf kalmaktadır. Hâlbuki sosyal ağları güçlü olan aileler, zihinsel özürlü çocuklarını dış tehlikelere karşı daha iyi koruyabilmektedir. Yalnızlığa terk edilmeyen, bir başka ifadeyle yakın sosyal desteğe sahip olan ailelerin zihinsel özürlü çocukları, çevresel sosyal duyarlılık ve kontrol sayesinde haricî cinsel istismara karşı kendilerini daha emniyette hissedebilmektedir.

3.2. Aşırı Aile Kontrolü ve Baskısı

Bazı aileler, zihinsel özürlü çocuklarını her türlü sosyal tehdit ve riske karşı korumak ve kollamak adına aşırı hassasiyet göstermektedir. Bunun için de büyük bir sosyal sorumluluk duygusuyla akla gelebilecek her türlü tedbiri hayata geçirme noktasında titiz davranmaktadırlar. Ancak sürekli kontrol altında tutulan zihinsel özürlü çocukların aile dışı sosyal ilişkileri bu yüzden çok sınırlı kalmaktadır. Ailelerine bağımlı olarak yetişen bu çocukların bir kısmının dış dünyaya ilgi ve merakları da bazen o nispette artmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak haricî sosyal çevreye yönelik ilgi ve sevgi beklentileri de yüksek olmaktadır. Böyle durumlarda art niyetli kişilerin cinsel istismarına kolaylıkla uğrayabilen zihinsel özürlü çocukların kendilerini koruyabilmeleri ve uygunsuz cinsel teklif ve davranışlara karşı itiraz edebilmeleri de güç olmaktadır.

3.3. Duygusal Boşluğun Yoğun Olması

Bazı aileler, zihinsel özürlü çocuklarını tam olarak benimseyemedikleri için, gönülden sevgi sunamamaktadır. İçten gelen samimî sevgiye hasret olan zihinsel özürlü çocuklar, duygusal boşluğa itilebilmekte ve kolaylıkla her türlü cinsel istismarın kurbanı olabilmektedir. Zihinsel özürlü çocuk ve gençler, ailelerinden uzak olmaları durumunda duygusal yönden sevgi ve merhamete daha çok muhtaç olmaktadır. Duygusal yönden doğru ve yeterince beslenemeyen, özellikle zihinsel özürlü genç kızların cinsel istismarı da bu yüzden daha da kolaylaşmaktadır. Özellikle rehabilitasyon ve bakım merkezlerinde yaşayan zihinsel özürlü çocuk ve gençler, genelde derin insanî sevgiden mahrum olarak kurumsal bakım hizmetleri almaktadır. Dolayısıyla bu sosyal kurumlarda da, özellikle zihinsel özürlü genç kızlar, duygusal bir boşluk içinde kendilerini bulabilirler. Resmî görevlilerin iradesine bağlı olarak günlük aktivite ve sosyal programlara katılan özellikle zihinsel özürlü genç kızlar, bazen gönüllü, bazen de cebrî olarak cinsel ilişkilere yönlendirilebilirler. Bilhassa öz bakımın haricî bakım elemanları tarafından gerçekleştirilmesi durumunda cinsel istismar riski artabilmektedir. Günlük sosyal ilişkilerin yoğun ve samimî olduğu bir ortamda zihinsel özürlü genç kızlar, başkalarının kötü niyetlerini ve fiillerini hem tam olarak değerlendirmezler, hem de bunlara karşı tepki gösteremezler.

3.4. Kişisel Saygıdan Mahrum Olmak

Kişilerin toplumda itibar ve saygı görmesi, genelde onlara yüksek bir sosyal ve manevî statü kazandırmaktadır. Bu yüksek statü sayesinde kişi, toplumsal desteğin getirdiği sosyal avantajla her türlü istismara karşı kendisini daha rahat koruyabilmektedir. Sosyal çevreden ciddî bir şekilde, yeterince ilgi görmeyen ve(ya) bununla birlikte ve(ya) bunun doğal bir sonucu olarak ötekileştirilen dezavantajlı sosyal kesimlerin aldatılma ve cinsel istismara uğrama riski daha yüksektir. Toplum tarafından önemsenmeyen ve(ya) tecrit edilen zihinsel özürlü çocuk ve gençleri koruyanların sayısı da sınırlı kalacağından ciddî tehlikeler karşısında zihinsel özürlü çocuk ve gençler yalnız ve savunmasız kalacaklardır. Önyargıların ve ayrımcılığın yoğun olduğu özellikle hedonist ve nihilist bir toplumda zihinsel özürlü kesime yönelik cinsel istismar vakıaları artacaktır.

3.5. Özgüven ve Özsaygı Yetersizliği

Birçok zihinsel özürlü çocuk ve gencin aşırı bağımlı olarak yetiştirilmesi sonucunda kendilerinde şahsî benlik, özgüven ve özsaygı gibi temel insanî değerler tam olarak gelişememektedir. Zihinsel özürlüler, kendilerinde aslında var olan potansiyellerini ve güçlü yönlerini görme kapasitelerini geliştiremedikleri için, genelde kusurlu ve eksik taraflarını ön plana çıkarmaktadır. Özellikle zihinsel özürlü genç kızlar, kendilerini beğenmedikleri için, kendi kimlik ve bedenleri hakkında genelde negatif bir düşünceye düşmektedir. Bir taraftan sevgiye ihtiyaç duyan, diğer taraftan da gayri meşru cinsel taleplere karşı kendi kendini koruma içgüdüsünü geliştiremeyen zihinsel özürlü kızlar, cazip cinsel teklif ve telkinlere daha açık olabilmekte ve cinsel istismara uğrayabilmektedir.

3.6. Aşırı Uyuma Bağlı Tepkisizlik

Zihinsel özürlülerin değişik biçimlerde ve boyutlarda, başkalarına sürekli olarak bağımlı olmaları veya bağımlı hale getirilmeleri, güçsüzlük ve (öğretilmiş) çaresizlik hissinin pekişmesine yol açmaktadır. Zihinsel özürlü gençler, genelde sakin, uyumlu ve muti olmaları yönünde yetiştirilmekte ve(ya) eğitim almaktadır. Büyüklerin (bakıcıların veya başkalarının) kendilerinden gayri ahlâkî ve(ya) uygun olmayan cinsel tutum ve davranış sergilemeleri yönünde taleplerine veya emirlerine karşı tepki göstermeleri bu durumda beklenmemelidir. Zihinsel özürlü gençler, hoşlanmadıkları bazı şeyleri yapmak istemeseler dahî, kendileri için hayatî önem taşıyan bakım ve koruma hizmetlerinden mahrum olma veya şiddet görme riskine karşı, cinsel taleplere boyun eğme temayülü göstermek durumunda kalacaklardır. Cinsel taleplere şu veya bu şekilde cevap veren ve bu ilişkilerden haz alan ve(ya) maddî yönden mükâfatlandırılan, özellikle zihinsel özürlü kızların örgütlü bir biçimde fuhuş sektörüne itilmeleri de söz konusu olmaktadır.

3.7. İletişim Engelleri

Zihinsel özürlüler, kavrama kapasiteleri ve girift (soyut) meseleleri anlama ve anlatma becerileri sınırlı olduğu için, cinsel tehdit ve istismar kapsamına girebilecek teşebbüslerin ve eylemlerin mahiyetini tam olarak idrak edemezler. Bundan dolayıdır ki, muhtemel haricî cinsel tehlikelere karşı kendilerini koruyamazlar. Cinsel hayata ve istismara ait kavramlar dünyasına vakıf olmadıkları için, sınırlı zihinsel kapasiteleri ile cinsel istismar olaylarını da izah edemezler. Bununla birlikte, beden diliyle cinsellikle ilgili bazı somut olayları anlatmak isteyen, özellikle zihinsel özürlü genç kızlara ya itimat edilmemekte ya da bedensel işaretlerine farklı bir anlam verilmektedir. Cinsel istismar konusu, mahkemeye taşınmış olsa bile, zihinsel özürlülerin ifadeleri ciddî bir şekilde değerlendirilmemektedir.

3.8. Cinsel Eğitimsizlik ve Bilinçsizlik

Özürlü grupların içinde cinsel eğitim ve yaşam açısından en çok zihinsel özürlüler zorluklar yaşamaktadır. Bununla birlikte eğitilebilir ve öğretilebilir seviyede olan zihinsel özürlüler, cinsel eğitim hizmetlerinden rahatlıkla yararlanabilirler. Ancak ağır derecede zihinsel özürlülere cinsel eğitim verilemeyeceği için, cinsel yaşamlarının koordineli ve kontrollü olması da genelde kolay olmamaktadır. Bu grubun cinsel istismara uğrama riski bundan dolayı daha yüksektir. “Nasıl olsa kandırılması ve aldatılması kolay, üstelik şikâyet etmesi de mümkün değil” diye, özellikle ağır derecede özürlü bayanların cinsel istismara uğramaları çok kolaydır. Ancak Türkiye’de eğitilebilir ve öğretilebilir zihinsel özürlü çocuk ve gençlere de yeterince cinsel eğitim verilmediği ve cinsellik ve cinsel istismara karşı korunma konularında bilgi ve tecrübeleri de çok yetersiz olduğu için, bu kesim de risk altındadır. Genel anlamda cinsel eğitim, özel anlamda cinsel istismara karşı koruma ile ilgili bilgiden yoksun olarak yetişen zihinsel özürlülerin cinsel yaşamlarının normal ve sağlıklı olması beklenemez. Cinsel merak ve ihtiyaçlarının hangi meşru ve ahlâkî zeminde gerçekleşebileceği konusunda bilinçsiz olan zihinsel özürlüler, içinde bulundukları psikolojik ortamda her türlü cinsel istismara açık olabilmektedir.

3.9. Cinsiyet Aidiyet Duygusunun Gelişmemiş Olması

Aileler, genelde zihinsel özürlü genç kız ve erkekleri aseksüel olarak kabul ettikleri için, kendilerine cinsiyetlerine uygun eğitim vermemektedir. Bunun sonucu olarak da, zihinsel özürlü genç kız ve erkeler, kendilerini bir cinsel varlık olarak görmemektedir. Dolayısıyla zihinsel özürlü gençler, kendilerini ne yuva kuran aile fertleri ne de geleceğin anneleri ve babaları olarak görmektedir. Toplumda yeni sosyal rollerine yönelik bir bilinç geliştirilmediği için, geleceğe yönelik hayal ve plan kurmak da söz konusu olmamaktadır. Cinsel belirsizlik içinde şekillenen bir yaşam tarzı, kişiye bireycilik anlamında belirli oranda özgürlük sağlasa da, neticede kişinin sosyal sorumluluk duygusunu körelmektedir. Kişinin kendisiyle ilgili cinsiyet bağını belirleyememesi, bir başka ifadeyle cinselliğini keşfedememesi, yaşayamaması ve bunun gereğini yerine getirememesi, sosyal ve duygusal hayatını da olumsuz yönde etkileyecektir. Kısacası, cinsiyet aidiyetini geliştirememiş ve cinsel boşluk içinde yaşayan zihinsel özürlü bir genç, her zaman kötü niyetli kişilerin cinsel istismarına uğrayabilecektir.

3.10. Özel Cinsel Danışmanlık Hizmetlerinin Yetersizliği

Özürlülere dönük kurumsal hizmet ünitelerinde ve yerel koordinasyon merkezlerinde zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin, cinsel istismara karşı kendilerini nasıl koruyabilecekleri, cinsel ihtiyaçlarını hangi etik çerçevede ve yöntemlerle karşılayabilecekleri yönünde danışmanlık ve rehberlik birimleri bulunmamaktadır. Koruyucu cinsel destek hizmetlerinin yanında cinsel istismar vakıalarında terapoytik konseptler ve psiko-sosyal rehabilitasyon hizmetleri geliştirilmediği için, hem cinsel istismar olaylarının hem de tekerrürlerin artarak devam etmesi her zaman ihtimal dahilindedir.

4. Cinsel İstismara Karşı Koruyucu Tedbirler

4.1. Özel Cinsel Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri

Cinsellikte nelerin sorumluluğu, nelerin sorumsuzluğu oluşturduğu kendilerine hiç öğretilmeden zihinsel özürlü gençlerden sorumlu cinsel davranış kalıpları beklenmemelidir. “Aktif cinsel yaşam, engelli bireyin sahip olmadığı derecede sorumluluk ve olgunluk ister” (Besiri, 2009: 57) iddiasıyla zihinsel özürlü gençlerin cinsel davranış taleplerini ve sonuçlarını azaltmaya yönelik düşüncelerin isabetsizliği özel cinsel eğitim programlarıyla ispatlanabilir. Cinsel eğitim programlarının muhatabı sadece zihinsel özürlü gençlerle aileleri olmamalıdır. Bunun yanında, bu kesimle sosyal ilişki içinde olabilecek yakın çevre, daha doğrusu toplumun bütün fertleri, eğitim kapsamının bir parçası olmalıdır. Böylece toplum, farklı olanlara daha anlayışlı olacak ve (zihinsel) özürlü fertler de kendilerini güven içinde hissedecektir.

Zihinsel özürlü gençlere ve ailelerine yönelik özel cinsel eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesi, cinsel istismarın her çeşidine karşı korumasız ve dolayısıyla potansiyel bir kurban durumunda olan zihinsel özürlü gençler açısından önem arz etmektedir. Zihinsel özürlü gençler, bedenleri, beden kısımlarının isimleri, cinsel organları ve üreme gibi fonksiyonları ilgili temel dil becerilerine sahip olmalıdır. Çok erken yaşta cinsellik ve cinsel istismar ile ilgili temel bilgilere sahip olan zihinsel özürlü gençlerin, hür iradeleriyle kendilerini aktif olarak koruyabildikleri gözlemlenmiştir (Pro Familia; 1998: 20).

Cinselliği, her hangi bir sapkınlığa kaymadan doğru ve bilinçli yaşama ve kendini değişik risklere karşı koruma açısından cinsel eğitimin önemi çok büyüktür. Cinsel eğitim, sadece vücut kısımlarının isimleri, fonksiyonları, üreme ve bununla ilgili konulardan ibaret değildir. Cinsel eğitim, (zihinsel) özürlü ferdin fizikî, hissî ve cinsel gelişimini anlaması, olumlu bir kişilik kavramı geliştirmesi, insan cinselliğine karşı başkalarının haklarına, görüş ve davranışlarına saygılı bir bakış açısı edinmesi ve olumlu davranış biçimleri ve değer yargıları geliştirmesi eğitimidir. Cinsel tutum ve davranışların sosyal hayattaki yansımalarının bir göstergesi olması sebebiyle, cinsellik veya cinsel hayat, kültürel hayatın ve yaşama tarzının bir parçasıdır (Artan; 1998: 18-21).

Cinselliği, biyolojik olarak sadece neslin devamı olarak algılayanlar, hakikatte cinsel hayatın bir parçası olan gayrı bedenî unsurların ve yansımaların, kişilerin sosyal hayatlarına ve manevî gelişmelerine sağladığı olumlu katkıları görmezlikten gelmektedir. Bundan dolayı, cinsel hayatın ve üremenin tıbbî, biyolojik, sosyal, psikolojik ve ahlakî yönlerini ve tehlikelerini anlatan cinsel eğitim programları, özellikle zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin genel sağlığı için son derece önemlidir (Seyyar; 2010: 56).

Özel cinsel eğitim noktasında ailelerin şu konularda aydınlatılması gerekmektedir:

a) Cinsel Gelişim Safhalarını Bilmek: Zihinsel özürlü çocukların biyolojik anlamda cinsel gelişimi, istisnalar hariç, diğer çocuklardan farksız ve zekâ seviyelerinden bağımsız olarak gerçekleşmektedir. Zihinsel özürlüleri bedenî rahatsızlığı olanlardan ayıran en önemli unsur, kişinin bütün aklî imgelerinin oluşturduğu zihnî varlığının (şuur, mantık, idrak, tefekkür vb.) az gelişmiş olduğudur. Değişik sebeplerden dolayı zekâ gelişiminde meydana gelen yavaşlama, duraklama ve gerileme sonucu kişinin tutum ve davranışlarının yanında sosyal uyumunda ve bu çerçevede psiko-sosyal ve cinsel hayatında da bazı sorunlar çıkabilmektedir (Seyyar; 2001: 27-31).

b) Cinsel Davranış Bozukluklarına Anlayışla Bakmak: Cinsel sorunlar, kişinin zekâ düzeyine ve dolayısıyla eğitilebilir ve öğretilebilir durumuna göre değişebilmektedir. Cinsel sorunların en yoğun olarak yaşandığı dönem cinsel kimliğin elde edildiği gençlik dönemidir. Bu durum, zihinsel özürlü olsun veya olmasın, bütün çocuklar için geçerlidir. Çocukluktan gençliğe dönüşüm sürecinde ahenk içinde olan çocuğun beden yapısı, hızlı bir şekilde değişmektedir. Ancak, tam bu dönemde zihnî ve hissî değişim, çoğu kez aynı hız ile gelişmemektedir. Zihnî ve hissî değişimin hızı, bedenî değişiminkine yaklaşamadığı içindir ki, bu dönemde buluğ ile ilgili psiko-sosyal sorunlar yaşanmaktadır. Erken yaşlarda oluşan bedenî olgunluk ile zihnî-psikolojik gelişim arasındaki mesafenin büyüklüğüne göre de davranış bozuklukları artmaktadır. Bu durum, özellikle ileri derecede zihinsel özürlü çocuklar için geçerlidir. Cinsel dürtülerin gün ışığına çıkması ve kontrol altına alınamamasından kaynaklanan huzursuzluk, huysuzluk, tahmin edilemeyen ani hareketler ve motorik bozukluklar, davranış bozuklukları kapsamında görülen bazı somut örneklerdir ve zihinsel özürlü gençler açısından “normal” karşılanmalıdır (Seyyar; 2010: 58-59).

c) Cinsel Hayatın Dengeye Ulaşmasında Sabırlı Olmak: Bazı aileler, cinsel gelişim döneminde yaşanan bu davranışsal değişim karşısında hem çaresiz kalmakta, hem de bu durumu kabullenememektedir. Bedenen güçlü olması hasebiyle, müdahale ve etkileme biçimleri de bu dönemde zorlaşmaktadır. Bu dönemde artık çocukluk döneminin kapandığını ve gençlik çağının başladığını kabul etmenin ötesinde başka bir çıkar yol yoktur. Ebeveynlere ve eğitimcilere bu dönemde düşen görev, zihinsel özürlü kişinin hem genel sosyal ahlâk anlayışının dışına çıkmamasını sağlamak, hem de bağımsızlığını ve mahremiyetini korumak olacaktır. Bu dengenin kurulmasına yönelik sarf edilen çabanın karşısında elbette birçok zorluk ortaya çıkacaktır. Ancak sabır ve hoşgörü çerçevesinde zihinsel özürlü gence dostane ve samimî bir yaklaşım tarzı sergilemekle bu dengenin zamanla oturması sağlanabilmektedir (Seyyar; 2010: 58-59).

4.2. Bağımlılığın Azaltılması ve Ben-Şuurunun Güçlendirilmesi

Özürlü bir kişinin, sürekli olarak başkalarının denetimi altında bağımlı olarak yaşaması ve özgür iradesini kullanma becerisini kazanamaması, onun her türlü istismara uğramasını da kolaylaştıran bir durumdur. Özürlü bir fert, yoğun ve karmaşık bağımlılık ilişkilerinden ne kadar kurtulabilirse, özgürlüğünü ve sorumluluk şuurunu o derece elde edebilir ve haklarını müdafaa edebilir. Gerçi zihinsel özürlü gençlerin özgürlük alanlarının genişlemesi, aynı zamanda çevresel cinsel istismarı da kolaylaştırabilmektedir. Ancak koruyucu özel cinsel eğitim alabilecek olan (özellikle eğitilebilir ve öğretilebilir) zihinsel özürlü gençler, sosyal çevrede kendilerini daha güvenli hissedebileceklerdir. Belki bu konudaki en doğru yaklaşım, hem zihinsel gençlerin cinsellik konularında mümkün mertebe bilinçlendirilmesi, hem de ihtiyati tedbir olarak kendilerine belirli bir oranda ve ihtiyaca binaen koruma desteği verilmesidir. Çünkü cinsel istismarın önüne geçmek, özellikle ağır derecede zihinsel özürlüler açısından, her zaman kolay olmamaktadır.

Bu çerçevede zihinsel özürlü çocuğa sahip olan ailelere şunlar tavsiye edilmelidir: Zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin başka cinslerle tanışma arzusunun doğması ile birlikte kendilerine fikrî ve lojistik destek verilmelidir. Zihinsel özürlü çocuk ve gençler, bu süreçte cinsel güç yönden her ne kadar bedenî olgunluğa erişseler dahî, özellikle ağır derecede zihinsel özürlülerin zihnî olgunlukları her zaman yetersiz kalacaktır. Bu durum, zihinsel özürlü gençlerin kendi aralarındaki ve diğerleriyle olan sosyal ilişkilerini güçleştirmektedir. Zihinsel özürlülerin ekseriyeti, başkalarının duygularını anlamakta güçlük çekmekte ve belirli jest ve mimikleri başka türlü yorumlayabilmektedir. Beşerî ilişkilerin özelliklerini her zaman tam olarak değerlendiremedikleri için, çoğu kez uygun olmayan bir davranış biçimi ortaya sermektedirler. Bu dönemde bazen aşırı bir biçimde cinsel arzuları tatmin etme ihtiyacı ortaya çıkabilmektedir. Gerek zihinsel özürlü, gerekse diğer gençlerde yaşanan bu talep yoğunluğu, tabiî bir gelişim süreci olarak değerlendirilmelidir. Benlik şuurlarını kaybetmemeleri için, kendileri ne cezalandırılmalı ne de ironik bir şekilde tahkir edilmelidir. Ebeveynler, kendi buluğ çağında yaşadıklarını hatırlamakla meseleye daha hoşgörülü yaklaşabilirler (Bach; 1981: 70).

Zihinsel özürlü çocuk ve gençlerin cinsel yönden uyumsuz hâle gelmemeleri, istismara ve karmaşık cinsel saplantılara uğramamaları ve benlik şuurlarını oluşturabilmeleri için, ailelere ayrıca şunlar önerilmelidir (Seyyar; 2001: 154-155):

- Çocuk ve gençler arası zararlı cinsel yakınlaşmaları önlemek için, zihinsel özürlü gençlerin kendilerine ait özel ve müstakil bir yatak odasına sahip olmalıdırlar.

- Anne ve baba arasındaki cinsel ilişkiler, zihinsel özürlü çocukların göremeyeceği ayrı bir mekânda olmalıdır. Çocuklar, anne ve babalarını anadan doğma çıplak olarak görmemelidir.

- Çocuklara, kendi cinsiyetlerine uygun düşmeyen kılık kıyafetler giydirilmemelidir. Ayrıca, cinslerine ve fıtratlarına uygun düşmeyen davranış biçimleri de öğretilmemelidir.

- Erginlik (buluğ) çağında görülen değişiklikler, açık, doğru ve onların anlayacağı lisan ve seviyede somut olarak anlatılmalı ve yeni dönemlerine hazırlıklı olabilmeleri için, kendilerine yardımcı olunmalıdır.

- Evde cinselliği tahrik eden pornografik içerikli neşriyatın bulundurulmamasına dikkat edilmelidir. Ailece, yani çocuklarla beraber televizyon seyredilirken, şiddet ve seks ihtiva eden programlardan kaçınılmalıdır.

- Evlilik çağına gelmiş özürlülerin evlendirilmeleri henüz gerçekleşmemiş ise cinsel enerjileri kültürel ve sportif faaliyetlere yönlendirilmelidir.

- Zihinsel özürlü gençlerin, sosyal münasebetlerini güvenilebilir kişi ve ortamlarda geliştirmelerine yardımcı olunmalıdır.

4.3. Sosyal Koruma Sistemlerinin (Zihinsel) Özürlüler Lehine Güçlendirilmesi

Her ne kadar özel cinsel eğitim, zihinsel özürlü gençlerin kendilerini koruma ve sınırlarını-engellerini aşmadaki becerilerini geliştirmede yardımcı oluyorsa da fiilî durumlarda ve gerçek hayatta özürlü gençleri olumsuz yönde etkileyen başka faktörler de etkili olmaktadır. Sosyo-ekonomik yoksulluk ile kültürel ve manevî yoksunluk bunların başında gelmektedir. Bu yüzden zihinsel özürlü gençlerin değişik sosyal baskı ve cinsel tehditlere karşı kendilerini etkin bir şekilde koruyabilmeleri için, sosyal koruma sisteminin özellikle (zihinsel) özürlü gençlerin lehine geliştirilmesi gerekmektedir. (Zihinsel) özürlü gençlerin sosyal güvenliği, özel eğitimi, istihdam imkânı ve sosyal statüsü ne kadar ileri bir boyuta taşınabilirse, ayrımcılık ve ötekileştirme riski ve dolayısıyla cinsel istismar da o nispette azalacaktır. (Zihinsel) özürlü gençlerin sosyal içermelerine yönelik ne kadar maddî ve manevî kaynak sarf edilirse, toplumsal kaynaşma ve karşılıklı sorumluluk şuuru da o nispette artacaktır. (Zihinsel) özürlülerin sosyal hukuk sistemindeki konumu ile toplum yapısı içindeki konumu ve rolü güçlendirilirse, genelde her çeşit istismar, özelde cinsel istismar da kontrol altında tutulabilecektir (Brockhaus; 1998: 100-102.).

4.4. Sevgi Odaklı Birlikteliklerin Oluşturulması

Özellikle cinsel yönden muktedir olmayan zihinsel özürlü bazı gençlerin, evlilik sorumluluklarını yerine getirebilmeleri fevkalade zordur. Bunun yanında, bazı gençler, cinsel yönden isteksiz de olabilmektedir. Bunun psikolojik ve biyolojik sebeplerini araştırmak ve buna sebep olan faktörleri veya olayları çözmeye çalışmak, tıbbî sosyal hizmetlerin ve sosyal psikiyatrinin ilgi ve görev alanına girmektedir. Ancak cinselliğin ve dolayısıyla mutluluğun yaşanmasının, sadece fiilî eylemden ibaret olduğu da düşünülmemelidir. Zaten cinsellikte erkek ve kadının sosyal rolleri gereği takındıkları tavırlar, yani bu iki cins arasında erotik ve cinsel ilişkilerin dışında meydana gelen sevgi, aşk, saygı, hissî bağlar, muhabbet, şakalaşma ve sohbet gibi birlikte yaşananların bütünü, sağlıklı ve mutlu yaşamanın temel unsurlarındandır (Seyyar; 2004. 119).

Bu bağlamda özellikle “cinsel ilişkiye girmekte çekilen zorluktan dolayı cinsel istekte azalma var ise, bu durumda cinsel eylem olmadan gerçekleşebilen cinsel yakınlıkları denemek, problemin çözümünde etkili olabilmektedir”. Cinsel ilişki içermeyen ve-fakat sevgiye dayanan yakın gönül ilişkilerinin kişi üzerinde olumlu psiko-sosyal etkiler bıraktığı bilinmektedir. Genelde insanın, engelli-özürlü de olsa sevildiğini-önemsendiğini hissetmeye, kendinin sadece cinsel bir meta olarak görülmediğini anlamaya ihtiyacı vardır. Bu gibi dostane ilişkilerin, ileriye dönük normal evliliklere dönüştürülmesi de mümkün olabilmektedir (Besiri; 2009: 59).

4.5. Evliliğin Teşvik Edilmesi

Cinsel dürtülerin tatmin olması, psiko-sosyal bir ihtiyaçtır. Ancak cinsel tecrübe edinebilmeleri veya cinsel doyuma erişebilmeleri yönünde (zihinsel) özürlü gençlere tavsiye edilen evlilik dışı cinsel ilişkiler, hem aile anlayışımıza uygun düşmemekte hem de bu tarz öneriler zannedildiği gibi kişinin cinsel mutluluğuna da katkı sağlamamaktadır. Değişik kişilerle cinsel ilişkiye girme anlamına gelebilecek bu yaklaşım tarzı, bedenî (nefsanî-şehvanî) ihtiyaçları geçici olarak karşılasa dahi, uzun vadede kişinin psiko-sosyal sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Cinsel ihtiyaçları, sosyal ve manevî sorumluluk çerçevesinde aile içinde değil de, evlilik dışında karşılamak karşılıklı rıza anlayışı mantığı ile de gerçekleşmiş bile olsa, her iki cinsiyeti cinsel bir obje derekesine düşürmektedir. Evlilik dışı cinsel ilişkiler, cinsel hayatın manevî ve estetik boyutunu zedelediği gibi, kişiler arası sevgi ve şefkat ilişkisinin gelişmesini de önlemektedir. Dolayısıyla, aile yuvası atmosferinden uzak olan bu gibi ilişkiler, kişilerin fıtrî, psiko-sosyal gelişmelerini de engellemektedir. Gayri meşru olarak tanımlanan bu fiilî işlememek, yani cinsel dürtülere gem vurabilmek ve bu hususta sabır gösterebilmenin, ahlâkî bir olgunluk olduğu da unutulmamalıdır (Hölse; 1997: 364–370.).

Sevgi, şefkat ve bununla birlikte cinsellik, her insan için aynı derecede önemli bir ihtiyaç olduğu halde, zihinsel özürlülerin cinselliği ve evliliği konusunda sosyal çevre her nedense gerektiği kadar anlayış göstermemektedir. Zihinsel özürlülerin cinsel talepleri veya davranış biçimleri karşısında sosyal çevre sadece duyarsız kalmamakta, aynı zamanda zihinsel özürlülerin evlenme taleplerini de görmezlikten gelmektedir. Hâlbuki burada zihinsel özürlü bir insanın da cinsel bir varlık olduğu unutulmaktadır. Bu tabiî özelliği gereği zihinsel özürlüler de cinselliği yaşamak isteyen -yaşaması gereken- insanlarımızdır. Kadın veya erkek olarak karşı cinsle meşru bir zeminde cinselliklerini yaşayabilmeleri için, zihinsel özürlülerin desteklenmesi gerekmektedir.

Cinsel ihtiyaçların karşılanması yöntemleri arasında başvurulacak en ideal yol şüphesiz evliliktir. Her ne kadar sosyal çevrenin bazı kesimleri zihinsel özürlülerin evlenmesine kuşku ile bakıyorsa da, özellikle eğitilebilir ve öğretilebilir zihinsel özürlülerin cinsel sağlık ve mutluluğu için evliliğin dışında makul bir alternatif bulunmamaktadır. Nitekim evlenme imkânı bulan zihinsel özürlülerin evlilikleri hakkında verdikleri bilgiler ve yaşadıkları tecrübelere dayanarak, bunun en doğru yol olduğu söylenebilir. Zihinsel özürlülerin kurdukları yuvalarda, her ne kadar aile içi ilişkiler açısından iletişim ve öğretim gibi bazı psiko-sosyal sorunlar ve engeller ortaya çıkabiliyor ise de sosyal çevrenin sabrı, hoşgörüsü ve diyalogu ile bunların çözümü de kolaylaşmaktadır. Zihinsel özürlülerin de mutlu ve başarılı bir şekilde aile sorunlarının üstesinden gelebileceğine dair örnekler vardır. Yeter ki gerek sosyal çevre, gerekse özürlü dostu sosyal politikalardan sorumlu kurum ve kuruluşlar da kendilerine düşen görevleri layıkıyla yerine getirebilsinler (Insieme; 1998: 23).

SONUÇ

Zihinsel özürlü gençlerin cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri ve cinsel istismar gibi değişik sosyal risklere karşı kendilerini koruyabilmeleri yönünde aile odaklı eğitim ve sosyal politikaların oluşturulmasına ve uygulanabilir hâle getirilmesine ihtiyaç vardır. Bu yönde somut adımların atılabilmesi için, zihinsel özürlü gençlere dönük aile değerlerimize uygun cinsel eğitim programlarının belirlenmesi ve değişik eğitim kurumları ve(ya) gençlik merkezleri aracılığıyla uygulanması gerekmektedir. Zihinsel özürlü gençlerin evlilik yoluyla cinsel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için, evlenmeye aday olanların birbirleriyle tanışabilmelerini kolaylaştıran imkânlar sağlanmalı ve bununla ilgili olarak kurumsal yapılanmalara gidilmelidir. Zihinsel özürlü çocuk ve genç yetiştiren ailelere bu süreçte psiko-sosyal ve maddî yardımın yanında, cinsel anlamda pedagojik destek sağlanmalıdır. Bu bağlamda zihinsel özürlü gençleri, evliliğe ve aile hayatına hazırlayacak eğitim programları geliştirilmelidir. Ayrıca, yapılan evliliklerin uyumlu bir şekilde devam edebilmesi için, çiftler psiko-sosyal boyutuyla sürekli olarak desteklenmelidir. Özel cinsel eğitim konularını da içeren profesyonel sosyal hizmet ve danışmanlık hizmet ağlarının kurumsal boyutuyla oluşturulabilmesi için, bu hizmetleri sunabilecek elemanlarının yetiştirilmesi ve bu alanda istihdam edilmesi gerekmektedir. Ezcümle olarak şunlar söylenebilir: Cinsel istismar risklerinin ortadan kaldırılması ve cinsel ihtiyaçlara cevap veren çözüm stratejilerinden sadece millî kültürümüze ve toplumsal değerlerimize uygun olanlar belirlenmeli, ailelere tavsiye edilmeli ve hayata geçirilmesine dönük özürlü dostu sosyal politikalar oluşturulmalıdır. Bu bağlamda yeni Özürlüler Şurası’nın ana gündemi “Özürlüler ve Cinsel Hayat” olmalıdır.

 

SONNOTLAR

[1] “Engelli Çocuk ve Ergenlerin Hakları: Anne-Baba ve Öğretmenler İçin”; (Hazırlayan: Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu); Engelli Çocukların Cinsel İstismarına Karşı Korunmaları (Ali Seyyar); Çocuk Hakları Kongresi; Çocuk Vakfı Yayınları 86; İstanbul; Şubat 2011.

[2] Sakarya Üniversitesi; İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü; Sosyal Siyaset ve Sosyal Güvenlik Ana Bilim Dalı Başkanı ve öğretim üyesi. Özürlüler İdaresi Başkanlığı eski kurum danışmanı.

 

KAYNAKÇA

Artan, İstemihan; Engelli Çocuk ve Gençlerin Cinsel Eğitimi; Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi; Sayı: 39; Mayıs:2003.

Bach, Heinz; Sexuelle Erziehung als Eingleiderungshilfe bei geistiger Behinderung; Berlin 1981.

Becker, Monika; Sexuelle Gewalt gegen Maedchen mit geistiger Behinderung: Daten und Hintergründe; heidelberg; Schindle Verlag; 1995.

Besiri, Arzu, Ötekilerin Cinselliği, Güncel Hukuk Dergisi, Eylül 2009.

Brockhaus, Ulrike ve Kolshorn, Maren; Die Ursachen sexueller Gewalt; in: Amman u. Wippinger (HRSG); Sexueller Missbrauc: Überblick zu Forschung, Beratung und Therapie; Tübingen; dgvt-Verlag; 2. Auflage; 1998.

Hölse, Vittorio; Moral und Politik: Grundlagen einer politischen Ethik für das 21. Jahrhundert; München; 1997.

Insieme Dergisi; Nr. 3; 1998.

Kindler, Heinz; Evaluation der Wirksamkaeit praeventiver Arbeit gene sexuellen Missbrauch an Maedchen und Jungen; Amyna e.V.; (Hrsg.): Institut zur Praevention von sexuellem Missbrauch; München; 2003.

Praxis der Kinderpsychologie und Kinderpsychiatrie; Themenheft: Geistige Behinderung und sexueller Missbrauch in Einrichtungen; 51-8; 2002.

Pro Familia; (Hrsg.) Sexualitaet und geistige Behinderung; Frankfurt a.M.; 2. Auflage; 1998.

Senn, Cahrlen Y.; Gegen jedes Recht: Sexueller Missbrauch und geistige Behinderung; Dona Vita Verlag; Berlin; t.y.

Seyyar, Ali; “Sosyal Pedagojik Boyutuyla Zihinsel Özürlülerin Cinsel Eğitimi”; in: Zihinsel Özürlülük Açısından Şakacı Sahabi Hz. Nuayman; Rağbet Yayınları; 2010.

Seyyar, Ali; Davranış Bilimleri Terimleri-Ansiklopedik Sözlük; Beta Yay.; İstanbul; 2004.

Seyyar, Ali; Sosyal Siyaset Açısından Özürlülüğe Karşı Mücadele; Türdav Yay.; İstanbul; 2001.

Zemp, Ahia ve diğerleri; Sexuelle Ausbeutung von Maedchen und Frauen mit Behinderung; (Hrsg.): Amman & Wipplinger; Sexueller Missbrauch: Überblick zu Forschung, Beratung und Behinderung; 2. Auflage; Tübingen; dgvt Verlag; 1998.